İçeriğe geç

The Professor Kitap Alıntıları – Charlotte Brontë

Charlotte Brontë kitaplarından The Professor kitap alıntıları sizlerle…

The Professor Kitap Alıntıları

Hoşlandığı ya da içinden gelen sağlam bir
inanca uyarak doğru olduğunu düşündüğü şeyi değil, bütün gün solgun, edilgen bir makine gibi kendisine emredileni yaparak dolaşıyordu.
Arkasından yetişmek için şöyle bir
niyetlendim: Gerçekten de ertesi sabah X ’den ayrılmak niyetindeydim ve kuşkusuz ona hoşça kal demek için başka bir fırsatım olmayacaktı. Ön kapı sertçe çarpıldı.
“Bırak gitsin,” dedim. “Bir gün yine karşılaşacağız.”
Beni bu evde yaşayan tek bir varlıkla birleştiren hiçbir duygu bağı yoktu.
Servet Tanrısı dışında hiçbir tanrısı bulunmayan o beyefendi
Babam benim için yalnızca bir addan ibaretti
Çılgın, harika ve heyecan verici olanı tutkuyla yeğleme. Garip, şaşırtıcı ve yürek parçalayıcı olan, dingin ve ağırbaşlı bir dış görünüme sahip farklı ruhları sarsar.
Kölelik despotluk yaratır.
Beğenilerimizi koşullarımız yönlendirir. Sanatçı engebeli bir araziyi yeğler, çünkü resmi yapılmaya değerdir. Mühendis düz olanı yeğler, çünkü elverişlidir. Haz adamı güzel bir kadın dediğinden hoşlanır – ona o kadın uygundur, modaya uyan genç beyefendi modaya uyan genç hanıma hayran olur-, o kadın kendi türündendir. Güzelliğe karşı neredeyse kör, yapmacıklı davranışlara karşı duyarsız, çalışıp didinmekten yıpranmış, bitkin, büyük olasılıkla öfkesi burnunda olan öğretmen, esas olarak belli zihinsel niteliklerden mutluluk duyar: Titiz bir özen ve çaba, bilgiye duyulan sevgi, doğal kapasite, yumuşak başlılık, doğru sözlülük, değerbilirlik ilgisini çeken ve takdirini kazanan çekici niteliklerdir. Bunları arar ancak ender olarak rastlar. Şans eseri bulursa, seve seve sonsuza dek elinde tutar ve ayrılık onu bunlardan yoksun bıraktığında sanki acımasız bir el yegâne dişi kuzusunu kendisinden çekip almış gibi hisseder.
Kendimi onun yarı efendisi hissettim, çünkü artık karakterinin gerçekliğini biliyordum.
Bir taş bebekle ya da bir aptalla evlenme düşüncesi benim için her zaman tiksinti verici oldu: Çekici bir taş bebeğin, güzel bir aptalın balayı için yeterli olabileceğini biliyorum, ama tutku yatıştığında bir balmumu ve tahta parçasının göğsümde yattığını, kollarımın bir yarı ahmağı sıkıca kavradığını görmek, bunu benim eşim -hayır, ilahım- yapmış olduğumu hatırlamak, iç karartıcı yaşamımın geri kalanını söylediklerimi anlamaktan, düşündüklerimin değerini bilmekten ya da hissettiklerimi paylaşmaktan âciz bir yaratıkla geçirmek zorunda olduğumu bilmek ne kadar korkunç!
Güneş ışığında mutluluk içindeyken çiçekler çok güzeldir, ama yaşamda pek çok yağmurlu gün var
Meşguliyet kısa sürede kederi hafifletir.

Ölüm ondan sevdiğini alır, sevgisinin sarıldığı gövdeyi kökünden söker ve şiddetle koparıp atar: Karanlık, kasvetli bir zaman, sarsıcı ayrılık acısı.

köle gibi didinmeme karşın kimseyi memnun edemiyorum.
Yaşamda her konumun olduğu gibi her şeyin, her duygu halinin de bir doruk noktası vardır
“Aksine evrensel bir yurtseverim: Benim ülkem dünya ”
“Mantıksız olmak duygusuz olmaktan daha iyidir.”
“Etraf sessizdi ama bir ses duydum.Diyordu ki:
‘Yaşamın ortasında ölümdeyiz.’
“Ben hem Yazgı’dan, hem de Servet’ten azadeyim!’der gibi orada sırıtıyordu.”
“İnsan bir dereceye kadar kendisinin efendisidir.”
.
Ve odadan çıkıp giderken,
Kalbim onun adımlarını izledi;
Göstermek istedim yeni bir gayretle,
Söze dökülemeyecek minnetimi.
.
Hiçbir şeyi sevmeyen sizin kadar deli değilim.
Saygıdeğer soylular sınıfımızın ayak izlerini yakından izleyin, kalpleri ezerek ilerlerken, nasıl kanlar içinde yürüdüklerini görün.
Mizacımda iyi olan her şeyi hapsediyor, kötü olan ne varsa ortaya çıkarıyor, bazen sağduyumu zayıflatıyor, ama her zaman beni duygusuzlaştırıyorlardı.
Yüreğimin bütün boşluğunu ele geçirmelerini kabul etmedim, aksine onları dar ve gizli kuytu bir köşeye koydum.
İnsan beyni günde elli binden daha fazla düşünce üretmek zorunda olmasına rağmen piyasada niçin bu kadar aptal var?Çünkü beynin sana günde elli binden fazla düşünce üretmek zorundasın demiş ama aynı düşünceyi tekrar tekrar üretmek yasaktır dememiş!
Gel dedi vicdanım- ya da kendi içimizde kendimize çıkışan şey her neyse – gel, ne istediğine ya da istemediğine dair açık seçik bir fikir sahibi ol.
Çok kolay etki altında kalabilen bir varlıktır insan .
Umut, Gayret’e gülümser!
Kölelik despotluk yaratır. Bu kölelere yaraşır saygı ve bağlılık yüreğimi yumuşatmak yerine, sadece içimde acımasız ve müşkülpesent ne varsa şımartıyordu. Onun tam da büyülenmiş bir kuş gibi etrafımda dolaşıp durması beni kaskatı bir taş sütununa dönüştürmüştü sanki.
ve yüreğimde bir ses fısıldadı:
“Umut, Gayret’e gülümser.”
“Kölelik despotluk yaratır.”
“Beğenilerimizi koşullarımızı yönlendirir. Sanatçı engebeli bir kırsal araziyi yeğler, çünkü resmi yapılmaya değerdir. Mühendis düz olanı yeğler, çünkü elverişlidir. Haz adamı ‘güzel bir kadın’ dediğinden hoşlanır, o kadın kendi türündedir.”
Benim için bu zafer saati
Bir hüzün saatiydi ıstıraplı;
Bir gün sonra aşmalıyım deniz,
Bir daha dönmemek üzere geri.
İnsana özgü sevgiler çiçeklenmiyor ve insana özgü tutkular benim için parlak renklere bürünmüyor.
Zaman yerinde sayıyor gibiydi, güneş batmıyordu. Saatim tıkırdıyordu, ama akreple yelkovanın felce uğradığını düşündüm.
“Onur ve ilke onun için meçhuldü, isimlerini hemen hemen hiç duymamıştı.”
“Beyninin yardımseverlik, saygı, dürüstlük, kalıcı dostluklar kurma işlevlerinin bulunduğu kısımları görülmemiş biçimde küçüktü; kibrin, katılığın, yıkıcılığın, kavgacılığın bulunduğu kısımlar ise akılalmaz bir biçimde büyüktü.”
Mösyö, bir eşin doğası, evlendiği adamınkinden tiksiniyorsa evlilik bir kölelik olmalı.
Tetikte ol, çünkü kuyrukluyıldızının ne geliş gününü, ne de saatini biliyorsun.
Umut, Gayret’e gülümser!
Karşılaştığım bütün yüzlerin bütün çizgileri boşa harcanıyordu sanki, çünkü gözlerim karşılaşmak istediği özellikleri bulmayı başaramıyordu
Bu yaşamda sevinci nadiren dolu dolu tatsak da, umutsuz ıstırabın buruk tadını daha nadir olarak alırız.
Beğenilerimizi koşullarımız yönlendirir.
Kafa ağır çalışsa da, mizacın durgun olduğu yerde, zapt edilemeyen bir ahmaklık her öğretme girişimine karşı çıkar.
Orada metal var Aynı zamanda ateş, çeliği kor haline getirecek ateşli bir ruh da olsaydı o zaman onu sevebilirdim.
Bırakın temel saygıdan, birinci kat şefkatten, üstteki yapı da aşktan oluşsun.
Çok kolay etki altında kalabilen bir varlıktır insan.
Çok kolay etki altında kalabilen bir varlıktır insan.
“Düşkünlük en yüksek noktasına erişince durup ayağınızı toprağa sıkı sıkıya basmalı, kayanın içinde kökleştirmelisiniz çünkü bir adım veya yalnızca yarım adım sonra, eblehlik gediğinin derinliklerine baş aşağı dalarsınız.”
“Güçlük ve didinme benim yazgım olacaktı ”
Şayet zalim, kıskanç ve düşüncesiz bir erkekle -bir ayyaş, bir zorba, bir çapkın, veya bir müsrifle- evlenmiş olsaydı nasıl olacağı başka bir soruydu ki, ben bir keresinde ona sormuştum. Cevabı, bir süre düşündükten sonra söyle olmuştu:
“Bir süre için kötülüğe tahammül etmeye veya onu iyileştirmeye çalışırdım ve artık onun tahammül edilmez ve iyileştirilmez olduğunu anladığım zaman da işkencecimi sessiz sedasız birdenbire terkederdim.”
“Peki […] geri dönmek ve onunla yaşamak zorunda bırakılsaydın?”
[…]
“Mösyö, eğer bir eşin tabiatı evli olduğu adamdan tiksiniyorsa, bu durumda evililik bir kölelik olmalı. Doğru düşünebilen herkes köleliğe başkaldırır ve direnişin bedeli işkence olsa bile ona meydan okunmalıdır. Özgürlüğe giden tek yol ölümün kapılarından geçiyor olsa bile o kapılar aşılmalıdır çünkü özgürlük vazgeçilmez bir şeydir. Bu yüzden mösyö, gücüm yettiği ölçüde direnirdim ve gücüm tükendiğinde de bir sığınak bulacağımdan emin olurdum. Ölüm beni kesinlikle hem kanunlardan hem de onların sonuçlarından koruyacaktır.”
“Gönüllü bir ölüm mü, Frances?”
“Hayır, mösyö. Yazgının benim için kararlaştırdığı ıstırabın her sancısını sonuna kadar yaşayacak kadar cesur, adalet, ve özgürlük uğruna sonuna kadar mücadele edecek kadar prensip sahibi olurdum.”
Ben doğulu değilim: Prometheus’a ait o kıvılcım olmaksızın güller ve papatyalar solduktan, parlak saçlar ağardıktan sonra da yaşayacak olan beyaz boyunlar, şarap kırmızısı dudaklar ve yanaklar, parlak bukleler benim için yeterli değil. Güneş ışığında mutluluk içindeyken çiçekler çok güzeldir, ama yaşamda pek çok yağmurlu gün var Zekânın parlak, iç açıcı ışıltısı olmaksızın insanın yüreği ve evinin gerçekten soğuk olduğu felaket kasım ayları.
…ve kalbimin derinliklerinde bir ses fısıldadı:
“Umut, çabaya gülümser!”
Daha sonra kör duyarlılıkların güçlü doğal eğilimlerle büyük bir uyum içinde olduğunu gördüm.
Yaşamda her konumun olduğu gibi her şeyin, her duygu halinin de bir doruk noktası vardır.
Beğenilerimizi yönlendiren koşullardır. Bir sanatçı, tepelik bir kırsal alanı yeğler çünkü pitoresk bir görüntü sunar ona. Bir mühendisin tercihi ise düzlüklerdir çünkü kendisine uygun olan odur. 
Kısacası, öğretmen için kadının gençliği, cazibesi, duvara asılmış, sürekli olarak yanlış tarafı kendisine dönük olan kanaviçeler gibidir; ve onun pürüzsüz, düzgün dış yüzeyini gördüğü zaman bile arkasında hangi düğümlerin, uzun dikişlerin ve çentikli uçların bulunduğunu öylesine iyi bilir ki, genelin görüşüne açılmış olan düzgün biçimlere ve parlak renklere olanca safiyetiyle hayranlık duymak için dayanılmaz bir isteğe kapılması pek ender olarak görülür.
Güneş ışığında mutluluk içindeyken çiçekler çok güzeldir, ama yaşamda pek çok yağmurlu gün var
When a man endures patiently what ought to be unendurable, he is a fossil.
“Güneş ışığında mutluluk içindeyken çiçekler çok güzeldir ama yaşamda pek çok yağmurlu gün vardır ”
“Alçakta olanın düşmekten korkmasına gerek yoktur.”
Yalnızca eğlence için bir araya gelen insanlar, birlikte çalışanlar ve hatta birlikte acı çekenler kadar birbirinden hoşlanmıyorlar ya da büyük bir saygı duymuyorlar.
Umut, Gayret’e gülümser!
Alçakta olanın düşmekten korkmasına gerek yoktur.
Evet, o dönemde tırmanmakta olduğu tepeden muhteşem bir gün doğumu göreceğinden kuşku duymayan bir sabah yolcusu gibi hissediyordum.
Özgürlüğü ilk kez kollarımla sıkıca kavrıyordum, onun gülümsemesinin ve kucaklamasının etkisi güneş ve batı rüzgarı gibi yaşamıma canlılık getirdi.
Bir hapishaneyi terk ediyorum, bir zorbayı terk ediyorum, önem çıkabilecek en kötü şeyden daha kötüsünü terk ediyorum, bu yüzden geri dönmemden korkma.
Adil insanların mükemmel yaratılmış ruhları onlarla cennette karşılaşabilir, ama senin ruhun asla mükemmel olmayacak.
Bu tür hileleri uygulamaya koymayı onları tasarlayanlara bırakıyorum.
İndirdiği darbe şiddetliydi, çünkü Hakikat silahını elinde tutuyordu.
Hem sen fosil misin ki asla bir çiçek ya da yeşil yaprak görmek istemiyorsun?
İçi ve dış görünüşü arasında zıtlıklar olduğunu sezdim. Çekişmeler de Çünkü ruhunun bedeninin sahip olduğu lif ve kastan daha çok iradeye ve hırsa sahip olduğundan kuşkulanıyordum.
Özgürlük özlemi çektiğimi içimden bile fısıldamazdım.
Bencil insanoğlunu hiçbir sıradan güzellik kendisinin yumuşatılmış ve arıtılmış benzerliği kadar hoşnut kılmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir