Orhan Kemal kitaplarından The Prisoners kitap alıntıları sizlerle…
The Prisoners Kitap Alıntıları
Her zaman tok olmak ne iyi!
İnsan rahatça uyuyor
Aç acına bırak. Allah açılığı düşmanıma bile vermesin
İnsan rahatça uyuyor
Aç acına bırak. Allah açılığı düşmanıma bile vermesin
Dondüm kahvede, bakayım kim var kim yok hemşerilerden. Baktım bizim Hidayet Reis bakinir baa. Dedüm ne bakinirsun Hidayet? Dedi yok mi haberun? Vurdi Rahmi amuca çocuğuni
Çayını tekrar yudumladı, sigarasından duman aldı:
Oldum akildan delu. Karardı gözlerum, tuttum bir taksi doğru şehre. Derler eceli gelen köpek siyer cami duvarına. İndum taksiden, gördüm Rahmi’yi candarmalarun arasında, getirirler mahkemeden. Var bir güzel Brovniğim belimde
Çayını tekrar yudumladı, sigarasından duman aldı:
Oldum akildan delu. Karardı gözlerum, tuttum bir taksi doğru şehre. Derler eceli gelen köpek siyer cami duvarına. İndum taksiden, gördüm Rahmi’yi candarmalarun arasında, getirirler mahkemeden. Var bir güzel Brovniğim belimde
Seviyordu geceleri. Hele ayın güçlü ışıklarının, dünyayı gündüze çevirdiği geceleri
Sessizliği seviyordu o. Sessizliği, yalnızlığı
Gelecekti, biliyordu geleceğini, biliyordu ama, gelsindi artık.
Kalbini dinlediler, atmıyordu artık Nabız atmıyordu
Yarı yarıya donmuştu ama, kalbi hâlâ atıyordu
Tok karınla uyunan uykunun tadı bir başka oluyordu. İnsan korkunç rüyalar görmüyor, iliklerine kadar ısınıyordu. Tokluk gibi var mıydı? Yaşasındı tokluk!
Allah vardı. Kara gün kararıp gitmezdi. Günün birinde herhalde bir sebep yaratılacak, hapishane kapıları açılacak, babalar, sevgililer, oğullar sılalarına kavuşacaklardı.
Hiçbir yerden hiçbir gelirleri olmadığı gibi, umutları da yoktur.
Toklukla birlikte 72’nci koğuşa edep, haya, âr, namus da girmişti
Daha sonraları üst, baş, ayakkaplar uyduruldu Artık hiçbir Âdembaba betona çıplak ayaklarla basmıyordu Herkesin iyi, kötü bir ceketi, bir pantolonu olmuştu Kara, kuru yüzlere renk gelmişti, gözlerin içleri gülüyordu
Parayı alırken söyle Başgardiyana, seni efendi koğuşuna versin Paran var, sen de bir efendisin Neyin eksik onlardan?..
Tekrar bahar geldi, arkasından yaz. Kimsesizlerin sahibi güneş tam zamanında yetişti.
Seviyordu geceleri. Hele ayın güçlü ışıklarının, dünyayı gündüze çevirdiği geceleri…
Sessizliği seviyordu o. Sessizliği, yalnızlığı… Dalgasına taş atılmamalıydı.
Sessizliği seviyordu o . Sessizliği , yalnızlığı
Hepiniz numaracısınız hanginiz değilsiniz ki..?
İnsanlık öldü mü yahu?
Aslını yitirene haramzade derler aslanım!!
Sessizliği seviyordu o.. Sessizliği yalnızlığı..
Dalgasına taş atılmamalıydı..
Dalgasına taş atılmamalıydı..
Bekleme, bekleye bekleye yorulursun..
Gelecekti, biliyordu geleceğini, biliyordu ama, gelsindi artık ..
Sessizliği seviyordu o. Sessizliği, yalnızlığı
Hepiniz numaracısınız, hanginiz değilsiniz ki?
Ben lan değilim!
Nesin ya?
Muhtar oğluyum.
Mezar taşıyla övünmeye boş ver!
Nesin ya?
Muhtar oğluyum.
Mezar taşıyla övünmeye boş ver!
İnsanlık öldü mü yahu?
Denizdeki balığa pazarlık olmaz.
Hepiniz numaracısınız, hanginiz değilsiniz ki?
Bunlar Allah’ın cebinden Peygamberi çalarlar.
Aslını yitirine haramzade derler aslanım!
Sessizliği seviyordu o. Sessizliği, yalnızlığı
Sessizliği seviyordu o. Sessizliği, yalnızlığı Dalgasına taş atılmamalıydı.
•Allah açlığı düşmanıma bile vermesin
•Her zaman tok olmak ne iyi!
..
•Her zaman tok olmak ne iyi!
..
Gündüzleri koğuş betonunda izmaritine zar atıldığı,bu yüzden korkunç küfürlerin kirli duvarlarda yankılar yaptığı sıralar o, bu küfürleri işitmemek için ya cezaevinin tenha bir köşesine çekilir,ya da boş çimento torbalarından oluşan yatağında uyurdu.
Azarlanmaktansa kurşun yemeye razıydı.
İstese onu sevmeyecek kadın yoktu. İstemedi. Beni bekledi. Allah benim sevgimi ben daha doğmadan düşürmüştü yüreğine.
Sessizliği seviyordu o. Sessizliği, yalnızlığı…
Yaşamalarının yurda, ulusa herhangi bir faydası olup olmadığını düşünmeden,
yurdu, ulusu hatırlarından geçirmeden, bir bit, bir solucan, bir hamamböceği, herhangi bir tek hücreli gibi, bir yosun gibi yaşayacaklardır yaşayabildikleri yere kadar.
yurdu, ulusu hatırlarından geçirmeden, bir bit, bir solucan, bir hamamböceği, herhangi bir tek hücreli gibi, bir yosun gibi yaşayacaklardır yaşayabildikleri yere kadar.
Sultanahmet’te dilenip, Ayasofya’da sadaka vermeyi boşver.
Bunlar Allah’ın cebinden peygamberi çalarlar.
Gezdiği Antep, yediği pekmez!
Denizdeki balığa pazarlık olmaz!
Toklukla birlikte 72. Koğuş’a edep, haya, ar, namus da girmişti.
Kara gün kararıp girmezdi.
Herkesin kendine göre bir şerefi var!
Berbat şöyle bir baktı:
Yenir mi o dediğin?
Berbat şöyle bir baktı:
Yenir mi o dediğin?
İnsanlardan yüzde doksan dokuzunun karşılıksız, yaralı parmağa bile işemiyeceği bir dünyada, o
Hiçbir yerden hiçbir gelirleri olmadığı gibi, umutları da yoktur. Aç acına yaşayacaklardır. Görünüşe göre böyle olması lazımdır ama, olur mu? Olabilir mi? Canlıdırlar, delinmiş bir boğazları vardır, yaşayacaklardır. Yaşamalarının yurda, ulusa herhangi bir faydası olup olmadığını düşünmeden, yurdu, ulusu hatırlarından geçirmeden, bir bit, bir solucan, bir hamamböceği, herhangi bir tek hücreli gibi, bir yosun gibi yaşayacaklardır yaşayabildikleri yere kadar.
Hepiniz numaracısınız, hanginiz değilsiniz ki?
Sessizliği seviyordu o. Sessizliği, yalnızlığı. .. Dalgasına taş atılmamalıydı.
Allah vardı. Kara gün kararıp gitmezdi.
Allah’ın acımadıklarına sen mi acıyacaksın? yahu bırak be dedim.
Sessizliği seviyordu o. Sessizliği, yalnızlığı
İnsanlardan yüzde doksan dokuzunun karşılıksız, yaralı parmağı bile işlemiyeceği bir dünyada, o
Sessizliği seviyordu o. Sessizliği, yalnızlığı
“Sessizliği seviyordu o. Sessizliği, yalnızlığı..”
“Enayiler, cahiller!” dedi. “Daha Pi’yi
bilmiyorsunuz be! Ulan sizin yerinizde olsam insan diye gezmem be!
bilmiyorsunuz be! Ulan sizin yerinizde olsam insan diye gezmem be!
Sizin koğuştanım ama, sizden değilim!”
Kaya Ali sertçe döndü:
Niye? Bizden ne farkın var?”
“Ben orta sondan belgeliyim oğlum!”
Kaya Ali sertçe döndü:
Niye? Bizden ne farkın var?”
“Ben orta sondan belgeliyim oğlum!”
Ölmekten değil, öldürülmekten korkuyordu
Allah’in acımadıklarina sen mi aciyacaksin?
Yahu bırak be dedim..
Yahu bırak be dedim..
Allah’ın cebinden peygamberi çalar bunlar.
Bunlar analarını boyar da babalarına satarlar!
Bekleme, bekleye bekleye yorulursun.
-Yazar mı?
+Yazar gibi geliyor bana
-Bir yazsa, hani bir yazsa
+Ne verirsin bana?
-Al iki gözümü, yüreğimi al!
+Yazar gibi geliyor bana
-Bir yazsa, hani bir yazsa
+Ne verirsin bana?
-Al iki gözümü, yüreğimi al!
Seviyordu geceleri. Hele ayın güçlü ışıklarının, dünyayı gündüze çevirdiği geceleri
Sessizliği seviyordu o. Sessizliği, yalnızlığı Dalgasına taş atılmamalıydı.
Tok karnına uyunan uykunun tadı bir başka oluyordu. İnsan korkunç rüyalar görmüyor, genç güzel kadınlarla düşlerinde sevişiyor, iliklerine kadar ısınıyordu. Tokluk gibi var mıydı? Yaşasındı tokluk
Orhan KEMAL
Orhan KEMAL
Aslını yitirene haramzade derler aslanım .
kara gün kararıp gitmezdi .
Allah açlığı düşmanıma bile vermesin