İçeriğe geç

The Outsiders Kitap Alıntıları – S. E. Hinton

S. E. Hinton kitaplarından The Outsiders kitap alıntıları sizlerle…

The Outsiders Kitap Alıntıları

&“&”

Kendime hep yalan söylerim, hiçbir zaman da inanmam.
Masum degilsiniz.Yasadiginiz seylerden sonra masum olamazsiniz.Sadece…Kirlenmemissiniz.
Belki de dünyalarımız o kadar ayrı değildi. En azından aynı gün batımını seyrediyorduk.
Eğer birbirimize sahip değilsek, hiçbir şeye sahip değilizdir.♾
Her zaman parla Ponyboy. Altın gibi parla.
Belki de dünyalarımız o kadar ayrı değildi. En azından aynı günbatımını seyrediyorduk.
Johnny’le ikimiz sırtüstü uzanıp yıldızlara baktık. Aslında donuyordum, üstümde o sweatshirt’ten başka bir şey yoktu ama olsun; hava sıfırın altında olsa bile, hiçbir güç yıldızları seyretmeme engel olamaz.
Kendime hep yalan söylerim, hiç bir zaman da inanmam.
hava sıfırın altında olsa bile, hiçbir güç yıldızları seyretmeme engel olamaz.
&”Seni can kulağıyla dinleyen, dinlemekle kalmayıp senin için üzülen birini bulmakkolay değil.&”
&”Eğer birbirimize sahip değilsek hiçbirşeye sahip değilizdir.&”
&”Belki de dünyalarımız o kadar ayrı değildi. En azından aynı günbatımını seyrediyorduk.&”
&”Kendime hep yalan söylerim,hiçbir zaman da inanmam.&”
&”Öyleki bir ara dünya üzerinde benden başka kitap okuyan yok sanıyordum.Anlaşılmamak ne zor
Kendime hep yalan söylerim, hiçbir zaman da inanmam.
Hep bir şeylerin peşindeyiz ama nereye gittiğimiz soran yok.
İnsanlar yaşamak için çalışmak zorunda, biliyorsun."
Hem reçel hem yumurta hem de çikolatalı pastayı nasıl yiyor bilmiyorum, o da öyle seviyor işte.
Belki de dünyalarımız o kadar ayrı değildi. En azından aynı günbatımını seyrediyorduk.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Sokaklarda geçirdiğiniz on altı yıl içinde çok şey öğrenebilirsiniz. Ama asıl öğrenmek istediklerinizi değil, hep en kötü şeyleri öğrenirsiniz. Sokaklarda geçirdiğiniz on altı yıl içinde çok şey görürsünüz. Ama görmek istediklerinizi değil, en kötü şeyleri görürsünüz.
Hava sıfırın altında olsa bile, hiçbir güç yıldızları seyretmeme engel olamaz.
Belki de dünyalarımız o kadar ayrı değildi. En azından aynı günbatımını seyrediyorduk.
Kendime hep yalan söylerim, hiçbir zaman da inanmam.
Ben çok pis korkuyorum.Bir gün kendimi öldürmekten bahsediyordum ya…"Durup titrek bir nefes aldı."Ama şimdi ölmek istemiyorum.Çok kısa.On altı yıl çok kısa.Henüz yapmadığım bir sürü şey,görmediğim onca yer olmasaydı bu kadar koymazdı.Adalet mi bu?…"
Bunun tam adı ne biliyor musun?Sidik yarışı,"dedi."Hep bir şeylerin peşindeyiz ama nereye gittiğimizi soran yok.İstediğinden daha fazlasına sahip olmak desem anlar mısın?Aslında isteyecek bir şeyin olmamasına rağmen isteyecek başka bir şey bulmak desem?Hep bizi tatmin edecek bir şeylerin arayışındayız ama onu asla bulamıyoruz.Bu cool’luğu bırakmadan da bulacağımız yok."
Ben kitapları seviyordum, bulutları ve gümbatımlarını seviyordum.
Keşke şimdi evde olsaydım, yatakta yatmış halde rüya görseydim. Belki de öyleydim. Hala rüya görüyordum belki…
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Tek istediğim, bir ağacın altında sırtüstü yatıp kitap okumak, resim falan çizmekti.
Tek istediğim, bir ağacın altında sırtüstü yatıp kitap okumak, resim falan çizmekti.
Ben daha fazla dayanamıyorum,"
Küskün ve acı bir şey içimde büyüdükçe büyüyordu.
Hava sıfırın altında olsa bile, hiçbir güç yıldızları seyretmeme engel olamaz.
Sen kime serseri dedin bakayım?"
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Adalet mi bu?"
Hep bir şeylerin peşindeyiz ama nereye gittiğimizi soran yok.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Onun artık değişik şeyler yapmaya zamanı kalmamıştı. &”Yarın akşam çalışıyorum ben.
Anlaşılmamak ne zor.
Belki de dünyalarımız o kadar ayrı değildi. En azından aynı günbatımını seyrediyorduk.
Kendime hep yalan söylerim, hiçbir zaman da inanmam.
&”Her zaman parla Ponyboy. Altın gibi parla…&”
Ben kitaplarımı seviyordum, bulutları ve günbatımlarını seviyordum.
Tek başıma film seyretmeyi seviyorum. Başka türlü filmin içine girip kendimi oyuncuların yerine koyamıyorum.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
.
Kendini istediğin gibi yapmak için hala çok zamanın var.

.

Olası her şeye hazırdım oysa ama hep olası dışı şeyler oldu.
.
İnsanları önemsemek kadar hiçbir şey seni yıpratamaz.

.

Seni can kulağıyla dinleyen, dinlemekle kalmayıp senin için üzülen birini bulmak kolay değil.
Biri bana acıyacağına benden nefret etsin daha iyi.
Hava sıfırın altında olsa bile, hiçbir güç yıldızları seyretmeme engel olamaz.
Hayat her yerde zor.
Hayat her yerde zor."
Kendime yalan söylerim, hiçbir zaman da inanmam."
Bazen öyle oluyor ki… alıp başımı gitmek istiyorum. Kendimi bir halat çekme oyununun tam ortasındaymışım gibi hissediyorum. Ortadan ikiye bölünüyormuşum gibi. Anlatabiliyor muyum?"
Hava sıfırın altında olsa bile hiçbir güç yıldızları seyretmeme engel olamaz."
Doğanın ilk yeşili altındır,
En zor rengidir duran,
İlk yaprakları bir çiçektir doğanın,
Ama kalmaz bir saat bile.
Sonra yaprak döner yaprağa.
Cennet nasıl gömüldüyse kedere,
Şafak da öyle çöker güne.
Altından bir şey kalmaz geriye."
Kendime hep yalan söylerim, hiçbir zaman da inanmam."
İçmesine gerek de yok aslında, çünkü yaşamak bile onu sarhoş etmeye yetiyor.
Dally yutkunup Johnny’nin üzerine eğildi, alnına düşen saçlarını kaldırdı. Şu saçların bir kere de önüne düşmesin be kardeşim… İnsanlara yardım edince böyle oluyor işte, seni küçük serseri, böyle oluyor işte…"
Evi temizlememiz gerek."
"Ev temiz ki? Sen bir de benimkini görsen."
"Gördük, gördük. Sende biraz insanlık olsaydı evin temizliğine yardım ederdin."
"Hiç öyle şey olur mu çocuk? Sonra annem şok geçirip ölür, mölür."
Ben ona dadılık ederim, merak etme," dedi Beş Kuruş. "Başka bir dalgam yok zaten."
"Sen gerçekten niye bir işe falan girmiyorsun?" dedi Steve. "İnsanlar yaşamak için çalışmak zorunda, biliyorsun."
"Çalışmak mı?" dedi Beş Kuruş dehşete kapılmış bir yüz ifadesiyle. "Benim bir itibarım var, zedeleyemem onu."
Pony, kaç saattir neredesin?" diye bağırırken, "Pony beni çok korkuttun. Lütfen dikkatli ol, başına bir şey gelirse ne yaparım ben?" demeye çalışıyordu.
Öncesinde Dally’yi ve Johnny’i sedyeyle önümden geçirmişlerdi. Dally’nin gözleri kapalıydı ama ona bir şey söylediğimde gülümsemeye çalıştı. Bir daha öyle bir şey yapmaya kalkışırsam belamı okuyacağını söylemeyi de ihmal etmedi tabii.
Dışarı çıkmak güvenli mi?" diye sordum hevesle.
"Aynen öyle." Dally’nin eli bir an sigara çıkarmak için gömlek cebine gitti, bulamayınca da, "Kanser çubuğunuz var mı Johnnycake?" dedi.
Hep bir şeylerin peşindeyiz ama nereye gittiğimizi soran yok. İstediğinden daha fazlasına sahip olmak desem anlar mısın? Aslında isteyecek bir şeyin olmamasına rağmen isteyecek başka bir şey bulmak desem? Hep bizi tatmin edecek bir şeylerin arayışındayız ama onu asla bulamıyoruz."
Üşüyor musun Ponyboy?"
"Biraz," dedim yalandan. Soda bir kolunu boynuma dolayıp uyku mahmurluğuyla konuşmaya başladı: "Bak çocuk, Darry bazen sana bağırıp çağırıyor ya, kötü bir niyeti yok aslında. Adamın yaşına göre derdi çok. Onu fazla ciddiye alma, olur mu? Canını sıkmasına izin verme yani. O seninle gurur duyuyor çünkü sen kafalı çocuksun. Bir de küçük bebeğimizsin ya… Neyse işte, adam seni çok seviyor, bunu bil. Anlaştık mı?"
Beş Kuruş Mathews çetenin en büyüğü ve en şakacısıydı. Aşağı yukarı 1.80 boyunda, iri yapılı bir tipti ve pas rengi uzun favorileriyle pek bir gurur duyardı. Gri-mavi gözleri, kocaman bir gülümsemesi ve her fırsatta yapacağı bir şakası vardı. Adamı susturmak mümkün değildi; konu ne olursa olsun, beş kuruşluk fikrini illa söyleyecekti. Adı da oradan geliyordu. Gerçek isminin Keith olduğunu öğretmenleri bile unutmuştu, bizse bir zamanlar normal bir ismi olduğunu hiç hatırlamıyorduk.
kendime hep yalan söylerim, hiçbir zaman da inanmam.
Belki de dünyalarımız o kadar aynı değildi. Aynı günbatımını seyrediyorduk
Hava sıfırın altında olsa bile hiçbir güç yıldızları seyretmeme engel olamaz
Gözümün önüne, şehirlerin yanlış yakalarında yaşayan yüzlerce çocuk, kendi gölgeleriyle dövüşen kara gözlü yüzlerce çocuk gelmişti. Belki gün batımlarını seyredip yıldızlara bakan ve daha iyi bir şey için kıvranan yüzlerce çocuk. Sert ve belalı oldukları, dünyadan nefret ettikleri için sokak ışıklarının altında yere yığılan çocuklar görüyordum. Onlara bu dünyada hâlâ güzel şeyler olduğunu söylemek için çok geçti, söylesen de inanmazlardı ki.
Bir şey daha söyleyeceğim, Yağlı olmayı kafana çok takma. İstediğin gibi biri olmak için hâlâ bir sürü vaktin var. Dünyada hâlâ bir sürü güzel şey var.
“… Yaptığı her hataya bu kadar takılma. Onun duygu dünyası seninkinden farklı.”
Sokaklarda geçirdiğiniz on altı yıl içinde çok şey öğrenebilirsiniz ama asıl öğrenmek istediklerinizi değil, hep en kötü şeyleri öğrenirsiniz. Sokaklarda geçirdiğiniz on altı yıl içinde çok şey görürsünüz ama görmek istediklerinizi değil, en kötü şeyleri görürsünüz.
Hayat her yerde zordu ama iyi bir şeydi bu. Böylece karşındakinin de insan olduğunu anlayabiliyordun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir