Umberto Eco kitaplarından The Name of the Rose kitap alıntıları sizlerle…
The Name of the Rose Kitap Alıntıları
Ama bazı şeyler yürekle sezilir.
Bugün gerçekten de doğaya yön verebilecek birçok makine yapılıyor, ama bu makineler onları dünyasal güçlerini artırmak için kullanacak insanların eline geçerse vay halimize.
Bir zamanlar erkekler yakışıklı ve boylu bosluydular (şimdi ise çocuk ve cüce), ama bu yaşlanmakta olan dünyanın acıklı durumuna tanıklık eden birçok nedenden yalnızca biri. Gençler artık hiçbir şey öğrenmek istemiyorlar, bilim geriliyor, tüm dünya tepetaklak olmuş, körler körleri yönetiyor ve onları uçuruma sürüklüyorlar, kuşlar daha uçmayı öğrenmeden yuvadan ayrılıyor, eşekler çalıyor, öküzler oynuyor. Maria artık düşünsel yaşamı sevmiyor, Marta artık etkin yaşamdan hoşlanmıyor, Lea kısır, Raşel tensel açıdan bakıyor her şeye, Cato genelevlere dadanmış. Her şey çığırından çıkmış.
Boethius’un dediği gibi, hiçbir şey, güz geldiğinde kır çiçekleri gibi kuruyup değişen dış görünüşten daha geçici değildir.
Bir akımın sunduğu inancın önemi yoktur, önemli olan sunduğu umuttur.
İnsan gereğinden çok konuşarak da, gereğinden çok susarak da günah işleyebilir.
Ne aradığımı kendim de bilmiyordum.
Bizler kitaplar için yaşıyoruz. Kargaşa ve yozlaşmanın egemen olduğu bir dünyada hoş bir görev bu.
İnsana özgü olan her şey ille de iyi değildir.
Toplum dışına itilmiş insanlar herşeyi kendileriyle birlikte yıkıma sürüklemek isterler. Böylece onları ne kadar toplum dışına itersen o kadar kötü ve yıkıcı olurlar; onları ne denli senin yıkımını isteyen bir ucube sürüsü olarak görürsen o kadar toplum dışı olurlar.
Çünkü bilim, yalnızca insanın yapması gerekeni ya da yapabileceğini bilmesinden ibaret değildir; yapabileceğini, ama belki de yapmaması gerekenin bilinmesini de içerir.
İnsanın gerçek düşmanı başedilemeyecek kadar güçlü olursa o öfkeyi çıkartacak daha güçsüz düşmanlar seçmesi gerekir.
“…Sonradan aptal durumuna düşmektense, şimdi zeki görünmekten vazgeçiyorum.”
İnsan susarak da bir şey söyleyebilir.
Her şeyde erinç aradım ama hiçbir yerde bulamadım; bir kitapla çekildiğim köşeden başka.
Eğer adalet diye bir şey olsaydı, Şeytan bu gece alıp götürürdü onu.
Temiz sevgiyi öğrenmelisin.
Gerçeğin gücü öyledir; tıpkı iyilik gibi kendiliğinden yayılır.
İşin içine dünyasal nesnelerin mülkiyeti girince, insanların adalete uygun olarak akıl yürütmeleri güçtür.
Kitap kolayca incinebilen bir yaratıktır; zamanın geçişi acı verir ona; kemirgenlerden, kötü havalardan, beceriksiz ellerden korkar.
Bizler kitaplar için yaşıyoruz. Kargaşa ve yozlaşmanın egemen olduğu bir dünyada hoş bir görev bu.
Her erdem ve her günah için hayvanlardan alınacak bir ders vardır ; hayvanlar , insancıl dünyayı örneklerler..
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
bellek bir Tanrı vergisiyse, unutma yeteneği de iyi bir şey olabilir ve saygı duyulmalıdır.
“İnsan bir kez üstüne çıktıktan sonra merdiveni hemen atmalı.”
“Belki de insanları sevenlerin görevi, onları gerçeklere güldürmektir; gerçeği güldürmektir; çünkü biricik gerçek; gerçeğe duyulan çılgınca tutkudan kendimizi kurtarmayı öğrenmektir.”
Gerçek sevgi, sevilenin iyiliğini ister.
Bilgi en iğrenç işlemlerden sonra bile fizik bütünlüğünü koruyan madeni paraya benzemez. Kullanıla kullanıla epriyen çok güzel bir giysiye benzer daha çok.
Kitap kolayca incinebilen bir yaratıktır; zamanın geçişi acı verir ona; kemirgenlerden, kötü havalardan, beceriksiz ellerden korkar.
“Ölüm, yolcunun dinlenmesi, tüm çabaların sonudur.”
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Çünkü bilim, yalnızca insanın yapması gerekeni ya da yapabileceğini bilmesinden ibaret değildir; yapabileceğini, ama belki de yapmaması gerekenin bilinmesini de içerir,
Hiçbir şey bilmiyorum. Benim bildiğim hiçbir şey yok. Ama bazı şeyler yürekle sezilir…
“Çobanlar köpeklerle savaşır, çünkü ikisinin de birbirinin haklarında gözü vardır.”
“İnsanlar hayvandır, ama akıllıdırlar, insanın ayırıcı özelliği gülme yeteneğidir.”
“Ekmeğinizi açlarla bölüşün, evsiz barksızları evinizde barındırın; İsa’yı ziyaret ediyoruz, İsa’yı barındırıyoruz, İsa’yı giydiriyoruz; çünkü tıpkı suyun ateşi arıtması gibi, sadaka da günahlarımızı arıtır.”
Her gerçek her kulağa göre değildir
Kent, zengin din adamlarının yoksul ve aç insanlara erdem üstüne vaaz verdikleri bir rezillik yeridir.
Benim ülkemde insan şaka yaparken bir şey söyler, sonra da yüksek sesle güler, herkes yaptığı şakaya katılsın diye.
Gerçek sevgi, sevilenin iyiliğini ister.
“Gerçek sevgi, sevilenin iyiliğini ister.”
“Deliler ve çocuklar her zaman gerçeği söylerler, Adso.”
Gençler artık hiçbir şey öğrenmek istemiyorlar, bilim geriliyor, tüm dünya tepetaklak olmuş, körler körleri yönetiyor ve onları uçuruma sürüklüyorlar, kuşlar, daha uçmayı öğrenmeden yuvadan ayrılıyorlar her şey çığırından çıkmış.
Kitaplar her zaman başka kitaplardan söz ederler ve her öykü daha önce anlatılmış bir öyküyü anlatır.
Yazar, yazdıktan sonra ölmelidir. Metnin gidişini bozmamak için.
“İnsan gereğinden çok konuşarak da, gereğinden çok susarak da günah işleyebilir.”
“Basit insanlar kasaplık hayvan gibidir; düşmana sorun çıkarmaya yaradıkları zaman kullanılırlar, artık işe yaramaz olunca da kurban edilirler.”
İnsan susarak da bir şey söyleyebilir.
Kusursuz yaşamın ilkesi yoksulluk değil, iyiliktir.
“Bizler kitaplar için yaşıyoruz. Kargaşa ve yozlaşmanın egemen olduğu bir dünyada hoş bir görev bu.”
Hiçbir şey, güz geldiğinde kırçiçekleri gibi kuruyup değişen dış görünüşten daha geçici değildir.
Bir düş bir kutsal yazıdır; birçok kutsal yazı da düşlerden başka bir şey değildir.
Düşlerin çoğu kez gizemli mesajlar olduğunu, bilgili kimselerin bunlarda açık seçik kehanetler okuyabildiklerini biliyordum.