İçeriğe geç

The Last Wish Kitap Alıntıları – Andrzej Sapkowski

Andrzej Sapkowski kitaplarından The Last Wish kitap alıntıları sizlerle…

The Last Wish Kitap Alıntıları

Sen de çevrendekilerden farklı biri olarak onlarla birlikte yaşamayı nasıl başarıyorsun?
Üstesinden geliyorum. Witcher Filavandrel’in doğrudan gözlerinin içine baktı. Bir şekilde başarıyorum. Çünkü buna mecburum. Çünkü başka seçeneğim yok. Çünkü farklılığımdan doğan kibri ve büyüklüğü alt ettim çünkü kibir ve büyüklüğün farklılığa karşı sefil bir korunma şekli olduğunu kavradım. Çünkü şunu da kavradım: Bir şeyler değiştiğinde güneş de farklı parlar ancak bu değişimin esas noktası ben değilim. Güneş farklı parlıyor ve parlamaya devam edecek, güneşi taşlamanın bir yararı yok. Gerçekleri kabul etmek zorundayız elf. Bu öğrenilmeli.
Kötülük, bir de büyük kötülük vardır ve bunların ötesinde, gölgelerde gerçek kötülük yatar. Gerçek kötülük Geralt, hayal bile edemeyeceğin boyuttadır, üstelik seni artık hiçbir şeyin şaşırtamayacağını düşünsen bile. Ve işte Geralt, bazen öyle olur ki gerçek kötülük seni gırtlağından yakalayıp, ‘Seç bakalım ya ben ya da o biraz küçük olan,’ der.
Ben aziz mertebesinde biri değilim, yaşamım boyunca yalnızca iyi şeyler yapmadım. Ama kötülük arasında seçim yapmam gerektiği zamanlar, hiç seçmemeyi yeğlerim.
Gel konuşalım Iola. Bu sohbete ihtiyacım var. Sükût altındır, denir.
Annesine hakaret etmeye hakkı var mı? Anne dediğin kutsaldır!
Şer şerdir Stregobor. Daha büyükmüş, daha küçükmüş, ikisinin arasıymış hepsi aynı; orantılar görecelidir, aralarındaki sınırlar siliktir. Ben aziz mertebesinde biri değilim, yaşamım boyunca iyi şeyler yapmadım. Ama kötülük arasında seçim yapmam gerektiği zamanlar, hiç seçmemeyi yeğlerim.
Geldiğiniz gibi gidin ey
İnsanların tüm bunları öğrenip yakanıza yapışacakları günler gelecek.
Sence, dedi Geralt gülümseyerek, böylesi bir transın yararına inanmıyor olmam, etkisini en baştan ortadan kaldırmaz mı?
Bence hayır. Hem neden, biliyor musun?
Bilmiyorum.
Nenneke tuhaf bir gülümsemeyle Geralt’ın gözlerinin içine baktı. Çünkü inanmamanın herhangi bir gücü olduğuna dair gördüğüm ilk kanıt bu olurdu.
Mantığın sesini dinleyin.
Her şey için geç kalınmıştı. Artık yalnızdım.
İnsanlar, Geralt başını karşı yöne çevirdi, canavar ve canavar hikayeleri uydurmayı severler. Bunu yaptıkları zaman kendi canavarlıklarını görmezler.
Satın aldığın birisine kendi biçtiğin değer doğrultusunda ödeme yaparsın ancak sana hizmette bulunan kişi kendi fiyatını kendi belirler.
+Yaşamak, ey insan, savaştır. İyi olan kazanır. Bana karşı kazanmak istiyorsan daha iyi olduğunu kanıtlayacaksın. Boş konuşmak yerine yarış! Koşulları kazanan koyar. Buradan bentteki eski otlağa kadar koşarak yarışmayı öneriyorum.
– Ne bendin ne de eski otlağın nerede olduğunu biliyorum.
+zaten bilsen yarışmayı önermezdim. Yarışmayı severim ama kaybetmekten hoşlanmam.
Annen miyim ben senin?
Siz görev bilinci ve sahip olunması gereken erdem nedir bilir misiniz? İş ahlakı nedir, hiç duymadınız mı?
Söze gerek yok. Hiçbir şey değişmiyor.
Gardiyan yere tükürdü, dişlerini gösterdi, ellerini ovuşturdu.
Ne yani? Hiçbir dileğin yok mu?
Bir tane var diye inledi Witcher. Patlamanı istiyorum, itoğluit.
Kel kafalı dişlerini gıcırdattı, Geralt’ın tam istediği gibi bu kez başına vurmak için hız aldı. Ancak darbeyi indiremedi. Gardiyan hindi gibi guruldamaya başladı, kıpkırmızı kesildi, iki elini karnına bastırıp acıyla böğürdü
Ve patladı.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
İnsanlar, canavar ve canavar hikayelerini uydurmayı severler. Bunu yaptıkları zaman kendi canavarlıklarını görmezler. İçkinin dibine vurduklarında, sahtekarlık, hırsızlık yaptıklarında, karılarını kayışla dövdüklerinde, yaşlı büyükannelerini aç bıraktıklarında, tuzağa düşmüş bir tilkiyi gübre yabasıyla deliş deşik ettiklerinde ya da dünyada yaşayan son teyboynuzu ok yağmuruna tuttuklarında gün ağarırken kulübelerin arasında dolanan Bane’in onlardan daha kötü biri olduğunu düşünmek işlerine gelir. Böylece yüreklerine su serpilir. Yani yaşamak kolaylaşır.
İnsanlar,

Canavar ve canavar hikâyeleri uydurmayı severler. Bunu yaptıkları zaman kendi canavarlıklarını görmezler.

Böylece yüreklerine su serpilir. Yani yaşamak kolaylaşır.

Her masalda gerçeklik payı vardır. Aşk ve kan ikiside çok küvvetli.
❝‘İnsanlar,’ Geralt başını karşı yöne çevirdi, ‘canavar ve canavar hikâyeleri uydurmayı severler. Bunu yaptıkları zaman kendi canavarlıklarını görmezler.❞
İnsanlar canavar ve canavar hikâyeleri uydurmayı severler. Bunu yaptıkları zaman kendi canavarlıklarını görmezler
Ben aziz mertebesinde biri değilim,
yaşamım boyunca yalnızca iyi şeyler yapmadım. Ama kötülük arasında seçim
yapmam gerektiği zamanlar, hiç seçmemeyi yeğlerim.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
orantılar görecelidir, aralarındaki sınırlar siliktir.
“ Sizden farklı olanlara karşı kin besleyen asıl siz insanlarsınız. “
“ İnsanlar canavar ve canavar hikâyeleri uydurmayı severler. Bunu yaptıkları zaman kendi canavarlıklarını görmezler. “
“ Her masalda ufak bir gerçeklik payı vardır. ” dedi Witcher usulca. “ Aşk ve kan. İkisi de çok kudretli. Müneccimler ve âlimler yıllardır buna kafa patlatıyorlar. Hiçbir şeyi çözemediler, sadece ”
“ Sadece ne, Geralt? ”
“ Sadece gerçek aşk olması gerektiğini biliyorlar. ”
Metafiziğe ne gerek var?Çok İstersen sana içimi dökerim.
Kes sesini Dandelion, dedi Witcher dişlerini göstererek. Tek söz istemiyorum!
Bleblebeeeeh! diye guruldadı yaratık öfkeyle. Ağzı ardına kadar açılmış, sarı at dişleri ortaya çıkmıştı. Uk! Uk! Uk! Blehubeeeeblehuuumeeeeh!
Dünya büyük, diye mırıldandı Witcher. Hepimizi alır içine.
Dünya büyük, diye yineledi elf. Bunda haklısın, insan. Ne var ki sizler bu dünyayı değiştirdiniz. Önce zor kullanarak değiştirdiniz, elinize düşen her şeye davrandığınız gibi davrandınız ona. Ama şimdi sanki dünya size uyum sağlamaya başlamış gibi görünüyor. Size boyun eğiyor. Alt ettiniz onu.
Sadece,gerçek aşk olması gerektiğini biliyorlar
İlahî yazgının pek çok yüzü vardır. Benim kaderim dıştan güzel, içten çirkindi..
”Eğer bir dileğim varsa hayal kurmam, harekete geçerim. ”
Ne gerek var hızlandırmaya zaten kaçınılmaz sonu
Metafiziğe ne gerek var? Çok istersen sana içimi dökerim.
Sarıl bana. Daha sıkı, porselen değilim, kırılmam.
Çünkü bazı şeyler temizlenemiyor ve insan kabullenmek zorunda kalıyor.
İnsanlar -Geralt başını karşı yöne çevirdi- canavar ve canavar hikayeleri uydurmayı severler. Bunu yaptıkları zaman kendi canavarlıklarını görmezler. İçkinin dibine vurduklarında, sahtekarlık, hırsızlık yaptıklarında, karılarını kayışla dövdüklerinde, yaşlı büyükannelerini aç bıraktıklarında, tuzağa düşmüş bir tilkiyi gübre yabasıyla delik deşik ettiklerinde ya da dünyada yaşayan son tekboynuzu ok yağmuruna tuttuklarında gün ağarırken kulübelerinin arasında dolanan Bane’in onlardan daha kötü biri olduğunu düşünmek işlerine gelir. Böylece yüreklerine su serpilir. Yani yaşamak kolaylaşır.
Bir şekilde başarıyorum. Çünkü buna mecburum. Çünkü başka bir seçeneğim yok. Çünkü farklılığımdan doğan kibri ve büyüklüğü alt ettim. Çünkü kibir ve büyüklüğün farklılığa karşı sefil bir korunma şekli olduğunu kavradım. Çünkü şunu da kavradım: Bir şeyler değiştiğinde güneş de farklı parlar ancak bu değişimin esas noktası ben değilim. Güneş farklı parlıyor ve parlamaya devam edecek, güneşi taşlamanın bir yararı yok. Gerçekleri kabul etmek zorundayız elf. Bu öğrenilmeli.
Ama şimdi lanet olası bir girdaba kapılmışsın, içinde dolanıp duruyorsun, boynuna da usulca sıkılan bir ip geçirilmiş.
Akrep, çok şirin bir kuyruğu olduğu için örümcekten güzeldir, demek gibi bir şey oldu bu şimdi. Aklını başına topla Geralt. Kadının erdemi ve güzelliği kendine silah edindiğini bilmeden, onu böyle değerlendiren ilk kişi sen değilsin
Bütün erkekler gibi benmerkezcisin. İlgisiz kalmaktan daha korkunç bir şey yoktur, değil mi? Kayıtsız kalınmaktan? Ama yok, üzülme sen. Yennefer’i tanırım. Seni sormadı ama çevresini iyice tarayıp izlerini aradı. Sana çok fena kızmış hissettim bunu.
İnsan bir kere doğup, bir kere ölür.
Bir şeyler değiştiğinde güneş de farklı parlar ancak bu değişimin esas noktası ben değilim. Güneş farklı parlıyor ve parlamaya devam edecek, güneşi taşlamanın bir yararı yok.
Sizden farklı olanlara karşı ki yalnızca kulakları bile olsa, kin besleyen asıl siz insanlarsınız, diye sözlerini sürdürdü elf, boynuzluya aldırmadan. Bu yüzden topraklarımızı elimizden aldınız, bizi evimizden kovalayıp vahşi dağlara sürdünüz.
Siyah, ateş saçan, solgun yüzünde yıldızlar gibi yanıp sönen gözlerinin çevresi mosmordu, gecelerdir uyumamış gibiydi.
Ancak eski şarkıları küçümsememek gerekir çünkü nesiller boyunca birikmiş bilgelikleri içlerinde barındırır onlar.
İnsan öğrenmek zorunda dostum, öğrenmek zorunda!
Dünya değişiyor. Bir şeylerin sonu geliyor.
Oxenfurt Akademisi’nde okurken tarih en sevdiğim dersler arasında ikinci sıradaydı.
Birinci sırada ne vardı?
Coğrafya, dedi ozan ciddi bir sesle. Çünkü dünya atlası bütün kitaplardan daha büyüktü ve arkasında içki şişesi daha iyi saklanabiliyordu.
Krallar, diye devam etti Calanthe, insanları iki gruba ayırırlar. Emir verdikleri ve satın aldıkları. Yani herkesin satılık olduğuna dair o eski ve sıradan gerçeğe sımsıkı bağlıdırlar. Herkesin. Mesele yalnızca bedeldir.
Sükut altındır, denir. Olabilir. Susmanın gerçekten bu kadar değerli olduğundan pek emin değilim. Yani onun da bir bedeli var. Bunun da ödenmesi gerekir.
Geralt anladı ki bu nemli ve yumuşak, rujun tatlandırdığı dudaklardan başka dudaklar istemeyecekti. Ansızın biliyordu ki o andan başlayarak gözü Yennefer’den başka bir kadını görmeyecekti. Siyah elbisesinin açıkta bıraktığı boynundan, omuzlarından, memelerinden ve o güne kadar dokunduğu hiçbir tenle kıyaslayamayacağı kadife gibi yumuşak ve serin teninden başka bir şey görmeyecekti. Menekşe mavisi gözlerine yakından baktı, dünyanın en güzel gözleriydi bunlar ve bu gözler Geralt’ın
her şeyi olacaktı. Biliyordu bunu Witcher.
Biraz içtim, felsefe yapıyorum, genel geçer gerçekleri arıyorum. Birini az önce buldum: Ehvenişer diye bir şey vardır ancak bunu kendimiz seçemiyoruz. Gerçek kötülük bizi böyle bir seçime zorlayabilir. İstesek de istemesek de.
Şer şerdir, Stregobor, dedi Witcher ciddi bir ifadeyle ve ayağa kalktı. Daha büyükmüş, daha küçükmüş, ikisinin arasıymış, hepsi aynı; orantılar görecelidir, aralarındaki sınırlar siliktir. Ben aziz mertebesinde biri değilim, yaşamım boyunca yalnızca iyi şeyler yapmadım. Ama kötülük arasında seçim yapmam gerektiği zamanlar, hiç seçmemeyi yeğlerim.
İnsanların açgözlülüğü sınır tanımaz.
Ağır ol, dedi Nenneke ve gözlerini kıstı. Alçalt sesini. Kiminle ne konuştuğuna dikkat et.
İnsanların açgözlülüğü sınır tanımaz.
Metafiziğe ne gerek var? Çok istersen sana içimi dökerim. Son yıllarda yaşanan olayları anlatarak ki her biri ötekinden daha tuhaftır akşamlarının güzel geçmesini sağlarım. Bir küçük fıçı birayı hazır et ki boğazım kurumasın.
Kimsenin adını duymadığı hastalıklar türedi, insanın tüyleri diken diken oluyor.
Kız odanın kapısından usulca, çok dikkatli ve sessiz adımlarla girip adeta bir hayalet gibi içeriye süzüldü. Hareketlerine eşlik eden tek ses, çıplak tenine sürtünen pelerinden çıkıyordu. Ama bu küçücük, belli belirsiz hışırtı Witcher’ı uyandırmaya, daha doğrusu tavşan uykusundan sıçratmaya yetmişti.
“İnsanlar,” Geralt başını karşı yöne çevirdi, “canavar ve canavar hikayeleri uydurmayı severler. Bunu yaptıkları zaman kendi canavarlıklarını görmezler. İçkinin dibine vurduklarında, sahtekarlık, hırsızlık yaptıklarında, karılarını kayışla dövdüklerinde, yaşlı büyükannelerini aç bıraktıklarında, tuzağa düşmüş bir tilkiyi gübre yabasıyla delik deşik ettiklerinde ya da dünyada yaşayan son tek boynuzu ok yağmuruna tuttuklarında gün ağarırken kulübelerin arasında dolanan Bane’in onlardan daha kötü biri olduğunu düşünmek işlerine gelir. Böylece, yüreklerine su serpilir. Yani yaşamak kolaylaşır.”
Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi başkalarına yapma.
Neler hissettiğini biliyorum.
Sanmam. Ben bile bilmiyorum.
Bırak her şey olduğu gibi kalsın çünkü olanları ne geri alabilir ne de düzeltebilirsin.
Eh, hiçbir sevgi sonsuza kadar sürmez.
Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi başkalarına yapma.
Gözün görmediğini yürek özlemez.
İnsan öğrenmek zorunda dostum, öğrenmek zorunda! Dünyanın yazgısı tarıma bağlı, dolayısıyla bu işten anlamaktan zarar gelmez. Tarım bizi doyurur, giydirir, soğuktan korur, eğlendirir ve sanata hizmet eder.
İnsanlar canavar ve canavar hikâyelerini uydurmayı severler. Bunu yaptıkları zaman kendi canavarlıklarını görmezler.
Dünya değişiyor. Bir şeylerin sonu geliyor.
Görüyorum ki bilgelik ve ilham hâlâ kitap raflarında gizli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir