İçeriğe geç

The Island of Doctor Moreau Kitap Alıntıları – H. G. Wells

H. G. Wells kitaplarından The Island of Doctor Moreau kitap alıntıları sizlerle…

The Island of Doctor Moreau Kitap Alıntıları

Artık o kadar da yılgın ve perişan değildim. Çünkü korku ve umarsızlık sınırını aşmıştım sanki. Artık hayatımın mahvolduğu kanısına vermiştim ya, her şeyi göze alabilirdim.
Duyulan acı dile gelip de yüreğimizi sızlatmayagörsün, o acıma duygusu insanı harap eder.
Hayatta her şey kısmetse olur. Bunu bir tek ahmaklar göremez.
İnsanların belleğindeki acı ve zevk, Prendick, onlardaki canavarın izidir.
Umutsuz değilim, yoksa yaşayamazdım. Onun içindir ki, hikayem umut ve yalnızlık içinde son buluyor.
“Umutsuz değilim, yoksa yaşayamazdım. Onun içindir ki, hikayem umut ve yalnızlık içinde son buluyor.”
Korkakça davranmakla ne kadar aptallık etmiş olduğumu şimdi anlamış bulunuyorum.
Kimi zaman kendimi aşıyorum, bazen de kendimin gerisinde kalıyorum, ama düşlediklerimi hiçbir zaman tam olarak başaramıyorum.
Sadece şans diyorum,” diye kesti sözümü, “insanın hayatındaki her şey gibi. Bunu sadece budalalar göremez. Ben şimdi neden buradayım -uygarlıktan sürülmüş bir adam gibi- Londra’nın sunabileceği bütün hazları yaşayan mutlu bir adam olmak yerine? Sadece on bir yıl önce sisli bir gecede on dakikalığına aklım başımda olmadığı için.”
“Artık o kadar da yılgın ve perişan değildim. Çünkü korku ve umarsızlık sınırını aşmıştım sanki. Artık hayatımın mahvolduğu kanısına varmıştım ya, her şeyi göze alabilirdim.”
“Bense umutsuzlukla umarsızlık arasında gidip geliyordum.”
“Hayatta her şey kısmetse olur. Bunu bir tek ahmaklar göremez.”
“Sıradan bir okuyucu o sekiz günü hayal bile edemez. Belleğinde o sekiz günü hayal edebilmesini mümkün kılacak hiçbir anı bulunmadığı için şanslı sayılmalıdır.”
Evrimin işe yaramayan bir şeyi eninde sonunda yok etmediği bir örnek görmedim.
Acı denilen şey bu küçük gezegen, en yakın yıldıza varamadan yok olacak bu kozmik zerre dışında belki de başka hiçbir yerde vuku bulmamaktadır.
Umutsuz değilim, yoksa yaşayamazdım. Onun içindir ki, hikayem umut ve yalnızlık içinde son buluyor.
Bir hayvan fazlasıyla acımasız ve kurnaz olabilir, ama ancak gerçek bir insan yalan söyleyebilir.
Umutsuz değilim, yoksa yaşayamazdım. Onun içindir ki, hikâyem umut ve yalnızlık içinde son buluyor.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Kimi zaman kendimi aşıyorum, bazen de kendimin gerisinde kalıyorum, ama düşlediklerimi hiçbir zaman tam olarak başaramıyorum.
Yıkmak ve değiştirmek kadar yapmak da var.
Duyulan acı dile gelip de yüreğimizi sızlatmayagörsün, o acıma duygusu insanı harap eder.
Oysa her şey ne kadar güzeldi! Ama gençlik işte, enayilik ettim Yirmi birime gelmeden bitirdim kendimi. Sanırım her şey değişti artık
Neyseki yarın var.. umutların en sevdiği gün ..
Gün ışığı, güneşin sereserpe güzelliği gökyüzünden akıp gitti. Parlak bir perde gibi kenara çekildi ve en sonunda güneşin ışığının gizlediği uçsuz bucaksız mavi boşluğa bakabildim. Gökyüzünde gezinen sayısız yıldızı görebildim. Deniz sessizdi, gökyüzü sessizdi; gecenin ve sessizliğin içinde yalnız başınaydım.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bu yıldızlı gecede adamın dilini çözen bir şey var.
“Bu yıldızların ışığında insanın dilini çözen bir şey var.”
Bir hayvan ne kadar kurnaz olursa olsun yalan söylemek sadece insanın işidir.
Bizi hayvandan çok insan kılan her ne ise, teselliyi ve umudu, sanırım, insanların gündelik kaygıları, günahları ve dertlerinde değil; maddenin uçsuz bucaksız, sonsuz yasalarında aramalı.
Bir hayvan fazlasıyla acımasız ve kurnaz olabilir, ama ancak gerçek bir insan yalan söyleyebilir.
Bir ses beni çağırıyordu sanki
Bu yıldızların ışığında insanın dilini çözen bir şey var
Bizi rahatsız eden şey, acı ses bulduğunda ve bu ses sinirlerimizi altüst ettiğin de içimizi kaplayan merhamet duygusudur.
İnsanlaşan hayvanların ve hayvanlaşan insanların dramı.
Ne zaman acı dile gelip yüreğimizi yakarsa o zaman hissettiğimiz merhamet duygusu da içimizi yakar.
Bu adada katlanılan bu ızdıraplarla dolu karmaşayı gördükten sonra, bu dünyanın aklı başında olduğuna dair inancımı kaybettiğimi itiraf etmeliyim.
Duyulan acı dile gelip de yüreğimizi sızlatmaya görsün, o acıma duygusu insanı harap eder.
insanın sırrını dillendirmemesi daha hayırlıdır.
Belki de bu acı denen şey başka hiçbir yerde meydana gelmiyordur.
Umudu tükenmeyen modern insanın kendisi tükenir
Evrimin er geç ortadan kaldırmadığı gereksiz bir şey duyulmuş mudur?
Umutsuz değilim, yoksa yaşayamazdım. Onun içindir ki, hikayem umut ve yalnızlık içinde son buluyor.
Değişim yavaş ve kaçınılmazdı.
Üstelik, bu dünyada bile, canlı varlıklar arasında bile nasıl bir acı var ki?
Yegane amacım, bir canlının bedeninde cerrahi estetiğin en uç sınırlarına kadar gitmekti. Şimdi benden korkuyor musunuz, Bay Prendick?
Doktor Moreau
Umutsuz değilim. Yoksa yaşayamazdım.
Bir hayvan fazlasıyla acımasız ve kurnaz olabilir, ama ancak gerçek bir insan yalan söyleyebilir.
Ahlak eğitimi dediğimiz şeyin büyük bir bölümü, aslında, içgüdünün yapay bir biçimde değiştirilmesi ve saptırılmasından başka bir şey değildi; eğitimle hırçınlık gözü pek özveriye, bastırılmış cinsellik de dinsel duygulara dönüştürülebiliyordu.
Umudum hep var; yoksa yaşayamazdım.
Bir hayvan yeterince acımasız ve vahşi olabilir ama yalan söylemek için gerçek bir insan olmak gerekir.
Bu yıllar! Nasıl da geçip gidiyorlar!
Şimdi hayatımın gerçek anlamda elimden kayıp gittiğini hissediyordum ve buna razı olmak her şeyi yapmaya cüret edebileceğim bir duruma ulaşmama neden oldu.
Ne zaman acı dile gelip yüreğimizi yakarsa o zaman hissettiğimiz merhamet duygusu da içimizi yakar.
Nasıl ve neden bilmiyorum, ama göğün o parlak sakinleri sonsuz bir huzur ve güven veriyor insana.
Bir hayvan fazlasıyla acımasız ve kurnaz olabilir, ama ancak gerçek bir insan yalan söyleyebilir.
Umutsuz değilim, yoksa yaşayamazdım. Onun içindir ki, hikayem umut ve yalnızlık içinde son buluyor.
Bir hayvan fazlasıyla acımasız ve kurnaz olabilir, ama ancak gerçek bir insan yalan söyleyebilir.
Ahlak eğitimi dediğimiz şeyin büyük bir bölümü, aslında, içgüdünün yapay bir biçimde değiştirilmesi ve saptırılmasından başka bir şey değildi; eğitimle hırçınlık gözü pek özveriye, bastırılmış cinsellik de dinsel duygulara dönüştürülebiliyordu.
Doğayı incelemek sonunda insanı doğa kadar amansız kılıyor.
Bugüne kadar yararsız tek bir şey görmedim ki, eninde sonunda evrimle yok olup gitmemiş olsun.
“Affedersin,” dedi bir süre sonra, çabalayarak. Düşünmeye çalışıyor gibiydi. Son, dedi bu salak dünyanın sonu. Ne pislik ama
Ne için bütün bunlar Prendick? Biz bir bebeğin şişirdiği çikletler miyiz?”
Bu lanet olasıca dünya,” dedi, “her şey amma da karmaşık! Şimdiye kadar hiç hayatım olmadı. Ne zaman başlayacak merak ediyorum.
Duyulan acı dile gelip de yüreğimizi sızlatmayagörsün, o acıma duygusu insanı harap eder.
Bir hayvan fazlasıyla acımasız ve kurnaz olabilir, ama ancak gerçek bir insan yalan söyleyebilir.
Ahlak eğitimi dediğimiz şeyin büyük bir bölümü, aslında içgüdünün yapay bir biçimde değiştirilmesi ve saptırılmasından başka bir şey değildi; eğitimle hırçınlık gözü pek özveriye, bastırılmış cinsellik de dinsel duygulara dönüştürülebiliyordu.
Belki de bu acı denen şey başka hiçbir yerde meydana gelmiyordur. Ama el yordamıyla ilerlediğimiz yasalar Üstelik, bu dünyada bile, canlı varlıklar arasında bile nasıl bir acı var ki.
Haz ve acının cennet ve cehennemle en Küçük bir ilgisi yoktur.
Galiba var olan her şey rengini içinde bulunduğumuz ortamın ortalama renk tonundan alıyor.
Onundur gökyüzündeki yıldızlar.
Umudum hep var; yoksa yaşayamazdım.
Aklıma Moreau’nun bu adamları hayvanlaştırdıktan sonra, küçülmüş beyinlerini kendisini Tanrı gibi gösterdiği birtakım düşüncelerle zehirlemiş olduğu gibi korkunç bir düşünce geldi. Ancak, bu düşünceler yüzünden ilahi okumayı kesemezdim çünkü etrafımdaki beyaz dişlerin ve güçlü pençelerin farkındaydım. Onundur gökteki yıldızlar.
rüzgarlı göğün altında alabildiğine uzanan kırlar o kadar güzel ki.
İşte o zaman çevremdeki insan dostlarıma bakıyorum. Ve korkuya kapılıyorum. Bazıları capcanlı hayat dolu bazıları donuk, tehlikeli, bazıları kaypak, içtenliksiz yüzler görüyorum; ama hiçbirinde aklı başında bir insanın o sakin özgüveni yok. Sanki o hayvancılık içlerinde boy atıyormuş, adalardaki o aslına dönüş çok geçmeden hem de daha büyük ölçüde yeni baştan sahneye çıkacakmış gibi geliyor bana.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir