J. K. Rowling (Robert Galbraith) kitaplarından The Ickabog kitap alıntıları sizlerle…
The Ickabog Kitap Alıntıları
Sonra Nefret can verdi insan ırkına,
Bizden dünyaya geldi insanlar aslında,
Hüzün ve Nefret’ten beslendiler
Ordular kurdular, kökümüzü kurulmak için didindiler.
Bizden dünyaya geldi insanlar aslında,
Hüzün ve Nefret’ten beslendiler
Ordular kurdular, kökümüzü kurulmak için didindiler.
Kornukopya’da vatan hainliği sayılan her şey listelenmişti. Ickabog’un gerçek olmadığını söylemek hâlâ hainlik sayılıyordu, Fred’in iyi bir kral olmadığını söylemek de öyle. Lord Tükrer ile Lord Salyan’ı eleştirmek hainlikti, Ickabog vergisinin çok yüksek olduğunu söylemek hainlikti, Kornukopya’nın her zamanki gibi mutlu ve bolluk bereket içinde olmadığını söylemek de hainlikler arasında ilk kez yerini almıştı.
Bunu tuhaf bulabilirsiniz ama Bayan Pürneşe Bay Kırlangıçkuyruğu’nun ağladığını duyduğuna memnun oldu, çünkü gözyaşları aynı kahkahalar gibi zihni iyileştirebilir.
Adeta yuvası yağmalanan bir kuşun orayı terk etmesi gibi Daisy’nin umudu da kalbini terk etmişti.
Yalanlar üstüne yalanlar. Bir kere yalan söylemeye başladınız mı devam etmek zorunda kalıyordunuz ve bu da aynı su alan bir geminin kaptanı olmaya benziyordu, kendinizi batmaktan kurtarmak için gemideki delikleri sürekli tıkamanız gerekiyordu.
Neden kendi yarattığımız canavarlar gerçek yüzümüzü ortaya çıkarır?
Çünkü gözyaşları aynı kahkahalar gibi zihni iyileştirebilir
İnsanların arasına girmeye korkuyorum. Beni ve Ickabebelerimi öldürürler diye korkuyorum.
Yalanlar üstüne yalanlar. Bir kere yalan söylemeye başladınız mı devam etmek zorunda kalıyordunuz ve bu da aynı su alan bir geminin kaptanı olmaya benziyordu, kendinizi batmaktan kurtarmak için gemideki delikleri sürekli tıkamanız gerekiyordu.
Çünkü gözyaşları aynı kahkahalar gibi zihni iyileştirebilir.
Bir adam onurlu davrandığı sürece, peynirci ya da kral olmasının benim için hiçbir farkı yok.
“Bazen birbirinden kilometrelerce ötede yaşayan insanların artık harekete geçme vaktinin geldiğini aynı zamanda fark ettiği olur. Belki de fikirler rüzgarda uçuşan polenler gibi yayılıyordur, kim bilir.”
“Çünkü gözyaşları aynı kahkahalar gibi zihni iyileştirebilir.”
“Bazen iki kişi, başkalarının bir ömür boyu konuşup birbirine anlatamayacağı şeyleri sadece bir bakışla anlatabilir.”
Ah, aşçılık okulunda öğrendiğimiz bir şey varsa, dedi Bayan Pürneşe omuz silkerek, o da şudur ki yanık kenarlar ve kayış gibi kekler en iyilerimizin başına bile gelir, O zaman yapılacak tek şey kolları yeniden sıvayıp başka bir şeye başlamaktır, derim. Düzeltemeyeceğin şeyler için sızlanmanın âlemi yoktur!
Bir aşçının bir leydi kadar gururlu görünebileceğine hiç ihtimal vermezdi.
Çocuklar yetişkinlerden daha akıllıydı.
Bazen iki kişi, başkalarının bir ömür boyu konuşup birbirine anlatamayacağı şeyleri sadece bir bakışla anlatabilir.
Tabii, ayda iki duka altını — insanlar eksikliğini fark etmeyeceklerdir bile.
Bir adam onurlu davrandığı sürece, peynirci ya da kral olmasının benim için hiçbir farkı yok.
Kral popülaritesine çok önem verir — ki bir kralın gücünü koruması için öyle de olmalı zaten; sevilmesi gerek.
kendi akıllılığının tutsağı olmuştu.
Haftalar geçti, Kral Fred Kırlangıçkuyruğu ailesini tamamen unuttu ve mutluluğuna yeniden kavuştu.
Dünyadaki en mutlu krallıkta yaşıyorlardı sonuçta. Ickabog’un ne zararı dokunabilirdi?
Ickabog’un güçleri anlatan kişinin hayal gücü ne kadar genişse o kadar müthişti.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
İnsanlar neden yetersiz, hatta var olmayan kanıtlara rağmen yalanlara inanmayı seçer?
“ ve insanları korkutarak onları tekrar itaat etmeye zorlayacaktı.”
“Yalanlar üstüne yalanlar. Bir kere yalan söylemeye başladınız mı devam etmek zorunda kalıyordunuz ve bu da aynı su alan bir geminin kaptanı olmaya benziyordu, kendinizi batmaktan kurtarmak için gemideki delikleri sürekli tıkamanız gerekiyordu.”
“ ,çünkü gözyaşları aynı kahkahalar gibi zihni iyileştirebilir.”
“Düzeltemeyeceğin şeyler için sızlanmanın âlemi yoktur!”
Sizin ve çocuğunuzun çok yakında ölmüş olacağını düşünmek sizi endişelendiriyor mu hanımefendi?
Ah, aşçılık okulunda öğrendiğimiz bir şey varsa, dedi Bayan Pürneşe omuz silkerek, o da şudur ki yanık kenarlar ve kayış gibi kekler en iyilerimizin başına bile gelir. O zaman yapılacak tek şey kolları yeniden sıvayıp başka bir şeye başlamaktır, derim. Düzeltmeyeceğin şeyler için sızlanmanın alemi yoktur!
Ah, aşçılık okulunda öğrendiğimiz bir şey varsa, dedi Bayan Pürneşe omuz silkerek, o da şudur ki yanık kenarlar ve kayış gibi kekler en iyilerimizin başına bile gelir. O zaman yapılacak tek şey kolları yeniden sıvayıp başka bir şeye başlamaktır, derim. Düzeltmeyeceğin şeyler için sızlanmanın alemi yoktur!
Benim tek bildiğim, ülkelerin de Ickabog’lar gibi nezaket sayesinde iyileştirilebileceğidir, işte tam olarak bu sebeple Kornukopya krallığı sonsuza dek mutlu yaşadı.
Yalanlar üstüne yalanlar. Bir kere yalan söylemeye başladınız mı devam etmek zorunda kalıyordunuz ve bu da aynı su alan bir geminin kaptanı olmaya benziyordu, kendinizi batmaktan kurtarmak için gemideki delikleri sürekli tıkamanız gerekiyordu.
“Artık insanların zalim ya da kötü olmadığını anlıyorsun. Onlar çoğunlukla üzgün ve yorgunlar.”
“Artık dünyayı terk ettiklerinden annesiyle babası istedikleri her yerde yaşayabilirdi, onları kalbinde yaşatmak için hatıralarını içinde ateş gibi canlı tutmalıydı.Yine de tek istediğiniz annenizle babanızın geri gelip size sarılmasıysa, sadece içinizde yaşayan bir anne babaya sahip olmak hiç kolay değildir.”
“Adeta yuvası yağmalanan bir kuşun orayı terk etmesi gibi umudu da kalbini terk etmişti.”
“…çünkü babası öldüyse eğer, o zaman dünyadan bütün ışık çekilirdi,hem de sonsuza dek.”
Çocuklar yetişkinlerden daha akıllıydı.
“Bazen iki kişi, başkalarının bir ömür boyu konuşup birbirine anlatamayacağı şeyleri sadece bir bakışla anlatabilir.”
“Kendi annesi sonsuza kadar soğuk, sert toprağın içinde kaybolsa nasıl hissedeceğini hayal etmeye bile dayanamıyordu.”
.. Daisy’nin o elbisenin aynısından giydiğini hatırladığından emindi-yakası ve yenleri papatya işlemeleriyle süslü, güneş sarısı bir elbise.
Kapı Huyubatsın’ın arkasından kapandığında Tükrer’in aklına yıldırım düşmüşçesine yeni bir fikir geldi; kendi zekâsına o kadar hayran kalmıştı ki, koltuğun arkalığını sıkı sıkı tuttu çünkü neredeyse düşecekmis gibi hissetti.
“Düzeltemeyeceğin şeyler için sızlanmanın alemi yoktur..”
“Yine de tek istediğiniz annenizle babanızın geri gelip size sarılmasıysa, sadece içinizde yaşayan bir anne babaya sahil olmak hiç kolay değildir..”
“…babası öldüyse eğer, o zaman dünyadan bütün ışık çekilirdi, hem de sonsuza dek!..”
“Bazen iki kişi, başkalarının bir ömür boyu konuşup birbirine anlatamayacağı şeyleri sadece bir bakışla anlatabilir.”
“Üzülerek söylüyorum ki, dedi Tükrer, “onu örten bayrağı kaldıramayız. Yaralarını görmek sizi çok üzecektir diş ve pençe izleri yani
Artık insanların zalim ya da kötü olmadığını anlıyorsun. Onlar çoğunlukla, üzgün ve yorgunlar Ickabog.
Dünyadaki en mutlu krallıkta yaşıyorlardı sonuçta. Ickabog’un ne zararı dokunabilirdi?
Kral’ın kararlarını sorgulamak vatan hainliği sayılıyordu, Ickabog’un gerçek olmayabileceğini öne sürmek vatan hainliği sayılıyordu, Ickabog vergisine ihtiyaç olup olmadığını sorgulamak vatan hainliği sayılıyordu ve ayda iki duka altını ödememek vatan hainliği sayılıyordu. Ickabog’un gerçek olmadığını söyleyen birini ihbar ederseniz de ödül olarak on duka altını kazanıyordunuz.
Bazen iki kişi, başkalarının bir ömür boyu konuşup birbirine anlatamayacağı şeyleri yalnızca bir bakışla anlatabilir.
Bazen iki kişi, başkalarının bir ömür boyu konuşup birbirine anlatamayacağı şeyleri sadece bir bakışla anlatabilir.
Krala sadık olanlar hayatlarının eskisi gibi devam ettiğini görecekler. Kral’a karşı çıkanlarsa vatan hainliği ve alçaklığın cezasını çekecekler: Hapis veya idam.
“Yalanlar üstüne yalanlar. Bir kere yalan söylemeye başladınız mı devam etmek zorunda kalıyordunuz ve bu da aynı su alan bir geminin kaptanı olmaya benziyordu, kendinizi batmaktan kurtarmak için gemideki delikleri sürekli tıkamanız gerekiyordu.
“Gözyaşları aynı kahkahalar gibi zihni iyileştirebilir.”
“Bazen iki kişi, başkalarının bir ömür boyu konuşup birbirine anlatamayacağı şeyleri sadece bir bakışla anlatabilir.”
Üstünün başının kirlenmesinden çekinmezdi, kılık kıyafetle de pek ilgisi yoktu. Yine de cenazeden sonraki günlerde annesinin mezarına taze çiçek götürürken her gün farklı bir elbise giydi.
“İnsanlar neden yetersiz, hatta var olmayan kanıtlara rağmen yalanlara inanmayı seçer?”
çünkü babası öldüyse eğer, o zaman dünyadan bütün ışık çekilirdi, hem de sonsuza dek.
Bazen iki kişi, başkalarının bir ömür boyu konuşup birbirine anlatamayacağı şeyleri sadece bir bakışla anlatabilir.
Kendi annesi sonsuza kadar soğuk, sert toprağın içinde kaybolsa nasıl hissedeceğini hayal etmeye bile dayanamıyordu.
Eh, her neyse, dedi, hayat devam ediyor.
Bir kere yalan söylemeye başladınız mı devam etmek zorunda kalıyordunuz ve bu da aynı su alan bir geminin kaptanı olmaya benziyordu, kendinizi batmaktan kurtarmak için gemideki delikleri sürekli tıkamanız gerekiyordu.
Nefret ve öfkedir bu yeni neslin temeli.
Gözyaşları aynı kahkahalar gibi zihni iyileştirebilir.
Düzeltemeyeceğin şeyler için sızlanmanın bir âlemi yoktur!
Lafına başlamışken en iyisi bitirsindi.
İnsanlar neden yetersiz, hatta var olmayan kanıtlara rağmen yalanlara inanmayı seçer?
Neden kendi yarattığımız canavarlar gerçek yüzümüzü ortaya çıkarır?
Bir zamanlar Kornukopya adında miniminnacık bir ülke vardı, bu ülke yüzyıllar boyunca sarışın bir krallar nesli tarafından yönetilmißti
Kral’ın kararlarını sorgulamak vatan hainliği sayılıyordu, Ickabog’un gerçek olmayabileceğini öne sürmek vatan hainliği sayılıyordu, Ickabog vergisine ihtiyaç olup olmadığını sorgulamak vatan hainliği sayılıyordu ve ayda iki duka altını ödememek vatan hainliği sayılıyordu. Ickabog’un gerçek olmadığını söyleyen birini ihbar ederseniz de ödül olarak on duka kazanıyordunuz.
Aptal kelimesi bardağı taşıran son damla olmuştu. Yeni Baş Terzi’nin kızı bir yandan giysilerini gösterip bir yandan da sırıtıp gizlice arkadaşlarına fısıldıyordu ama Aptallık etme! Denen kişi kendisiydi; akşamları babası onu görmediğini sanıp gözyaşlarını siliyordu ama Aptallık etme! Denen kendisiydi; annesiyle konuşmak için soğuk mezar taşını ziyaret etmek zorunda kalıyordu ama Aptallık etme! Denen yine kendisiydi.
Yalanlar üstüne yalanlar. Bir kere yalan söylemeye başladınız mı devam etmek zorunda kalıyordunuz ve bu da aynı su alan bir geminin kaptanı olmaya benziyordu, kendinizi batmaktan kurtarmak için gemideki delikleri sürekli tıkamanız gerekiyordu..
Bir kere yalan söylemeye başladınız mı devam etmek zorunda kalıyordunuz ve bu da aynı su alan bir geminin kaptanı olmaya benziyordu, kendinizi batmaktan kurtarmak için gemideki delikleri sürekli tıkamanız gerekiyordu.