İçeriğe geç

The Complete Sonnets and Poems Kitap Alıntıları – William Shakespeare

William Shakespeare kitaplarından The Complete Sonnets and Poems kitap alıntıları sizlerle…

The Complete Sonnets and Poems Kitap Alıntıları

Gönlümü nasıl köle ettin bunca kusura?
Zaman gelip savurdu mu tırpanını, çare yok gideceksin
Ve bilirim sonunda Süpürüp götürecek zaman seni de
Aradığım şeylerin yokluğuna yanarım.
Şifa bulmaya geldim ve gördüm ki gerçek şu:
Sevgi suyu kaynatır; sevgiyi söndürmez su.
Günahlarından öte bağışlamışım seni.
Benim aklım savunur senin şehvet suçunu;
Avukatın gibiyim davacın olsam bile:
Suçlu ben’im, yargıca kendim söylerim bunu,
İçsavaşa tutuşur bende nefret sevgiyle.
Suç ortağı olmaya gösteriyorum rıza
Hiç acımadan beni soyan tatlı hırsıza.
Sen pişmanlık duysan da olanlar yalnız bana;
Suçlunun üzüntüsü, pek teselli sağlamaz
O suçun çarmıhını sırtında taşıyana.
Senden ayrı düşeli, ben aklımla görürüm:
Bana göstersin diye yöneldiğim yerleri
El yordamından medet umarım, yarı körüm;
Gözüm görür gibidir, ama sönmüştür feri.
Bu göz, gönlüme hiçbir gerçek iz göstermiyor,
Ne kendi gördüğü kuş, ne çiçek, ne bir varlık;
Türlü görüntülerden akla hiç pay vermiyor,
Ama bir iz tutmaya gücü yetmiyor artık.
Görse bile en kaba, ya da en ince yüzü,
En çarpık yaratığı, en çok sevgi vereni,
Dağları ve denizi, geceyi ve gündüzü,
Kargayı ye kumruyu, hepsinde bulur seni.
Başka şey sığmaz, dolmuş seninle tıklım tıklım,
Gözümü sahte yapar gerçeği gören aklım.
İyi, güzel ve sadık çokluk yaşarlar tek tek,
Var olmamıştı üçü birlikte şimdiye dek.
Bildiğim bunca çiçek var, her birinde gördüm şunu:
Ya rengini senden çalmış, ya da cânım kokusunu.
En tatlı şeyler ekşir kötü işler yaparak:
Ottan çok daha iğrenç kokar çürüyen zambak.
Ne var ki sana böyle övgüler sunan ozan,
Hep senden çaldığını yine veriyor geri.
Sende erdem bulursa o deyimi çalmıştır
Senin öz varlığından; sana güzellik verse
O güzelliği senin yanağından almıştır;
Sırf sende yaşayanı övebilir överse.
Sakın teşekkür etme sana söylediğine,
Çünkü onun borcunu ödeyen sensin yine.
Ama benim sanatım, tüm varlığıyla sensin:
Beni kara cahilden bilgeye yükseltensin.
Bıktım artık dünyadan, bari ölüp kurtulsam:
Bakın, gönlü ganiler sokakta dileniyor.
İşte kırtıpillerde bir süs, bir giyim kuşam,
İşte en temiz inanç, kalleşçe çiğneniyor,
İşte utanmazlıkla post kapmış yaldızlı şan,
İşte zorla satmışlar kızoğlankız namusu,
İşte gadre uğradı dört başı mamur olan,
İşte kuvvet kör-topal, devrilmiş boyu bosu,
İşte zorba, sanatın ağzına tıkaç tıkmış.
İşte hüküm sürüyor çılgınlık bilgiçlikle,
İşte en saf gerçeğin adı saflığa çıkmış,
İşte kötü bey olmuş, iyi kötüye köle;
Bıktım artık dünyadan, ben kalıcı değilim.
Gel gör ki ölüp gitsem yalnız kalır sevgilim.
Yeni hiçbir şey yoksa, yalnız eskiler varsa
Demek ki beynimize oynanan bir oyun var,
Yaşamış bir çocuğu doğurmaya kalkarsa
Yaratma çabasıyla sancılanarak tekrar!
Ah, şu eski defterler bir dönüp baksa geri,
Güneşin beş yüz kere dönüşünden de önce,
Göstersin eski kitap sendeki imgeleri
İlkin nasıl yazıya döküldüyse düşünce.
Acaba eski dünya neler demiş, görelim,
Sendeki görmelere değer güzelliklere;
Onlar mı üstün, biz mi, bu işin ustası kim,
Yoksa dönüp dolaşıp geldik mi aynı yere?
Hiç kuşkum yok: Geçmişte, ne sivri akıllılar
Senden değersizlere övgüler yağdırdılar.
Beklemek cehennemdir, ama beklerim seni,
İyi kötü demeden, suçlamadan keyfini.
Apaçık görüyorum gözlerimi yumunca.
Bütün gün gördüklerim taşımaz hiçbir değer
Ama gün, işte her gün çilemi uzatıyor;
Gece, işte her gece derdime dert katıyor.
Düşün ki, insan ne kadar savursa varını yoğunu,
Dünyada kalır harcadığı, yalnızca el değiştirir
Sen ki bir müziksin müzik dinlerken bu hüzün niye

Sevinç sevinçten hoşlanır Tatlı çatışmaz tatlıyla

Peki canını sıkan şeyi sen niye dinliyorsun öyleyse;

Sıkılıp dertlenmek hoşuna mı gidiyor yoksa?

O gün soran olursa sana ,nerde güzelliğin diye

işte burda ya dersin, Çukura kaçmış gözlerimde

Soyu sürsün isteriz en güzel insanların
Sürsün ki Güzelliğin gülü hiç solmasın
Açık seçik çizgiler göreceksin, bak aynana:
Onlar aklına açık gömütler getirecek.
Güneş saatindeki gölgeler söyler sana:
Hırsızlama yürüyor zaman sonsuzluğa dek.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bedenimin değeri, ruhun kabı olmaktır,
Ruhinki ise sende şiirimle kalmaktır.
Yola koyuldum ama, ilerlemek ne de zor
Yorgun argın, alırım yatağımda soluğu:
Yatak, yol yorgununa en hoş dinlenme yeri,
Ama bu sefer başlar aklımın yolculuğu,
Kafam çırpınır gövdem bitirmişken işleri;
Depreşen duygularım gurbet elden o zaman
Sana varmak isteyip uğrunda hacca çıkar,
Baygınlaşmış gözlerim açıldıkça durmadan
Sırf körlerin gördüğü karanlıklara bakar.
Hiç değilse ruhumda düş kuran bir göz var da
Görmeyen bakışıma senden hayal getirir,
Hayalin karanlıkta elmas gibi parlar da
Korkunç geceyi süsler, ona taze yüz verir.
Gündüz bedenim, gece aklumn huzur bulamaz.
Gövdeyle baş senden de benden de kurtulamaz.
Ama kurnaz gözlerin sanat yeteneği az;
Sırf gördüğünü çizer, yüreği tanıyamaz.
Onların boş lafları olamaz benim işim:
Satacak değilim ki, niçin övecekmişim.
Varlığını sebil et: sana kalır varlığın;
Kendi elinle çiz ki sürsün bahtiyarlığın.
Tanrı bilir, gözümle sevmiyorum ben seni:
Çünkü sana baktıkça gözüm bin kusur bulur.
Ama yüreğim sever gözün sevmediğini,
Görünüşe aldanmaz, sevgiye teslim olur.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Yıkımlara egemen olan Doğa tanrıça
Seni geri çekiyor sen hızla yol aldıkça…
Ömrümüz kısacıktır: biz o yüzden hayranız
Önümüze eskidir diye serdiklerine…
Kazanmak üzereydim, yitiriverdim birden.
Zaman, en yaman zorba…
En tatlı şeyler ekşir kötü işler yaparak:
Ottan çok daha iğrenç kokar çürüyen zambak.
İşte zorba, sanatın ağzına tıkaç tıkmış.
İşte hüküm sürüyor çılgınlık bilgiçlikle,
İşte en saf gerçeğin adı saflığa çıkmış,
İşte kötü bey olmuş, iyi kötüye köle…
Doğrulukta kalbimle gözlerim yanılarak
Bu yalan vebasına tutuldular kıskıvrak.
Yağmuru seviyorum diyorsun, 
yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun  
Güneşi seviyorum diyorsun, 
güneş açınca gölgeye kaçıyorsun  
Rüzgarı seviyorum diyorsun, 
rüzgar çıkınca pencereni kapatıyorsun  
İşte,bunun için korkuyorum; 
Beni de sevdiğini söylüyorsun
Tanrı bilir, gözümle sevmiyorum ben seni:Çünkü sana baktıkça gözüm bin kusur bulur.Ama yüreğim sever gözün sevmediğini,Görünüşe aldanmaz, sevgiye teslim olur.
Geçirdiğim saatler baştan başa bir hiçtir.
Acaba neden: daha güçlü yol bulamaman
Savaşmak için Zaman denen kanlı zalimle?
Beni götüren hayvan, üzüntümün yorgunu,
Güç bela yürür benim dert yükümü taşırken…
Doğa temelli vermez, ödünç verir her zaman.
Yola koyuldum ama, ilerlemek ne de zor;
Şu yorucu yol var ya, ben sonuna vararak
Rahata kavuşmayı umarken, şöyle diyor:
“Sen ne kadar gidersen dostun o kadar ırak.”
Ama gün, işte her gün çilemi uzatıyor;
Gece, işte her gece derdime dert katıyor.
Yorgun argın, alırım yatağımda soluğu:
Yatak, yol yorgununa en hoş dinlenme yeri,
Ama bu sefer başlar aklımın yolculuğu,
Kafam çırpınır gövdem bitirmişken işleri.
Hiç umurunda değil kazsan kendi kuyunu,
Çekinmezsin güzelim can evini yıkmaktan
Onarmak olmalıyken asıl amacın onu.
Yazık! hem kıyasıya harcıyorsun kendini,
Hem gönlün yeltenmiyor hiç kimseyi sevmeye.
Vaktin geldi diyerek seni çağırsa doğa
Vereceğin hesapta elle tutulur ne var?
Niye tüketiyorsun yaşatmak varken canı?
Doğa temelli vermez, ödünç verir her zaman.
Hiç değer taşımayan şeylerden sen de utan.
Bıktım artık dünyadan, bari ölüp kurtulsam:
Bakın, gönlü ganiler sokakta dileniyor.
İşte kırtıpillerde bir süs, bir giyim kuşam,
İşte en temiz inanç, kalleşçe çiğneniyor,
İşte utanmazlıkla post kapmış yaldızlı şan,
İşte zorla satmışlar kızoğlankız namusu,
İşte gadre uğradı dört başı mamur olan,
İşte kuvvet kör-topal, devrilmiş boyu pusu,
İşte zorba, sanatın ağzına tıkaç tıkmış.
İşte hüküm sürüyor çılgınlık bilgiçlikle,
İşte en saf gerçeğin adı saflığa çıkmış,
İşte kötü bey olmuş, iyi kötüye köle;
Bıktım artık dünyadan, ben kalıcı değilim,
Gel gör ki ölüp gitsem yalnız kalır sevgilim.
Senden bir payı vardır tüm dış güzelliklerin;
Gönül sadakatinde yoktur eşin, benzerin.
işte böyle, sen ne kadar uzakta olsan da
her zaman benimlesin, ya aşkınla ya resminle
düşüncelerimden öteye gidemezsin nasıl olsa
ve ben hep onlarlayım, onlarsa hep seninle
Sevgi suyu kaynatır; sevgiyi söndürmez su.
Hangi kudretten aldın bu yaman gücü, söyle,
Gönlümü nasıl köle ettin bunca kusura?
Seni sevmediğimi nasıl söylersin, zalim?
Benliğimden vazgeçtim katılmak için sana.
Benim karasevdamın hekimi olan aklım,
Sözünü dinlemedim diye çıktı çileden ..
Sevgim bir humma sanki: özlem duydukça duyar ..
Niçin yanar içinde dert ve yokluk alevi,

Oysa dış duvarların süslü boyalı böyle?

Gündüz bedenim, gece aklım huzur bulamaz,
Gövdeyle baş senden de benden de kurtulamaz.
Baygınlaşmış gözlerim açıldıkça durmadan
Sırf körlerin gördüğü karanlıklara bakar:
Hiç değilse ruhumda düş kuran bir göz var da
Görmeyen bakışıma senden hayal getirir,
Hayalin karanlıkta elmas gibi parlar da
Korkunç geceyi süsler, ona taze yüz verir.
Gündüz bedenim, gece aklım huzur bulamaz.
Yağmuru seviyorum diyorsun,
yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun
Güneşi seviyorum diyorsun,
güneş açınca gölgeye kaçıyorsun
Rüzgarı seviyorum diyorsun,
rüzgar çıkınca pencereni kapatıyorsun
İşte,bunun için korkuyorum;
Beni de sevdiğini söylüyorsun
Sessiz aşk ne yazmışsa onu oku ve öğren,
Aşkın ince akıldır gözlerle duyup bilen.
Gönlüne bel bağlama gönlümü yok edersen,
Geri almak yok diye onu verdin bana sen.
İnsanlar nefes alsın, gözler görsün, elverir,
Yaşadıkça şiirim, sana da hayat verir.
Kullanmazsan gömülür güzelliğin seninle,
Kullanırsan varisin olur da sürer böyle.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir