İçeriğe geç

The Canterbury Tales Kitap Alıntıları – Geoffrey Chaucer

Geoffrey Chaucer kitaplarından The Canterbury Tales kitap alıntıları sizlerle…

The Canterbury Tales Kitap Alıntıları

Dünyadaki aptalların sayısı akıllılarınkinden fazla
Bir aptalı belirleyen özellik, kolayca herkesin kötü, yalnızca kendisinin en iyi olduğuna inanmasıdır.
Seneca’nın dediği gibi “öfkeli kişinin ağzından yalnızca azarlayıcı, suçlayıcı sözler çıkar
Altından daha değerli ne var? Yeşim.
Yeşimden daha değerli ne var? Bilgi.
Bilgiden daha değerli ne var ? Kadın.
Kadında daha değerli ne var?
Hiçbir şey.
En gerekli zamanda iyi akıl veren olmaz.
Dertli kişiye nağme okumak sinir bozucudur.
Aşk her şeyi yener
Söz davranışın yakın akrabasıdır.
Bazı telafi yolları vardır çünkü işler ters gidince,
Hatta şöyle bir kural vardır hatırlarsınız:
Bir kapıyı aralar bir kapıyı kapayan.
Boş elle kuşyakalanmaz, biliriz zira,
İşte harcanmaya hazır bir gümüş lira.”
Sevgili bayan, eğer aşkı ararsan bir gün
Beni hatırla ne olur, bana düşsün gönlün.
“Hiçbir insan inanmadığı bir yolda yürümemeli.”
“Bir kadının en çok arzuladığı şey, özgürlüktür. Kadınlar diledikleri gibi yaşayabilmek için özgürlük isterler.”
“Kanunlara göre kafanı kestirebilirim,” dedi. “Ama bunun ne faydası olur? Başını almak yerine sana bir kadına saygı göstermeyi öğreteceğim.”
“Onları adam etmek için her şeyi deneyebilirsin, ama bazı insanlar asla adam olmaz ”
“Her insan bir gün ölür,” dedi Şövalye. “Bizler bu dünyada sadece seyyahız. Bu hayat ile diğeri arasında yolculuk ediyoruz.”
Daha bu hayatın bolluk, bereketi içinde birbirlerinden nefret edenler cehennem azapları içinde nasıl sevebilirler birbirlerini? Onların tensel aşkı ölümcül nefretin taa kendisiydi.
En akıllı geçinenimiz aslında en büyük aptaldır.
Ve herkese dürüstlük satan, bir hırsızdır aslında.
Cehennem’de, şeytanın hükmettiği o yerde bile yoktur bu kadar hınç, şiddet ve acı.
Ama umutları hep taze tutmak kolay olmuyor
Düşmüş kimseler için en büyük zevk kaynağıdır başkalarını da aynı durumda görmek
Aşırıya varan her şey, başarısızlığa mahkumdur.
Bu hayatı terk etmeye korkmakta hakkın var, haklı olurdu insanlar süreceğimiz tek hayat bu olsaydı eğer.
Acılara katlanmayı öğren, çünkü emin ol
İstesen de istemesen de bir yerde acıdan geçer her yol.
bütün günahların bir kökü para sevgisidir
unutma,kuyruğuna basılan hiçbir yılan
daha tehlikeli olamaz damarına basılan bir kadından
Yumuşak huylu, genç ve yatakta deli kan
Kocalar nasip etsin bize Ulu Yaradan.
Kocalarımız bizlerden daha kısa
Ömürlü olsunlar, dizginleri karılarına bırakmayan kocalarınsa
Tez vakitte çıksın canı; eli sıkı, huysuz moruklara gelince,
Vebaya yakalanırlar inşallah bir an önce!
Gülmekten kırıldı geçti doğrusu Hancı,
“Şimdi anlıyorum” dedi “şunu bilmek ne gerekli,
İyisi mi yanımızda bir testi içki taşımalı sürekli;
Sevgiye, uyuma çevirir içki nefreti, ihtilafları,
Siler, unutturur edilen kırıcı lafları.
Binlerce kez teşekkür sana ey kutlu Baküs,
Somurtmayı gülmeye çevirmek sana mahsus.
Tekrar tekrar teşekkür ey güçlü ilah,
Duamı da yaptım, hadi bana eyvallah.
Ey fırtınalı halk, oynak, vefasız kalabalık!
Ey basiret yoksunu, ey dön dön fırıldak!
Hep en yeni söylentiler çeker ilgini,
Yanar sönersin yanıp sönen ay gibi.
Şakşakçısın, ne ki alkışın etmez beş para,
Yanlış çıkar hükümlerin, sadakatin hava cıva,
Katıksız aptaldır sana bel bağlayan kişi.
Kulağına küpe olsun bu Flaman
Atasözü: ‘Az söz, çok huzur.’
Zira “aşırı samimiyetin sonu horlanmadır” diye bir söz vardır, bu söz tevazu ve yumuşak başlılık için de geçerlidir.
( )Danışmanların, özellikle de büyük beylerin danışmanlarının, çoğu dalkavukturlar. Zira kendilerine göre doğru ve yararlı olduğunu düşündükleri sözleri değil de her zaman için efendilerinin istekleri doğrultusunda, onu hoşnut kılacak sözleri söyleme çabası içindedirler bu yüzden zengin kimselerin kendi kararları hariç dışarıdan nadiren iyi tavsiyeler aldığı söylenir.

***

Aynı şekilde, hizmetinizde olan ve size karşı son derece saygılı davrananlardan da akıl almayınız. Neden derseniz onları konuşturan size olan sevgileri değil, size karşı duydukları korku olabilir. Ve bu yüzden bir filozof “Hiç kimse korktuğu kişiye katıksız sevgi duymaz” diyor. Tullius’a göre de “Tebaasının yüreklerinde korkudan çok sevgi uyandırmayan hiçbir imparator uzun süre tahtta kalamaz.”

***

Danışmanlarınızı söylediğim veya durumun gerektirdiği şekilde elemeye tabi tutmamakla ve onlar arasında hiçbir ayrım yapmamakla, yani gerçek ve sahte dostlarınızı birbirinden ayırmamakla da hata ettiniz. Gerçek dostlarınızın, yaşlı ve bilge olanların fikirlerini sormadınız, fakat hepsinin sözlerini bir tür yemeğin içine katıp çoğunluğa doğru meylettiniz ve bunu yapmakla da ahmaklığı tenezzül etmiş oldunuz. Sizin de pekala bildiğiniz gibi, dünyadaki aptalların sayısı akıllılarınkinden fazla olduğu için bu oran böyle büyük ve kalabalık toplantılara da aynen yansır. İşte bu yüzden, bireylerin akıllıca önerileri yerine çoğunluğun isteklerinin tercih edildiği bu tür toplantılarda aptalların söz sahibi olması pek normaldir.

Acılara katlanmayı öğren, çünkü emin ol,
İstesen de istemesen de bir yerde acıdan geçer her yol.
“Ama toprağın üstündeki kısmıyla güzeldir her mezar,
Aşağıda bir ceset olduğu akıllardan uzak.
Ey fırtınalı halk, oynak, vefasız kalabalık!
Ey basiret yoksunu, ey dön dön fırıldak!
Hep en yeni söylentiler çeker ilgini,
Yanar sönersin yanıp sönen ay gibi.
Şakşakçısın, ne ki alkışın etmez beş para,
Yanlış çıkar hükümlerin, sadakatin hava cıva,
Katıksız aptaldır sana bel bağlayan kişi.”
Yoksul bir garibanla konuşuyorsan tabii
Bunda bir tehlike yok anlattığım gibi,
Hatalarını göstermekten çekinme, zarar vermez onlar,
Ama bir kralı uyarmak mı, zinhar!
Yolu Cehennem bile olsa bırak gitsin, sus!
Dua ehli oruç tutmalı, beslenmeye gelince,
Ruhunu besili tutmalı insan, vücudunu ince
Kötü gibi görünse de yoksulluk budur bak,
İşte öylesi bir servettir, hiç kimsenin hak
İddia edemeyeceği. Kiminin, ne zaman yoksul düşer der ‘eyvah’
İşte ancak o zaman aklına düşer Allah.
O zaman kendini ve Tanrı’yı tanımaya başlar,
Fakirlik gözlüğüyle görünür gerçek arkadaşlar.
Canterbury Hikâyeleri Kitabı burada başlıyor.
Nisan tatlı yağmurlarıyla gelip
Kırınca Marttan kalan kurağı ve delip
Toprağı köklere işleyince, kudretiyle
Çiçekler açtıran bereketli şerbetiyle
Yıkayınca en ince damarları,
Zephirus da dolaşarak kırları, bayırları¹
Soluyunca can katan ılık,
Tatlı nefesini körpecik
Filizlere, toy güneş yarı edince
Koç burcundaki devrini, bütün gece²
Uyumayıp börtü böcek
Şarkılar söyleyince (tabiat dürtükleyerek
Uyanık tutar onları) işte o dem,
Hacca gitmeye büyük bir özlem
Duyar insanlar. Eski hacılarsa
Değişik memleketler, uzak kıyılarda varsa
Azizler, kutsal bilinen yerler,
Oraları görmeye niyetlenirler.
İşte bu Azizlerden çok özel biri de
Bir din şehidiydi İngiltere’de Canterbury’de.³
Fakat Doğuda, Batıda, Kuzeyde, Güneyde, kısaca
Havada, suda, karada çalışan onca
İnsanın nedir derseniz zoru,
Beslemektir keyif düşkünü bir oburu.
Sevinçli yürek iyi ilaçtır, fakat kırılmış ruh kemikleri kurutur.’
Dünyevi mutluluğun komşusu ani hüzün!
Tam mutluyum derken acı serpilir derhal Sonuna fani uğraşlarla geçen her günümüzün,
Yaklaştıkça biz, hedefi Keder eder işgal,
Aç kulağını dinle, dinle de ders al,
İyi gününde, sakın aklından çıkarma sen de,
Bilinmez bir felaketin soluğu ensende.
Hayatımın ırmağından geri kala kala
Kaldı kovanın dibinde toplanmış birkaç damla.
Kaç yıl geçti oysa ve giden gelmez geri
Ömrümün tıpası çekileli beri.
Zaman kimseyi beklemez, bunu böyle bil.
İki şey merakta insan fazla ileri gitmemeli:
Bir Tanrı’nın, bir de karısının gizleri.
Bütün bu sözlerden çıkan sonuç şu:
Acılar ve sevinçler birbirine komşu.
Sonunda her şey geldiği yere dönecek.
Bu dünya bir han,
Bir kapısından girilip diğerinden çıkılan.
Ölümdür bütün dünyevi acılara merhem.
Nedir bu dünya, nedir bu sahip olma isteği?
Bugün yârin kollarında, yarın mezardayız,
Eşten dosttan uzakta, yalnız, yapayalnız.
Yaşam elini ayağını çekti mi bir kere
Gömün bedeni mezara, mezarlıkta bir yere,
Çünkü çok geçtir artık ne etse ne yapsanız,
Hoşçakal tıp, çabaların faydasız.
Yüreğim derdimi anlatabilmekten aciz.
Gençlikte değilse eğer, yaşlılıkta aptalız.
O değilse kim yansın?
Bir yıl değil ki bu, sonsuza dek nasıl dayansın?
Oysa hayvanlar bile daha fazla zevk
alıyorlar dünyadan.
Çünkü ölümden sonra
Istırap ve gözyaşı yok onlara.
Ödenecek borçlarım var bir de Tanrı’ya.
Platon diyor ki, okuyan varsa bilir,
”Söz davranışın yakın akrabasıdır. ”
Altın paslanırsa demir ne yapsın?
Önce kendin uygula sonra öğretmeye bak.
”Zevkle kendinden geçtiğin gün
Gerçek mutluluğu buldun demektir. ”
İçleri kan ağlasa da gözleri ağlamayı unutmuştu.
Yaşayalım hayatı o vazgeçmeden bizden.
“Cimri bir kimseyle bir putperest arasında putperestin bir ihtimal sadece tek bir puta tapınması , buna karşılık diğerinin birçok puta tapınması dışında ne fark vardır?Doğrusu, cimri kişinin kasasındaki her kuruş onun putudur.”
“Seneca’nın dediği gibi: ‘Yüksek mevkideki birine, saygılı,nazik ve merhametli olmak kadar yakışan başka bir şey yoktur.Bu yüzdendir ki arı adı verilen böcekler, krallarını seçerlerken sokabileceği bir iğnesi bulunmayan birini tercih ederler.”
“ öyleyse işleri, hiçbir kötülük ve haksızlığı yapanların yanına koymayan Mutlak Hakim’e havale etmekten başka çareniz kalmıyor; O intikamınızı söz verdiği şekilde alacaktır, zira Tanrı ‘ Öç benimdir, karşılığını ben vereceğim’ diyor.”
“Tullius şöyle diyor: ‘Kimsenin ele geçiremeyeceği veya yerle bir edemeyeceği bir kale çeşidi vardır ki bu da bir halkın efendilerine karşı besledikleri sevgidir.’”
“Akla yatkın olmayan emirler geçersizdir.”
“Kötülerin öğütleri hiledir.”
“Kararınızı kendi kalbinizde tuttuğunuz zaman onu içinize hapsetmiş olursunuz; ve onu birisine açtığınızda o kişi sizi hapsetmiş olur.( ) Seneca diyor ki : ‘Sen daha kendi sırrını saklayamıyorsan bir başkasından senin sırrını saklamasını nasıl istersin?”
“İyi bir karar vermenize engel olan şu üç şeyi yüreğinizden atmalısınız: Öfke, tamah ve acelecilik.”
“Bir şair şöyle diyor: ‘Altından daha değerli ne var? Yeşim / Yeşimden daha değerli ne var? Bilgi. / Bilgiden daha değerli ne var? Kadın./ Kadından daha değerli ne var? Hiçbir şey.’”
“Kanımca bütün kadınlar kötüdür.”
“Pek çok iyi kadının bulunduğu kolayca kanıtlanabilir.Zira, bütün kadınlar kötü olsaydı başta Efendimiz İsa Mesih bir kadından doğmaya tenezzül etmezdi.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir