Katherine Arden kitaplarından The Bear and the Nightingale kitap alıntıları sizlerle…
The Bear and the Nightingale Kitap Alıntıları
“Ölmek kolay, yaşamak ise zordur.”
“Kan bir şey, görü başka bir şeydir. Ama cesaret.. işte o en nadide özelliktir, Vasilisa Petrovna.”
“Bir rahibe manastırında pek fazla dayanabileceğini sanmam. Vahşi kuşlar kafese kapatılınca ölür.”
“‘Neden ölmeyi seçeyim ki?’
‘Ölmek kolay’ diye yanıtladı bannik. ‘Yaşamak ise zordur.’”
‘Ölmek kolay’ diye yanıtladı bannik. ‘Yaşamak ise zordur.’”
“Malesef ki doğru, iyiliğin enayilik sayıldığı bir coğrafyadayız.”
O Tanrı’ya ait. Hepimiz öyleyiz.
“Büyük Prens bana nasıl baktı öyle, baba,” dedi. “Düşüncelerimi benden daha iyi biliyormuş gibiydi.”
“Yaşayan bütün prensler öyledir,” dedi Piyotr. Buharı tüten tarttan bir parça aldı. “Bir sürü erkek kardeşleri vardır ve bir sonraki şehir, daha büyük bir ganimet için can atarlar. Haliyle ya insan sarrafı olurlar ya da canlarından olurlar.”
“Yaşayan bütün prensler öyledir,” dedi Piyotr. Buharı tüten tarttan bir parça aldı. “Bir sürü erkek kardeşleri vardır ve bir sonraki şehir, daha büyük bir ganimet için can atarlar. Haliyle ya insan sarrafı olurlar ya da canlarından olurlar.”
Tüm hayatım boyunca, bana gel ya da git dendi. Bana nasıl yaşayacağım, nasıl ölmem gerektiği söylendi. Bir adamın hizmetçisi ve zevkini gidermesi için kısrağı olmalıyım ya da duvarların arasına kendimi kapatıp soğuk sessiz bir tanrıya bedenimi adamalıyım. Kendi seçtiğim yol olacağını bilsem cehennemin ağzına yürürüm. Benim adıma karar verilmiş yüz yılı yaşayacağıma yarın ormanda ölmeyi tercih ederdim.
“Masallar, kış gecelerinde kulağa hoş gelir ama masaldan ibarettir.”
Masallar, kış gecelerinde kulağa hoş gelir ama masaldan ibarettir.
Maalesef ki doğru, iyiliğin enayilik sayıldığı bir coğrafyadayız.
“Kan bir şey, görü başka bir şeydir. Ama cesaret İşte o nadide özelliktir, Vasilisa Petrovna.”
“Ölmek kolay, yaşamak ise zordur.”
Solovey onu çitlerin hemen dışında bekliyordu. Gel , dedi Vasya. Yolumuz oraya kadar uzanacak olursa, beni dünyanın öbür ucuna götürür müsün? Konuşurken ağlıyordu ama at burnunun ucuyla kızın gözyaşlarını sildi. Atın burun delikleri akşam rüzgarını içine çekmek için açıldı. Nereye istersen, Vasya. Dünya büyük, yol da bizi her yere götürür.
Kan bir şey, görü başka bir şeydir. Ama cesaret İşte o en nadide özelliktir, Vasillia Petronova
Masallar kış gecelerinde kulağa hoş gelir ama masaldan ibarettir.
Uyku,ölümün kuzenidir, Vasya, diye mırıldandı Morosko, Vasya’nın başının üzerinden. İkisi de benim.
Ölmek kolay, diye yanıtladı bannik. Yaşamak ise zordur. Beni unutma, Vasilisa Petrovna.
Sen onu daha iyi tanırsın, demişti. Onu hazır olmadan alamam;alırsam ölür. Bir yıl daha geçsin o halde. Hükmüm farklı olsa da dediğin gibi olsun.
Bir rahibe manastırında pek fazla dayanabileceğini sanmam. Vahşi kuşlar kafese kapatılınca ölür.
Sen şeytansın! diye fısıldadı Konstantin ellerini kavuşturarak.
Tüm gölgeler kahkaha attı. Sen öyle diyorsan. Ama benimle Tanrı arasında ne fark var ki? Ben de benim adıma yapılan şeylerden zevk duyarım. Emirlerimi yerine getirirsen sana şan ve şöhret veririm.
Tüm gölgeler kahkaha attı. Sen öyle diyorsan. Ama benimle Tanrı arasında ne fark var ki? Ben de benim adıma yapılan şeylerden zevk duyarım. Emirlerimi yerine getirirsen sana şan ve şöhret veririm.
Ölmek kolay, diye yanıtladı bannik. Yaşamak ise zordur. Beni unutma, Vasilisa Petrovna.
Bana öyle geliyor ki sen gelmeden önce durumumuz gayet iyiydi; daha az dua ediyor olsak da daha az gözyaşı döküyorduk.
Vasya korkuyordu.
Rahipten, şeytanlardan ya da ateş çukurlarından değil. O, şeytanlarını görmüştü. Her gün görüyordu. Bazıları kötü, bazıları iyi, bazıları da yaramazdı. Hepsi de muhafaza ettikleri insanlar gibi kendilerince insaniydi.
Rahipten, şeytanlardan ya da ateş çukurlarından değil. O, şeytanlarını görmüştü. Her gün görüyordu. Bazıları kötü, bazıları iyi, bazıları da yaramazdı. Hepsi de muhafaza ettikleri insanlar gibi kendilerince insaniydi.
Damarlarından heyecan akıyordu. Bu kuş uçmaz kervan geçmez yerde çürüyüp gideceğini sanmıştı. Ama burada gerçek bir savaş vardı: Bir tarafta şeytan, diğer tarafta Tanrı’nın elçisi olarak kendisi, kadınların ve erkeklerin ruhuna hakim olmak için savaş veriyordu.
İnsanlar toplanıyordu. İçlerindeki o hevesi ve merakı neredeyse hissedebiliyordu. Henüz açlıktan her lafına atlayan, onu korku dolu gözleriyle seven Moskova’daki insanlar gibi değillerdi. Ama henüz.
Değişim yakındı
İnsanlar toplanıyordu. İçlerindeki o hevesi ve merakı neredeyse hissedebiliyordu. Henüz açlıktan her lafına atlayan, onu korku dolu gözleriyle seven Moskova’daki insanlar gibi değillerdi. Ama henüz.
Değişim yakındı
Belki de arzuladığı şey ölümdür, dedi. Öyleyse ona yardım edebilirim.
Demek oğlumu benden çalmaya geldin, din adamı? dedi Piyotr, Sergey’e.
Oğlum at değil ki çalınsın.
Değil, diye çıkıştı Piyotr. Daha da kötüsü. At olsa mantığın sesine kulak verirdi.
Oğlum at değil ki çalınsın.
Değil, diye çıkıştı Piyotr. Daha da kötüsü. At olsa mantığın sesine kulak verirdi.
Henüz yenilmemişti.
Daha değil.
Daha değil.
Moskova’da rahipler mevkilerine âşık. Yağlı etler yiyorlar, sonra da gidip perişan haldeki insanlara fakirlikle ilgili vaaz veriyorlar.
Tüm hayatım boyunca, dedi, bana ‘gel’ ya da ‘git’ dendi. Bana nasıl yaşayacağım, nasıl ölmem gerektiği söylendi .Benim adıma karar verilmiş yüz yılı yaşayacağıma yarın ormanda ölmeyi tercih ederdim.
Haklısın, dedi. Aptalın tekiyim ben. Zaten kafese girmek için doğmuşum: ya bir rahibe manastırı ya da bir ev, başka seçeneğim mi var ki?
‘Yaşayanlar konusunda temkinli ol sinok çünkü tehlikeliler.’
Masallar kış gecelerinde kulağa hoş gelir ama masaldan ibarettir.
Marina, diye düşündü Piyotr.Bana bu deli kızı bıraktın, bende onu çok seviyorum. Oğullarımın hepsinden daha cesur ve vahşi. Ama bunun bir kadına ne faydası var? Sana onu güvende tutacağıma söz verdim fakat onu kendinden nasıl koruyabilirim ki?
Daha erdemli olanların yetersiz kaldığı noktada daha küçükleri ellerinden gelenin en iyisini yapmalıdır,
Vahşi kuşlar kafese kapatılınca ölür.
Bana tüm hayatım boyunca ‘gel’ ya da ‘git’ dendi. Bana nasıl yaşayacağım, nasıl ölmem gerektiği söylendi. Bir adamın hizmetçisi ve zevkini gidermesi için kısrağı olmalıyım ya da duvarların arasına kendimi kapatıp soğuk, sessiz bir tanrıya bedenini adamalıyım. Kendi seçtiğim yol olduğunu bilsem cehenneme yürürdüm. Benim adıma karar verilmiş yüz yılı yaşayacağıma yarın ormanda ölmeyi tercih ederdim.
Ama benim bir krallığa ihtiyacım yok, Batyuşka, kışın oğlumun karnını doyurmama yetecek kadar gıda olsa yeter.
Ben gözlerimin şahitliğine inanırım.
Tanrı’nın ne istediğini söylemek niye senin haddine? Onları korkutmasan insanlar böyle önünde saygıyla eğilmez çünkü.
Bütün yaratıkları Tanrı yaratmadı mı? Neden O’nu övmek için sadece bizim ses çıkarabilmemize izin verilsin? Cırcır böcekleri de şarkılarıyla en az bizim kadar ibadet ediyor.
Halkım ve ben sadece ayin ekmeği pişirip ilahi söylemiyoruz. diye ekledi Sergey
Biz ekmeğimizi açlık çekenler için pişirir, kulıçlarımızı da onları savunmak için kullanırız.
Biz ekmeğimizi açlık çekenler için pişirir, kulıçlarımızı da onları savunmak için kullanırız.
Masallardaki genç kızlar bile her zaman mutlu sonlara kavuşmaz.
Masallar kış gecelerinde kulağa hoş gelir ama masaldan ibarettir.
Tüm hayatım boyunca bana gel ya da git dendi. Bana nasıl yaşayacağım, nasıl ölmem gerektiği söylendi. Bir adamın hizmetçisi ve zevkini gidermesi için kısrağı olmalıyım ya da duvarların arasına kendimi kapatıp, soğuk, sessiz bir tanrıya bedenimi adamalıyım. Kendi seçtiğim yol olacağını bilsem cehennemin ağzına yürürdüm. Benim adıma karar verilmiş yüz yılı yaşayacağıma yarın ormanda ölmeyi tercih ederdim.
“ Dünyayı gezeceğim, Alyoşa. Kimsenin karısı da olmayacağım, kendimi Tanrı’ya da adamayacağım. Kiev’e, Saray’a, Tsargard’a gideceğim ve güneşin denize batışını izleyeceğim.”
“Ölmek kolay,” diye yanıtladı bannik. “Yaşamak ise zordur. Beni unutma, Vasilisa Petrovna.”
“Kan bir şey, görü başka bir şeydir. Ama cesaret İşte o nadide özelliktir, Vasilisa Petrovna.”
Vahşi kuşlar kafese kapatılınca ölür.
Tüm hayatım boyunca bana gel ya da git dendi. Bana nasıl yaşayacağım, nasıl ölmem gerektiği söylendi. Bir adamın hizmetçisi ve zevkini gidermesi için kısrağı olmalıyım ya da duvarların arasına kendimi kapatıp, soğuk, sessiz bir tanrıya bedenimi adamalıyım. Kendi seçtiğim yol olacağını bilsem cehennemin ağzına yürürdüm. Benim adıma karar verilmiş yüz yılı yaşayacağıma yarın ormanda ölmeyi tercih ederdim.
Ama biz yalnızca ne aradığını bilmese de arayışına devam edenleri kabul ederiz.
Kan bir şey, görü başka bir şeydir. Ama cesaret.. İşte o en nadide özelliktir, Vasilisa Petrovna.
“Yaşayanlar konusunda temkinli ol, sinok çünkü tehlikeliler.”
Doğaya aykırı bir şey bu, dedi ağabeyi ama öfkeli değil üzgündü.
Elindekilerle yetişemez misin? Adamlar bunu zamanla unutacaktır, senin kafes dediğin hayat da bir sürü kadının gerçeği.
Benim gerçeğim değil, dedi Vasya.
Elindekilerle yetişemez misin? Adamlar bunu zamanla unutacaktır, senin kafes dediğin hayat da bir sürü kadının gerçeği.
Benim gerçeğim değil, dedi Vasya.
Daha erdemli olanların yetersiz kaldığı noktada daha küçükleri ellerinden gelenin en iyisini yapmalıdır.
“Gerçek olan bu. Hayalleri bir kenara bırakmanın vakti geldi. Masallar kış gecelerinde kulağa hoş gelir ama masaldan ibarettir.”
Tüm hayatım boyunca, bana gel ya da git dendi. Bana nasıl yaşayacağım, nasıl ölmem gerektiği söylendi. Bir adamın hizmetçisi ve zevkini gidermesi için kısrağı olmalıyım ya da duvarların arasına kendimi kapatıp soğuk, sessiz bir tanrıya bedenime adamalıyım. Kendi seçtiğim yol olacağını bilsem cehennemin ağzına yürürdüm. Benim adıma karar verilmiş yüz yılı yaşayacağıma yarın ormanda ölmeyi tercih ederdim.
“Yolumuz oraya kadar uzanacak olursa, beni dünyanın öbür ucuna bile götürür müsün?” Konuşurken ağlıyordu ama at, burnuyla kızın gözyaşlarını sildi.
Atın burun delikleri akşam rüzgarını içine çekmek için açıldı. “Nereye istersen, Vasya. Dünya büyük, yol da bizi her yere götürür.”
Atın burun delikleri akşam rüzgarını içine çekmek için açıldı. “Nereye istersen, Vasya. Dünya büyük, yol da bizi her yere götürür.”
Malesef ki doğru, iyiliğin enayilik sayıldığı bir coğrafyadayız.
“Uyku, ölümün kuzenidir, Vasya” diye mırıldandı Morosko, Vasya’nın başının üzerinden. “İkisi de benim.”
“Seni görüyorum. Ama görecek pek az şey var, Anna Ivanovna.”
“Halkımın seni sevmesini istiyorsun, bu yüzden onları korkutuyorsun.”
Malesef ki doğru, iyiliğin enayilik sayıldığı bir coğrafyadayız.
“Neden ölmeyi seçeyim ki?”
“Ölmek kolay,”diye yanıtladı bannik.”Yaşamak ise zordur.Beni unutma,Vasilia Petrovna.”
“Ölmek kolay,”diye yanıtladı bannik.”Yaşamak ise zordur.Beni unutma,Vasilia Petrovna.”
“ Dünyayı gezeceğim, Alyoşa. Kimsenin karısı da olmayacağım, kendimi Tanrı’ya da adamayacağım. Kiev’e, Saray’a, Tsargard’a gideceğim ve güneşin denize batışını izleyeceğim.”
“Ben mi?” Dedi Morozko. “Ben sadece bir hikayeden ibaretim, Vasya.”
“Seni bu kadar erken evlendirmesini diyorum. Çünkü al yanaklı genç kızların, ellerini tutmak için yarışan lordlara istekle bakmaları gerekir, lordun güzel atlarına değil.”
Üçlü içeri girerken beraberinde kuzey rüzgarının kıvrımlı nefesi esmişti sanki. İki nefes arasında geçen boşlukta, rüzgar ona bir masal anlatmıştı: Ölüm ve yaşamın birlikteliğine, hüzünlü bir yılda doğan bir çocuğa dair masal.