Mehmed Zahid Kotku kitaplarından Tezkiretü’l Evliya kitap alıntıları sizlerle…
Tezkiretü’l Evliya Kitap Alıntıları
Adl eylemek istikamet yolu, zulm eylemek nedâmet yoludur.
Adl eylemek iki kısımdır:
Birisi seninle Hak arasında, diğeri seninle halk arasındadır.
İhlâs nedir?
Allah’tan başka kimseden hiçbir nesne ummayasın, böyle olunca ihlâs olur.
Her kim Allah’ı bildi, korkulu oldu ve her kim Allah’ı bilmedi, korkulu olmadı.
Az günahı hoş gören çoğuna tutulur.
Günah âdemin gönlünü öldürür, ibadet diriltir.
Ahmak kişi ile helva yemekten, akıllı kişiyle savaş eylemek daha iyidir
Her kim iyi ameli terk ederse halkın hatırı için o riyâdır.Bunun zıttı da ihlâstır.
Üç nesne şimdiki zamanda az buluna:
İlmiyle âmil olan alim,
İhlâs ile yapılan amel,
Sevgisi dilinde kalmayıp gönlüyle seven mü’min
Yumuşak elbiseye, tatlı yiyeceğe alışma, yarın elbise ve yiyecekten tat bulacak değilsin
Ayak ol, baş olma.
Batıl işlere bakmak, gönülden Hak mârifetini giderir.
Dünya dipsiz denizdir. Onun kenarı âhirettir. Er odur ki bu denizi takvâ gemisiyle geçe.
Her kimin gönlü içinde âhiret endişesi olmaz, şüphesiz şeytan onu ölünceye kadar dünya endişeleriyle meşgul eder.
Tenlerin rûşenliği hizmetle, canların rûşenliği istikâmetledir.
Gönlünün mütevazı olmasını isteyen, sâlihler sohbetinde bulunur.
Düşünmeden söz söyleyen sonunda pişman olur, sözünü endişe ile söyleyen selâmet bulur.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Fevt olmak ölümden çetindir. Ölüm halktan kesilmek, fevt ise Hak’tan
Allah’ı dost tutan, nefsine düşman olur.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ahiret mahmurluğuna razı olan dünyalığını toplasın ,dursun.
Açlık, âhiret kapısını açar, tokluk dünya kapısını.
Her nesnenin pası vardır. Gönlün pası da çok yemektir. Her kim çok yemek yerse ona altı bela gelir:
1) Kıldığı namazın tadını bulamaz.
2) Unutkan olur, bir şey ezberleyemez.
3) Kendisi tok olduğundan şefkati az olur.
4) Taat yapmaya tembellik getirir.
5) Şehveti galip olur.
6) Müslümanlar mescide varınca o helâya varır.
Dünya fenâ, âhiret bekâ evidir.
Ey kavm, ölü iseniz kabre, deli iseniz tımarhaneye, çocuk iseniz mektebe gidin.
Eğer kul iseniz kulluk şartlarını yerine getirin.
İlla Allah’ın yolunu dört nesnede buldum:
Bir, rızık için emin olmak;
iki, her işte ihlâslı olmak;
üç, şeytana düşman olmak;
dört, ölümü yakın bilip tedarikli bulunmak.
Halkın helâki iki nesnedendir: Birisi halka hürmet etmemekten, birisi Hakk’a minnet etmemektendir.
Kulun Allah korkusu, Allah’ı bildiği kadardır.
Mansur’u asmaya götürürlerdi. Eli ayağı on üç yerden bağlı idi. Gülerdi. Sordular:
“Bu halde gülmenin vakti midir?”
“Kurban yerine giderim, diye gülerim.” dedi. Ondan nâra urup şiiri söyledi.
“O âşık-ı sermesti dar ağacına eriştirdiler.
Evvel merdiveni öptü, sonra ayağını bastı.”
“Merdiveni niçin öpersin?” dediler:
“Erenler miracı asılmaktır.” dedi.
“Nefsini bir şeye meşgul eyle yoksa o seni başka bir şeye meşgul eyler ki sen onu görmezsin.”
-Hüseyn-i Mansûr-ı Hallâc
“Dünyayı terk eylemek, nefs zühdüdür. Âhireti terk eylemek, gönül zühdüdür. Kendini terk eylemek, can zühdüdür.”
“Tenlerin rûşenliği hizmetle, canların rûşenliği istikâmetledir.”
-Ebû Hafs-ı Haddâd (ks)
“Hakk’a yakınlık tevfîk iledir. O da kulun cehdiyledir.”
-İbn Atâ (ks)
“Her kimin gönlü içinde âhiret endişesi olmaz, şüphesiz şeytan onu ölünceye kadar dünya işleriyle meşgul eder.”
-İbn Atâ (ks)
“Rıza, ubûdiyet sarayıdır; sabır onun kapısıdır.”
-Ebû Ali-i Cürcânî
“Kulu Hâlıkına eriştiren sıdk ve halvettir.”
.
Bedbahtlık nişanesi beş şeydir. Biri gönül katılığı, ikincisi, göz yaşarmaması, üçüncüsü hayasızlık, dördüncüsü dünyayı sevmek, beşincisi dünya için candan endişe eylemektir. Mü’min olanın gönlü haktan korkulu olur ve işe yaramaz sözden lisanını muhafaz eder ve o korku hasebiyle şehvet ateşini söndürür, dünya sevgisini içinden çıkarır.
Ol mütevekkili velayet, mahremi esrar, saliki tayyar, şeyh Malik bin Dinar (kaddesallahu sırrahul aziz)
Bir gün bir zındık ile mübaheseye girdiler. Hak benim diye ısrar eden zındıkla ellerini ateşe soktular. İkisininde eli yanmadı. Her iki taraf haklı görüldü. Malik mahçub olup :
Yarabbi bu ne hal diye münacat kıldı. Secdeye kapanmak için hanesine geldi.
İlahi yetmiş yıldır iman ve teslimiyeti tam ile kulluğuna çalışırım . Dehri bir kafirle beraber oldum dedi ağladı. Bir avaz işitti: Ya Malik o seninle beraber olamaz . Ancak onun eli senin elinle beraber olduğu için ateş tesir etmedi. Senin iki cihan serveri habibi zişanın eteğine yapışmış ümmeti olduğun için hep ateşleri söndürürsün. denildi.
Mübarek Hasan Basri Hz.leri vefatında tebessüm eyledi. Etrafındakiler hayatında hiç gülmeyen bu zata taaccüb ederlerken, o , hangi günah diyerek ruhunu teslim etti. Bir zat rüyasında görüp sordu: Ya şeyh dünyada gülmezdin, ve ( hangi günah) dediğine sebep ne idi? Buyurdu: O
halde iken bir nida işittim Ya melekülmevt şiddetli tut; üzerinde bir günah kalmıştır hitabı bana hoş geldi dedi.
Diğer bir kimseye de manada gözükmüştü, mübarek zat bir buraka binmiş, başına taç giymişti. Ve derlerdi ki: Allah Hasan’dan hoşnut oldu ve Hasan Allah’ına kavuştu .
Hasan Basri . Hz lerine sual ettiler:
Şimdiye kadar hiç bir şey sizi sevindirdi mi? Buyurdu:
Bir gün otururken bir kadın kocasına : ben senin işlerini gördüm, evini bekledim ki üzerime başkasını getirmeyesin, bundan böyle madem ki üstüme kadın aldın işlerini yapmayacığım diyordu bu hoşuma gitti. Misalini Kur’anı Kerimde aradım, buldum . (Surei Nisa, 48.ayet) kullarımın cemii günahlarını fazlımla af ederim. Ve ayıplarını yüzlerine vurmam, madem ki beni bilirler, üzerime başka şeye tapmazlarsa. Eğer bu şirki yaparlarsa af etmem.”
“Mü’min olan dünyada ahiretini imar eder. Ahmak olan dünyayı imara çalışır.”
Hasan Basri Hz.lerinin sözüdür:
Ere ilmi nafi gerek, amel ve ihlas ve sabırla kanaat gerek, her nazar ki ibretten değildir sehv ü zilletdir, sözü hikmet değildir, aynı afettir, her kim halktan uzlet ederse selamet olur. Kanaat ederse aziz olur, halkla ihtiyacı olmaz. Hasedi terk ederse dinlenip rahat olur.
Sordular:
Müslüman nedir ve kimdir?
Müslümanlığın şartı kitab içindedir ve müslüman toprak altındadır.
Dinin aslı nedir?
Vera’dır; yani haramdan ve şüpheli nesnelerden sakınmaktır. Ve tama’ vera’ı batıl eder dedi.
Şeyhul meşayıh Hasan Basri (Kaddesallahu ruhahu) Ümmü Seleme R.A Hz.nin kardeşinden doğmuş ve Ümmü Seleme’den süt emmiştir. S.A.V Efendimizin hatunu olan Ümmü Seleme buyurur ki : Hasan küçük çocuk idi. Peygamberimiz Hz.nin bardağındaki suyu içti. Resulu Ekrem sual buyurdu:
Benim bardağımdaki suyu kim içti?
Hasan içti dediler. Risaletpenah Efendimiz dua buyurdular: Hasan ne kadar su içti ise küllüsü ilim olsun.
“Ey Hayyan oğlu seni buraya kim getirdi?
Seninle yoldaş olayım ve senin muhabbetinde dinleneyim diye geldim .
Üveys:
Allah ile işi olanın başkasında muhabbeti olmaz, zinhar Hak ile huzurunu sıkı tut ki ancak dinlenmek onun sohbetindendir. dedi.
Efendimiz, dünyadan ahrete teşrifleri saadetlerinden sonra Hz Ömer ve Hz. Ali kufe şehrine geldiler. Hz. Ömer hutbesinde:
Ey Necit kavmi, Yemen şehrinin Karn köyünden kimse var mıdır? Bir ihtiyar varmış, suallerine cevaben Üveys için Bir deli divane deve güder, halka karışmaz, Armne deresinde bulunur. Viraneler içine gider, dünyada hiç şadıgam bilmez. Herkes güler o ağlar. Bazan da halk ağlar, o güler, denilince Hz. Ömer: Görmek isterim dedi.
Hz Ali ile beraber ziyaretine gidip, kendisini namazda, develerini de –Hak Teala emriyle- bir melek tarafından güdülü buldular. Namazdan fariğ olunca Hz Ömer huzuruna gidip ikram ile
selam verdi. Üveys, Hazretin selamını aldı. Ömerul Faruk ismini sual etti. Abdullah (yani Allah’ın kuluyum) dedi. Hz. Ömer:
Küllüna Abdulllah (Yani hepimiz Allahın kuluyuz) mahsus adın nedir? Deyince: Üveys’tir dedi.
Hz Ömer’in talebiyle sağ elinin içindeki beyaz nuru gösterdi. Hz Ömer:
Ya Üveys peygamberler ulusu Muhammed Mustafa sana selam kıldı, ümmetime dua ve şefaat kılsın dedi. Üveys cevaben:
Sen dua etmeye layıksın buyurunca Hz Ömer:
Ben dua ediyorum amma Hz. Resul size vasiyet etti ve ham de mubarek murakka’ını gönderdi. Alıp giysin, ümmetime dua etsin diye vasiyetleri var deyince, Üveys murakka’ı şerifi aldı öptü, yüzüne gözüne sürdü.
Siz burada durun diyerek yanlarından ayrıldı. Murakka’ı yere koyup mubarek yüzünü toprağa vurdu, yalvarmaya ağlamaya başladı. İlahi bu murakka’ı sevgili peygamberimiz Muhammed Mustafa SAV efendimiz, Ömerul Faruk ile Aliyyul Murtaza’yı ben zayıf kulunu şef’i tutarak göndermiş. Ümmeti Muhammed’in hepsini bağışlamayınca murakka’ı giymem Bariye münacatında hitab-ü izzet geldi Şu kadarını sana bağışladım, murakka-ı giygin
Ya Rabbi küllüsünü bağışlamayınca giymem dedi. İşte münacat eder ve hitabı izzeti işitirdi.
Hazreti Ömer ve Hazreti Ali, Üveys’in nereye gittiğini taharri için etrafı araştırmaya çıktılar. Hazreti Üveys’in yanına kadar vardılar. Üveys:
Ah niçin geldiniz? Rabbimiz yalvarıyordum. Ümmeti Muhhamed’in hepsini bağışlamayınca murakkaı giymeyeceğim Ya Rabbi diye münacat ediyordum. Sabr edemediniz dedi. Hz Üveys Murakkaı giydi Lutfu keremi ile Sübhani ile Rebia ve Mudai kabilelerinin koyunlarını tüyü adedince ümmeti Muhammed Avf ve mağfiret buyurulmuştur inşallahurahman dedi.
Efendimiz ahrete teşrif buyururken Hz. Ömer ve Ali’ye mubarek murakkaını (Hırka) Üveys Hazretlerine götürmelerini vasiyet ve Hz Üveys’i tarif buyurdular: Gövdesi kıllıdır, sağ elinin ayasında ak duran, bir akça kadar ben vardır. Benden selam edin, Murakaı giysin ümmetlerime dua kılsın.
Sahabei Güzin Resulullah Efendimize Üveys’in nerede olduğunu sual etiler: Yemen Vilayetinin Karn Köyündedir buyurdu.
Ya Resulullah Üveys Zati Risaletpenahilerini gördü mü?
Gördü velakin zahirde görmedi. Buyurdu.
Bu nasıl aşıktır dediler, sizi görmüyor. Efendimiz:
İki sebebi var, birisi hal galebesinden, ikincisi şeriat azametinden, yani gözleri görmeyen bir annesi var evi yalnız bırakıp gelmedi. Şeriat emrini tuttu, annelik hakkına riayet etti.
Şöyle rivayet olunur: Habibi Zişan efendimiz kıyamet gününde : Ya Rabbi Üveysi isterim diye niyaz edince, Vacib Teala dünyada görmedin, burada da gizli duruyor hitabıyle cilve-i rabbaniye olacak.
Resuli Ekrem Efendimiz buyurdular:
Kıyamet gününde yetmiş bin melaike halk olunacak, Üveys onların arasında cennete girecek, hiç kimse onu bilmeyecek. Zira dünyada mahfi ibadet ettiği ve kendisini halktan gizlediği ahrette onu kimse bilmeyecektir. Hak Teala buyuruyor:
Benim velilerim kubbelerim altında gizlidir. Onları benden başka kimse bilmez .
700 seneye yakın bir zamandan beri Anadolu’da ismi zikrolunan ve tasavvuf erbabınca tanınan Feridüddin-i Attar, Mevlana gibi o devrin Moğol istilası ve benzeri içtimai zelzeleleri karşısında kan ve ateş kokan havasını aşk ve şiirle yumuşatmış, zamanın şekillerinden istifade ederek insanlara en güzel yolla işaretle en iyi ahlakı telkine çalışmıştır. ‘‘Tezkiret-ül Evliya’’ kısa bir’’evliya menkıbeleri’’ kitabıdır. Burada binbir faydalı manalarla dolu kerametler, va’z ve nasihatler ve büyük sözler kaydedilmiş, böylece güzel bir ahlak kitabı meydana getirilmiştir. Esasen Ortaasya’dan
Anadoluya uzanan göç yolları üzerinde bulunan Nişabur, yurdumuzun Oğuz ve Selçuk medeniyeti havasını uzun zaman fikren beslemeğe devam etmiş bir kültür merkezi olmakta, Feridüddin-i Attar ‘ın eserlerinde kendimize çok yakın sezişler, vak’alar, insanlar bulmaktayız.
Ben zayıf kul gördüm ki mukallit müddeiler zahir olup insanlar ol velileri hiç anmaz oldular bu kitabı tasnif edip adını “Tezkiretü’l-Evliyâ” kodum ki, dünya ehli, ahiret ehlini unutmayalar ve rağbet edeler. Bu kitapta birkaç türlü faide vardır evvel oldur ki dünyayı ademilerin gönlünden soğutur ikinci ahirete rağbet ettirir, üçüncü hak dostluğu adamın gönlünde belirir, dördüncü: ahiret azığını çok ettirir bu gibi sözleri cem eylemek cümle vacibattandır. Zira Kur’an ve hadis şerhidir bundan yekrek kitap yoktur, muhdisleri er, erleri arslan eder.
Gene (hadis) salihler sözünün anıldığı yerlere rahmet iner fazl ve mağfiret yağar; bir sebep de şudur, bu ulular sözüne şuruğ kılmaklığımız: gerçi bunlardan değil isem de bari bunlara kendimi benzetmiş olam.
Cüneyd kaddesallahu sirreden sordular: Müride meşayih sözlerinden işitmekte ne fayda var? Ol ayttı bunların sözleri hayırdır, hak rızasıyla şeytan sözlerini koğarlar ve ondan medet bulur ve gönlü nurlanır karar tutar, hak taala kur’anı kerimde (Hud ayet 119) buyurur yani Ya Muhammed (sav). biz geçmiş peygamberler sözlerini anın için naklederiz ki, ta onların sözleriyle senin gönlün doluna..
Şeyh Ebu Yusuf’u Hemedani Kaddesallahu sırreden sordular: bu erenler dünya nikabını yüzlerine tutar acaba biz miskinler ne ederiz dediler; şöyle buyurdu: Her evliya sözlerinden sekiz kağıt okuyalım, ta ki kendilerinin iflasını, onların fazlını bileler.
Şeyh Ali Ebu Dekkak Kaddesallahu sirrehül aziz hazretlerinden sordular kim: hiç erenler sözünü işitmekten faide var mıdır? Kim, işidirde o söz ile amel etmez.
Buyurdu ki: erenler sözünü işitmekten iki faide vardır; biri odur ki; eğer talip olursa ol söz anı kavi himmet eder ve istediğini bulur muradına nail olur, ikinci faide odur ki; eşidenin gönlü ruşen olur ve şeytan vesvesesini ve dünya hırsını, masiva sevgisini anın içinden çıkarır, sadık ve kazibi fark eder eğer kör değilse.
Yahya ibni muaz rahmetullah aleyh dünyadan nakl ettikten sonra rüyada gördüler ve sordular: Allah teala sana ne eyledi, dedi ki: Rabbim hitab kıldı; Ya Yahya benim seninle kat’ı sarp işlerim vardı lakin birgün meclis içinde beni anardın ve anıp tazim ederdin benim velilerimden bir veli oradan geçerken senin tazimle methü sena edişini işidüp vakti hoş oldu ve sana dua kıldı, ol velinin duası berakatiyle seni de dostlarımdan kıldım, ve sana rahmet eyledim.
Bir kişi elini güneş zerreleri içinde tuttuğu halde, güneş zerrelerinden elinde bir şey kalmadığı gibi, günahtan kararmış gönüllere söz ancak bu kadar tesir eder.
Bir kişi elini güneş zerreleri içinde tuttuğu halde, güneş zerrelerinden elinde bir şey kalmadığı gibi, günahtan kararmış gönüllere söz ancak bu kadar tesir eder.
Edeb, istemek ve aramakladır.
Âkil oldur ki yalnızlığı seve.
Gönlünün mütevazı olmasını isteyen, sâlihler sohbetinde bulunur.
Mâruf;
Hak Teâlâ size ol cihanda dirlik vermek isterse tevbe nasip kıla.
Nitekim Cüneyd hazretleri Şiblî’ye vasiyet buyurmuştur:
Bir kişiyi hak üzre bulursan onun eteğine sıkı yapış, bırakma.
Her kim bu kitabı safâ ve sıdk ile okuya, ona evliyâ esrârından keşf ola. Ve ben zayıfı bir Fâtiha ile yâd kıla. Tâ ki ol Fâtiha berekâtıyla bana toprak içinde feth-i bâb-ı rahmet ola.
Ârifin sözü pek faydalı, susması gâyet hoştur.
_______
Ebû Bekir Verrâk
Batıl işlere bakmak, gönülden Hakk marifetini giderir. Marifet ağacını fikret suyu ile sulamak, gaflet ağacını da bidarlık suyu (uyanıklık suyu) ile sulamak, tevbe ağacını da pişmanlık suyu ile sulamak gerektir ki ta kurtula, yemişi bite ve uçmağa gide.
Müslümanlık dört nesne ile kişiden ırak olur: Evvela bilir, amel eylemez, ikinci amel eyler ama bilmez, üçüncü bilmez sorup öğrenmez, dördüncü ademileri öğrenmekten alıkor.
Murtaiş’e dediler ki :Filan kişi havada uçar , dedi ki: Hevayı nefse muhalefet, havada uçmaktan yekrektir .
Her kim edebten mahrum kaldı, cümle hayırlardan mahrum kaldı.
Kul ile Allah arasında dört deniz vardır. Onları geçmedikçe Allah’a erilmez. Biri dünya : onun gemisi zühddür. İkincisi halk: onun gemisi uzlet, üçüncüsü iblis: onun gemisi düşmanlığını bilip ondan sakınmak, dördüncüsü nefstir ki: onun gemisi dileğini vermemektir. Nefis kötülüğü buyurucu, hevaya uyucudur. Er oldur ki onu öldüre.
Her kim kendi amel ve ahvalini Kur’an ve hadis terazisiyle tartmazsa münafık olur. Dervişlik; huzur-ı hakta kendisini aciz ve biçare bilerek, O’nun emrine muti olmaktır. Veli, kendi nefsinden halaslık isteyendir.
İlahi! Amelden ötürü, senden ötürü, senden korkarım, fazlından ötürü sana ümid tutarım. Fazlından beni diriğ etme. Yavuz amelimden ötürü bana itab eyleme ki, ben ayıplıyım.
Her kim ki bu kitabı safâ ve sıdk ile okuya, ona evliyâ esrârından keşf ola. Ve ben zayıfı bir Fâtiha ile yâd kıla