İçeriğe geç

Tess Kitap Alıntıları – Thomas Hardy

Thomas Hardy kitaplarından Tess kitap alıntıları sizlerle…

Tess Kitap Alıntıları

Deneyimlerimiz bize göstermiştir ki en kısa yolu uzun uzun dolaştıktan sonra buluruz.
Yeni bir şeyler yapacak kadar güçlenebilmem için, nadasa bırakılmış toprak gibi en azından bin yıl dinlenmem gerek.
Güneşin neden haklının da haksızın da üzerine aynı şekilde parladığını merak ediyorum.
Uzun bir zincirin halkası olduğunu öğrenmenin ne faydası var ki? Eski bir kitapta da tıpkı benim gibi biri olduğunu öğrenmek, benim de tıpkı onun gibi yaşayacağımı bilmek Bu beni üzüyor.
Bazen bildiğimden daha fazla şey bilmek istemediğimi hissediyorum.
Sonucu ne olursa olsun zaman her şeyin üstüne örtecekti. Birkaç yıl sonra zaman unutturacaktı her şeyi sanki hiç olmamışcasına.
Ne pahasına olursa olsun özgürlüğü yeniden tadacak, geçmiş ardında bırakacaktı.
Onun ıstırabının kaynağı toplumsal düşüncelerdi. Doğal duygular değildi.
Onun dikkat çekmesinin nedeni belki de dikkat çekmeye çalışmamasından kaynaklanıyordu.
Dünya öyle bir psikolojik olgudur ki içindeki her şey size nasıl görünüyorsa gerçekten de öyledir.
Onun ıstırabının kaynağı toplumsal düşüncelerdi. Doğal duygular değildi.
Sevecek adam nadiren sevilecek zamana yetişir.
Milyonlarca olayda olduğu gibi, bu olayda da karşılaşanlar, mükemmel bir bütünün tam zamanında karşı karşıya gelmiş iki yarısı
değildi maalesef.
Doğa, görmekle mutluluğa kavuşacak olana her zaman Gör! demez veya birinin Nerede? diye feryat ederek sorduğu soruya, saklambaç yıpratıcı bir hal almadan Burada! diye yanıt vermez.
Sadece kudretlilerin bile günün birinde nasıl düşebileceğini düşünerek kendini ıslah et.
Sevecek adam nadiren sevilecek zamana yetişir.
Üzerinde yaşadığımız dünya hangisi peki? Görkemli mi, yoksa çürük mü?

Çürük.

Bunca sağlamı varken çürüğünü seçmemiz çok yazık olmuş!

Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Daha dün dans ediyor, eğleniyor, gülüyordum. Meğer ne budalaymışım.
Olan biteni çok dikkatlice düşündüm de seni asla ama asla affetmemeye karar verdim! Sana karşı isteyerek bir haksızlıkta bulunmayı istemediğimi sen de çok iyi biliyorsun. Hâl böyleyken senin bana bu kadar zulmetmene anlam veremiyorum. Zalimsin! Hem de çok! Bundan böyle seni unutmaya çalışacağım zira haksızlıktan başka bir şey görmedim senden!
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Sen burada olmadığın müddetçe günışığının bana göstereceği hiçbir şey yok.
Güzel olmayı ancak güzelliğim sana ait olacaksa isterim, bir tanem.
Artık sadece geçmişi değil, bugünü düşündüğümde de içim yanıyor. Seni bundan böyle hiç göremeyecek olmanın düşüncesi bile yüreğimi sızlatıyor. Ah, keşke benim her gün ve günün her saatinde çektiklerimi sen de bir dakika olsun hissedebilseydin, belki o zaman zavallı sevgilini biraz düşünür, ona merhamet ederdin.
Mutlu günlerimizdeyken senin beni her daim seveceğine güvenmekle meğer ne büyük bir aptallık etmişim.
Böyle bir anda oluveren şeylere inanmıyorum ben! Beni nasıl mahvettiğini bile bile bu şekilde konuşman beni çok öfkelendiriyor! Sen ve senin gibiler, bu hayatta benim gibilerin hayatını kederlere gark etmekten zevk alıyorsunuz ve bundan bıktığınızda da cennetteki yerinizi garantiye almak için iman tazelemekle her şeyi hallettiğinizi sanıyorsunuz! Oh, ne güzel! Olmaz olsun böyle şey! Sana zerre kadar inanmıyorum! Senden nefret ediyorum!
Daha önceki ile şimdiki yaşamı arasındaki bağın kopmasını ümitle beklemişti hep ancak bu ümit boşa çıkmıştı. Geçmiş asla tam olarak geçmişte kalmayacaktı, ta ki kendisi de geçmişte kalana kadar
Her şey boşsa bu kimin umurundaydı ki? Öyle olmakla kalsa, yine de iyiydi. Ona göre bu dünyada sadece haksızlık, ceza, zorlama ve ölüm vardı.
İnsan bir kere severse sonsuza kadar sever. Ben de seni bir kere sevdim ve sana olan sevgim ne senin değişmenle ve ne de utanç dolu bir olay yaşamış olmanla bitebilir çünkü ben seni olduğun gibi seviyorum. Bundan başka bir şey de istemiyorum. Ama sen, sevgili kocam benim, nasıl olur da bana olan sevgin böyle bir anda sönüp gidebilir?
Bütün bu güzel şeylerin acısı daha sonra burnumdan fitil fitil gelebilir.
Ama onun yanına hiç gitmeme konusunda kararlılık göstermesi çok zordu çünkü kalbinin her atışıyla birlikte ona doğru daha fazla çekildiğini hissediyordu.
Pek çok kişi gibi Angel da çeşitli vesilelerle hayatın yüceliğinin dış etkenlere değil, içsel birtakım deneyimlere bağlı olduğunu öğrenmişti.
Hayatım fırsat yoksunluğu nedeniyle heba olmuş gibi!
O zaman genel olarak hayattan mı korkuyorsun?
Evet, efendim.
Zihinsel ve duygusal olarak henüz olgunluğa erişmemiş, yirmi yaşında genç bir kadındı; o yüzden de herhangi bir olayın onun üzerinde zaman içinde telafi edilemeyecek bir etki bırakması mümkün değildi.
Sana tapması gereken biri tarafından ihmal ediliyorsun
İçinde, dallara hayat veren bitki özü gibi bir şey canlanmıştı kendiliğinden. Bunun ismine, geçici olarak dizginlendikten sonra ani bir şekilde deniz gibi yeniden kabaran ve kendinden hoşnut olmaya yönelik önüne geçilmez bir içgüdüyle birlikte ümidi de beraberinde getiren ‘henüz gözden çıkarılmamış gençlik’ deniyordu.
Yine de insanoğluna fazla güvenmemek gerekir
Uzun yıllar geçmeden bilincinin derinliklerine kadar işlemiş olan birtakım olayları unutması ve huzura kavuşması mümkün olacak gibi görünmüyordu. Yine de her şeye rağmen şu anda bile hayata dair sıcacık bir ümidin içinde hâlâ bir nabız gibi atmakta olduğunu hissediyordu. Ona anılarını hatırlatmayan, gözlerden ırak, kenarda köşede kalmış bir yerde mutluluğu bulabilirdi. Geçmişten ve onunla ilgili olan her şeyden kaçmak için onu bütünüyle yok etmek gerekirdi, bunu yapmak için de oradan uzaklaşması şarttı.
Deneyimlerimiz bize göstermiştir ki en kısa yolu uzun uzun dolaştıktan sonra buluruz,
Çektiği çilenin çoğu onun geleneksel görüşlerinden kaynaklanıyordu, yoksa ona doğuştan gelen, onun özünde olan duyumsamalardan değil
Varlığı, deneyimleri, tutkuları ve tüm duyumsamalarını içeren vücudu, sadece kendisine aitti. ‘Bir insan olarak başkaları için gelip geçici bir düşünceyim,’ diye geçirdi içinden. Dostları bile onu sadece arada bir akıllarına getiriyorlardı hiç kuşkusuz. Tüm hayatı boyunca, gece gündüz hiç durmadan kendisini harap etse bile olsa olsa, Ah, ah! Bu kız kendi kendini yiyip bitiriyor,’ derler, başka da bir şey demezlerdi.
Olan olmuş, geçmiş geçmişte kalmıştı. Sonuçlar ne olursa olsun, zaman her şeyin üstünü örtecekti. Birkaç sene içinde her şey maziye gömülecek ve insanlar onu da, onun başına gelenleri de unutacaklardı. Hem ağaçlar eskiden olduğu gibi yemyeşil değil miydi? Kuşlar cıvıldaşıyor ve güneş de her zamanki gibi parıldıyordu. Çevredeki hiçbir şey onun kederi nedeniyle kararmamış, onun çektiği acıdan etkilenmemişti.
Bir insan olarak başkaları için gelip geçici bir düşünceyim.
Etrafta tek bir kişi bile yoktu. Bu yolu arşınlayan iki varlık vardı sadece. Hüzünlü ekim ayı ve ondan daha da hüzünlü olan Tess
Binlerce yıllık analitik felsefeler bile kaba gücün hangi hakla ince ve narin olanlara el koyduğunu ya da erkeklerin neden yanlış kadınları ve kadınların da neden yanlış erkekleri kendilerine uygun gördüğünü makul bir şekilde açıklamaktan aciz kalmıştır.
Üstündeki ince pardösüyü çıkardı ve şefkatle kızın omuzlarına koydu.
Seveyim derken umarım seni kırmamışımdır.
Kırdığınız oldu.
Kaç kere?
Siz de benim kadar biliyorsunuz. Pek çok kere!
Her denediğimde mi?
Bu olayda da milyonlarca kere olduğu gibi mükemmel bir bütünün iki yarısının en uygun anda karşılaşması değildi söz konusu olan; eksik olan karşı taraf, yerkürede amaçsızca dolanıyor ve tam bir cehalet içinde o geç zamanın gelmesini bekliyordu. Ne var ki bu talihsiz gecikme; endişeler, hayal kırıklıkları, şoklar, felaketler ve kısa süreli tuhaf yazgılar üretecekti
İyi tasarlanan bir planı yanlış uyguladığınızda gelmesini istediğiniz kişi davetinize nadiren gelir; gelse bile onun seçtiği saat nadiren aşk için uygun olan saattir.
Hayatın inişlerini ve çıkışlarını olduğu gibi kabul etmeliyiz, Tess,
Hiç kimse Tess’i, Tess’in kendisini suçladığı kadar suçlamıyordu.
Kalp midir insana ‘SEV!’ diyen, yoksa yalnızlık mıdır körükleyen?
Sahi nedir sevmek? Bir muma ateş olmak mı? Yoksa yanan ateşe dokunmak mı?
Soyumuz Oliver Grumbler’in döneminden bile öncelere, hatta putperest Türklere kadar gidiyormuş.
Geçmişi düşünmek için hiçbir neden yok. Yarının bize neler getireceğini kim bilebilir ki?
hiç kimse iyiliğe inanmadan sonsuza dek yaşayamazdı.
Kadınlar kötü olabilir ancak bu konularda erkeklerin eline su bile dökemezler.
Tekrar söyleyeyim o zaman; benim sevdiğim kadın sen değilsin.
Peki kim?
Senin suretine bürünmüş olan başka bir kadın!
İnsan bir kere severse sonsuza kadar sever.
Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir.
Hayaletleri bilmem ama, diyordu genç kız, ruhlarımızın bizler canlıyken bile bedenlerimizden çıkabildiğini biliyorum.
Çektiği çilenin çoğu onun geleneksel görüşlerinden kaynaklanıyordu
‘Bir insan olarak başkaları için gelip geçici bir düşünceyim.’
Çevredeki hiçbir şey onun kederi nedeniyle kararmamış, onun çektiği acıdan etkilenmemişti.
Olan olmuş, geçmiş geçmişte kalmıştı. Sonuçlar ne olursa olsun, zaman her şeyin üstünü örtecekti.
güzel olmak kader kısmet işi olabilirdi ama soyluluk denen şey kesinlikle doğuştan gelirdi.
Hayatın inişlerini ve çıkışlarını olduğu gibi kabul etmeliyiz
İnan bana! Mutluluğumuz süremezdi zaten! Çünkü çok fazlaydı. Ben mutluluğu yeterince tattım. Benden nefret edeceğin günleri görmek için yaşamayacağım artık!
benden nefret etmemesine şaşılır. Ne kadar kötüydüm!
konuşurlarken panjur aralığından dışarıya baktı ve, Dışarısı üzüntü ve sıkıntı ile dolu, içerisi ise mutluluk,
Olan oldu, geçmişin üzerinde durma artık! dedi. Ben yalnızca şimdiyi düşünüyorum. Neden dünü düşünelim ki, hem yarın ne olacağını kim bilebilir?
Yoruldun mu? Yürüyebilir misin, Tess?
Evet! Kolun belimde olduğu sürece nereye istersen gidebilirim
Unutmayınki sürekli damlayan su bir taşı bile delip geçer hele bir elması çok daha da çabuk mahveder!
Hep burada çekeriz acı ve ıstırabı
Burada buluşuruz yine ayrılmak için,
Oysa bir daha ayrılmayacağız cennette.
Seni unutmaya çalışacağım. Senden gördüğüm tek şey sadece haksızlık oldu!
Erkekler sevdikleri kadınlara karşı insafsızca davranırlardı, kadınlarda sevdiği erkeklere. Ama içinde doğup büyüdükleri kötülüklerle karşılaştırıldığında bu davranışlar sevecenliğin ta kendisi olurlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir