İçeriğe geç

Teknenin Ölümü Kitap Alıntıları – Melih Cevdet Anday

Melih Cevdet Anday kitaplarından Teknenin Ölümü kitap alıntıları sizlerle…

Teknenin Ölümü Kitap Alıntıları

&“&”

Orman sen elimi tutunca başlardı,
Yarılırdı, bir incir gibi ortasından
Zamanı uzatmak da elimde değil,
Kısaltmak da
Yarınımızın ne olacağını bilmiyorduk,
Gene bilmiyoruz, ama bir umut bu çocuk
Ah beklesin bekleyecek olan alın bekler,
Tut gelgitin ucundan derim tutar ve bekler
«Evet korktuk düşten, gereği buydu.
Elimizde değildi düşü yorumlamamak.
Yorumun gereğini yapmamak da öyle
Kıyılarda birikir ölümün artıkları,
Yaşamın ve sevginin artıkları
Yüreğim kaldırmıyor düşündükçe vurulup
Vurulup yerlerde yattıklarını, anlatma
Delirmiş bir zamandı, yas, ölünün öcü, gövdesiz kuş.
Kırılan yıldız, unutulmuş bir günün yarası
Hepimiz yaşadık, nedir ki zaman!
Ölüm insanla geldi dünyaya
İnsanla gitti dünyadan
Kuşların bakışından büyülenip
Dalmışım akşamın alacasına
Yetmez mi uzun gün unutmak için?
Karıştırır yüreği kanla
Ekmeğin yanında tuz gibi esmer,
Su anıtı gibi her yerde olsun,
Kimi desin, «Kimin bu sevi?»
Kendi başına sansın kimi?
Dudağının ışığına karışmış, Gözlerinin ipeğine ya da,
Kendi başına, garip, gezgin
Tuttum elinle bir dünya dokudum
Ne yanıma dokunsam sevda
Kapasam gözlerimi büyür
Kuşlar yağmur yağdırır da
Yağmur güneşe vururdu ya
Ben sana gelirdim
Ve ölümsüzler gelir, ölümsüzlükleri.
«Ruh ölümsüzse eğer.
Ölümlü duyguları anlar mı?»
«Zaman su gibi geçer, ölüm acısı
Nedir ki! Yolda gördüm bir gün,
O beni görmedi
«Sevgilisi ölmüştü, ağlamıştı omuzumda.
Karalar giymişti, sesi kısık
Oysa kapanmayan yaraya
Kargının pasını salık vermişti
Bilici
Değer miydi bunca kızgınlığa,
Gidip ayağa kaldırmaya denizi
«Baktım güneşin rengi bulanmış suda
“Ne yanıma dokunsam sevda
Kapasam gözlerimi büyür
Gümüşsü gezegeni acının.”
“Kuşlar yağmur yağdırır da
Yağmur güneşe vururdu ya
Ben sana gelirdim…”
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
“Öylesine ağladım, yalvardım da,
Anlamadı, belki de hiç tanımadı.”
«Gökyüzüdür zarı beynimizin,
Kuşlar, bulutlar gezinir içinde.»
Ben kapıları bilmiş değilim hiç,
Ah titremezdim, ürpermezdim hiç
Bütün ölüler unutulur,
Yaşayanlar kalır tek başlarına
Ölünce ne yapsak sabah oluruz…
Ah kara yakındı ve darma dağın.
Kuşları durmuş zaman kadar eski.
Taşları hüzün olan kara
Parçalanıyordum kimse bilmeden.
Ateştim cevizin içinde.
Ve bir gece içinde bilmeden öldüm.
Ey gece, nereden yol bulacağız,
Ey yaralı göğsüme düşen yelken,
Ya sen kürek, solmuş rüzgâr gülüm,
Ya sen ne diyeceksin, söyle!
Söndüremezdi kimse bu ateşi,
Kıyıdan kesilmiş sularda,
Kara hem yakındı şimdi, hem çok uzak,
Bir yanyanaydım onunla, bir yalnız
Anladım kuşun, yıldızın gizini,
Başladım usuldan yanmaya.
Yalnızlıktır denizin tek yasası.
Aşkın altın yasasıdır
Derken gün kokulu yüreğimdi ilk
Yapının boş gömütünde dikili
Sabırsız kaburgama çarpan
Açtım, yorgundum ama uykum yoktu.
Günlerce yekesiz, yelkensiz
Ne de çok kuş takılmıştı ardımıza,
Ne çok harman gördüm köpükten beyaz…
Kara yakındı önce, hem çok yakın,
Elimi uzatsam tutardı
Tutuk dili çaresizliğin
Varoluşun uykusuz atı
Gözlerimi açınca ilk sözdür, ilk emek.
Bize dargın tanrı
Susmuş denizi düşünmek güç,
Beklemek, ay çıkacaksa korudan
Çoktan ölmüş bir kadın bu çağ,
Eskimiş kıyıya vuran denizde
Bağrımdaki kara gülü ay yapar.
Yüreğin çırpınışını duyuyor musun?
Duy da kuşlar olsun
Bu bakışmayı kim öğretti
Ağaçlara ki hep omuzlarında
Bilmediğimiz nice şeyi bilen suskun
Göğü sonsuzluğun.
Birdim iki oldum,iki iken bir
Ne yalnızlıktan birim, ne seninle iki
Sevi de yalnızlık gibidir
Var yok eder durur kişiyi
Çıldırtan bir dumandır yaşam
Unutma, avutmaya geldik kendimizi
“Canlı mıydım? O uğursuz kıyıda
Öldüğüm gün de bilemedim.”
“Birdim iki oldum, iki iken bir
Ne yalnızken birim, ne de seninle iki.”
Uyandım baktım ki büyümemişim
Unutma, avutmaya geldik kendimizi..
Denizin uzaklardan getirdiği
Yabancı, anlamsız bir şeyim.."
Ah yalnızlığın gömük kapıları,
Aysız ayışığı gibiydim.
Yıldızsız teknemdi inip çıkan gece..
Çıldırtan bir dumandır yaşam.."
denizin uzaklardan getirdiği
yabancı, anlamsız bir şeyim
..Deniz durdu, mumyası yıldızların
Erir gün görmüş kayalıkta,
Ve yürüdü sabah, denizin ineği.
Ölünce ne yapsak sabah oluruz…
Ah kara yakındı ve darma dağın.
Kuşları durmuş zaman kadar eski.
Taşları hüzün olan kara.."
..Bir yel kalktı denizden doğru
Yüreğimse boşanmış kırlangıçlar
Ey ten ne buldun dünyada!"
..Parçalanıyordum kimse bilmeden.
Ateştim cevizin içinde.
Ve bir gece içinde bilmeden öldüm.
Ey gece, nereden yol bulacağız,
Ey yaralı göğsüme düşen yelken,
Ya sen kürek, solmuş rüzgâr gülüm,
Ya sen ne diyeceksin, söyle!"
..Yüreğim avuç olurdu da
Sonra çeşme de olurdu ya
Mutsuz dönüşler ayında
Ben sana gelirdim."
Bir yıldız var gökte.

Ve kıyıya vuran deniz.

“Denizin uzaklardan getirdiği
Yabancı, anlamsız bir şeyim.”
..Ah yalnızlığın gömük kapıları,
Aysız ayışığı gibiydim.
Geceleyin gece, gündüzleyin gün
Gibi suyun altına vuran yalaz.
Ah yalnızlığın gömük kapıları
Bir yağmuru dinlercesine bütün
Anları içiçe bilirim."
Parçalanıyordum kimse bilmeden."
Ne yalnızken birim, ne de seninle iki. 
Birdim iki oldum, iki iken bir
Ne yalnızken birim, ne seninle iki
Sevide yalnızlık gibidir
Var yok eder durur kişiyi..
Yüreğin çırpınışını duyuyor musun?
Duy da kuşlar olsun..
Bütün ölüler unutulur,
Yaşayanlar kalır tek başlarına.
Bilmediğim akşam saati, hüzün
Yanımda ,şaşırdım yönleri..
Bir şey sorma titreyen kalbim..
Bekleriz bize verilmiş olanı yaşayarak.
Yaşamak isterdim seni..
Hepimiz yaşadık nedir ki zaman!
Ölüm insanla geldi dünyaya.
İnsanla gitti dünyadan..
Ne yanıma dokunsam sevda
Kapasam gözlerimi büyür
Gümüşsü gezegeni acının..
Hepimiz yaşadık, nedir ki zaman!
Ölüm insanla geldi dünyaya
İnsanla gitti dünyadan.
Evren erisin diye gövdende
Tuttum elimle bir dünya dokudum
Savatlı ayı taktım bileğine..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir