İçeriğe geç

Tek Perdelik 9 Oyun Kitap Alıntıları – Anton Çehov

Anton Çehov kitaplarından Tek Perdelik 9 Oyun kitap alıntıları sizlerle…

Tek Perdelik 9 Oyun Kitap Alıntıları

Harcadım hayatımı
Kalbim, rutubetli, karanlık bir bodrum gibi.
Mutluluk mu? Mutluluk hep adamın ardından gelir. Göremezsin. Ama iş işten geçtikten sonra, gelir dikilir önüne
Felsefe yapma, yoksa keçileri kaçırırsın.
Mecnun gibiyim. Hiçbir şey anlayamıyorum.
İnancımı kaybettim dostlarım! Kimseye inanamıyorum.
Ne halt edeceğimi de bile bilemiyorum! Hani karından bıkarsın, ama öyle işte!
Mutluluk mu? Mutluluk hep adamın ardından gelir. Göremezsin. Ama iş işten geçtikten sonra, gelir dikilir önüne
Ayakta zor duruyorum. Bu sabah, kahvemden bile zevk alamadım.
Kadınlar toplumu yüceltmek için yaratılmışlardır!
Herkesin para için evlendiği bugünlerde, iyi bir koca bulmak
“Her ne kadar boşunaysa da seni sevdim.”
Felsefe yapma, yoksa keçileri kaçırırsın.
İnsanda biraz da Tanrı korkusu olmalı.
Günümüzde pek çok dengesiz kadın var.
Karısını seven, kendini seviyor demektir. Çünkü hiç kimse, kendi bedeninden nefret edemez.
Ulu Tanrı, acı bize!
Allah şahidim, feci yoruldum. Şişte kebap gibi hissediyorum kendimi. Ayakta duracak halim yok artık.
Oh! Allahım, ne zormuş yetişkin kız babası olmak
Efendi efendi yatağa girerim, tam uyuyacağım, birden içime bir şey düşer.
Tam evlenecek çağdayım.
Düşündükçe kaz gibi ürperiyorum. Sizi seviyorum! Ama neye yarar!
Beş yıldır âşık olmamıştım. Hep karşı durdum. Fakat şimdi birden bire dize düştüm; tam bir skandal!
On iki kadın bıraktım; dokuzu beni beni bıraktı. Fakat hiçbirini sizin kadar sevmedim.
Haklısınız: vefalı kadın bir hilkat garibesidir. Tıpkı boynuzlu bir kedi gibi!
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Kadınların ne mal olduğunu anladım. Hepsi yalancı. Bütün davranışları sahte, konuşmalarının tümü dedikodu. Evet, sayın bayan, yaşlı veya genç, bütün kadınlar hatalı, bayağı, değersiz, zalim, son derece mantıksızdırlar. Akla gelince, bir serçe bile onlardan akıllıdır. Karşıdan baktın mı, bütün kadınlar belki şiirdir, aşktır, tanrıçadır, melektir, ipektir, müslindir. Cennetler düşünürsün karşıdan baktın mı! Ama ben kadının ruhuna, derinliklerine baktım, Bayan Popov. Ne buldum biliyor musunuz? Bir timsah!
Ah, şu kadın mantığı! İşte bu yüzden sevmem kadınları, onlarsız görürüm işimi. Bir kadınla konuşmak mı? Bir barut fıçısı üzerinde oturmayı tercih ederim.
Kendimi kaldırıp atayım mı bir yerlerden? Kafamı duvarlara mı vurayım? Bir balona mi binip kaçayım?
İşte ne akıllıya, ne de deliye acıyan bir gece!
Ölüm bizi ayırıncaya, hayır, daha da öte, ölüm bizi birleştirinceye kadar!
gerçekten örümcek gibi yaşıyoruz. Gün yüzü gördüğümüz yok.
Benim için yaşamanın anlamı kalmadı.
Elveda sakin kafa! Elveda huzur!
“Nankörlük, hiyanetin kollarından beter, yıktı bitirdi onu, yarıldı aslan yüreği, kapayıp peleriniyle yüzünü koca Sezar düştü Pompeis’in heykelinin dibine, o kanın oluk oluk aktığı yere!”
Gebermek üzereyim
Kalbim, rutubetli, karanlık bir bodrum gibi.
Cehennemin dibine kadar yolun var! İnşallah zebaninin biri diri diri yakar seni!
Nasıl başımı alıp kaçmak gelir içimden. Nasıl her şeyi fırlatıp atarak, hiç ardıma bakmadan kaçmak Uzun, upuzun! Fakat nereye? Nereye olursa.
Kan ağlıyorum, ama derdimi anlatacak kimsem yok. İşte bu beni deli ediyor.
Mavi gökyüzü altında, bir ağaç gibi, bir kazık gibi hür yaşamak; bütün gece parlak ve sessiz mehtabı seyretmek. Ve her şeyi unutmak, unutmak! Hiçbir şey hatırlamamak
Oysa avazım çıktığı kadar bağırmak, dünyanın sonuna kadar koşmak geliyor içimden.
Mesela, bir sineği tutup enfiye kutusunun içine koysak, n’olur? Geberir. Niçin? Geberir de ondan!
Bir hamam böceğiyim ben! İğrenç bir hamam böceği
Hayır, Tanrı bana akıl makıl vermemiş!
Boşuna değil şarkılarda, masallarda kadınların şeytanla bir tutulmaları. Boşuna değil! Çoğu doğru!
Bugünü bırak, dünya dünya olalı, erkekler davacı kadınlardan
Bütün hastalıkları iyi etmenin yollarını araştırıyorlar da kadın yüzünden hapı yutmuşları hesaba almıyorlar
Ne hikâye be! Bu beyler, her türlü makineyi, ilacı buldular da, bir akıllısı çıkıp, şu zayıf cinse karşı bir çare bulamadı
İçsen, ölürsün; içmesen, gene ölürsün. İçmesen iyi ama içersen, daha iyi! Votkayla acı, acı olmaktan çıkar. Yuvarla gitsin!
İnancımı kaybettim dostlarım! Kimseye inanamıyorum!
İyi geceler, ey sefiller!
Bunlar acımasız insanlar. İğrendiriyorlar beni.
Onca toprağı, sayılamayacak kadar parası olan bir adam sevilmez mi?
Çok üzgünüm efendim Doldur şu kadehi!
Seni iblis göndermiş olmalı buraya!
Ah, bugünün insanları ne kadar da gaddar! Ne merhamet, ne iyilik Hepsi zalim! Burada adamın bir boğulurken, onlarsa “Hey elini çabuk tut, boğulacaksan boğul! Seni seyredecek fazla vaktimiz yok, işimiz var!” diye bağırıyorlar. Bir ip atmaya gelince; laf mı bu Para eder ip, para!
Tanrım, ne yapsam? Belki de en iyisi gitmek? Karanlıklara vurup, kaderin peşinden gitmek?
Mutluluk mu? Mutluluk hep adamın ardından gelir. Göremezsin. Ama iş işten geçtikten sonra, gelir dikilir önüne Saçmalığın dik âlâsı işte!
Utanma yok mu sende?
FEDYA: Sende var mı? Durmadan gevezelik
ediyorsun.
Ben ziyaretçi değil, alacaklıyım. Yani en hoşlanılmayan misafir; ölüm den sonra.
Sanat ve dehanın olduğu yerde; ihtiyarlık, yalnızlık, hastalık yoktur.
“Olanlar oldu! Hayat bir rüyaydı. O da son buldu…”
Ve bir gün, bundan daha iyi bir dünyada, öbür dünyada, nasılsam, öyle bulacak beni.
İkimiz de tıpkı bir çift örümcek gibiyiz, benzetmemi mazur görün, gerçekten örümcek gibi yaşıyoruz. Gün yüzü gördüğümüz yok.
Etrafımız, bütün kasaba, iyi insanlarla dolu oysa…
Ömrümce ağlayıp sızlayacak değildim ya! Hem değer miydi buna? (İç çeker)
Siz, size düşeni yaptınız. Ağladınız, matem tuttunuz. Ama her şeyin bir sınırı vardır. Ömrünüz boyu, ağlayıp, sızlayacak değilsiniz ya?
Hayatını iki kere yaşayamazsın!
Söylenecek laf kalmadı.
“Konuştum ve kafamdaki yükü attım.
Ve her şeyi unutmak; unutmak! Hiçbir şey hatırlamamak… Kim bilir ne kadar güzeldir hiçbir şey hatırlamamak?
Oysa avazım çıktığı kadar bağırmak, dünyanın sonuna kadar koşmak geliyor içimden. Kan ağlıyorum, ama derdimi anlatacak kimsem yok. İşte bu beni deli ediyor.
Başkalarının başı derde girdi mi, zevkten geberiyorsun, değil mi?
Mutluluktan çatlayacak hale geldim…
Herkesin yüreğinde yılan gibi çöreklenmiş acı var, ama, içkiye kurban olmak için sebep değil bu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir