İçeriğe geç

Tehlikeli İlişkiler Kitap Alıntıları – Choderlos de Laclos

Choderlos de Laclos kitaplarından Tehlikeli İlişkiler kitap alıntıları sizlerle…

Tehlikeli İlişkiler Kitap Alıntıları

Bana öyle geliyor ki, insan ona baksın, güzelleşir. Hep, hep bakmak istiyorum; ama göz göze geleceğiz diye de korkuyorum; ne zaman göz göze gelsek bir tuhaf oluveriyorum, sanki dertleniyorum ama varsın olsun.
Kısacık yazacaktım, bir cilt doldurmuşum. İnsan bir dostuna açılınca, güvenip de açılabilince, böyle doyulmuyor işte; benim de herkesten çok sizi sevmem bunun için değil mi?
Siz kime benziyorsunuz, bilir misiniz? Hani, bazıları vardır, dostları hasta oldu mu, hal hatır sordurmak için boyuna adam yollar ama gelen yanıtı merak etmez; siz de, ‘Onlar öldü mü?’ diye soruyorsunuz.
Aşk diyorum; çünkü siz âşıksınız. Değilsiniz demek, size kötülük etmek olur, asıl derdinizi sizden gizlemek olur. Söyleyin bakayım, zavallı âşık; elde ettiğiniz kadınları siz zorla mı elde ettiniz sanıyorsunuz? Bir kadının, kendini vereceğim diye içi titresin, çırpınsın, gene de bir bahane olmadan olmaz; biz kadınlar için, zora dayanamadım, diyebilmekten de iyi bahane mi olur?
Kötülüğü önlemek elimizden gelmeyince hiç olmazsa kendimizi korumalıyız.
Yalnızlık, isteğin ateşini harlandırıyor. Artık ben, bir onu düşünüyorum; gündüz aklımdan çıkmıyor, gece düşlerimden.
Bu dünyanın mutluluğu uğrunda birbirimizden ayrılıp ikimiz birer yanda inanca çağrıya başladığımızdan beri aşk dinine sizin getirdiğiniz yeni inançlılar, benim getirebildiklerimi aşıyor.
Bir insanoğluna kötüdür diyebilmek ne ağırdır. Erdemi sevdirmek için gereken her şeyi kendilerinde toplamış sandığımız kimselerin yaradılışlarında ancak kötülükler bulunduğunu görmek insanı ne kadar üzer!
Canım karanlık.! En utangaç aşığın bile dilini açar.
Pişmanlık anında günahları bağışlamak ancak Tanrı’ya mahsustur. Gönüllerdekini ancak Tanrı bilir ama biz insanlar niyetleri değil, yalnızca yapılan işleri görüp ona göre yargıda bulunabiliriz.
Her psikoloji, her deneyim bir gizem gibi hissedilen insandan gelir. Her mitoloji bu gizeme karşı kazanılan bir zaferdir; ama küçük olsun, büyük olsun kahraman gizemi aydınlatan değil gizemin değerini düşürendir.
Karanlık ve karmaşık yetenek alanlarını düşüncelerinin daha açık sistemlerinin hizmetine vermeyi denemeyen çok az sanatçı vardır; ama en büyük sanatçılar özellikle romancılar pek başaramazlar bunu ve kendilerine karşı bir yetenek sahibi olmuş gibi gözükmeleri için bir yüzyıl kadar bir zaman gerekir.
Siz Mösyö, aşkın insanı esenliğe götürdüğünü sanıyor ya da öyle sanır gibi gözükmek istiyorsunuz. Bense beni mutsuz edeceğine öylesine inanıyorum ki aşk sözünü hiç duymasam daha sevineceğim.
Hoşçakalın sevgili Madam: şimdi anlıyorum ki bizim felaketleri önlemekten aciz olan aklımız, 1teselli bulmamıza olsun yarayamiyor
Hoşçakalın, sevgili Madam.
Görüyorum ki kötüler en sonunda cezasız kalmıyor, ama zavallı kurbanları gene de teselli bulamıyorlar
Her şeyden bıkılır, meleğim,
doğanın 1kanunudur bu,
benim suçum değil
insanı aldatır o umut; o kadar da yer eder ki ona artık veda etmek zorunda olduğunuzu anladığınız zaman bile, onu yitirmez, 1gönülde sevda ile her zaman beraber gelen o pek gerçek acıları 1kat daha artırdığı anlar da bile gene ona kapılırsınız
Kaderin öyle 1cilvesi var ki yolumun üzerine çıkan teselliler bile benim için yeni 1er yoksunluğa neden oluyor; o yoksunluklar da çok acı
O da bilirdi ki mutlu insanların
yanına öyle kolayca varılmaz. Pek övülen o
mutluluğun da, krallarınki gibi, uzaktan kiskanılır, yakından bakıldı mı istenilmez 1şey olduğunu çabucak görüp anlamış
İnanın bana, Madam, duygusuzluktan gelen o iç rahatı, ruhun o ölümü andıran uykusu, esenliğe götüremez; insanı esenliğe, ancak işleyen büyük duygular götürür
Insanoğlu hiç1şeyde ta sonuna kadar gidemez. Ne iyilikte, ne kötülükte. Ahlaklı insanların bazı zayıf yanları, alçakların da iyi yönleri vardır. Bunu mutlaka doğrudur diye kabul etmeliyiz, çünkü ancak böyle düşünerek iyilere olduğu gibi, kötülere de yumuşaklık ve sevgiyle bakabiliriz. İyileri gururdan, kötüleri kederden kurtaran da gene bu düşüncedir
1insanoğluna kötüdür diyebilmek ne ağırdır! Erdemi sevdirmek için gereken her şeyi kendilerinde toplamış sandığımız kimselerin yaradılışlarında ancak kötülükler bulunduğunu görmek insanı ne kadar üzer!!!
insan 1suç işlemeden de üzgün olabilir
İnsanın içyüzünün ne olduğunu Tanrı bilir!!!
Bu hazırlıklardan sonra, Victoire öteki ufak tefek işlere bakarken ben de Sopha’dan uzun 1parça, Héloise’den 1mektup. La Fontine’den 1hikâye okudum
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Onun nasıl yaşadığını düşündükçe öyle sanıyorum ki yapacağı en iyi şey, hiç1şey yapmamaktır
“Bu dünyada ben öldükten sonra bile
yankılanacak bir yapıt yaratmak istedim.”
Her anlamlı kişide en azından üç unsur bulunur: İnsanın bir amacının olması, bu amaca ulaşma iradesi, bu iradenin sistemleştirilmesi.
Yalnızlık, arzunun ateşini kızıştırıyor.
Gurura karşı gurur, arzuya karşı gurur, gurura karşı arzu.
Ruhun önemi azaldıkça insanın önemi artar
İki rengi olan bu oyunda kâğıtlar basit gözükür: gurur ve cinsel arzu. Gurura karşı gurur, arzuya karşı gurur, gurura karşı arzu.
anladım ki sizi sevmemek de, sizden başkasını sevmek de elimden gelmeyecek.
iç huzura pek ihtiyacı olan bu yüreği perişan etme arzusundan vazgeçin
mutluluğum gibi büyük bir işi, sizinkinden daha kutsal hangi ellere bırakabilirim?
Hey ulu tanrım!
Acı için bir ruhum var benim, bana huzur için de bir ruh ver!
Gönlünün şiddetle ittiği o erkeği yanından uzaklaştırmak istemesi ne huzursuzluklar getirir, ne işler açar başına! Erkek gene de inat ederek gitmezse kadın bir zamanlar sevgisiyle verdiklerini bu kez de korkusundan vermek zorunda kalır.
Yüreğini kapatmış ama kollarını açıyor gene de..
Güzelliğe vurulmuştum, erdeme taptım.
Bütün zevklerimizin kaynağıdır diye övülen aşkın, zevklere ancak bir bahane olduğunu işte asıl orada öğrendim.
Ben, kendi kendimin eseriyim.
Benim kurallarım diyorum, bir amaçla söylüyorum: Onlar, öteki kadınların ahlak kuralları gibi gelişigüzel aşılanmış, uyulmuş şeyler değildir, derin derin, uzun uzun düşüncelerimin sonucudur onları ben yarattım.
Siz erkekler için yenilmenin ne değeri vardır? Umduğunuz bir zafer eksik olur, işte o kadar. İki taraf arasında bu kadar eşitsizlik olan bu savaşta biz kaybetmedik mi, talihli saylırız, sizin içinse ancak kazanmamak bir felakettir.
Görevlerimizin en kutsalı da, bize güvenmiş bir kimseye ihanet etmemektir.
Benim gönlümdeki aşkın ise ancak iki duyguya izni vardır: Cesaret ve vefa.
İnsanın içi rahat olması, kedersiz, elemsiz günler geçirmesi, akşam hiçbir günahın azabını çekmeden uyuyup sabahleyin vicdanında hiçbir ağırlık duymadan uyanması kadar büyük zevk mi olur!
İnsan dedi, iyilik etmek böyle elinden gelsin de gene ömrünü kötülük etmekle geçirsin, aklım almıyor.
Ah! Bir tek söz, söyleyeceğiniz bir tek sözcükle benim mutluluğumu kurabilirsiniz. Ama söylemeden önce düşünün ki gene bir sözcükle beni sonsuz mutsuzluk zincirine vurabilirsiniz.
Açıkça söyleyeyim mi, ben artık gönlümü kurumuş sanıyordum..
İnsanoğlu hiçbir şeyde ta sona eremez; ne iyilikte ne de kötülükte. Ahlaklı insanların bazı zayıf yanları, alçakların da iyi yönleri vardır.
Şu insanoğlu ne zayıf şey! Olaylar da bizi ne büyük bir güçle sürükleyiveriyor!
Zaten yere kapanmış birini yenilgiye uğratmak gurur mu verir insana
Zaten yere kapanmış birini yenilgiye uğratmak gurur mu verir insana?
Biz kadınların iki tutkusu vardır: Kendimizi savunma onuru ve yenilmenin verdiği zevk; öyle bir saldırı bizdeki bu iki tutkuyu da doyurur.
İnsan ciltler dolusu yazar da, bir çeyrek saat kadar konuşmanın aydınlatıvereceği bir şeyi bir türlü anlatamaz.
Aslında pek kolay olması gereken nice şeyler vardır ki insan yapmak isteyince, bir türlü yolunu bulup beceremez.
Hem istemeye istemeye gözlerimle sizi arıyor hem de bakışlarımız birleşirse diye titriyordum.
Hani bazıları vardır, dostları hasta oldu mu hal hatır sordurmak için boyuna adam yollar ama gelen yanıtı merak etmez.
Aşk bağım­sız bir duygudur, temkinli olmak önüne geçebilir belki ama yenemez onu. Bir kez doğdu mu, ya bütün yaşamını sürdükten sonra ya da tamamen umut kesildikten sonra ölür ancak.
Yalnızlık, arzunun ateşini kızıştırıyor.
Görüp öğrendiklerimi kitaplarla pekiştirdim ama okuduğum bütün kitaplar sizin türden kitaplar değildi. Hayatımı­zı, gelenek, göreneklerimizi romanlardan; düşüncelerimizin temellerini felsefi yapıtlardan öğrendim. Ayrıca en bağnaz ahlâkçıların kitaplarını okuyarak, onların bizden ne istemiş olabileceklerini anladım, dolayısıyla neler yapabileceğimizi, bunların ne kadarına izin verildiğini, neler düşünmemiz, nasıl gözükmemiz gerektiğini öğrendim. Bu üç konu üstünde bilgi edindikten sonra, üçüncüsünün başarılmasında bazı zorluklar olabileceğini fark ettim. Bunların da üstesinden gelinebileceği umuduyla çare aramaya başladım.
Zaten yere kapanmış birini yenilgiye uğratmak gurur mu verir insana

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir