İçeriğe geç

Taşıdıkları Şeyler Kitap Alıntıları – Tim O’Brien

Tim O’Brien kitaplarından Taşıdıkları Şeyler kitap alıntıları sizlerle…

Taşıdıkları Şeyler Kitap Alıntıları

Ben ölü görünüyor muyum sana?
Ruhun seni nereye götürürse oraya git.
Kendine zarar verecek denli bir üstünlük kompleksi vardı sanıyorum.
Ya da tersi, sürekli silmeye çalıştığı bir aşağılık kompleksi.
Gözlerini kapatırsın.
Gülümser ve içinden;
– Tanrım neydi bu hikayenin anlamı diye geçirirsin.
Tuhaftır ama, ölümün kıyısındayken her zaman olduğundan daha canlısındır.
𝐷𝑒𝑟𝑖𝑛𝑑𝑒𝑘𝑖 𝑎𝑛𝑙𝑎𝑚ı 𝑐̧𝑜̈𝑧𝑚𝑒𝑑𝑒𝑛, 𝑏𝑢̈𝑡𝑢̈𝑛𝑢̈𝑛𝑢̈ 𝑎𝑛𝑙𝑎𝑦𝑎𝑚𝑎𝑧𝑠ı𝑛.
𝐶̧𝑢̈𝑛𝑘𝑢̈ 𝑏𝑎𝑧ı ℎ𝑖𝑘𝑎𝑦𝑒𝑙𝑒𝑟 ℎ𝑖𝑐̧𝑏𝑖𝑟 𝑧𝑎𝑚𝑎𝑛 𝑎𝑛𝑙𝑎𝑡ı𝑙𝑚𝑎𝑧.
Ağaçlar siyasetten konuşur, maymunlar dinden.
Sonunda öyle bir noktaya geldi ki kontrolünü yitirdi.
Sigortası attı.
Bir öğleden sonra havaya ateş etmeye başladı.
Duygularım öfkeden dehşete, dehşetten şaşkınlığa, şaşkınlıktan suçluluğa, suçluluktan hüzne kayıyor, sonra tekrar başa, öfkeye dönüyordu.
Hayal kurmaya paydos.
Onu seviyordu ama ondan nefret ediyordu.
Korkak olamayacak kadar korkmalarıydı nedeni.
Savaşa gidecek,öldürecek, belki de ölecektim çünkü savaşa gidemeyecek kadar cesur değildim
Bir savaş hikayesinin sonunda kendinizi iyi hissediyor, ya da bu büyük ziyandan ahlaklı bir şeyler çıkabileceğini düşünüyorsanız çok eski ve korkunç bir yalana kandınız demektir.
Belleğin ağırlığını paylaşırlardı. Diğerlerinin daha fazla katlanamadığı şeyleri taşırlardı. Birbirlerini taşırlardı bazen, yaralı ve güçsüzleri. İltihap taşırlardı.
Gerçek bir savaş hikayesi asla ahlaki değildir. Öğüt vermez, erdemli olmaya teşvik etmez, doğru insani davranış modelleri önermez, insanları her zaman yaptıkları şeyleri yapmaktan alıkoymaya çalışmaz. Bir hikaye size erdemli geliyorsa ona inanmayın. Bir savaş hikayesinin sonunda kendinizi iyi hissediyor, ya da bu büyük ziyandan ahlaklı bir şeyler çıkabileceğini düşünüyorsanız çok eski ve korkunç bir yalana kandınız demektir.
Ölebilecek adamların bütün duygusal yükünü taşırlardı. Elem, dehşet, sevgi, özlem – soyut şeylerdi bunlar, fakat soyut şeylerin de somut bir varlığı vardı.
Hayal gücü çok tehlikeliydi..
Gerçek bir savaş hikayesi asla ahlaki değildir. Öğüt vermez, erdemli olmaya teşvik etmez, doğru insani davranış modelleri önermez, insanları her zaman yaptıkları şeyleri yapmaktan alıkoymaya çalışmaz.
Bir savaş hikayesinin sonunda kendinizi iyi hissediyor, ya da bu büyük ziyandan ahlaklı bir şeyler çıkabileceğini düşünüyorsanız çok eski ve korkunç bir yalana kandınız demektir. Ahlak diye bir şey yoktur. Erdem yoktur. Dolayısıyla, ilk kural, bir savaş hikayesinin müstehcenlik ve kötülüğe tavizsiz ve kesin olarak bağlı kalarak anlatma gerekliliğidir. 
Elem, dehşet, sevgi, özlem- soyut şeylerdi bunlar, fakat soyut şeylerin de somut bir ağırlığı vardı.
Olgun bir aşkın bütün tonlarına ve karmaşıklığına haizdi, çünkü tarif edecek sözcükler bulunmamıştı henüz. Çünkü kıyaslamalara, kronolojilere ya da biçimlere sabitlenmemişti.
– Reddetmeye devam et. Ben de öyle yapmalıydım. Reddetmek cesaret ister, biliyorum.
+ Cesaretle ilgisi yok. Korkuyordum.
– Aynı şey.
Cesaret her zaman bir evet ya da hayır meselesi değildi. Bazen aşamalı gelirdi, soğuk gibi; bazen bir noktaya kadar çok cesur olur ve o noktayı geçince o kadar cesur olamazdın.
Gerçek bir savaş hikayesi asla ahlaki değildir. Öğüt vermez, erdemli olmaya teşvik etmez, doğru insani davranış modelleri önermez.
Savaşa gidecek,öldürecek, belki de ölecektim çünkü savaşa gidemeyecek kadar cesur değildim.
Sen hayallerin peşinden koşarken, hayatın sessizce senden aldıklarıdır kader.
Her şeye körü körüne,düşünmeden teslim olmalarından ne kadar tiksindiğimi haykırıyordum.
Tanrı aşkına:Yeni bedenlere ihtiyaç duyuyorlarsa neden şu savaşa meraklı atmacalardan birini almıyorlardı?
Her şeye körü körüne,düşünmeden teslim olmalarından ne kadar tiksindiğimi haykırıyordum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir