İçeriğe geç

Tarihi Değiştiren Kadınlar Kitap Alıntıları – Ali Çimen

Ali Çimen kitaplarından Tarihi Değiştiren Kadınlar kitap alıntıları sizlerle…

Tarihi Değiştiren Kadınlar Kitap Alıntıları

Üzülme ,zamanla zorlukların yerini kolaylıklar alacak
“Bu zor günlerde tek sığınağı kitapları olmuştu.”
19 Kasım 1988’de yapılan seçimleri kazanan Benazir Butto, yeni hükümeti kurmakla görevlendirilmişti. Butto, bu gelişmeyle beraber İslam dünyasının ilk kadın Başbakanı sıfatını da alıyordu.
“Sovyet feminist hareketinin önde gelen isimlerinden biri oldu. Uzaya çıkmak gibi bir işin üstesinden gelen bir kadın olarak, dünyadaki en zor işin ‘annelik’ olduğunu söylüyordu.”
“Sıkı eğitime karşın işin başındakiler bir kadının uzaya çıkabileceğinden ve o psikolojik ve fiziksel yükü kaldırabileceğinden emin değillerdi. Sovyet yönetimi uzaya kadın çıkarma işlemini, salt bir ilke daha imza atacak olmaları sebebiyle, devasa bir propaganda fırsatı olarak görüyordu.”
“Paraşütçülükle, uzaya bir kadın göndermek isteyen rejimin dikkatini çekti. Seçmeleri geçip finale kaldı. Sovyet lideri Kruşçev onu tercih etti. Uzaya çıkan ilk kadın oldu. Kruşçev’in zorlaması ile kendi gibi bir kozmonotla evlenip, yine bir başka Sovyet lideri Brejnev’in izni ile boşanabildi! Mars’a gitmek için gönüllü olsa da bir daha uzaya gidemedi. Sovyet rejiminin vitrini olarak uzun yıllar görev yaptı.”
“Bosna Savaşı sırasında NATO’ya Sırplara karşı harekete geçme çağrısında bulunmuş, Sırpların yaptıklarını Nazilerin icraatlarına benzetmiş ve Bosna’da bir soykırım olabileceğine dikkat çeken ilk siyasilerden biri olmuştu.”
“Reagan ile birlikte, Sovyet lider Mihail Gorbaçov’u açıklık (glasnost) politikalarını son sınırına kadar hayata geçirmeye zorlayan da Thatcher’di. Ve yine Sovyetler, Afganistan’ı işgal etmiş, sıcak denizlere inmeye çalışırken, Demir Lady’ye bağlı SAS komandoları, Rus işgalcilere karşı savaşan Afgan mücahitleri örgütlüyordu.”
“Thatcher kendisiyle özdeşleşen ‘Demir Lady’ lakabını büyük düşmanı Ruslardan almıştı. Sovyetler Birliği’ni yerden yere vurduğu bir konuşmada: ‘Ruslar dünyaya hâkim olmak istiyor, tarihin tanıdığı en yayılmacı devlet olabilmek için yığınak yapıyorlar. Kamuoyunun ne düşündüğü Kremlin’deki adamların umurunda değil. Onlar için silahlar, tereyağından önce geliyor. Bizim içinse her şey silahlardan önce geliyor’ dedi.”
“Politikacıların askerlere sonuca gitmek için kesin emirler vermesi, ama sonuca gidecek yolların seçimini askerlere bırakması gerektiğini savundu. Yine de savaş esnasında kaybettikleri askerler, gemiler ve uçaklar onu sinirlendirmişti. Askerlerin cevabı ise gayet netti: “Sayın Başbakan, zaten bu kayıpları daha az göstermek için daha fazla uçak ve gemi istiyoruz.”
“Devletçi politikalarından birçok muhafazakâr partiliye gına gelmişti. Ve ilk turda Heath’ten fazla oy alıp herkesi şaşırtan Thatcher, ikinci turda da gerekli oy çoğunluğunu sağlayarak başkan oldu. 1979’daki seçimlerde ise İngiltere’nin ilk ve şu ana kadarki son kadın Başbakanı olacaktı.”
“Ona göre Juan’a yapılan eleştiriler, vatanseverlikle bağdaşmıyordu; sadece ona koşulsuzca bağlı olanlar gerçek Arjantinliydi.”
“Bir gün sette yemek yiyen Eva ve diğerleri, Lamarque’yi de yemeğe davet etti; ancak kadın ‘Hayır, teşekkür ederim. Kendi sınıfımdan olan kişilerin yanına gideceğim’ dedi. Eva, bu aşağılamayı hayatı boyunca unutmadı.”
“Tıpkı Avrupa’da olduğu gibi kafeler, sinemalar, tiyatrolar ve restoranlarla doluydu. Ancak şehirde aynı zamanda işsizlik, fakirlik ve açlık da kol geziyordu”
“Arjantin’in zengin ve toprak sahibi aileleriyle tanışması da gündelikçilik yaptığı bu dönemde olacaktı. Fakirlik zenginlik gibi kavramların, insanların yaşamları üzerinde ne kadar belirleyici olduğunu fark etmişti.”
“Şiddete şiddetle cevap verilmeli. Bugün bizden bir kişi düşerse, yarın onlardan beş kişi düşmeli.”
Evita
“Halkın komünizme teslim olması için son derece acımasız yöntemlere başvuran Mao, ‘Kültür Devrimi’nden önce bir başka politikayı daha hayata geçirmişti: ‘Büyük Atılım’. Bu politika çerçevesinde, köylüler ürünlerini komünlere vermeyi ve komünist üretim anlayışına geçmeyi kabul edene kadar bilinçli olarak aç bırakılmış, en ağır şartlarda çalıştırılarak ezilmişti.”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“Ben Mao’nun köpeğiydim.
Kimi ısır dediyse onu ısırdım.”
Jiang Qing
“Hissettiğim tek yorgunluk,
pes etmekten duyduğum yorgunluktu ”
Rosa Parks
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Rahibe Teresa, acı çekmenin insanları Hz. İsa’ya yakınlaştıracağını düşünüyordu. Zaten sık sık görüştükleri Prenses Diana’ya da ‘Başkalarını iyileştirmek istiyorsan, kendin acı çekmelisin’ demişti.”
“Ay’da bile fakirler varsa, oraya da gideceğiz!”
Rahibe Teresa
“Kendi ifadesiyle, ‘her doyurduğu açta Tanrı’yı doyuruyor, her baktığı hastada Tanrı’nın yaralarını sarıyor, başını okşadığı her yetimde, Tanrı’ya dokunuyor’du. Tüm ömrünü, ‘düşküne yardım’a adayan bu kadın için söylenecek çok şey yoktu aslında. Milyarlarca dolarlık iyilik imparatorluğunun başında olmasına rağmen, hayata gözlerini yumduğunda, değeri sadece 1 dolar olan mütevazı elbisesi vardı üzerinde.”
“50 yıllık aşkı ve en yakın dostu Sartre’ın ölümü üzerine ‘Ölümü bizi ayırdı. Ben ölünce tekrar birleşeceğimize de inanmıyorum. Ama zaten en önemlisi, yaşamı, fevkalade bir uyum içinde paylaşmış olmamız’ diyordu.”
“Kadının tarih boyunca sapkın ve anormal bir canlı olarak görüldüğünü, Fransız Devrimi döneminin ünlü kadın hakları savunucusu Mary Wollstonecraft’ın bile, ‘Erkekleri, kadınların ulaşmaları gereken ideal örnek’ olarak sunduğunu iddia etti. “Bu durum kadınların kendilerini normalden sapmış, dışta kalan ve normale ulaşmaya çalışan canlılar gibi algılamalarına neden olmuş, başarılarını sınırlandırmıştır” diyen Beauvoir, bu düşüncelerin çöpe atılması gerektiğini savundu ve noktayı koydu: “Kadınlar da erkekler kadar ayırım yapma ve seçme yeteneğine sahiptir. Böylelikle kendilerini geliştirmeyi seçebilir, mevcut durumlarını ileri götürebilir, kendi hayatlarının ve dünyanın sorumluluğunu yüklenebilirler.”
“Kadın: Efsane ve Gerçek) isimli denemesinde Simone, erkeklerin kadınları, kendilerini yanlış havalara sokan gizemli ‘öteki’ler olarak gördüğünü iddia etti. Ve erkeklerin, bu ‘öteki’ olma durumunu, kadınları ve onların sorunlarını anlamadıklarını, onlara yardım etmediklerini, hatta bunu onlara uyguladıkları baskılara bir neden olarak kullandıklarını dile getirdi. Bu durumun tüm toplumlarda klişeleşmiş bir hal aldığını, hiyerarşiyi elinde tutanların her zaman güçsüzleri ‘öteki’ olarak tanımladığını ve bu kişileri etraflarında dolaşan karanlık gölgeler olarak gördüklerini savundu.”
“Savcı Ilse’yi 50 binden fazla mahkûmun ölümünden sorumlu tutmuştu! Ilse ise “Ben sadece şeytanın uşağıydım” diyerek savundu kendini.”
“Buchenwald Cadısı’ olarak isimlendirilen bu kadın, bilinçli bir Yahudi karşıtı mıydı, yoksa içindeki bastırılmış şeytan, doğmak için Nazilerin ortaya çıkışını mı beklemişti, bilinmez. Ama bir şey kesindi ki dünya bu ismi unutmayacaktı: Ilse Koch”
“Bilmeni isterim ki karşılaşabileceğim tehlikelerin farkındayım. Bunu, yapmak istediğim için yapıyorum. Kadınlar da erkeklerin yaptığı şeyleri denemeli. Başarısız olurlarsa, başarısızlıkları, en azından diğerleri için aşılacak yeni bir engel olur.”
Amelia Earhart
Kadınlar yükseklik rekoru: 14 bin feet (4 bin 200 metre, 1928)
Atlantik’i yolcu olarak geçen ilk kadın (1928)
100 km’de hız rekoru (1931)
Autogyro (uçak helikopter arası bir taşıt) uçuran ilk kadın (1931)
Autogyro ile yükseklik rekoru: 15 bin feet (4 bin 500 metre, 1931)
Autogyro ile Amerika’yı kat eden ilk kadın (1932)
Atlantik’i tek başına geçen ilk kadın (1932)
Atlantik’i tek başına ikinci kez geçen ilk kadın (1932)
The Distinguished Flying Cross nişanı alan ilk kadın (1932)
Amerika’yı bir ucundan diğerine durmadan kat eden ilk kadın (1933)
Kıtalararası kadınlar hız rekoru (1933)
Hawaii’den California’ya Pasifik’i uçarak geçen ilk insan (1935)
Los Angeles, California’dan Mexico City’e uçan ilk insan (1935)
Mexico City’den New Jersey Newark’a durmaksızın uçan ilk insan (1935)
California Oakland’dan Hawaii Honolulu’ya (doğudan batıya) uçuşta hız rekoru (1937)”
“Yıldızlar neredeyse dokunabileceğim kadar yakındı. Daha önceden hiç bu kadarını bir arada görmemiştim. Hayatım boyunca, uçuşun cazibesinin her şeyden daha güzel olduğuna inandım. Buna o gece ikna olmuştum.”
(Atlantik’i bir başına geçtiği geceyi anlatırken)
“Pek çok tarihçi, Mata Hari’nin, oynamaya çalıştığı oyunun ciddiyetinin farkına varmadığı konusunda hemfikirdir. Dünyevi zevkleri heyecanlı ve gizemli olduğuna inandığı casusluk oyunuyla harmanlamaya kalkışmış, bedelini de kanıyla ödemişti.”
“Kendi kendine çok eğlenebilen bir kadınım.
Bazen kaybeder, bazen de kazanırım.”
Mata Hari
“Sosyalizmi tembel, uçarı, egoist, düşüncesiz, kaygısız insanlarla gerçekleştiremezsiniz.”
Lora Luxemburg
“Özgürlük, her zaman ve sadece
farklı düşünebilenler için özgürlüktür.”
Rosa Luxemburg
“Iygulamaya başladığı ‘Güzellik Günü’ projesi, büyük başarı getirdi. Reklamlarında orta sınıfa ait alımlı bir kadın fotoğrafı kullanıyordu. Mesaj gayet açıktı: Herkes güzel görünebilirdi. Bunun için soylu ya da zengin olmak gerekmiyordu!”
“O dönemde kadınlar makyaja meraklı değildi; ancak Helena’nın kocasının da içinde bulunduğu sosyete camiası, zamanla güzellik merkezine akın etmeye başladı. Bir yıl sonra İngiliz sosyetesinden binlerce kadın, güzellik bakımları için yılda neredeyse 200 pound öder hale gelmişti, ki o dönem için bu oldukça büyük bir paraydı!”
“Çirkin kadın yoktur, tembel kadın vardır.”
Helena Rubinstein
“Bilim, bir eşten önce geliyordu.”
“Uranyumla yaptığı deneyler sonucu radyoaktiviteyi keşfederek Radyoloji biliminin kurucusu olan, toryumun radyoaktif özelliğini bulan, radyum elementini ayrıştıran Madam Curie, 1903 Nobel Fizik ve 1911 Nobel Kimya Ödülü’nü aldı.”
“Marie Curie, 1937 yılında aşırı radyasyona maruz kalmaktan dolayı yakalandığı kan kanserinden hayatını kaybettiğinde, geride iki Nobel Ödülü bırakmış ve radyoloji biliminin kurucusu olarak dünyayı değiştiren kadınlar arasına adını yazdırmıştı.”
“Bilimin kendi içinde inanılmaz bir güzelliği olduğuna inanıyorum. Laboratuardaki bilim adamı, sadece bir teknisyen değil, aynı zamanda, doğanın sırları karşısında, peri masallarını büyük bir hayranlık ve şaşkınlıkla dinleyen bir çocuk gibidir.”
“İddialara göre Osmanlı arması fikri, Victoria’dan çıkmıştı. Fransanın Sultan Abdülmecid’e ‘Legion’ nişanı vermesi üzerine harekete geçen Kraliçe Victoria bir arma tasarımı yaptırıp Sultan Abdülmecid’e hediye etmişti. Bu iddiaya göre, güneş, hükümdar tuğrası, Osmanlı sancağı, adaleti temsil eden terazi ve Kur’an-ı Kerim gibi birçok sembolle Osmanlı’yı anlatan armanın fikir kaynağı Britanya Kraliçesi Victoria’dır.”
“İngiltere’yi dünya devi yapan Sanayi Devrimi onun döneminde yaşandı; ülkenin bugünkü siyasi yapısını oluşturan devasa adımlar atıldı. Aynı zamanda büyük bir âşıktı! Kocası ölünce, bir daha halkın içine çıkmadı, hep siyah giydi. Ömrünü diğer büyük aşkına; imparatorluğuna adadı. Kanı halen Avrupa’nın değişik monarşilerinin üyelerinin damarlarında akmaya devam eden bu kadın, çağına adını veren Victoria idi ”
“Katerina Düşmanı Osmanlı’yla girdiği savaşları kazandı; Rus ticaret gemileri Boğazlardan geçmeye başladı, Kırım’ı Osmanlılardan aldı, Ruslar Karadeniz’de söz sahibi oldu.”
“Sıcak denizler hevesi Katerina’nın da içini ısıtmış olacaktı ki Çariçe 1783’te Kırım’ı ele geçirdi. Bu durumu kabullenmeyen Osmanlılar, I. Abdülhamit liderliğinde tekrar Ruslarla savaşa (1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı) girdi. Lakin bu savaştan yüzünün akı ile çıkan Çariçe oldu.”
“Katerina’nın bir tutkusu iktidar ise, bir diğeri de erkeklerdi! Özellikle de gözde subaylarından Gregory Orlov ve Gregory Potemkin. Olağanüstü yeteneklerle donanmış bir asker olan Potemkin, Katerina’nın adeta sağ kolu idi ve kalbini kaptırdığı kadının iktidarda kalması için tüm hünerlerini sergiliyordu. Katerina da Potemkin’e önemli devlet işlerini emanet etmekten geri kalmıyordu. Katerina ve Potemkin ikilisinin en ses getiren icraatlarından biri de Kırım’ı Osmanlıların elinden alarak tekrar Rus sınırlarına dahil etmek olmuştu.”
“Katerina, ‘Rusya’da kaç şehir var?’ diye sorduğunda Senato’dakilerin cevap verememesi, aslında her şeyi anlatıyordu! Haritaya bakılmasını istedi. Harita yoktu! Cebinden çıkardığı 5 rubleyi, yardımcılarından birine vererek harita almaya yolladı. İşte Katerina’nın dizginlerini ele almaya çalıştığı Rusya, böyle bir ülkeydi.”
“Kime dokunsanız, yolsuzluk, adaletsizlik ve kötü muameleden dert yanıyordu.”
“Çocuk padişah Ahmet’in bir de gözdesi vardı; görenlerin güzelliğinden feleğini şaşırdığı Kösem Padişahla aynı yaştaydı. 1590’da, muhtemelen Bosna’da ‘Hıristiyan Anastasya’ olarak doğmuş, Bosna Beylerbeyi tarafından İstanbul’daki saraya hediye olarak gönderilmişti.”
“Yıkmaktan korktuğumun altını oyarım”
Katerina
“Aynaya her baktığında, gördüklerinden daha çok nefret ediyordu.”
“kurbanları acı içinde kıvranırken mutlaka onların yüzlerini görmek isterdi. Eğer hizmetçisi kıyafetlerini güzelce ütüleyememişse, yüzü kızgın bir demirle izi hayatı boyunca silinmeyecek bir şekilde dağlanırdı. Dehşet, acı ve ölüm Elizabeth Bathory için heyecan verici şeylerdi.”
“Dönemin yaygın uygulamalarından biri olan ‘cadı yakma’ da epeyce azaldı! Kadınlara yönelik tek iyileşme, yakılmaktan kurtulmak değildi tabii. Elizabeth döneminin kadınları, medeni haklar bakımından da Kıta Avrupası’ndaki hemcinslerinden öndeydiler”
“Sen bu dünyada ne nefes alıp vermeyi ne de
Tanrı’nın ışığını görmeyi hak ediyorsun ”
Kontes’i yargılayan mahkemenin hâkimi.
“Gençliğin iksirini, kurbanlarının kanında arayacaktı. Söylentiler gerçek, gerçekler masal oldu. Mevsimler birbirini kovaladı, asırlar geçti. Kurbanları ve kendisi, toprağın bağrında çürüdü ve yitip gitti. Çürümeyen tek şey, vampir hikâyelerine hâlâ ilham kaynağı olan o uğursuz ismi oldu: Elizabeth Bathory. Ya da daha çok bilinen ismiyle, Kanlı Kontes ”
Bizzat Tilbury’de ziyaret ettiği birliklere, zırh kuşanmış hali ile atının üzerinden şu tarihi cümlelerle sesleniyordu: Farkındayım. Zayıf ve kırılgan bir kadının bedenini taşıyorum; ama bir kralın kalbine ve cesaretine sahibim. Bir İngiliz Kralının!”
“Elizabeth 17 Kasım 1558’de, 25 yaşında, İngiltere’nin en kudretli ismi oluyordu. Ömrü iftiralarla, görmezden gelinerek, sürekli saf dışı edilmek istenerek geçen genç kadın açısından bu durum tam anlamı ile bir zaferdi. Külkedisi nihayet tahta çıkmıştı!”
“büyük aşkı Anne’e bakıyordu öfkeli gözlerle. Zira Henry’nin, ilk eşi Catherine’den zaten Mary isimli bir kızı vardı ve adamcağız, kendisinden sonra tahtını emanet edebileceği erkek bir evladın yolunu gözlüyordu. Yeni bir evlilik uğruna ülkesinin dinini bile değiştirmişti, ama ortalıkta henüz bir erkek çocuk yoktu!”
“Ben zaten İngiltere Krallığı ile evliyim!”
1. Elizabeth(Neden evlenmediğini sorgulayan Parlamento’ya hitaben).
“Catherine özel aşçılarını İtalya’ya gönderiyor, bu aşçılar İtalyan yemeklerini öğrenip saraya geri dönüyorlardı. Fransa, makarna, şurup ve hatta dondurmayı onun aşçıları sayesinde tanıdı!”
“İktidar hırsıyla gözü dönmüş bir kadın gibi görünse ya da öyle resmedilse de aslında Catherine, Makyavelist bir idareciden öte bir şey değildi.”
“başka siyasi rakiplerine de yaptığı gibi, Coligny’yi zehirletti. Catherine, iktidarı elinde tutmak için cinayet, entrika ve zehirlerle dolu ölümcül bir mücadele yürütüyordu ve kimseye acımaya da niyeti yoktu.”
“Üç papa, çok sayıda Floransa hükümdarı ve Fransa kraliyet mensubu çıkarmış bu sülale, aynı zamanda İtalya’daki Rönesans akımını da derinden etkilemişti. Lakin Mediciler’den biri vardı ki şöhretiyle hepsini bastıracaktı: Catherine.”
“Padişah eşi olmak, Hürrem’e yetmiyordu. Kararlıydı; köle olarak dâhil olduğu bu iktidar oyununun patronu olacaktı”
“Mektuplar kaçıp gelse şenlikli İstanbul’dan
Gün ağarırken zülfünün güzel kokusunu alırım Bağdat’tan.
Gül yüzünden uzak kalalı nice canlar verdim
Geceleri sabahlara kadar feryat ederim ”
Kanuni’nin Hürrem Sultan’a yazdığı bir şiirden
“Kimilerine göre asırlardır anlatılan Jeanne d’Arc öyküleri, sadece bir efsane! Benzerlerini ulus devlet sürecinden geçen diğer ülkelerde de gördüğümüz onlarca ‘birlik beraberlik’ manivelasından biri.”
“Protestanlar, Anglikanlar ve Rum Ortodoksları, Hz. Meryem’e büyük saygı gösterirler, ancak bu onların Roman Katolik Kilisesi’nin Günahsız Hamilelik öğretisini kabul ettikleri anlamına gelmez.”
“Hz. Meryem, kendisine hiçbir insan eli değmeden, Hz. İsa’ya hamile kalmıştı. Kur’an’daki izleri takip ettiğimizde, bebeğini bir başına doğurduğunu anlıyoruz, doğum sancılarına karşı direnmek için de hurma dallarından güç aldığını.”
“Her ne kadar Cleopatra ve ailesi, Mısır geleneklerine bağlı kalsalar da aslında Makedon kökenliydiler. Mısır’a MÖ 300’lerin başında Büyük İskender’le birlikte gelmişlerdi.”
“Popüler kültürün ona biçtiği ‘hafifmeşrep’ kisvesini kaldırdığımızda, 18 yaşındayken ülkesinin hâkimiyetini ellerine alan Cleopatra’nın, aslında oldukça eğitimli, birçok dili rahatlıkla konuşabilen ve yaşından çok daha büyük bir olgunluğa sahip bir yönetici olduğunu görmemiz zor olmayacaktır. İdarecilik vasfıyla Mısır’ın kuraklıkla etkili şekilde mücadele etmesini sağlamış, sulama kanalları yaptırmış ve verimli ekonomik reformlarla ülkesindeki refahı arttırmaya soyunmuştu. Üstelik iktidara geldiğinde, babasından tam anlamıyla bir enkaz devralmıştı.”
“Cleopatra, Marcus Antonius’un nispeten zayıf donanmasının Romalıların devasa gemileri karşısında tarumar olduğunu görünce kaçtı ve savaşı bırakan Marcus Antonius da onu izledi. Octavian, kaçan ikiliyi Mısır’a kadar takip etti. Yolun sonuna geldiğini ve aşkı Cleopatra’nın da öldüğünü düşünen Marcus Antonius, kendi kılıcıyla intihar etti.”
“Ptoleme’ye olan öfkesinden yararlanmak isteyen Cleopatra, başkentteki saraya dönmekte gecikmedi. Hem de ne dönüş! Rivayete göre, düşman hatlarını geçerken yakalanmamak için kendisini bir İran halısına sardırmış, sonra bu halı uşakları tarafından Caesar’a sunulmuştu. Halı açıldı ve genç kadın, yuvarlana yuvarlana ayak ucuna kadar geldiği Caesar’ın gözlerinin içine baktı. Asırlara meydan okuyarak günümüze kadar gelen o efsanevi aşk işte o an başladı.”
“Dönemin Mısır’ında, ihanet, cinayet ve sürekli değişen müttefik arayışları, hayatın ayrılmaz rutinlerinden olmuştu.”
“Cleopatra, kısa zamanda iktidarı paylaşmaya niyeti olmadığını da göstermiş oluyordu. Dönemin tüm portrelerinde kendisi yer alırken, ismini sikkelerin üzerine yazdırmakta da gecikmedi. Yaşı küçük, ama ihtirası büyüktü ”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir