İçeriğe geç

Tarih Şuuru Kitap Alıntıları – İhsan Süreyya Sırma

İhsan Süreyya Sırma kitaplarından Tarih Şuuru kitap alıntıları sizlerle…

Tarih Şuuru Kitap Alıntıları

Dinimizin gayesi, insanları insanlara kulluktan kurtarıp, onları Allah’a kul etmektir.
Beni en çok şaşırtan şey, bir kimsenin Allah’ı bilip O’na isyan etmesi; şeytanı bilip ona itaat etmesi ve dünyayı bilip ona meyletmesidir. (Ömer b. Abdülaziz)
Mekke devleti, rejimini tehlikeye düşürecek; rejimi, dini oldugu kadar sosyal ve siyasal olarak değiştirecek olan bu yeni dini istemiyorlardi. Çünkü bu yeni din onları sadece putlaştırdığınız insanlara ve heykellerine kulluk yapmayın! demiyor, siyah insanla beyaz insan, efendi ile köle, devlet başkanı ile sıradan insan Allah katında eşittir! diyerek onların sosyal nizamlarinin temeline dinamit koyuyordu.
Hicret, Allah’ın istemediği hayatı terk; istediği hayatı yaşama arayışıdır.
İslam insana en büyük düşünce hürriyetini vermiştir.
Peygamberlik, Allah’a kul olma öğretisiydi.
İslam şunun veya bunun arzuladığı şekilde olma mecburiyetinde değil; o Allah’ın dilediği şekilde olma durumundadır.
Acaba gerçekten bugün dünya üniversitelerinde okutulup, şu veya bu antlaşmanın maddelerinin ezberletilmesi midir tarih?
Tarih boyunca genel olarak insanlar üç şekilde yönetilmişlerdir
1.İlahi kanunlarla
2.Beşeri yani bizzat insanların yapmış oldukları kanunlarla
3.Bilhassa günümüzde olduğu gibi yozlaştırılmış ilahi kanunlarla ve seri kanunların karışımı olan karmaşık idare sistemleriyle.
lâ demesini bilmeyenler illâ diyemezler!
Kulluk ne demek ?
kulluk belli bir makama kayıtsız şartsız itaat etmek yani bu makamın çizdiği kanunları eksiksiz ve itirazsız boyun eğmek.
Kuran dirilere gelmiştir ölülere değil.
Tarih’in konusu insandır.
Hicret, Allah’ın istemediği hayatı terk, istediği hayatı yaşama arayışıdır.
“İnsanların kurtuluşları , sadece ve sadece şahsiyet sahibi olmalarıyla mümkündür.”
Namaz İslam’ın aslıdır. Asılsız, yâni temelsiz hiç bir şey düşünülemediği gibi, namazsız bir islam tasavvur edilemez.
4. Ganimet almak için cihad yoktur. Cihad, Allah ahkâmını bildirmek içindir. İnsanları, insanlara kul olmaktan kurtarıp, onları Allah’a kul yapma mücadelesidir cihad!
5. Kılıcın yanında dil de, Allah’ı devamlı zikrederek kulluğunu ifa edecek. Yani İslamî kulluk ki -biz buna ibadet diyoruz- bir bütündür. Namazı, oruçtan; cihadı Hac’dan; Allah’ın hakkını, kul hakkından ayrı düşünmek, kulluğu dinamitlemek demektir.
Bütün dünya nimetlerinin aldatıcılığına karşı öyle bir oruç tut ki iftarın ölümün olsun.
Sen Mevla’yı sevende, Mevla seni sevmez mi?
Rızasına erende, Rızasını vermez mi?
Pakistanlı İkbal, ölüme yaklaştığı son saniyelerinde muazzam hesap gününü düşünerek feryad ediyordu:
Ya Rabbi! Ölüme gittiğim şu dakikada, Sen’den bir tek şey istiyorum: O hesap gününde beni, ümmeti olduğum Resûlullah (s.a.s)’ın huzurunda hesaba çekme ki dünyada yaptıklarımdan ötürü utanmasın.
Biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz (ve teklif) ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, bundan endişeye düştüler. İnsan (a gelince: O, tuttu) bunu sırtına yüklendi. Çünkü o, çok zulümkar, çok cahildir. Ahzab-72

Böylece insan, yeryüzündeki Allah’ı temsil etmeye başladı. Ne var ki bu yüce makam, yani Yaratıcı’yı temsil etmek, karşılıksız değildi. Allah buna karşılık, insanlardan kulluk istiyordu.

Kulluk ne demek?
Kulluk, belli bir makama kayıtsız şartsız itaat demektir. Yani makamın çizdiği kanunlara eksiksiz ve itirazsız boyun eğmek.

Zalim devlet başkanından kaçan, ona uymayan zalim değildir. Allah’a isyân içinde bulunan hiçbir insana itaat yoktur.
Ulu’l-Emrlerinizin, Kitap ve Sünnet’e göre değil, kendi çıkarlarına hizmet edecek bir din empoze ettiklerini hiç mi görmüyorsunuz?
Başkalarının sizlere vadettiği dünya nimetlerinin sizleri Allah’tan ne kadar uzaklaştırdığının farkında mısınız?
Hikmetin başı Allah korkusudur.
Sen Mevla’yı sevende o da seni sevemez mi? Rızasına erende, rızasını virmez mi?
İslam şunun veya bunun arzuladığı şekilde olma mecburiyetinde değil; o Allah’ın dilediği şekilde olma durumundadır.
Acaba gerçekten bugün dünya üniversitelerinde okutulup, şu veya bu antlaşmanın maddelerinin ezberletilmesi midir tarih?
Pakistanlı Muhammed İkbal şöyle sesleniyordu dünyada ezilen, sömürülen insanlara:
Ezilmekte olan insanlar ‘la’ demesini bir öğrensinler( ‘la’ kılıcını kuşansınkar da) ‘illa’ nın emperyalizm putlarını nasıl devirecekeşrini size gösteriyim!
Netice olarak diyebiliriz ki insanlık, şöyle veya böyle, yokluğa gidiyor. Ve tarih hz. Adem
(a.s)’dan bugüne kadar insanlar arasımda vukubulmuş ve Kesin Son’ a kadar da vukubulmaya devam edecek olan bu mücadelenin değerlendirmesidir
Geçtiğimiz yüzyılda ortaya atılmış olan müsbet ilimler tabirinin tutucu sahiplerinin, tarih ilmini müsbet ilimlerin dışında telakki etmeleri, kanaatimizce büyük bir insafsızlık ve yanılgı olmuştur. Aslında ilimleri müsbet veya gayr-ı müsbet (menfi demek istemiyorum) olarak düşünmek, fevkalade büyük bir yanlışlıktır. Belki ilimlerin müsbet ya da menfi kullanılmaları tabirlerini kullanabiliriz. Nitekim ilimleri bu manada değerlendirmezsek müsbet ilimler olarak kabul ettirilmek istenen fizik-kimya ilimleri, Hiroşima’da yüzbinlerce insanın ölümüne sebep olan ‘atom bombası’ felaketinin ilimleri oldukları için insanlık nazarında -insanlık deyince bugün hala insanların kanlarını emerek onları sömüren, ezen ve nihayet yeni keşifleri olan bombalarını onlar üzerinde hiçbir vicdan azabı duymadan tecrübe eden Batılıları kastetmiyoruz – en menfi ilimler telakki edilmeleri gerekir.
İşte İslami tevhidin temelleri bunlardır ki,sadece Allah’a kulluk yapmaları için yaratılmış olan insana,Hz.Muhammed(s.a.s.) bunları öğretti.Öğretti ki,Allah dışında olan her şeye lâ deyip dışlasınlar ve Rablerini tasdik ederek,Resûlünün izinden gitsinler!Bu izi,yâni tevhid izini takip etsinler de tüm insanlık kurtulsun.
İnsanlık, şöyle veya böyle yokluğa gidiyor.
..Allah’ın emrettiklerini tebliğ ve söylemekten, yasaklardan, yani haram kıldıklarından sakındırmaktan geri durmayınız! Çünkü siz bunu terkederseniz, iktidar şer ehlinin, yani kötülerin eline geçer. Sonra da siz Müslümanları Hak’ka çağırırsınız da, size icabet eden olmaz!
Başkalarının size vadettiği dünya nimetlerinin sizleri Allah’tan ne kadar uzaklaştırdığının farkında mısınız? Ulu’l-Emrlerinizin, Kitap ve Sünnet’e göre değil, kendi çıkarlarına hizmet edecek bir din empoze ettiklerini hiç mi görmüyorsunuz?
O, Allah’tan aldığı vahiyle insanları eğiten gerçek bir önder, onlara kurtuluşu muştulayan eşsiz bir kurtarıcıdır..
..Peygamber-tağut savaşı, Allah nizamını isteyenlerle, tâğût* nizamlarını arzulayanlar arasındaki sonsuz ve kıyamete dek sürecek olan kavgadır..

*Tâğût : Allah’a ve O’nun buyruklarına ters düşen herşey. Allah dışında tapınılan herşey.

Allah’ın buyruğuna kulak vermek, O’nun buyurduğu gibi, tarihten ders almamızla mümkündür. Öyle bir amel defteri dolduralım ki, kimsenin hakkıyla girmeyelim toprak altına ve de hesabımız kolay olsun. Çünkü tarih, Kıyamet gününde, bireysel olarak insanın; toplumsal olarak insanlığın, Yaratıcısı’na sunacağı amel defteridir.
Hicret, Allah’ın istemediği hayatı terk,istediği hayatı yaşama arayışıdır.
Kur’an dirilere gelmiştir, ölülere değil!
Hangi ilim olursa olsun; kullanımı itibariyle müsbet, ya da menfidir.Tarih de öyledir:Doğru öğretirseniz, doğru insanlar;yanlış ve uyduruk olarak öğretirseniz, yanlış ve uyduruk insanlar üretirsiniz toplumda!..
“Ezilmekte olan şu insanlar lâ demesini bir öğrensinler (lâ kılıcını kuşansınlar da) İllâ’nın, emperyalizm putlarını nasıl devireceklerini size göstereyim”
Pakistanlı İkbal, ölüme yaklaştığı son saniyelerinde bu muazzam hesap gününü düşünerek feryad ediyordu: Ya Rabbi, ölüme gittiğim şu dakikada, Senden bir tek şey istiyorum: O hesap gününde, beni, ümmeti olduğum Resulullah s.a.s’in huzurunda hesaba çekme ki, dünyada yaptıklarımdan ötürü utanmasın.
Allah’ın, kendi kulları arasından bazılarını peygamber olarak seçmesinin gayesi, insanları O’na ne şekilde kulluklarını yerine getireceklerini onlara tebliğ etmek, öğretmekti. Peygamberlik, Allah’a kul olma öğretisiydi; ve peygamberlerin kavgası, savaşı bu öğretiyi yerine getirmekti.
Sayılarının 124.000 olduğu rivayet edilen bu peygamberler devamlı olarak insanları kulluğa davet edip; tağutlardan, yani Allah’a ve O’nun buyruklarına ters düşen her şeye kulluk yapmaktan alıkoymaya çalışmışlardır.
Evliyâullahtan Sâlim Bütün dünya nimetlerinin aldatıcılığına karşı öyle bir oruç tut ki, iftarın ölüm olsun!
Sen Mevlâ ‘yı sevende, O’ da seni sevemez mi?
Rızasına erende , Rızasını virmez mi?
Genel olarak basının iki türlü tezahürü vardır : Birincisi toplumu dünya hadiselerinden haberdar etmek ; ikincisi de , toplumu eğitmektir.
Bu kaçınılmaz olan hesap günü gelmeden, insanoğlu niçin kendini hesaba çekmez ki? Kim bilir insan , Yaratıcısının huzurunda ne hallere girecek?
Resulullah (s.a.s) hutbesinin başında şöyle buyuruyor: Siz mutlaka Rabbinizle karşılaşacaksınız ve O sizden, dünyada iken yaptıklarınızın hesabını soracaktır.
Hz.Adem (a.s) ‘ la başlayıp, Hz.Muhammed (s.a.s) ‘ le sona eren peygamberlik görevinin temelini tevhid teşkil etmektedir.
Kafirin adetiyle adetlenmeyi, örfüyle örflenmeyi yasaklıyor Hz. Peygamber(s.a.s) Nitekim O , başka bir hadisinde şöyle buyuruyor: Kim bir kavme benzemek isterse, O onlardandır.
İslam, şunun veya bunun arzuladığı şekilde olma mecburiyetinde değil ; O Allah’ın dilediği şekilde olma durumundadır.
Uhud savaşından alacağımız ikinci mühim ders de,münâfıklarla karşı uyanık olmaktır!
Resûlullah(s.a.s)Bir gün gelecek, sizden bazıları koltuklarınızın üzerinde yayılacak ve benim yapılmasını emrettiğim, ya da yasakladıklarım kendilerine söylenince ‘bilmiyorum, Allah’ın Kitabında varsa uyarım ,(yoksa uymam )’ diyeceklerdir.
Kanunlar insanlar için değil, insanlar kanunlar için var durumuna getirilmişlerdir.İşte böylesi rejimlerin değişmesi gerekir ki,ezilen insanın başı havaya kalkabilsin!
Tevhid,kulluk mekanı olan dünyadan, sömürüyü kaldırıp, yerine ilahi nizamı yani insanlar arasında adaleti temin etmeyi hedefler.
Dünya kelimesi Kur-an ‘da 115 defa zikredilmiştir.Neden? Çünkü Kur-an insana gelmiştir ve insan Kur-an’ı dünyada tatbik etmekle mükelleftir.
Allah insanı kendi rızası için yarattığı gibi, dünyayı da insan için yaratmıştır.
Peygamberlik, Allah’a kul olma öğretisiydi.
Davamız, insanları, insanlara kulluktan kurtarıp,Allah’a kul etmekti.
Cihâd, tevhid için, yani Allah nizamını insanlara uygulamak için yapılan bir mücadele, bir savaştır.
Müslümanlara esir düşüp, bilâhare salıverilen bizans askerleri, Kral Heraklius’un sorması üzerine Müslümanları şöyle tarif ediyor:
Onlar geceleri zahid, gündüzleri at sırtında mücahidlerdir. Bunu duyan Heraklius şöyle der:
Eğer bu söylediklerin doğru ise, şu bastığım toprağı dahi alacaklar. Nitekim, onun o zaman bastığı topraklar Müslüman mücahitler tarafından fethedilmiştir.
Hz .Muhammed (s.a.s) ‘de üç sıfat birleşmişti.Peygamberlik,Devlet başkanlığı ve başkomutanlık.
Hicret, İslâmî hayat eğitiminin üniversitesiydi.
Hicret, Allah’ın istemediği hayatı terk , istediği hayatı yaşama arayışıdır.
Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular.
Onu insan yüklendi.
Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.
(Ahzâb Süresi 72.ayet)
Tarih, Kıyamet gününde, bireysel olarak insanın; toplumsal olarak da insanlığın, Yaratıcısı ‘na sunacağı amel defteridir.
Allah’ın herkese hesap soracağı böyle bir hesap günü olmasaydı,bu şekilde hakları yenmiş olan zavallı insanların ah ları, tarih selinin diplerinde kaybolup gidecek, unutulacaktı.
İnsanlar istemese de geçmişlerinin hesabını vereceklerdir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir