İçeriğe geç

Tanyeri – Zifir Kitap Alıntıları – Merve Özcan

Merve Özcan kitaplarından Tanyeri – Zifir kitap alıntıları sizlerle…

Tanyeri – Zifir Kitap Alıntıları

Kuzeyi bulmadan önce kendini bul, derdi babam. Çünkü sen burada değilsen atacağın her adım biraz daha uzaklaştırır seni kendinden, kendinden uzak insanın seçeceği her yön de kayba giden yolda katedilen ilerleme demektir. Ulaşmak istenilen yer yolu belirler, insan ise ulaşmak istediği yeri.
Umut, kazanması kolay ama ayakta tutması güç bir histir.
Arsıl Alaz; Ruhuna mürekkep bulaşmış adam
Sen bir tırtılsın, ben senin kelebeğe dönüşünü izliyorum Ve sonra kendi kanatlarını parçalayışını.
Önümde boylu boyunca uzanan bir uçurum Ben o uçuruma yürüyorum. Adımlar benim, kaybı gören gözler benim, beden benim bedenim. Ama yürüyen ben değilim.
Arsıl tuhaf bir adamdı ve bir kenarında mutlaka zıtlık barındırırdı. Siyah ondaysa, beyaz da ondaydı.
Düşüncelerimin arasına karışan kıvılcımın getireceği felaketi öngöremeyecek kadar bastırıyordum asıl hislerimi.
Nereye gideceğimden önce nereye gitmek istediğimi bilmek zorundaydım; çünkü babamın da söylediği gibi, insan kendisinin pusulasıydı.
Baktığın şeyde görmek istediğini görürsün, güzel şeyleri fark et.
Sen bir tırtılsın, ben senin kelebeğe dönüşünü izliyorum Ve sonra kendi kanatlarını parçalayışını.
Okuyanlar bilir. Sevgiyle söylenmiş bir sözün devamı uçuruma çıkıyorsa eğer, tanyeri bir kere degil on kere de ağarsa dünyan zifiri karanlık olur.
Lütfen bulutlarını çek yüzünden ve gerçek bir güneş gibi parla.
Kuşlar her zaman baharı karşılamaz. Onlardan ölüm şarkısını bir kez dinlediğinde çiçek değil, kan kokusu alırsın.
Sağ çıkamadığın bir savaşta, seni kendi zaferine ulaştıracak tek şey bu savaşta savaşmış olmaktır.
Fedekârlık kullanılmaya müsaittir Helya. Elinin üzerindeki elimi tutup hafifçe öptü. Feda et ama feda ettiklerini insanların düşünmesine izin verme. Çünkü insanlar sendeki fedakârlığı keşfederse,seni buna mecbur bırakmak ister.
Arsıl tuhaf bir adamdı ve bir kenarında mutlaka zıtlık barındırırdı. Siyah ondaysa, beyaz da ondaydı.
Önümde boylu boyunca uzanan bir uçurum Ben o uçuruma yürüyorum.Adımlar benim, kaybı gören gözler benim,beden benim bedenim.Ama yürüyen ben değilim.
Her şeyin bir sebebi var ve hiçbir varlık bu dünyadan bir şey değiştirmeden gitmez.
Güven, ruhun bir parçasının kanatlanıp küçük bir kuş olarak birinin avuçlarına konmasıdır. Sığındığı ellere kırılganlığını sunacak kadar şeffaf ve narin, teslimiyetini uzak bir baskıyla kanatlarını kırabilecek ve sonunu getirebilecek parmakların arasında saklayacak kadar cesurbir kuş Konduğu ellerin ona ihanet edip etmeyeceğini de ruhtan koparak kanatlanıp özgürlüğe sarılırken aslında kendi ölümüne uçup uçmadığını da bilemeyecek kadar saf
Önümde boylu boyunca uzanan bir uçurum Ben o uçuruma yürüyorum.Adımlar benim, kaybı gören gözler benim,beden benim bedenim.Ama yürüyen ben değilim.
Yağmur, toprağa suya duyurmadan önce o ilk damlanın yeryüzüne düşüşü ve mürekkebin kağıda değdiği ilk an arasındaki benzerlik, kardeşlerin birbiri arasındaki benzerliğinden fazladır. İlk yağmur damlası toprağa düşer, ardından gelecek milyonlarca damla ilkinin açtığı kapıdan geçer; mürekkep kağıda dokunur, o dokunuşdan yüzlerce, hatta belki binlerce kelime doğurulur. Yeryüzünü sel alır, kağıtlar ciltlere karışır fakat başlangıç her zaman bir damla yağmur ve bir damla mürekkeptir.
Lütfen bulutlarını çek yüzünden ve gerçek bir güneş gibi parla.
İhtiyacım olan şey bedenimin dinlenmesi, zihnindeki fırtınanın durulması, baş ağrımın dinmesi, dedim kendi kendime.
İntikam almayı değil, zulmü kırmayı isteyebiliriz ve zalim değil ancak galip olabiliriz.
Korku, bilinç ve bilinçsizliği ayıran o hassas çizgidir; ruhun kaynama noktasıdır.
Geçmişimi bilmeliydim, çünkü geçmişin bana verecekleri gelecek için katedilen yolda bir rehberdi.
Hayal kurmak yerçekimsizdi. Yerçekimsiz ortamda kimse kimse olgunluktan bahsedemezdi.
Ulaşmak istenilen yer yolu belirler, insan ise ulaşmak istediği yeri.
Önümde boylu boyunca uzanan bir uçurum, ben o uçuruma yürüyorum. Adımlar benim, kaybı gören gözler benim, benden benim bedenim Ama yürüyen ben değilim.
Sarı Kehribar harelerinin derinliklerinde onu yaralayan okun özlemini çeken adam..
Ve hatırlarını bir anda beyninin acımasız oyunuyla yokluğun pençesinde bulan kadın..
Kadının adama adamında kadına kendini hatırlatması için bu savaşta tanyerinde beraber savaşacak pars erkeği Arsıl alaz ve kaplan lideri helya alaz..
İnanılmaz bir adam olabilirsin! dedim gözlerimi öfkeyle gözlerine dikerek. Ama bir daha böyle bir şey yapmaya niyetlenirsen yemin ederim sırtına yapışıp seninle gelirim!
Sessiz kalmıştı.

Ölebilirdin!

Ölmedim.

Öyle çok öfkelenmiştim ki bakışlarım bir an için odanın köşesinde duran ok ve yayıma kaymıştı. Arsıl bunu fark ettiğinde gururlu, hafif bir gülümsemeyle karşılık verdi. Sinirle kapattım gözlerimi, hislerim darmadağındı.

Sorularımız vardı, cevaplar için savaşıyorduk ama bazen fark edemediğimiz bir şey vardı ki bir soruya sahip olmak bir cevaba sahip olacağımız anlamına gelmiyordu. Bazı cevaplar bizde değildi ve biz bunun için kendimizi yıpratmamalıydık.
Kış gelmişti ve yüzünü gizlemeden bize gösteriyordu. Soğuğunu bir elçi gibi göndermişti önceden, şimdi ise yılın ilk karı yağıyordu. Toprak yol düşen her kar tanesiyle çamurlaşırken ağaçlar, mücevherlerini kuşanmış bir kadın gibi dallarında saklıyordu küçük taneleri. Kamyoneti kenara çekip çantamdan defterimi çıkardım. Bu ânın, yılın ilk karının kayıtlarıma geçmesini istiyordum.
Arsıl soğuğu ve yağmuru severdi; karı daha çok severdi ama kara dokunmaktan değil, bizzat varlığından hoşlanıyordu.
 Kar yağıyor Kapkara asfaltın üzerine serildiğinde bile özündeki asaletle parlıyor ve yine ezilip geçildiğinde ruhunu alıp bedenini toza toprağa terk ediyor. Bu kar Arsıl Alaz, yılın ilk karı. Ve sen şu anda hemen yanımda olabilirdin
Çünkü Arsıl Alaz benim içimdeki izler, ben ise onun gözlerindeki kehribara gizli kalıntılardım.
Kuşlar her zaman baharı karşılamaz. Onlardan ölüm şarkısını bir kez dinlediğinde çiçek değil, kan kokusu alırsın.
Zifiri karanlık çöktüyse ay çekilmiş, yerini güneşe bırakmıştır.
Hedefini bilmeyen bir insana kuzeyin ya da güneyin, yıldızların ya da yosunların anlamı ancak bir hiçlikte bulabilirdi karşılığını. Kuzeyi bulmadan önce kendini bul. Çünkü sen burada değilsen atacağın her adım biraz daha uzaklaştırır seni kendinden. Kendinden uzak insanın seçeceği her yön de kayba giden yolda kat edilen ilerleme demektir.
Fiziki yalnızlığı seviyordum fakat bu evrendeki hiçbir fizik kanununun saptayamayacağı bir yerde yalnız olmadığımı hatırlamak güzeldi.
Dokundu mühür mürekkep ve kâğıda
Damlamış kan gümüş yakuta,
Biraz mürekkep parmak uçlarımda.
Ve dirseklerine bulaşmış orman,
Avını izleyen bir kaplanın soluğunda .
Ben sebeplere inanırım, tesadüflere değil. Çünkü sebepler yaşananların arkasını doldurur, onları anlamlı kılar. Tesadüfler ise yaradılışa edilmiş en büyük hakarettir. Yaşananları arkası boş, anlık rastlantılara indirger.
Kuşlar her zaman baharı karşılamaz. Onlardan ölüm şarkısını bir kez dinlediğinde çiçek değil, kan kokusu alırsın.
Birikecek cesetler, gördüğünde suretimin ardını,
Geldiğinde o zaman, göğsümü derlerdi göğsünde sakladığı okları.
Yine de gösterirdim ona aynadaki yansımamı,
Buyum, derdim. Ne gölgem kaldı artık ne de buğum.
Bu evrende bir nokta kadar bile yerim yokken Yaratıcı bu yerde, bu küçücük hücrede beni hatırlayıp bana O’na ulaşacak gücü verdiği için hafif hafif dindi bu dar duvarlar arasındaki yalnızlığım.
Feda et ama feda ettiklerini insanların düşünmesine izin verme. Çünkü insanlar sendeki fedakarlığı keşfederse, seni buna mecbur bırakmak ister.
Baktığın şeyde görmek istediğini görürsün, güzel şeyleri fark et.
O günleri hatırlamak, sevdiğim bir kitabın sayfalarını kurcalamak gibiydi.
Lütfen bulutlarını çek yüzünden ve gerçek bir güneş gibi parla.
Önümde boylu boyunca uzanan bir uçurum, ben o uçuruma yürüyorum. Adımlar benim, kaybı gören gözler benim, beden benim bedenim Ama yürüyen ben değilim.
Ben sebeplere inanırım, tesadüflere değil. Çünkü sebepler yaşananların arkasını doldurur, onları anlamlı kılar. Tesadüfler ise yaratılışa edilmiş en büyük hakarettir. Yaşananları arkası boş, anlık rastlantılara indirger.
Yatsıya kadar sönmeden son mumum,
Bak gözlerime, dudaklarına inmesin sükûn.
Kanım Saht’ın katran duvarlarına ait olsa da
Hasmım sandığım Kaplan’ın sözlerinde başladı, bir ayette son buldu doğumum.
“sen bir müslümansın” dedi hatırlatır gibi. “bir şeyle karşılaştığında önyargılı olmaktan uzak ol, kötü gördüğün bir şeyin hangi kapıların anahtarı olduğunu bilemezsin.”
-“bana neden katlandığını anlamıyorum”
+“sana katlandığımı düşünürsen anlayamazsın, sana hapsolduğumu düşünmeyi dene”
“fedakarlık kullanılmaya müsaittir. feda et ama feda ettiklerini insanların düşünmesine izin verme. çünkü insanlar sendeki fedakarlığı keşfederse, seni buna mecbur bırakmak ister. ”
Sen bir tırtılsın. Ve ben senin kelebeğe dönüşünü seyrediyorum. Sonra da kendi kanatlarını parçalayışını.
Sen bir tırtılsın, ben senin kelebeğe dönüşünü izliyorum Ve sonra kendi kanatlarını parçalayışını.
Eğer o dilerse, rüzgârı durdurur da onlar denizin üstünde durakalır. Elbette bunda sabreden, çok şükreden herkes için ibadetler vardır. (Şura/33)
‘ Baktığın şeyde görmek istediğini görürsün, güzel şeyleri fark et. ‘
Aşk cesaret edilecek bir şey değildir. Bir kahramanla bir korkağın aşkı arasında fark yoktur. Cesaret, elindeki aşkla ne yapacağına verdiğinde ortaya çıkar.
Güven, insanın kendine doğrulttuğu tehlikeli bir silahtır. Risk, batmak ve yükselmek olan iki uç noktaya giden en kestirme yoldur.
“Önümde boylu boyunca uzanan bir uçurum, ben o uçuruma yürüyorum. Adımlar benim, kaybı gören gözler benim, beden benim bedenim… Ama yürüyen ben değilim.”
”Zifiri karanlık çöktüyse ay çekilmiş, yerini güneşe bırakmıştır. ”
Vakit dar,
Yatsıya kadar sönmeden son mum,
Bak gözlerime, dudaklarına inmesin sükun.
Kanım başka yerde, ruhum başka
Gör beni ben bu araf uçurumun da boğuluyorum
Lütfen bulutlarını çek yüzünden ve gerçek bir güneş gibi parla.
İki türlü karanlık vardır; biri ışığın yoksunluğuyla gelen karanlık, öteki ise ışığın özüyle gelek karanlık ya da diğer bir deyişle ışığıyla kör eden karanlık.
Saçların bir uçurumun dibini fısıldarken,
Gözlerin sisli yolun sonundaki denizlerin derinliği.
Ve kirpiklerine takılırken birkaç fırtına,
Ruhumu kayba bırakıp beklerim, alacağın son nefesimi
Sen bir tırtılsın, ben senin kelebeğe dönüşünü izliyorum Ve sonra kendi kanatlarını parçalayışını.
Zifiri karanlık çöktüyse ay çekilmiş, yerini güneşe bırakmıştır.
Güven, ruhun bir parçasının kanatlanıp küçük bir kuş olarak birinin avuçlarına konmasıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir