İçeriğe geç

Tanrı Yanılgısı (Cep Boy) Kitap Alıntıları – Richard Dawkins

Richard Dawkins kitaplarından Tanrı Yanılgısı (Cep Boy) kitap alıntıları sizlerle…

Tanrı Yanılgısı (Cep Boy) Kitap Alıntıları

The whole point of religious faith, its strength and chief glory, is that it does not depend on rational justification. The rest of us are expected to defend our prejudices. But ask a religious person to justify their faith and you infringe ‘religious liberty’.
Keza bir tecavüze karşı direnmek dahi potansiyel bir bebeği öldürmek olarak tanımlanabilir (ve laf arasında, zalim bir tecavüze maruz kalmış kadınların bile kürtaj olmasına karşı olan birçok ‘kürtaj karşıtı’ mücadeleci vardır.)
‘Bu hamileliğin sona erdirilmesi hakkında fikrini duymak istiyorum. Baba frengi, anne tüberküloz. Doğan dört çocuktan, ilki kör, İkincisi ölü, üçüncü sağır ve gerizckâlı, dördüncüsü baba gibi tüberküloz. Sen olsan ne yapardın? ‘Hamileliği sona erdirirdim.* ‘O zaman Beethoven’i da öldürmüş olursun.’
Hill idam odasına giderken hep gülümsedi ve şöyle dedi: “Cennette büyük bir hediyenin beni beklediğini umuyorum ölmek için sabırsızlanıyorum.”
“Tektanrıcılık, sırası geldiğinde bir tanrı daha eksilterek ateizme dönüşmeye mahkumdur.”

Ibn Warraq

Tanrı varsayımı kanıta dayalı olmak yerine kişisel esinlenmelerden oluşan yerel gelenekler üzerine kurulu olduğundan, birçok farklı versiyonda karşımıza çıkıyor olması sürpriz değildir.
“Diğerlerinin dinine saygı göstermek zorundayız, ancak bu saygı yalnızca karısının güzel, çocuklarının da akıllı olduğu teorisine gösterdiğimiz anlayışta ve boyutta olmalıdır.”

H. L. Mencken

(kafir) olarak yaratmadığın için sana şükürler olsun. Beni bir kadın olarak yaratmadığın için sana şükürler olsun. Beni bir köle olarak yaratmadığın için sana şükürler olsun.”
Günahları (yasak bir ağaçtaki elmayı yemek) yalnızca azarlanmalarını gerekrirecek önemsizlikteymiş gibi görünüyor. Lakın meyvenin sembolik yapısı (yani iyi ve kötüyü bilmek, ancak çıplaklıkları ön plana çıkmıştır) ağaçtan meyve aşırma günahının tüm günahların anası ve babası halini alınası için yeterli olmuştur.’
farklı dini mezheplerin din adamları, tıpkı cadıların güneşin doğuşunun yaklaşmasından korktukları gibi, bilimin ilerlemesinden korkarlar ve üzerinde yaşadıkları hilelein parçalanışını bildiren ölümcül müjdeye nefretle kaş çatarlar.
-thomas jefferson
bertrand russell’a, öldükten sonra karşısında tanrıyı bulduğunda ve onun russell’a neden ona inanmadığını sorduğunda ne cevap vereceği sorulmuştu. yeterli kanıt yoktu tanrı, yeterli kanıt yoktu, cümlesi russell’ın (neredeyse ölümsüz diyebileceğim) cevabıydı.
Bir inancın teselli içeriği onun doğruluk değerini yükseltmez..
“Bir yanılgıdan bir kişi acı çekiyorsa, buna delilik denir. Bir yanılgıdan birçok insan acı çektiğinde ise buna Din denir.”
Robert M. Pirsig
İçinde meleklerin de olduğuna inanmak zorunda olmaksızın, bir bahçenin güzel olduğunu görmek yeterli değil midir?
Without God, it is said, where is the inducement to be good, what are the sanctions against bad behaviour? How do we even know what is good and what bad? The temptation here is to abdicate the responsibility to think clearly and consistently about morality, and instead take the lazy route of slavishly following an ancient book of rules, rules invented by fallible men (and they were men) and tailored to very different times and conditions. Or, worse, to base our moral decisions on the fear that our every move is watched by a great surveillance camera in the sky and so we need to suck up to an obsessively vigilant God, a celestial Nosy Parker, inexhaustibly interested in what goes on in our beds – and even our minds.
Amerika’daki en tehlikeli beş şehirden üçü dindar eyalet Teksas’tadır. “Ev soygunu” oranının en yüksek olduğu on iki eyalet kırmızıdır. “Hırsızlık” oranlarının en yüksek olduğu yirmi dokuz eyaletten yirmi dördü kırmızıdır. “Cinayet oranının en yüksek olduğu yirmi ıkı eyaletten oıı yedisi kırmızıdır
Sık sık şu iğneleyici yorumu duyarım, ateistler polise karşı direnmekten çekinirlermiş. Kim bilir belki de hapishanelerde çok az sayıda ateist olmasının nedeni budur (ki birkaç küçük kanıt olsaydı, bir sonuç çıkarmak daha basit olurdu elbette.) Ateizmin kesin bir şekilde ahlaklı olmanın seviyesini arttırdığını iddia etmiyorum, ama insancılık (hümanizm yani genelde ateizmin yolunu takip eden ahlâki sistem) büyük ihtimalle bu noktada başarılıdır.
Merhaba peynir yiyen edepsizler.
Ahlakın Kökeni: Neden iyiyiz?
Tanrı Olmadan da iyi (huylu) Olabilir miyiz ?
doğal seçilim beyinleri kasıtlı durumu bu \isa yol olarak kullanmak üzere biçimlendirmiştir. Biz davranışları bizim için önemli olan varlıklara bir amaç yüklemek üzere biyolo ık olarak programlanmışadır.
Zayıf zihinlerin altında altında diz çöküp itaat ettikleri yaltakçı ön yargıların yol açtığı bütün korkuları üzerinden at. Mantığı sandalyesinde düzelt ve her gerçek ve fikir için onun mahkemesine başvur.
Darvvin’in açıkladığı üzere “doğal seçilim, her gün ve her saat dünya bütünündeki her değişikliği, hatta en zayıf olanı bile dikkate alır; kötü olanı çürüğe çıkarır, güzel olan her şeyi korur ve ayıklar; tum organik varlıkların gelişiminde, her nerede ve her ne zaman bir fırsat yakalarsa sessiz ve acımasız bir görevi üstlenir.” Eğer vahşi bir hayvan sürekli olarak gereksiz bir eylem sergiliyorsa, doğal seçilim yaşamın ve üremenin devamlılığının korunması adına bu hayvanı eleyip, zamanı ve enerjiyi daha verimlice değerlendiren rakiplerine şans tanıyacaktır.
Din çok savurgan ve bir o kadar da ölçüsüzdür ve Darvvinci seçilim devamlılık arz eden bir süreç zarfında israfı saptar ve yok eder. Doğa tıpkı cimri bir muhasebeci gibi adeta bir kuruşun hesabını yapar. Zamanı titizce kollar ve her tür israfı sert ve acımasızca cezalandırır.
“Zaman, çaba, acı ve gizlilik gerektiren dünyanın dört bir yanını sarmış dinsel ayin saçmalıkları, bir evrim psikologu için dinin insanoğluna hiçbir şekilde uyum sağlayamayacağının en belirgin işaretleridir.
Mark Kohen
Dünya üzerinde Mekke’yi buldozerle yıkmak isteyebilecek bir ateist olduğuna inanmıyorum; ya da Chartres’i, Yörk Minister’i, Norre Dame’i, Shwe Dagon’u’, Kyoto tapınaklarımı ve elbette Bamiyan Budalarını. Nobel ödüllü Amerikan fizikçi Steven Weinberg’in dediği gibi, “Din insanoğlunun yüceliğinin alçaltılmasıdır. Din olsa da olmasa da her zaman iyi şeyler yapan iyi insanlar ve kötülükler yapan körü insanlar olacaktır. Ancak iyi insanların körülük yapabilmesi için din gerekir.” Blaise Pascal (3. Bölümde Tanrı inancıni riske atmayan kişi) benzer bir söz söylemiştir: “İnsanlar dinsel imanç yoluyla yaptıkları kötülükleri başka bir yolla asla bu kadar eksiksiz ve neşeyle yapmazlar.”
Dua edib Allahdan nəsə diləmək,özünün heçliyini dərk edən bir şəxsin ondan Kainatın qanunlarını öz xeyrinə dəyişməsini umması deməkdir .
Tanrının varlığını cesurca sorgula çünkü Eğer bir tanrı varsa mantığa olan saygıyı gözü kapalı korkudan daha çok takdir edecektir
Gerçekten iyi olmaya çalışmaktaki tek sebebin Tanrı’nın onayını ve ödülünü almak ya da kınaması ve cezalandırmasından sakınmak mıdır? Bunun ahlaklı olmakla hiçbir ilgisi yoktur, bu yalnızca yağcılık etmektir, dalkavukluktur.
İnanmak, tedbir olsun diye yapmaya karar verebileceğiniz bir şey değildir.
Tanrı’yı kim yarattı?’
Basitçe, kötü bir tanrının varlığını kabul etmek; Eski Ahit’in her sayfasında kol gezen gibi bir tanrı. Ya da, eğer bu hoşunuza gitmediyse, ferdi bir kötü tanrı icat edin, buna Şeytan deyin ve dünyadaki bütün kötülüklerin varlığını, onun iyi tanrıyla yaptığı kozmik savaşların bir sonucu olarak görün.
“insan” yerine “adam” ifadesini duyunca irkilen feministlerde olduğu gibi , herkesin “katolik çocuk” ya da “müslüman çocuk” gibi ifadelerini duyduğunda irkilmesini isterim.
Antik heykelleri yıkıp yok eden Taliban ın olmadığı, kafirlerin halk içinde kafalarının kesilmediği , kadınların vücutlarının birkaç santimetresini gösterdikleri için kırbaçlanmadığı bir dünya hayal edin.
Tıpkı bir Beethoven dörtlüğünü takdir etme yeteneğimizin Tanrıyla bir iligisi bulunmaması gibi. İyilik duyumuz bir Tanrı olsa da olmasa da aynı durumda olacaktı, (gerçi iyi olmak zorunda değiliz)
1  İyilik duygumuz, vardır. 2  İnsanlar kötü şeyler yaparlar (Mitler, Stalin, Saddam Hüseyin) 3  Doğa kötü eylemler gerçekleştirir (depremler, tsunamiler, kasırgalar.) 4  Küçük mucizeler tecrübe edilebilir (Anahtarlarımı kaybettim ve sonra buldum.) 5  Büyük mucizeler tecrübe edilebilir (İsa ölmüş ve yeniden dirilmiştir.) 6  İnsanlar dinsel deneyimler yaşarlar.
Tanrı’nın “Neden bana inanmadığını bilmek istiyorum” sorusu karşısında ne cevap vereceği sorulduğunda şöyle yanıtlamıştır: “Yeterli kanıt yoktu Tanrım, yeterli kanıt yoktu”.
Pascal’m hesabına göre, Tanrı’nın varlığı aleyhindeki olasılıklar her ne kadar yüksek olursa olsun, bu konuda yanlış bir varsayımda bulunmanın cezası çok asimetrik olacaktır. Tanrı’ya inansanız iyi edersiniz çünkü eğer haklıysanız, sonsuz mutluluğunuz sorunsuzca ilerleyecek, ancak eğer inanıp da yanılıyorsanız herhangi bir kaybınız olmayacaktır.
Thomas JEFFERSON şöyle demisti: Anlaşılmaz önermeler karşısında kullanabilecek tek silah dalga geçmektir. fikirler, mantık üzerlerinde işlemeden önce net olmalıdırlar ve herhangi birisinin Üçleme hakkında net bir fikri asla olmadı bu yalnızca kendilerini İsa’nın papazları diye adlandıran şarlatanların katıksız abrakadabrasıdır.
Tanrı en çok diş perisi kadar akla yatkındır. Sözü edilen bu iki varsayımı da çürü temezsiniz ve her ikisi de eşit miktarda olanak dışıdır.
Belki de tasarımdan kanıtın bir başka türü daha olarak görülmelidir: Schubert’in müzikal beyni, bir olasılıksızlık mucizesidir. Veya daha az onurlu bir şey olarak, bir çeşit deha kıskançlığıdır: Bir başka insanoğlu ne cüretle benim beceremediğim kadar güzel müzik/şiir/sanat yapabilir? Bunu yapan Tanrı olmalıdır.
John Adams’ın, “Bu dünya, olası dün Yarının en iyisi olabilirdi, tabii eğer içinde din olmasaydı” sözleri için _e benzer şeyler söylenebilirdi. Adams, özellikle Hıristiyanlık karşıtı rkaç görkemli kınamayla kendisini ifade etmişti:
dini grupların ahlaki görüşlerinin herhangi birisine katılnuyorsanız, şikâyet ederler. Sizi para kaybı veya oy kaybı veya her ikisini birden yapmakla tehdit ederler. Eğer namuslu birisi olmak istiyorsam A, B, C ve D ye inanmam gerektiğini söyleyen politik konuşmacılardan cidden yoruldum.
Deistler ile Panteistler arasındaki ayrım Tanrının bir çeşit komik zeka olması, evrenin kuralları için mecazi ya da şiirsel eş anlam olmaktan öteye geçmesidir. panteizm uyarılmış Ateizmdir, Deizm sulandırılmış Teizmdir.
Tanrı Varsayımı
“Bir çağın dini,
bir sonrakinin edebi eğlencesidir. ”
Ralph Waldo Emerson
İslam’a hakaret edenleri katledin”, “İslam’la alay edenleri doğra . m”, “Avrupa bunun bedelini ödeyeceksin: Yıkım başlamak üzere” e görünüşe göre ironisiz olarak, “İslam vahşi bir dindir diyenlerin ..atasım kesin.”
Yahudi olduğunu gurur duyarak söyleyen ve Yahudi dini kurallarına uyan birçok entelektüel ateist vardır.
Tanrısına inanmıyorsanız sizi geldiğiniz yere dönmeye davet ediyoruz.’
Sözsüz,deistlərin təqdim etdiyi Tanrı Bibliyadakı qorxunc varlıqdan daha böyük hörmətə layiqdir
Din olmasaydı dünya necə də gözəl olardı
Tanrının varlığını belə şübhə altına almaqdan qorxmayın,çünki əgər varsa sizin kor -koruna qorxudansa,ağılın işığına sığınmağınız onun da ürəyincə olacaqdır.
İçten İnanan Bir İnançsız
Albert Einstein “Kafamda insan suretinde bir Tanrı canlandırmaya çalışmam; dünyanın yapısı karşısında, onu kavramaya yetersiz algılarımızın el verdiği ölçüde huşu duymak yeterlidir. ” Hakli itibar
birlikte dinin olmadığı bir dünya hayal edin. İntihar bombacılarının, 9/11’in 1 2 , 7/7’nin 2 , Haçlı Seferleri’nin, cadı avlarının, Barut Komplosunun 3 , Hintliler ile PakistanlIların ayrılmalarının, İsrailFilistin savaşlarının, SırpHırvatMüslüman katliamlarının, ‘İsa katilleri’ yakıştırmasıyla Yahudilere yapılan eziyetin, Kuzey İrlanda ‘sorunlarının’, ‘namus cinayetlerinin’, saf insanların paralarını ellerinden alarak onları soyup soğana çeviren parlak takım elbiseli, kabarık saçlı televaııjelistlerin’ olmadığını hayal edin.Tanrı canınız yanana kadar vermenizi istiyor.’) Antik heykelleri yıkıp yok eden Taliban’ın olmadığı, kafirlerin halk içinde kafalarının kesilmediği, kadınların vücutlarının, birkaç santimetresini gösterdikleri için kırbaçlanmadığı bir dünya hayal edin.
Xristian tanrısı dəhşətli dərəcədə xoşagəlməz bir varlıqdır:amansız,qisasçı,şıltaq və ədalətsiz
Eğer kuantum teorisini anladığınızı düşünüyorsanız kuantum teorisini anlamamışsınızdır. – Richard Feynman

Kuantum teorisiyle sarsılmamış birisi onu anlamamıştır. – Niels Bohr

‘Bir köşesinde meleklerin olduğuna inanmadan da, bir bahçenin güzel olduğunu görmek yeterli değil midir?’
Eğitim ve çalışmayla, siyah burkamızı yırtarak ve çok küçüğün, çok büyüğün ve çok hızlının sezgisel kavrayışını (matematiksel kavrayış gibi) kazanarak kendimizi Orta Dünya’dan azat edebilecek miyiz? Cevabı gerçekten bilmiyorum fakat insanoğlunun kavrayışın sınırlarını zorladığı bir zamanda, (sonunda sınırların olmadığını keşfetmiş olabileceğimiz zamandan bile daha iyi bir zamanda), yaşadığım için çok heyecanlıyım.
Karmaşık hayatın evrimi, aslında hayatın bir evrende fizik kuralarına uygun varlığı, muhteşem şaşırtıcıdır veya şaşırmanın sadece, bu şaşırtıcı sürecin bir ürünü olan beyinde olabilen bir duygu olması gerçeği sayesinde olabilir. Varlığımızın şaşırtıcı olmaması gerektiği gibi bir insancıl his vardır. Bunun aşırı derecede şaşırtıcı olduğunda ısrar eden insan dostlarımı temsil ettiğimi düşünmek hoşuma gider.
Bilimi anlatmamak bana ters gelir. Aşık olduğunuzda bunu dünyaya haykırmak istersiniz.
“Eğer kuantum teorisini anladığınızı düşünüyorsanız kuantum teorisini anlamamış sınızdır.”
“Kişisel sanıma göre, evren bizim hayal ettiğimizden daha garip olmakla kalmayıp, hayal edebileceğimizden de gariptir Şüphem odur ki, herhangi bir felsefede hayal edilmiş veya edilebilecek, cennette ve dünyada olduğu söylenen şeylerden daha fazlası bile aslında vardır.”
Hiçbir zaman tekrar gelmeyeceğidir
Hayatı bu kadar tatlı yapan
Mark Twain’in ölüm korkusundan kurtulma yöntemi farklıdır: “Ölümden korkmuyorum. Ben dogmadan milyarlarca ve milyarlarca yıl önce ölmüştüm ve bundan en küçük bir rahatsızlık duymamıştım.”
Bir filozof, yaşlı bir adamın öldüğü anın özel bir durum olmadığını belirtebilir. Bu, yaşamı aniden son bularak değil ama yaşlanarak uzun zaman önce “ölmüş” bir çocuktur. Shakespeare’in kahramanlarının her biri, her yedi senede bir değişim geçirerek “ölürler.” Bu noktadan bakıldığında, yaşlı adamın sona eren yaşamı, yaşamı boyunca başına gelen yavaş “ölümler”den sadece sonuncusudur.
Dennet, Büyüyü Bozmak kitabında, Tanrıya inanmakla, inanca inanmak arasındaki farkı açıklar: Her ne kadar sahte olsa da, inanılması çekici olan bir inanç: “Tanrım, inançsızlığım konusunda bana yardım edeceğine inanıyorum” (Mark 9: 24). İnançları sallantıda olan ama yine de dine sadık olan insanlar, bunları diğer insanlara öğretmeye teşvik edilirler. Bir şeyi yeterince tekrarladığınızda, kendinizi bunun gerçek olduğuna ikna etmeyi başarabilirsiniz. Sanırım hepimiz dinsel inanç görüşünden yararlanıp, inanç karşıtı saldırılara içerlerken aynı zamanda da inançsız olduklarını gönülsüzce itiraf eden insanlarla tanışmışızdır.
Dinin insan yaşamında başlıca dört rolü olduğu öğretilir: Açıklama, tavsiye, teselli ve telkin.
Tanrı insanların psikolojik bir gereksinimidir (bir hayali arkadaş, bir baba, bir ağabey, günah çıkarılan bir papaz, bir sırdaş olarak) ve Tanrı var olsun ya da olmasın bu mutlaka karşılanması gereken bir ihtiyaçtır. Diğer yandan, Tanrı farklı bir şeyle doldurduğumuzda bizim için daha yararlı olacak bir boşluğu dolduruyor olabilir mi? Bilim, sanat, bir arkadaş ya da hümanizm Tanrının yerini alabilir mi? Ahretteki yaşamı arzulamak yerine, gerçek dünyadaki yaşamı sevmek bizim için daha yararlı olabilir mi? Belki de doğa sevgisi ya da büyük böcek bilimci E.O Wilson’un deyimiyle Biophilia (canlıları ve yaşayan sistemleri sevmek) bu boşluğu en güzel şekilde doldurabilir değil mi?
“Birkaç ışık yılı uzaklıktaki bir galaksiyi 100 inçlik bir teleskopla takip etmekten veya 100 milyon yıllık bir fosili ya da 500.000 yıllık taştan yapılmış bir aleti elinizde tutmaktan veya Büyük Kanyon isimli uçsuz bucaksız bir uçurumun eşiğinde durmaktan veya gözlerini kâinatın başlangıcına dikerek baktıktan sonra bunu görmemezlikten gelmeyen bir bilim insanını dinlemekten daha sarsıcı ne olabilir? Bilim çok gizemli ve bir o kadar da kutsaldır. ”
MÎCHAEL SHERMER
The rain it reineth on the just,
And also on the unjust fella.
But chiefly on the just, because
The unjust hath the just’s umbrella.

Haklının da üzerine yağıyor yağmur
Haksızın da,
Ama haklının üzerine daha çok yağıyor yağmur,
Çünkü haksızın elinde haklının şemsiyesi var.

Yırtıcılar, kurbanlarını yakalamak için çok güzel tasarlanmış gibi görünürken, avlar da kaçabilmek için eşit şekilde güzel tasarlanmış gibi görünür. Peki Tanrı kimin tarafındadır?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir