İçeriğe geç

Tanrı İle Sohbet 1: Alışılmadık Bir Diyalog Kitap Alıntıları – Neale Donald Walsch

Neale Donald Walsch kitaplarından Tanrı İle Sohbet 1: Alışılmadık Bir Diyalog kitap alıntıları sizlerle…

Tanrı İle Sohbet 1: Alışılmadık Bir Diyalog Kitap Alıntıları

Yaşamın en derin sırrı; yaşamı keşfetme süreci değil, yaratma sürecidir. Kendinizi keşfetmiyorsunuz, kendinizi yeniden yaratıyorsunuz. Bu yüzden kim olduğunun arayışı yerine, kim olmak istediğini bilmenin arayışına gir.
….sevgiden kaynaklanan düşünceleri seçtiğinizde yaşamı sürdürme çabasından daha öteye geçeceksiniz, kazanmaktan, başarmaktan daha öteyi gerçekleştireceksiniz.
Eğer deneyimlerinizin mesajlarını algılıyor olsaydınız, yaşamınız şu andaki gibi olmayacaktı.Deneyimlerinizin mesajlarını dinlemediğiniz için aynı deneyimleri tekrar ve tekrar yaşıyorsunuz.
Hayat kim olduğuna karar verme ve kararlarını deneyimleme sürecidir.
Sonsuzluğun ötesi içinizdedir.
Hayat yaratıcılıktır, keşif değil.
Allah’ım, senden istediklerimiz
sana şükrettiklerimizden fazla bizi affet..
Hiç kimse ile tesadüfen karşılaşmazsınız. Tesadüf diye bir şey yoktur. Hiçbir şey şans eseri olmaz. Hayat, şansın ve tesadüfün ürünü değildir.
Bazı insanlar , hayatın güzel olduğunu hatırlamak için vardır. O insanların değerini bilin.
Bazı insanlar , hayatın güzel olduğunu
hatırlamak için vardır.
O insanların değerini bilin..
“İnsanlar, sevdikleri şeyi yok etmeye, daha sonra da yok ettiklerini yeniden sevmeye meraklıdırlar.”
Endişe, nefretten sonra, insanın kendisine ölümcül zarar verdiği en kötü zihin aktivitesidir. Hiçbir anlamı, amacı yoktur. Ziyan edilmiş mental enerjidir.
Dış dünyanı sessizleştir ki, iç dünyanı işitebilesin.
“Benim için farketmez.Hangi yola girersen gir, aynı yere ulaşacaksın. Sadece daha kısa, daha hızlı yollar da var.”
Eğer tereddüt göstermeksizin dünyaya kim olduğunuzu ve neye inandığınızı söyleyebiliyorsanız, kendinizle mutlusunuzdur.
Kendinizi olduğunuz gibi yansıtmayı arzu ediyorsanız, sonsuzluğa yansıtmak istediğiniz resminize uymayan şeyleri yaşamınızda değiştirmek için çalışmalısınız.
Her şey OLAN’ın ritmik dalgaları, titreşimleri Öz’ün kalp atışıdır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Yaşamın en derin sırrı; yaşamı keşfetme süreci değil, yaratma sürecidir.
Zihnin, şu anda eski düşüncelerle dolu. Sadece eski düşünceler değil, başkalarının eski düşünceleri. Düşünceni bazı konularda değiştirme zamanı. Evrimleşme, gelişme denilen şey zaten bu.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Başkalarının düşünceleri yerine, kendi istediğin düşünceleri düşünmek sana daha yararlı değil mi?
Geçmişinde bir kadının ilgisi için insan öldürdün ve buna namusumu korumak dedin. Aslında namusunu kaybediyordun.
Eğer yaşamda garanti istiyorsanız, hayatı istemiyorsunuz demektir. İstediğiniz, yazılan senaryoların provasıdır. Hayat, doğası gereği garanti vermez. Garanti, amacı çarpıtır.
Kendi gerçeğini yaşa!
Bir gün eğer yeterince cesaretiniz varsa, sevişmenin savaşmaktan daha iyi olarak deneyimlendiği bir dünya yaratacaksınız. İşte o gün hazzı tanıyacaksınız.
Eğer dünyanın her yerinde yeterince insan çevre konusunda bir şeyler yapması gerekti­ğine inanıyorsa, Dünya’yı kurtarabilirsiniz. Ama acele etmek zorundasınız. Uzun süredir, zaten o kadar çok zarar verildi ki. Bu çok büyük bir davranış değişimini gerektiriyor.
Direndiğiniz şey, daha da kalıcı olur.
Kendinizi haz duyduğunuz şeylerden mahrum etmenin tanrısal olduğuna inanıyorsunuz. Yaşamı kutlamamanın size cenneti getireceğine inanıyorsunuz.
Tıp dünyasındakiler, insanları, onurlu bir şekilde ölmeleri için rahatlatmak yerine onları canlı tutmak için eğitiliyor. Bir doktor ya da bir hemşire için ölüm başarısızlıktır. Bir arkadaş ya da akraba için ölüm felakettir. Yalnızca ruh için ölüm rahatlamaktır, özgürleşmektir.
Korku dolu toplumlar, eninde sonunda korktukları şeyi üretirler.
Çelişki olmazsa avukatın kariyeri biter. Hastalık olmazsa doktorun kariyeri biter. Hiçbir soru olmazsa filozofun kariyeri biter. Ve sorun olmazsa Tanrı’nın kariyeri biter.
Eğer dünyanın bireysel sorumluluğunu kabul etmiş olsaydınız, hatta içinizin derinliğinde bu sorumluluğu hissetmiş olsaydınız, dünya çok farklı bir yer olurdu. Herkes bu sorumluluğu hissetseydi, dünya kesinlikle farklı bir yer olurdu.
Korku içinde yaşamanız öğretildi. Güçlü olanın kazandı­ğı, başarının en kurnaz olana ait olduğu, zaferin ancak güç­lülerin tekelinde olduğu öğretildi size. En sevecen olanın kazandıkları hakkında ne öğrendiniz? Bir şekilde en güçlü, en zeki, en kurnaz olmaya çalışıyorsunuz. Ama herhangi bir durumda olamadığınızda, kaybetmekten korkuyorsunuz. Çünkü en bilmem ne olamamanın kaybetmekle eş anlamlı olduğu öğretildi size. Böylece korkunun düşüncelerini seçiyorsunuz. Çünkü öğrendiğiniz bu.
Seks, sevginin olağanüstü ifadesidir. Birbirinizi sevmenin, kendinizi sevmenin, hayatı sevmenin olağanüstü ifadesi! Bu yüzden seksi seviyorsunuz. Ama kimseye söyleyemiyorsunuz, seksi ne kadar sevdiğinizi gösterirseniz, sapık olarak nitelendirirsiniz. Asıl sapık olan, sizin seks hakkındaki tabularınız..
Eğer yaşamda garanti istiyorsanız, hayatı istemiyorsunuz demektir. İstediğiniz, yazılan senaryoların provasıdır.
Hayat, doğası gereği garanti vermez. Garanti, amacı çarpıtır.
Zafer mücadelede değil, kendini aktif olarak akışa bırakmakta.
Her nedense, kendinizi haz duyduğunuz şeylerden mahrum etmenin tanrısal olduğuna inanıyorsunuz.
İnsan ruhunun amacı her duyguyu deneyimlemektir. Böylece hepsi olabilsin diye.
Diğer yarınızı reddettiğiniz için kendi yarınızı bile anlayamıyorsunuz.
Unutma, bu gezegendeki işin; ilişkiyi ne kadar sürdürdüğün değil, Gerçekten Kim Olduğuna karar vermek ve deneyimlemektir.
Hayatın ironisi şu ki, dünyevi zenginlik ve başarının sorun olmadığı anda, onların sana doğru akmasının yolu açılmış olur.
Varlık, ruhu olan bir beden değil, bedeni olan bir ruh olduğunu fark eder.
Seks, sevginin olağanüstü ifadesidir. Birbirinizi sevmenin, kendinizi sevmenin, hayatı sevmenin olağanüstü ifadesi! Bu yüzden seksi seviyorsunuz. Ama kimseye söyleyemiyorsunuz, seksi ne kadar sevdiğinizi gösterirseniz, sapık olarak nitelendirirsiniz. Asıl sapık olan, sizin seks hakkındaki tabularınız.
Cennet dediğin şey hiçbir yerde. Yalnızca şimdi ve burada.
Yapmak bedenin fonksiyonudur. Olmak ruhun fonksiyonudur. Beden daima bir şeyler yapar.
İnsanlar hayvanları yiyor, aşırı yağ tüketiyor ve neden damarlarının tıkandığına şaşıyor.
İç dünyanızı keşfetmenizde size yardımcı olacak bir psikoloğun aldığı para size çok gelirken, falcılara, büyücülere gözünüzü kırpmadan ödeme yapıyorsunuz.
insan acı çekmenin iyi, hazzın kötü olduğuna inanıyor.
Savaş alanında inleyerek ölen bir erkeği onaylıyor, yatakta inleyen bir kadını onaylamak bir yana yargılıyorsunuz.
Bir şeyin zıddının yokluğunda, varolanı da bilemezsin.
Yalnızca ruh için ölüm rahatlamaktır, özgürleşmektir.
Onlar öldürülürken bile katillerini sevdiler. Suçlanırken bile düşmanlarını sevdiler. Bunu sizin, Ustaların izinden yürümek bir yana anlamanız bile çok güç. Ama Ustaların yaptığı buydu.
Gerçekten kim olduğunuzu unutmayı seçtiniz. Fiziksel evrene girdiğinizde kendinizi hatırlamaktan vazgeçtiniz. Bu size kim olduğunuzu seçme olanağı verdi.
Korku sımsıkı sarar, bırakmak istemez. Sevgi özgür bırakır
Duygular ruhun dilidir. Bir şeyin doğru olup olmadığını bilmek istiyorsan, ne hissettiğine dikkat et.
Çünkü insanlar sevdikleri şeyi yok etmeye, daha sonra da yok ettikleri şeyi yeniden sevmeye ve değer vermeye meraklıdırlar.
Çünkü insanlar sevdikleri şeyi yok etmeye, daha sonra da yok ettikleri şeyi yeniden sevmeye ve değer vermeye meraklıdırlar.
Yalvarmayın. Değer bilin. Şükran, değer bilmektir.
İnsanlar sevdikleri şeyi yok etmeye, daha sonra da yok ettikleri şeyi yeniden sevmeye ve değer vermeye meraklıdırlar.
Sözcükler en zayıf iletişim aracıdır. Yanlış yorumlamaya, yanlış anlaşılmaya en açık olandır. Neden mi böyle?
Sözlerin doğasından. Sözler, yalnızca bir takım gürültülerdir; duyguların, düşüncelerin, deneyimlerin yerini alan gürültüler. Semboller, işaretler
Gerçekler değil.
Koşulsuz sevgi beyazın renklerle ilişkisidir. Çoğunuz beyazı, renk yokluğu olarak algılıyorsunuz. Beyaz varolan tüm renklerin bileşimidir.
Sevgi de öyle. Sevgi duyguların (nefret, kızgınlık, şehvet, kıskançlık, şüphe) yokluğu değil, tüm duyguların bileşimidir.
Ruhun koşulsuz sevgiyi deneyimlemesi için, her insanî duyguyu deneyimlemesi gerekir.
Her nedense, kendinizi haz duyduğunuz şeylerden mahrum etmenin tanrısal olduğuna inanıyorsunuz. Yaşamı kutlamamanın size cenneti getireceğine inanıyorsunuz. Yaşamı yadsımanın iyilik olduğuna inanıyorsunuz.
Evren hakkında anlaman gereken ilk şey, hiçbir koşulun iyi ya da kötü olmadığıdır. Sadece olan vardır. Bu nedenle değer yargıları oluşturmaya son ver. İkinci bilmen gereken şey ise tüm koşullar geçicidir. Hiçbir şey aynı kalmaz, hiçbir şey statik kalamaz. Ne şekilde değişeceği ise sana bağlı.
Sözcükler en zayıf iletişim aracıdır.Yanlış yorumlamaya, yanlış anlaşılmaya en açık olandır.
Neden mi böyle? Sözlerin doğasından.
Sözler, yalnızca bir takım gürültülerdir; duyguların, düşüncelerin, deneyimlerin yerini alan gürültüler.Semboller, işaretler Gerçekler değil
(Duygular ruhun dilidir.)
Eğer günah diye bir şey olsaydı, işte bu olurdu: Başkalarının deneyimlerinin sizi oluşturmasına izin vermek.
Günahınız bu. Hepinizin günahı. Kendiniz deneyimlemek yerine başkalarının deneyimlerini hakikat olarak kabul ediyor, sonra da ilk kez gerçek deneyim yaşadığınızda, bildiğinizi sandığınız hakikat lara adapte etmeye çalışıyorsunuz. Böyle yapmasanız bambaşka bir deneyim yaşayabilirsiniz: size öğretilenlerin yanlış olduğunu gösteren türden deneyimler. Ama ebeveynlerinizi, okullarınızı, dinlerinizi, geleneklerinizi, kutsal kitaplarınızı yanlış çıkarmak istemiyorsunuz. Böylece kendi deneyiminizi yadsıma pahasına size söylenen düşünce tarzını (nasıl düşünmeniz gerektiğini) tercih ediyorsunuz.
Tanrı’nın sadece tek bir yolla kendini göstereceği gibi bir fikriniz var. Bu çok tehlikeli bir düşünce. Sizi Tanrı’yı her yerde görmekten alıkoyuyor. Tanrı’nın yalnızca tek bir şekilde göründüğünü, bir şekilde işitildiğini düşündüğünüz ve bunun tek yol olduğuna inandığınız sürece Beni gördüğünüz halde görmeden geçip gidersiniz. Hayatınız boyunca Tanrı’yı arar ve O’nu bulamazsınız.

Tanrı’yı basitlikte de derinlikte de göremezseniz, gerçeğin yarısını kaçırıyorsunuz derler. Bu gerçekten doğru.

Tanrı üzüntüde de kahkahada da, acıda da tatlıda da vardır. Her şeyin arkasında her şeyin varlığında olan yüce amaçtır.

Korku içinde yaşamanız öğretildi. Güçlü olanın kazandığı, başarının en kurnaz olana ait olduğu, zaferin ancak güçlülerin tekelinde olduğu öğretildi size. En sevecen olanın kazandıkları hakkında ne öğrendiniz? Bir şekilde en güçlü, en zeki, en kurnaz olmaya çalışıyorsunuz. Ama herhangi bir durumda olamadığınızda, kaybetmekten korkuyorsunuz. Çünkü en bilmem ne olamamanın kaybetmekle eş anlamlı olduğu öğretildi size. Böylece korkunun düşüncelerini seçiyorsunuz. Çünkü öğrendiğiniz bu. Ama Ben size başka türlü öğretiyorum: sevgiden kaynaklanan düşünceleri seçtiğinizde yaşamı sürdürme çabasından daha öteye geçeceksiniz, kazanmaktan, başarmaktan daha öteyi gerçekleştireceksiniz. İşte o zaman, gerçekte kim olduğunuzun olağanüstü güzelliğini deneyimleyeceksiniz. İşte o zaman kim olduğunuzu bileceksiniz.
Sevginin koşullu olduğunu, size ebeveynleriniz öğretti. Onların sevgi koşullarını kaç kez hissettiniz. İşte bu deneyimleri, kendi sevgi ilişkilerinize taşıdınız.
Dua yoluyla ne istediğiniz bir şeyi elde edebilirsiniz ne de istediğiniz her şeye sahip olabilirsiniz. Çünkü dualarınız yoksunluk bilincinden kaynaklanıyor. Ve isteklerinizin sizin istediğiniz tek yolla gerçekleşmesini bekliyorsunuz.
Doğru dua, yalvarma duası değil, şükran duası olmalıdır.
Tanrı’ya kendi realitenizde deneyimlemeyi seçtiğiniz bir şey için önceden teşekkür ettiğinizde, sonuçları olmuş gibi kabul ettiğiniz anlamına gelir. Bu nedenle şükran duası en güçlü mesajdır, henüz istemeden Tanrı’nın size yanıt vermiş olduğunun olumlamasıdır.
Yalvarmayın. Değer bilin. Şükran, değer bilmektir.
Deneyime öylesine az değer veriyorsunuz ki Tanrı’yı deneyimlemenizle Tanrı hakkında işittikleriniz arasında bir fark olduğunda deneyimi göz ardı edip, işittiklerinize yani sözcüklere sahip çıkıyorsunuz. Oysa tam tersi olmalı.
Çünkü insanlar sevdikleri şeyi yok etmeye, daha sonra da yok ettikleri şeyi yeniden sevmeye ve değer vermeye meraklıdırlar.
Duygular ruhun dilidir. Bir şeyin doğru olup olmadığını bilmek istiyorsan, ne hissettiğine dikkat et.
Bir insanın Tanrı tarifini bilirseniz, o insanın potansiyelini bilirsiniz.
İnsanın özlemleri, içindeki potansiyel gücü ve hayal gücü onun Tanrı anlayışını oluşturur.
Öncelikle, konuşmak sözcüğünü iletişim kurmak olarak değiştirelim. Çok daha dolu ve doğru bir sözcük. Birbirimizle konuşmaya çalıştığımızda kendimizi sözcüklerin sınırlarına hapsediyoruz. Bu nedenle, asla yalnızca sözlerle iletişim kurmuyorum. Hatta bunu nadiren yapıyorum. Benim en yaygın olarak kullandığım iletişim biçimi duygulardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir