İçeriğe geç

Talimü’l Müteallim Kitap Alıntıları – Burhaneddin Ez-Zernuci

Burhaneddin Ez-Zernuci kitaplarından Talimü’l Müteallim kitap alıntıları sizlerle…

Talimü’l Müteallim Kitap Alıntıları

Kaderi, ancak dua geri çevirebilir. Ömrü de ancak iyilik yapmak artırır.
Gerçekten de kişi işlediği bir günah sebebiyle kendisine gelecek rızktan mahrum olabilir.

(Tirmizî c. IV s. 448 H. No. 2140)

Allah’a güvenen kimseye O yeter ve onu doğru yola iletir, hidayete erdirir

Talak sûresi | 3. ayet

Şemsü’l-Eîmme es-Serahsî karın hastalığına yakalanmıştı.
Bir gecede dersine çalışabilmesi için on yedi kez abdest aldığı, abdestsiz derse devam etmediği anlatılmaktadır.
Buna sebep de;
ilim nurdur, abdest de nurdur. Abdest sebebiyle ilmin nuru daha da artar.
.. hayatın beşikten mezara okul olduğunu unutmamalı..
Zaten insanın anavatanı bir avuç toprak değil mi?
Bu dünya kime kalmış, saltanat sahiplerine mi?
Mal, rütbe, saltanat insanı yok eder, tehlikeye atar,
ilim ise sahibini korur yüceltir, ebedi bir hayat ile yaşatır.
İlim öğren, çünkü ilim, gençliğinde seni istikamet üzere tutarak muhafaza eder; büyüklük çağında ise insanların önüne geçirir ve onlara önder yapar. Sapık ve bozuk amellerini düzeltir. Seni çekemeyenleri ve düşmanlarını rezil eder. Eğilip büküldüğünde seni doğrultur.
Sakın kimseye kin besleme, zira kin duygusu seni rezil ettiği gibi vakitlerini de zayi eder.
Gece uzundur, uyuyarak onu kısaltma!
Gün aydındır, günahınla onu karartma!
İlimle baş başa kalan kimse yalnızlıktan sıkılmaz. Kitaplarla teselli bulan, hiçbir sevinç ve ferahlıktan geri kalmaz.
Her kim bidat sahibine hürmet ederse dinin yıkılmasına yardım etmiş olur.
Yüceliğe ulaşamazsın, zelil kılıncaya dek kendini.
Ömür kısa, ilim ise çok fazladır.
Belâgat ehlinden biri şöyle der: Bir şeye tutuldu mu gönül, hapsedilmiş rehin gibi olur.
Gayesi ilim tahsil etmek olduğu halde çile ve zahmetlere katlanmayan kimse ya kendinde değildir ya da davasında sadık değildir. Çünkü iki zıttın bir araya gelmesi imkansızdır; ilim ve tembellik, ilim ve rahat düşkünlüğü birbirine zıt şeylerdir. Bir insan tesadüfen ya da hak etmeden servet sahibi olabilir, ama tesadüfen veya hakkını vermeden asla ilim sahibi olamaz. 
Başlarınız kımıldadığı müddetce rızık hususunda yeise düşmeyin. Zira insanı annesi kıpkızıl, üzerinde hiçbir şey olmadığı halde doğurur, sonra aziz ve celil olan Allah onu her çeşit rızıklandırır.
Nitekim ilim tahsil eden kimsenin rızkına Allah kefildir. 
Fudayl bin Iyaz şöyle der: Bugün devlet adamlarının yanına ancak Hazreti Ömer gibiler gelip oturabilir. Bu bize düşmez. Zira biz onların yanında iken işledikleri hatalara karşı tepki gösterip hatalarını söyleyebilecek durumda değiliz. 
Mekke valisi Muhammed bin İbrahim bir hac mevsiminde tavaf ederken Süfyan-ı Sevrî’nin yanına sokulmuş ve kendisine selam vermiştir. Süfyan-ı Sevrî Bize niçin selam veriyorsun? Eğer maksadın, tavaf ettiğini bize göstermek ise bunu gördük, şimdi git. diye cevap vermiştir.
İlimle dirilmeyen kimse ölüdür.
Muhaddislerin büyüklerinden Yahya bin Ebi Kesir diyor ki:
Beden rahatlığıyla ilme ulaşılmaz. 
İlmin şartı odur ki, kendisine hizmet edene
bütün insanları hizmetçi kılar.
Komünist Rusya’nın kurucusu Lenin Sibirya sürgününde Marks’ın kitabını Sibirya’nın dondurucu soğuğunda bin kez okurken muhteşem bir medeniyetin varisçileri olan bizler neyi kaç defa okuyor ve okuduklarımızı ne ölçüde hayata geçirebiliyoruz? Fert fert bunların muhasebesini yapmanın zamanı artık gelmedi mi?
Mal bir gün elden çıkar ama ilim bakidir.
Gece uykusuzluğunda gizlidir kişinin izzeti
Çilesiz yücelere ram olanlar
Ömürlerini kurban ederler kuru biri sevdaya
Rabbim! Rızan için uykumu feda ettim geceleri
İlim tahsiline muvaffak kıl beni
Ve ulaştır beni en üstün makamlara
Geceyi binek yap ki amacına ulaşasın. 
Yaratılmışlar içinde en çok üzülecek kişi
Geçim sıkıntısına müptela olan gayretli kimsedir
İlim tahsilinin şartlarından biri de kitap merakıdır. İlim adamı ekmek ve su kadar kitaba düşkün olmalıdır. 
Hazreti Ömer’in şu sözü pek manidardır: Bir alimin dünyaya düşkün olduğunu görürseniz onun dindarlığına güvenmeyin. Zira düşkün kimse düşkün olduğu şeye kendini kaptırır. 
İmam-ı Evzaî diyor ki; Allah katında idarecilerin ayağına giden âlimlerden daha kötü kimse yoktur.
Rivayete göre, Süfyan’ı Sevri şöyle der; Biz ilmi Allah’ın dışında başka şeyler için öğrendik, ancak ilim Allah’tan başkası için olmaktan yüz çevirdi.
Her kim cahillere caka satmak, âlimlerle boy ölçüşmek veya insanların ilgisini çekmek için ilim tahsil ederse cehennemde oturacağı yere hazırlansın.
İlim öğrenin; zira ilmin öğrenilmesi haşyet/Allah korkusudur. İlim talep etmek ibadettir. İlmi tekrar etmek tesbihtir, ilmi arayıp araştırmak cihaddır, onu bilmeyenlere öğretmek sadakadır, bilenlerle paylaşmak da Allah’a yakınlıktır.
İlim tahsili için yola çıkan kimse geriye dönene kadar Allah yolunda cihad etmiş olur.
Şayet münâzara edenin niyeti karşısındaki kişiyi susturmak olursa ve gâlip gelmek olursa, münâzara helâl olmaz. Münâzaranın faydası, tek başına ders tekrârından daha kuvvetlidir.

„1 saat söz atışmak (münazara etmek) 1 ay tekrar etmekten hayırlıdır.“ Fakat münâaranın hayırlı olması, insaflı, merhametli, tabiatı sâlim olan kişi ile beraber olduğu vakittedir. Kendini, inatçı, tabiatı düzgün olmayan  kişi ile müzâkereden uzak tut.

Ders arkadaşı seçmeye gelince; çalışkan, takvâ sâhibi, doğru ve dürüst tabiat sâhibi ve anlayışlı olanı seçmek gerekir.
İnsan için kendi nefsinden ve dünyâsında – âhiretinde kendisine menfaat ve zarar veren şeyden gâfil olmaması gerekir.

Kişinin tıp ilminden bir miktar öğrenmesinden ve tıp ilmi hakkında gelen haberleri mütalaa etmesinden ayrılık yoktur.

Ne zaman ki ben, ilim talebelerinden bir çok kişiyi, ilim öğrenme yolunda gayret sarfediyorlar, fakat isteyip arzu ettikleri ilme ulaşamıyorlar görünce ve ilmin menfaatlerinden ve o ilmin meyve gibi olan neticelerinden mahrum kaldıklarını görünce; Bunun sebebi, muhakkak ki talebeler ilim talep etme yollarında hataya düştükleri ve o ilmin şartlarını terkettikleri içindir.
İslâm dini ilmin ta kendisidir. Dünya üzerinde ilk defa okuma yazma seferberliğini İslâm, kitabı Kur’an-ı Kerim’inde ilan etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v)’e Allah (c.c)’in ilk vahyi olan ayetinde İkra’, oku diyerek başlamaktadır.
Deylemi’nin rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyuruluyor. Kim insanlara öğretmek için ilimden bir bahis öğrenirse yetmiş sıddıkîyle sevabına nail olur
İbni Abbas’tan rivayet edilen bir hadisi şerifte şöyle bu yurulmuştur:
قليل العلم خير من كثير العبادة

İlmin azı ibadetin çoğundan hayırlıdır.

Şeytan ve şeytanın uşakları ilmiyle amil fikih bilginlerinden, Islam hukukçularından korkmaktadır. Şeytan; Allah’tan korkan alimden çok korkar. Alim dininin emirlerini bilerek yaşadığı için şeytani tehlikelerden de korunmasını bilir. Cahil, tehlikelerden korunamaz çünkü yollarını bilmez.
İnsanın birinci görevi yaratanını tanıması, Allah’ın emir ve yasaklarını bilmesi, öğrenmesi, hayatına tatbik etmesi şarttır. Müslümanların asıl görevlerinden başta geleni fert ve toplum olarak cehaleti yok etmek, Islâm’ın prensiplerini, şeriatın (Islâm Hukuku) kurallarını iyi öğrenmesi lazımdır.
İlim kitaplarına harcanan para berekettir.
Dua ile rızıklanan kimse, icabetten mahrum kalmaz.
Maneviyat yolunda tembellik , abdestsiz uyumakla başlar .
Hikmet ehli büyüklerden biri der ki: “İlimle baş başa kalan kimse yalnızlıktan sıkılmaz. Kitaplarla teselli bulan, hiçbir sevinç ve ferahlıktan geri kalmaz. Kur’an’la ünsiyetini sürdüren, dostların ayrılığıyla sıkılmaz.”
Hikmet ehli büyüklerden biri der ki: “İlimle baş başa kalan kimse yalnızlıktan sıkılmaz. Kitaplarla teselli bulan, hiçbir sevinç ve ferahlıktan geri kalmaz. Kur’an’la ünsiyetini sürdüren, dostların ayrılığıyla sıkılmaz.”
Şiir:
Sonunu getirmeye bak işinde aceleci davranma,
Eğri demiri kimse dümdüz yapamaz bir anda.
Anlatıldığına göre bir gün İmam-ı Ebu Hanife (rahimehullah) talebesi Ebu Yusuf (rahimehullah)’a şöyle der: “Sen ilk zamanlar fazla zeki değildin; fakat derse devam ederek bu durumdan kurtuldun. Sakın tembellik etme. Zira tembellik çok büyük bir musibettir.”
Tembellik ilmin faziletlerini az düşünmekten ileri gelir. Bu bakımdan talebenin ilmin faziletlerini öğrenme konusunda bütün gayretini ortaya koyması gerekir. Mal bir gün elden çıkar ama ilim bakidir.
Müslüman ve mü’min olan sorumluluk çağına gelmiş her er kek ve kadın üzerine bilgi (ilim) öğrenmek farzı ayındır, yani şart tır. Allah (cc)’ın birliğini, varlığını, sıfatlarını, Hz. Peygamber’in hak peygamber olduğunu bilmekle ilgili bilgileri öğrenmek gibi
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem yatsı namazından önce uyumayı,namazdan sonra da sohbet etmeyi sevmezdi.
Cenâb-ı Hak maddi rızıkları sabah namazından sonra taksim eder. Manevî rızıkları ise ikindi namazından sonra dağıtır. Bu iki vakitte uyumamaya dikkat etmelidir.
Huşu üzere namaz ve ilimlerin tahsili, üzüntü ve kederi giderir.
İlimden yüz çevirmekten gece gündüz Allah’a cc sığın.
Gece uzundur, sakın onu uykunla kısaltma. Gündüz aydınlıktır, sakın onu günahlarınla karartma.
•[Yahya b. Muaz rahimehullah]
Beden ve akıl sağlığı yerinde olan kimse için ilim ve fıkıh öğrenmeyi terk etmesinde mazeret yoktur.
Cenâb-ı Hak’tan uzak düşmek, bir insan için zilletlerin en büyüğüdür.
Kelam ok gibidir, mutlaka okun atılmadan önce doğru olması gerekir ta ki (hedefe) isabet etsin.
Tembeller için, pişmanlık ve mahrumiyetten başka hiçbir nasip görmedim.
Atalet; diyanet-i İslâmiye’de memnudur ve herkes sa’y ile memurdur. Amma sa’yi neticesinde az veya çok vermek Allah’ın iradesine bağlı olduğundan insanların, ‘Neden böyle oldu?’ demeye salâhiyetleri yoktur.
İnsanın rızkı akıl ve zekasıyla değil, belki Allah Teâlâ’nın ihsanıyladır.
Rızkın çok verilmesi Allah Teâlâ’ya kurbet ve yakınlık alameti değildir. Az verilmesi de O’nun cc rahmetinden uzaklaşmak işareti değildir.
İnsan ne kadar aciz ve zayıf ise rızık ona külfetsiz ihsan edilir.
Temellük (yağcılık) ilim talep etmek dışındaki herşeyde kötüdür. İlim talebesinin hocasına ve ders arkadaşlarına onlardan istifade etmek için (aşırı muhabbet göstermek,el öpmek gibi) temellük etmesi gerekir.
Okunmayacak kadar ince ve küçük yazdığımız yazılardan dolayı hep pişman olduk, tafsilatı terk edip kısa tuttuğumuz notlardan dolayı hep pişman olduk,diğer sahih nüshalarla karşılaştırmadığımız kitaplardan dolayı hep pişman olduk.
Ebu Hanife (rahimehullah) okunamayacak kadar harfleri ince ve küçük yazan bir kâtip gördüğünde ona: Niçin yazını ince ve küçük yazıyorsun? Şayet yaşarsan pişman olursun,ölürsen kınanırsın.
Kitabın üzerine bir şey koyan kimse istihfaf için koymadıysa bunda bir beis yoktur. Evla olan ise bundan sakınmasıdır.
Hocamız Burhaneddin (el-Mergunânî) rahimehullah hocaların birinden şöyle bahsetti: Fakihlerden biri divit kabını kitabın üzerine koyduğunu görünce ona, İlminin semeresini göremez ve bereketinden mahrum kalırsın demiştir.
Mâneviyat yolunda tembellik,abdestsiz uyumakla başlar.
خَزَاءِنُ المُنى على قَنَاطِرِ المحَنِ
* Maksatların hazineleri, mihnet köprülerinin üzerindedir.
Cafer es-Sadık ra, Süfyan es-Sevrî ra’e; İşlerinde Allah Teâlâ’dan haşyet duyan kimselerle istişarede bulun. buyurmuştur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir