İçeriğe geç

Taksitle Ölüm Kitap Alıntıları – Louis Ferdinand Celine

Louis Ferdinand Celine kitaplarından Taksitle Ölüm kitap alıntıları sizlerle…

Taksitle Ölüm Kitap Alıntıları

Louis Ferdinand Celine kitaplarından Taksitle Ölüm kitap alıntıları sizlerle

Taksitle Ölüm Kitap Alıntıları

Artık duramıyoruz birbirimizin içinde. Fazla yakıcı. Tütüyoruz resmen. Cehennemde.
Yeter! Dağılıyorum. Şikayet etmeyeceğim artık. Ama daha fazlasına da tahammülüm yok. Şeyler beraberlerinde bizi de alıp götürselerdi, ne kadar boktan olduklarını düşünsek de ölürdük be şiirden. Aslında fena olmazdı bir açıdan.
Nefretimi olduğu gibi kusabilirim ben. Onu biliyorum. Daha sonra yaparım geri gelmezlerse eğer. En iyisi bir şeyler uydurmak. Öyle hikayeler uydururum ki dünyanın dört bir köşesinden kalkıp geri gelirler sırf beni öldürmek için. Böylece biter. Gayet de güzel olur bence.
Kime yazacağımı bilemiyorum Herkes uzakta Daha iyi ihanet edebilmek ve unutabilmek için ruh değiştirdiler, hep başka bir şeyden söz edebilmek için
Yine yalnızız işte. Her şey öyle yavaş, öyle ağır, öyle hüzünlü ki . Yakında yaşlı biri olacağım. Ve sona erecek nihayet. Odama o kadar çok insan geldi ki. Bir şeyler dediler. Pek de bir şey demediler. Gittiler. Yaşlı, sefil ve yavaşlar artık, her biri dünyanın bir köşesinde.
Cesur insanlar için asla geç değildir.
En lezzetli ölümler,bunu unutmayın Ferdinand, bize en duyarlı dokularımızdan yakalayanlardır..
Sokaklar acımasızdır.
Biliyordu tüm acıların mektuplarla geldiğini.
Gerçek nefret içten gelir, gençlikten , işte kaybedilen. .. savunmasizca. İşte böylesi öldürür adamı. O kadar derinlerdedir ki hala, her yere temelli bulaşır. Toprağın üstüne zehirlenmeye yetecek kadar sızar, bir daha üstünde ölüler arasında , insanlar arasında iğrençlikten başka bir şey büyümesin diye .
Esas kokuşma nedir? Ha? Söyleyeyim ben sana… tahammül etmek zorunda olduğumuz şeyler!..
Hayat biziz, başka bir şey değil… zamansa her şey!
Yapacak bir şey yok!.. İnsan dehası şanssızdır…
Tüm hatalarım, heveslerim, yenilmez utanmazlığım, felaket suçlarım için özür dilerdim aslında!.. Toparlanacak olsaydı o şekilde!..
Zihin acı çekiyor!… Dalga geçiliyor zihinle!
Hayat birazcık daha iyi gitmeye başladığı an sadece pisliğe çalışıyor insan aklı.
Mutsuzluğa teslim ediyorlar kendilerini! Yaşamak… nefes almak istemiyorlar artık!… Yıkılıyorlar!…
Yaşamam için elinden geleni yaptı kadın Asıl yapılmaması gereken doğmaktı
Katıksız öfke konusunda erişebildiğim olağanüstü zirveler inanılır gibi değildi!..
Dünyaysa işine devam ediyor… Nasıl? Neden? Ürkütücü bir mucize! Onun ilerleyişi… olağanüstü gizemli… amacı devasa bir bilinmezlik… kuyruklu yıldızlarıyla göz kamaştıran gökyüzünde…
Düşününce… üzülüyorum… belki ben de biraz keder doluyum! Hatıralarımla sürüklenerek!..
Hiçbir şeyi çabuklaştırmamak gerekiyordu!
Her şey titriyor, her şey yıkılıyor demek? Eee? Ne güzel işte! Yıldızları sayacak halim yok!
Benim trajedimin nedenlerine baktığımızda ise gizem neredeyse olduğu gibi duruyor!… Alçakgönüllülük gösterip itiraf edelim! Bugün bunun bir önemi var mı? Yok!
Artık kartlar dağıtıldı!… kadere karşı durulmuyor! Çok geç! Çok geç!
Dünyadaki haçtım ben! Asla vicdanım olmayacaktı!.. içgüdüden ve boşluktan ibarettim…
Eski bir anı haline gelmişim hatırlanması mümkün olmayan, endişe edecek hiçbir şeyim yokmuş artık, bir daha kimse beni bulamayacakmış gibi…
Bir şey söylemiyor olmam düşünmüyor olduğum anlamına gelmez!..
Nereye gittiğimi bile bilmiyordum… neyse ki alışıktım buna… bir rüyanın içinde yürüyordum…
Had safhada şüpheci oluyordum giderek… Doğrusu da buydu… Ki yeterli değildi! Sonradan olanlar kanıtladı bunu.
Yükümün ağırlığına rağmen ayağa kalkıyordum cevap vermek için…
Ben de yerle bir olmuştum, içimde, dipte, en derinlerde arıyordum kendimi, hangi büyük kötülükten, benzeri görülmemiş günahtan ötürü suçlu olmam gerektiğini anlamak için… Pek bir şey bulamıyordum… emin değildim… Bir sürü şey buluyordum ama hiçbir şeyden emin olamıyordum…
Yeryüzünde hiçbir şey kalmıyor ateşimiz dışında…
Her şeyden bıkılır da uyumak ve hayal kurmaktan asla.
İlla delireceksem kendime ait hikayelerde yol alırım…
Her şey uzaklaşmaya başladı benden! Ey ölüm! Pişmanlıklarım derin! Utancım büyük!.. Şu zavallı bedenlere bak!.. Sonsuz sessizlik bile hafifletemez bu yükü!
Seneler süren unutulmuşluktan sonra hayal gücünün eseri, modası geçmiş bir eğlence oluyor ancak.
Yine yalnızız işte. Her şey öyle yavaş, öyle ağır, öyle hüzünlü ki… Yakında yaşlı biri olacağım. Ve sona erecek nihayet.
Ey ölüm! Pişmanlıklarım derin! Utancım büyük!.. Şu zavallı bedenlere bak! Sonsuz sessizlik bile hafifletemez bu yükü!..
Bir yandan şekillendirmekte olduğu ölümüyle gönül eğlemek, Tam da insana özgü bir şey Ferdinand!
Yine yalnızız işte. Her şey öyle yavaş, öyle ağır, öyle hüzünlü ki.
Hiçbir felaket tek başına gelmez!..
Gerçeğin sahibi sen olacaksın!… Sen!
Katıksız öfke konusunda erişebildiğim olağanüstü zirveler inanılır gibi değildi.
Yatırımcı kuş gibi uçar, kaplumbağa gibi sökülür.
Dünyaysa işine devam ediyor… Nasıl? Neden? Ürkütücü bir mucize! Onun ilerleyişi…olağanüstü gizemli…amacı devasa bir bilinmezlik…
 Sen öylece yaşayıp gidiyorsun! Sana ne ki? En ufak hareketlerimizin, en öngörülmez düşüncelerimizin evrensel etkileri umrunda bile değil!.. sallamıyorsun!..
Herkes de bütünüyle yanlış tanımadı beni!.. Yok! Bazı gelişmiş ruhlar dünyada, orada burada…
Hiçbir şeyi çabuklaştırmamak gerekiyordu!
Zihin rüzgârında minik bir kayık bizimki!.. Bir fırtına, bir fırtına! Biner misiniz kayığımıza?
Cevap vermem gerekmiyordu. Böyle etkiledim onu… çenemi kapatarak…
Evren kendi evinde! Ben onu anlıyorum, o da beni!
İstediğimde benim zaten! İstemediğimde boş veriyorum!
İşte böyle yürüyor işler!..
Ha hayt!  Her şey titriyor, her şey yıkılıyor demek? Eee? Ne güzel işte!
Yıldızları sayacak halim yok!
Her şeye rağmen, kitap yokluğu yaşamıyorsunuz, değil mi?..
Düzen fikirlerdedir! Maddede izine bile rastlanmaz!..
Benim trajedimin nedenlerine baktığımızda ise gizem ne dediyse olduğu gibi duruyor!.. Bugün bunun bir önemi var mı? Yok!..
Benim türüm ve dengem için gerekenin “düzen dışı“, dürtüsel incelikler, değişken oyunlar içeren bir şey olduğunu görüyordu.
Kanaat getirirse bütün bir şimşeği küçücük bir iğne deliğinden geçirir, çakmağın üstünde oynatır, fırtınayı kavaldan estirirdi.
Artık kartlar dağıtıldı!.. Kadere karşı durulmuyor!
Her şeyi taşırdılar, son damlasına kadar yuttular…
Onu intihara zorluyordum! Duyulmamış görülmemiş bir tür katildim!..
İnatçılıktı benim gücüm.
İnsan karar verdi mi öncelikle sözünü tutmayı bilmeli…
 Bir de şunu bilmek lazım, kadınlar hep acele eder.
Mesele haklı veya haksız olduğunu bilmek değil.
Bir şey söyleyemiyor olmam düşünmüyor olduğum anlamına gelmez!..
Nereye gittiğimi bile bilmiyordum… Neyse ki alışıktım buna… Bir rüyanın içinde yürüyordum.
Had safhada şüpheci oluyordum giderek… Doğrusu da buydu… Ki yeterli değildi!
İlelebet böyle sürecek hali yoktu… Şansızlık da yorulur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir