İçeriğe geç

Tahir İle Zühre Kitap Alıntıları – Münire Daniş

Münire Daniş kitaplarından Tahir İle Zühre kitap alıntıları sizlerle…

Tahir İle Zühre Kitap Alıntıları

Tahir olmakta ayıp değil
Zühre olmakta
Hatta sevda yüzünden ölmekte ayıp değil
Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte yani yürekte
Gitmeyi bilmeyen dilenci değilim, ama beni kovma.
Bazen kalbi bedenine sığmıyormuş gibi sıkıntılı bir yalnızlığa kapılır, kalbini bir başka gönüle taşımak, orada yankılanmak, çoğalmak, ferahlamak isterdi.
“.. ve aşığın canı bu yenilginin meydanıdır. Aşık yenilgisinden büyük acılar çeker ve bir başka kalpte kendine zafer arar. Kendi kalbini sevgilinin kalbine taşır; sevgilinin kalbi aşığın kendini zafer üzre gördüğü aynadır…”
Aşk insanın kendine yenilmesidir.
Kalpte sur yükselten aşk, gözden gizlenebilir mi? Göz ki gizli düşüncelerin aynası. Göz ki gönül penceresi, ruh elçisi.
Kendini hayallere veremeyecek kadar üzgün, bir düşünceye bağlanamayacak kadar şaşkın ve geçip giden zamanı duyamayacak kadar çaresizdi.
..mademki kalplerimizin gizli birliği aşikar oldu, canlarımız bedenlerinde bulundukça bir gönülde kalalım.
Bu haliyle gülde diken gibi hissediyordu kendini.
Tahir olmak da ayıp değil,
Zühre olmak da..
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş, Tahirle Zühre olabilmekte,
yani yürekte..
Meselâ, bir barikatta dövüşerek
meselâ, kuzey kutbunu keşfe giderken,
meselâ denerken damarlarında bir serumu,
ölmek ayıp olur mu?
Bir uzun hikaye, denize karışan ırmak gibi, hayalden söze, sözden hayata yayılan. Çoğalan. Ve hep yaşayan.
Aşkın yegane koşulu sevgiliyi aramaktır.
Aşığın aşktan bütün nasibi, aramak
Öyle ya, aşığın elindeki kar sadece aşk.
Bir bedbahttı o, gözyaşında yaşayan.
Bağrı yanık bir yolcuydu, yersiz yurtsuz rüzgarlar gibi boşlukta gezinen.
Göz ki gizli düşüncelerin aynası.
Göz ki gönül penceresi, ruh elçisi.
Fukaranın da sermayesi duadır, hünkarın da vesselam.
Dünya dediğimiz hikayeler alemi kimilerinin defterine gam doldurur kimilerininkine kam.
Aşık ki ölüm ehli olmaya gönüllüdür ama ayrılık ehli olmaya boyun eğmez.
Aşk bilgisi, dedi lisana sığmaz, kalbe ait esrardandır o. Gönlünde aşk yolu kurulu olan bir gün o yola revan olur.
Ne garipti şu dünya: Her başlayan bitecekti mutlaka
Bir gönül, aşkın nasihatlerinden öğrendiğine ne hayatın ne de ölümün içinde rastlayabilirler. Aşkın öğretmesi hayatın öğretmesi gibi acı ve ölümün öğretmesi gibi uzundur.
İnsanların adaleti ne kadar zayıftı, vicdanları nasıl da insafsız
Aşk, öldüren bir ahla da doldursa ağzımı neşeli bir gülüşle sana gelmekten vazgeçmem.
Aşk, aşkı kurarken kederini de hazırlar.
Aşk, insanın kendine yenilmesidir, diyordu şair. Ve aşığın canı bu yenilginin meydanıdır.
Seversin dünyayı doludizgin
Ama o bunun farkında değildir
Ayrılmak istemezsin dünyadan
Ama o senden ayrılacak
Yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir’i Zühre sevmeseydi artık
Yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Zühre doğan gün, Tahir onu kucaklayan ufuk. Zühre can alan bakış, Tahir o bakıştaki sürme. Biri gül diğeri gül ile işveleşen rüzgâr.
Kalpte sur yükselten aşk gözden gizlenebilir mi? Göz ki gizli düşüncelerin aynası. Göz ki gönül penceresi, ruh elçisi.
Her işi takdirince çekip çeviren Mevlâ, bir şeyin olmasını isteyince onu tecelli ettirecek gizli bir kapı açar zamana.
Zühre doğan gün, Tahir onu kucaklayan ufuk. Zühre can alan bakış, Tahir o bakıştaki sürme. Biri gül diğeri gül ile işveleşen rüzgâr.
Zühre baktı, aynada yansıyan Tahir’i gördü. Ezelde tanışan iki ruhun yeniden karşılaşmasıydı bu. İki kalbin bir gönülde kaynaşması, varlığının birbirinde kaybolmasıydı.
Kalpte sur yükselten aşk gözden gizlenebilir mi? Göz ki gizli düşüncelerin aynası. Göz ki gönül penceresi, ruh elçisi.
Zühre baktı, aynada yansıyan Tahir’i gördü. Ezelde tanışan iki ruhun yeniden karşılaşmasıydı bu. İki kalbin bir gönülde kaynaşması, varlığının birbirinde kaybolmasıydı.
Kalpte sur yükselten aşk gözden gizlenebilir mi? Göz ki gizli düşüncelerin aynası. Göz ki gönül penceresi, ruh elçisi.
Her işi takdirince çekip çeviren Mevlâ, bir şeyin olmasını isteyince onu tecelli ettirecek gizli bir kapı açar zamana.
Öyle geceler olurdu ki, sebebi bilinmeyen bir hüzün sarardı kalbini.
Niyaz bir fakirin dilinden nasıl dökülüyorsa, servet sahibinin dilinden de öyle dökülür. Bakarsın, ikisinin de canı aynı kırık aynanın yüzünde yansır.
Nihayet kalbinde mahrumiyet duyan padişah da olsa bir yoksul gibi nefes alıp verir. Fukaranın da sermayesi duadır, hünkârın da vesselam.
Ey gönlümün sabahını vücuda getirecek olan beyaz gül. Beni daha ne kadar karanlıkta bırakacaksın? Daha ne kadar sürecek zulümün? Gör ki, alevler ortasında korunaksız kaldım. Yangınıma rüzgar olup esme, yanıp yıkılan ruhuma bir tebessüm zırhlı bağışla. Gel, sitem edeceksen beni perişan düşüren yalnızlığımı azarla. Yara üstüne yara vurma, gel, ki nice yiğit’in can kalesi ayrılık nazarından yıkıldı gitti.
Sonra bahçıvan beyaz bir gülü avuçladı ve, Gül dedi, Esasında beyazdı. Bir gün etrafında şakıyarak ona aşkını sunan bülbülü azarlayıp kovunca, bülbül divane kesildi. Sinesini gülün dikenlerine çaldı. Vurdukça takati kesildi ve canını teslim ettiğinin farkında bile olmadan düşüp öldü. Gül, aşkı için canından vazgeçen bülbülün encamından öyle teessüre kapıldı ki, gövdesini boyayan kanı emdi emdi ve o günden sonra da kızıl açmaya başladı. O aşktan kala kala silinmeyen bir teessür ve bülbülün kanının hatırası kaldı güle. Derler ki o teessür, gülün ömrünün az oluşunun da sebebidir.
Aşk insanın kendine yenilmesidir, diyordu şair.
Köşkün odalarında kimsesiz ve bir gölge gibi sessiz derdine gömüldü kaldı Zühre.
Aşka düşmüştü ve bu aşkta yalnızdı. Bedbahtı. Ama aşkın bedbaht kılmadığı kim vardı?
.
.
Her ne kadar, Tahir kınayıp yüz çevirdiyse de ondan, canı Tahir’in canından uzak kalmaya gönüllü durmuyor. Aşkın zahmetlerine esir, sevgilinin yüz çevirişine karşı çaresiz, sâde, Yarabbi benim sevgimin yarısını Tahir’e ver. diyerek ümit besliyor.
Ne aşkın gamından kaçabilir sadık aşık, ne arzu ettiğinden umut kesebilir.
Fukaranın da sermayesi duadır, hünkarın da vesselam.
Sade herkesten ayrı ve uzak, kendi düşünceleriyle kalmaya gönüllüydü.
Kalpte sur yükselten aşk gözden gizlenebilir mi? Göz ki gizli düşüncelerin aynası. Göz ki gönül penceresi, ruh elçisi.
Bazen kalbi bedenine sığmıyormuş gibi sıkıntılı bir yalnızlığa kapılır.
Öyle geceler olurdu ki, sebebi bilinmeyen bir hüzün sarardı kalbini.
Zühre doğan gün, Tahir onu kucaklayan ufuk.
Zühre can alan bakış, Tahir o bakıştaki sürme.
Gam ile dağlanan yürek her tesellide bir dinlenme bulur.
Artık Zühre’nin gözleri gönlü gibi dünya ya kapalı ruhuna açık ve ruhu ebedde Kalp kalbi bulmuş, canlar vuslatı kuşanmış. Geride kalan ise Bir mühür, aşk mürekkebinden şekil alan; bir ses ve yankı, simurgun kendi küllerinden diriliş feryadına benzeyen ; bir çift isim ve hatıra, ateşe yazgılı pervanelere eş; bir uzun hikâye, denize karışan ırmak gibi, hayâlden söze, sözden hayata yayılan. Çoğalan. Ve hep yaşayan.
Her işi takdirince çekip çeviren Mevlâ, bir şeyin olmasını isteyince onu tecelli ettirecek gizli bir kapı açar zamana.
Öyle ya, insan doğar, büyür ve hayatın nasihatlarıyla yaşlanır.
Tohumu içine alan toprak gibiydi Zühre, üzerine yağmur yağdıracak bulutu bekliyordu. Açılışını tamamlamış bir güldü, ona hayran olacak bülbülü gözlüyordu. Sanki bir mumdu, çevresinde yanıp yakılacak pervaneyi arıyordu
Çünkü aşığın yeri bir cihan değil sevgilinin kalbidir. Aşık, kalbin dışındaki kayıtlardan Azad edilmiştir.
Ama eğer başımıza Ayrılık felaketi gelecekse Ölüm Gelsin daha iyi zira ben sensiz canımı taşıyacak takati gösteremem.
Canı cana katan aşk ile söylüyorum ki ben sende kaldıkça gönlüm Cihan’ı mesut eden bahar gibi saadet bulur ve beni baharımdan ancak senin yüz çevirmen incitir. Bundan gayrı ölüm de gelse ben seninle Ölürüm.
Aşk gelir ne can kalır ne rahat nefes. Sade cananla bütün muratları elde etmek mümkündür.
Aşk seveni zahmetlere gark ederken sevileni de gizlice o zahmetlere hazırlar. Aşk terennümünde zahmetlere uymayan teli ise ta baştan keser.
Aşk insanın kendine yenilmesidir, diyordu şair. Ve aşığın canı bu yenilginin meydanıdır. Aşk yenilgisinden büyük acılar çeker ve bir başka kalpte kendine zafer arar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir