İçeriğe geç

Tadında Aşk Var Kitap Alıntıları – Tuğba Atıcı Coşar

Tuğba Atıcı Coşar kitaplarından Tadında Aşk Var kitap alıntıları sizlerle…

Tadında Aşk Var Kitap Alıntıları

Seni seviyorum,
Ben daha çok
Öncelikle haklı ya da haksız olman umrumda değil. Benim tarafımdan desteklenmeye ya da teselli edilmeye ihtiyacın varsa ben her zaman senin yanında olacağım.
Şu kadarız Balım Elini kaldırıp baş ve işaret parmağını birleştirip gösterdi.
Bu kadarız işte. Elimizden hiçbir şey gelmediğinde bu kadarcık kalıyoruz. Sonra fark ediyoruz ki zaten koca dünyada o kadar bile değiliz biz. Hiçbir şey bize bağlı değil bu hayatta,çaresiz kalınca daha iyi anlıyor insan. Ağlasak da kendimizi de paralasak Ne yaparsak yapalım bazı şeylere gücümüz yok.
Dua et karnım ağrıyor yoksa seni fena benzetirdim.

Canını yakan hiçbir şeye dua etmem güzelim. Şu an beni azarlamanı ağrının olmasına tercih ederdim.

Evet, öyle kadınsa bir durum ama asla utanacağın bir şey değil. Doğanı gereği yaşadığınız şeyden utanma güzelim. Üstelik o durum sizin dünyaya bir canlı getirmenize yardımcı oluyor. Bin türlü anlamsız sebep yüzünden katledilen kadınların kanından utansınlar önce, senin yaşadığın şeyim utanılacak bir tarafı yok tamam mı?
Ne demişler güzelim, Hayal ettiğiniz her şey gerçektir
Gözleri güneşin etkisiyle mavinin en açık tonlarından birine dönmüştü. Dudaklarında hep orada varmış gibi duran belli belirsiz gülümsemeyle bana bakıyordu. Bir an için nefes almayı unuttum. Yakınımda olması sinirlerimi bozuyor olmalıydı ama şu an bana sıcacık bir iafedeyle bakarken tek istediğim bana biraz daha yaklaşması için onu tutup kendime çekmekti.
Dudaklarının arasından çıkan ufak inlemeye benzer sesi duyduğum an elimdeki çatalı sımsıkı tutmak zorunda kaldım. İnlemenin devamında çıkan mırıltıkar yediği şeyden ölesiye zevk aldığının göstergesiydi fakat kahretsin! Yemekkerime verilen bu tepki gelmiş geçmiş en güzel tepkiydi ama oturduğum yerde beni öldürüyordu.
Zaten benim dışımda herkes adamın beş para etmez biri olduğunu görmüştü. Her konuda zehir gibi çalışan aklım bir tek o söz konusu olduğunda çalışmayı bırakmıştı adeta. Geçi onunla ilgili verdiğim kararların hiçbirini aklımla vermediğim gerçeği de vardı.
Her şey güzel başladı aslında. Konuştuk, her zamanki gibi tırnaklarını çıkarmadan önce beni dinledi.
Her zaman tırnaklarını mı çıkarıyor?
Dudaklarımda hoşnutsuz bir gülümseme oluştu. Hem de her zaman. Cevap vermeyince başımı kaldırıp Engin’e baktım.
Suratındaki o Aptal ifade de ne?
Hayal ettiğiniz her şey gerçektir
Yeni şeyler öğrenmenin, tavsiye almanın hiçbir sakıncası yok.
Elini kaldırıp baş ve işaret parmağını birleştirip gösterdi.
“Bu kadarız işte. Elimizden hiçbir şey gelmediğinde bu kadarcık kalıyoruz. Sonra fark ediyoruz ki zaten koca dünyada o kadar bile değiliz biz.
İnsan kardeşinin canının yandığını hissediyormuş
Her konuda zehir gibi çalışan aklım bir tek o söz konusu olduğunda çalışmayı bırakmıştı adeta.
“Aldığın zevki görmemek için sana bakmıyorum. Çıkardığın sesler duymamak için kulaklarımı kapatmak istiyorum. Çünkü” derken başını eğip alnını alnıma yasladı ve sinirle fısıldadı. “Lanet olsun Balım , çünkü aklımı kaybetmeme sebep oluyorsun,” derken burnuyla burnuma hafifçe dokundu.
“Balım,” ismim dudaklarından o kadar güzel çıktı ki bir an afalladım.
Allah’ım şu sakince vurduğu parmaklarını şimdi tutup ısıracaktım görecekti sakinliği.
Bu kadarız işte. Elimizden hiçbir şey gelmediğinde bu kadarcık kalıyoruz. Sonra fark ediyoruz ki zaten koca dünyada o kadar bile değiliz biz. Hiçbir şey bize bağlı değil bu hayatta, çaresiz kalınca daha iyi anlıyor insan. Ağlasak da kendimizi de paralasak.. Ne yaparsak yapalım bazı şeylere gücümüz yok.
Allahım mutfakta öleceğimi biliyordum ama bunun seksen yaşında hâlâ kek çırpmaya çalışırken falan olacağını düşünmüştüm.

Manyak bir psikopat tarafından bıçaklanarak değil.

“Şu kadarız Balım ” Elini kaldırıp baş ve işaret parmağını birleştirip gösterdi. “Bu kadarız işte. Elimizden hiçbir şey gelmediğinde bu kadarcık kalıyoruz. Sonra fark ediyoruz ki zaten koca dünyada o kadar bile değiliz biz. Hiçbir şey bize bağlı değil bu hayatta, çaresiz kalınca daha iyi anlıyor insan. Ağlasak da kendimizi de paralasak Ne yaparsak yapalım bazı şeylere gücümüz yok.”
Ama geri adım atmayacağım, bu andan sonra geri adım atamam. Fakat bilmen gereken şey senin kaçıp gitmene de izin vermeyeceğim.
Seni seviyorum, nasıl sevmem sen benim annemsin, dedim fısıldayarak. Ama ben sen değilim. Sen olamam. Bundan daha güçlüyüm.
Sana motora binmeyi sevdireceğim, dediğini duydum. O kadar şaşırmıştım ki duymamış gibi yapıp cevap vermedim. Ama içimden geçenler başkaydı.
Hiç birşey bize bağlı değil bu hayatta, çaresiz kalınca daha iyi anlıyor insan ağlasak da kendimizi de paralasak Ne yaparsak yapalım bazı şeylere gücümüz yok.
Daha önce bir adamın mutfağa bu denli yakışacağını hayal edemezdim işte tüm gerçekliğiyle karşımdaydı.gözlerimi ondan,hareket edişindeki o zarifliğinden bir türlü çekemiyorum her şeye hakim tavırları bir işi yaparken gözünün ucuyla da olsa ocakta pişen diğer şeyleri kontrol etmesinden çok etkilenmiştim.
Seninle uğraşmak istemiyorum. Bırak beni uyuyayım.
Sarıl da uyuyalım o zaman.
Hayır.
Bak yine başladık güzelim. Hadi yorgunum diyorsun ama benimle savaşıyorsun.
Sen savaşıyorsun!
O zaman sevişelim, derken dudaklarına dudaklarıma dokundurup öylece sürttü.
Üzgünüm hayatın yorgunum.
Senin yorulmana gerek yok. Tüm işi ben yaparım.
Edepsiz. Daha fazla konuşamadan Esra araya girdi.
Uslu dur, diye fısıldadı.
Bugün bana mesaj attığında seni düşünüyordum, dedim ve başka bir şey söylemesine fırsat vermeden geri çekildim.
Eğilip yanağımdan öperken dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. Bunun gecesi de var biliyordun değil mi?
Kahretsin. Benim evimde benim mutfağımdasın. Ellerimi çıplak bacağına koyup tatlı teninden kalçalarına doğru kaydırdım. Yarı çıplaksın. Gizli gizli dolabıma sızmışsın çikolatamı ve çileğimi yiyorsun. Gülümserken dudağını ısırdı. Seni öpmemem bir mucize olurdu güzelim.
Dudaklarımızın ilk temasıyla aklımı yitirdim. Ağzının tatlı tadına karışan çikolata ve çilek aroması beni benden aldı. Ağzını bana açmasını istediğimi belli edercesine dilimi dudaklarının arasından sokup onunkine dokunduğumda kollarımın arasında titredi. Ellerini kaldırıp çıplak göğsüme koyarken parmakları göğsümün üzerinde kıvrılıp tenimi çizdi. Onu istediğim gibi öpebilmek için ellerimi uykudan dağılmış saçlarının arasından geçirdim ve canını yakmayacak şekilde sıkarken başını istediğim açıda hareket ettirdin. Dudaklarımı ondan çektiğimde ikimiz de nefes nefeseydik.
Balım, derken sesimi bulmak için yutkundum. Burada efendi okmaya çalışıyorum ama beni delirtiyorsun. Kollarını bana sarıp kendine doğru çekti.
Bu kadarız işte. Elimizden hiçbir şey gelmediğinde bu kadarcık kalıyoruz. Sonra fark ediyoruz ki zaten koca dünyada o kadar bile değiliz biz. Hiçbir şey bize bağlı değil bu hayatta, çaresiz kalınca daha iyi anlıyor insan. Ağlasak da kendimizi de paralasak Ne yaparsak yapalım bazı şeylere gücümüz yok.
Uzanıp dudaklarımı yanağına dokundurdum ve orada biraz kaldım. Kulağına doğru eğilirken, Bana vanilyalı keklerinden de yapıp getirir misin?
Hani iş yapmayacaktım?
Çok seviyorum, dedim usulca.
Keklerimi mi? Kulağının altından öptüm.
Sadece senin yaptığın kekleri Tenin hep vanilya gibi kokuyor ve seni koklamaya, seni tatmaya bayılıyorum. O kekler bana seni hatırlatıyor. Yerken aklımdan deli şeyler geçiyor ve beni delirtse de yine de çok hoşuma gidiyor. Geri çekilip burnunun ucundan öptüm.
Dudaklarını usulca benim dudaklarıma sürttü. Dudaklarımdan sadece ufak bir inleme çıktı. Aah.
Yapmamalıyız, diyebildim kalan son irademle.
Yapmam gerek, derken belimde duran eli sıklaştı.
Baş ve işaret parmağının arasına bir tane minik tart aldı ve dudaklarını aralayarak ağzına attı. Birkaç kere çiğnedikten sonra dudaklarında kalan hafif kırıntıları yaladı. Acilen adamın ağzını, dudaklarını ve dilini izlemekten vazgeçmem gerekiyordu ama o çiğnerken ve dudakları kıpırdandıkça ben de hipnoz olmuş gibi gözlerimi ağzına dikmiş onu izliyordum.
Kirazımı dürttün, derken daha ne kadar saçmalayacaktım acaba? Kendime tokat atıp toparlanmak istesem de adam hâlâ bana o derin gamzelerle sırıtıyordu.
Kirazını mı? derken kaşları sorar gibi yukarı kalktı.
Aslında seninle Gözlerimi kısıp bakınca cümlesini yarıda kesip düzelterek devam etti. Aslında sizinle konuşmam gereken çok önemli bir konu var.
Siz, her önemli konuyu, sabahın köründe bir yerlere gizlice girip önce sinsice yaklaşarak insanların ödünü patlatıp, sonra da karşınızdakini bıçakla korkutarak mı konuşmaya başlarsınız?
Bin türlü anlamsız sebep yüzünden katledilen kadınların kadından utansınlar önce, senin yaşadığın şeyin utanılıcak bir tarafı yok tamam mı ?
Ne diyecektim adama, “Kek yiyişin o kadar erotik ki sen ağzına bir şey attığın anda hipnotize olmuş gibi dudaklarına kilitleniyorum”, mu diyecektim ?
“Ama hayatım,” bana doğru biraz daha yaklaştı.
“Bir daha söylesene,” diye fısıldadı.
“Kenan bir şey anlatmaya çalışıyorum.”
“Tamam, anlat ama bir kez daha söyleyerek anlat.” Fısıldayarak konuşmasından ne kadar hoşlandığımı söylememiştim ama bakışlarından anlıyordum ki benim hakkımda her şeyi bildiği gibi bunu da biliyordum.
“Kenan,”
“Hayır. Kenan değil.” Ah bir de benim inatçı olduğumu söyleyip dururdu.
“Peki, hayatım,” dedim sahte bir kocaman sırıtma eşliğinde.
“Dinliyorum güzelim.”
“Ke-” diye başladığım anda kaşları yukarı doğru havalanınca kelimem yarım kaldı. “Hayatım,” dedim ve gülümseme geri geldi.
Ben Benim aklım çok karışık. Yani yan yana olduğumuz her an mantıklı düşünme yetim hiç var olmamış gibi davranıyorum.
Güzel, diye mırıldandım.
Hayır değil, diye karşılık verdi.
Neden? diye sordum merakla.
Çünkü aslında ben böyle birisi değilim. Sen, sanki sen beni değiştiriyorsun ve başka bir insan oluyorum. Elimi uzatıp hızla hareket eden elinin üzerini koyup onu durdurdum. Hafifçe ona doğru eğilip konuştum.
“Neden içinde benim olduğum konularda hep olumsuz olarak değerlendiriyorsun? Belki de asıl sen busun. Bana karşı hissettiklerin gerçek seni ortaya çıkıyordur. Kendini bana bırakmak istiyorsundur belki de. Seni sen yapan benimdir, olamaz mı? Neden bunu bu şekilde bakmıyorsun? söylediklerim onu sarsmış gibi irkildi. Şaşkınlıkla gözlerini kırpıp bana baktı.
Onun tadında, onun dokunuşunda, onun nefesinde kayboldum. Dünya bu anlarda durdu ve beni kendinden uzaklaştırmadan yeniden dönmeyeceğinden adım gibi emindim. Sanki başka bir Balım var oluyordu Kenan bana dokunduğunda. Verdiğim kararların hepsi, aklımdan geçen her şey yok olup siliniyordu. Sadece Kenan vardı ve ben onunla mahvolmaya bile razıydım.
Bu kadarız işte. Elimizden hiçbir şey gelmediğinde bu kadarcık kalıyoruz. Sonra gark ediyoruz ki zaten koca dünyada o kadar bile değiliz biz. Hiçbir şey bize bağlı değil bu hayatta, çaresiz kalınca daha iyi anlıyor insan. Ağlasak da kendimizi de paralasak.. Ne yaparsak yapalım bazı şeylere gücümüz yok.”
Bana vanilyalı keklerinden de yapıp getirir misin?”
“Hani iş yapmayacaktım.”
“Çok seviyorum,” dedim usulca.
“Keklerimi mi?” Kulağının altından öptüm.
“Sadece senin yaptığın kekleri… Tenin hep vanilya gibi kokuyor ve seni koklamaya, seni tatmaya bayılıyorum. O kekler bana seni hatırlatıyor. Yerken aklımdan deli şeyler geçiyor ve beni delirtse de yine de çok hoşuma gidiyor.” Geri çekilip burnunun ucundan öptüm.
“Yani güzelim vanilyalı kekleri sevmemin tek sebebi sensin.”
“Tamam, yapacağım,” dediğinde bir çocuk gibi kocaman gülümsedim.
“Beni parmağında oynatıyorsun değil mi?” diye sordu usulca.
“Ben tam tersi olduğunu düşünmüştüm.”
Neden içinde benim olduğum konularda hep olumsuz olarak değerlendiriyorsun? Belki de asıl sen busun. Bana karşı hissettiklerin gerçek seni ortaya çıkıyordur. Kendini bana bırakmak istiyorsundur belki de. Seni sen yapan benimdir, olamaz mı?”
Onun tadında, onun dokunuşunda, onun nefesinde kayboldum. Dünya bu anlarda durdu ve beni kendinden uzaklaştırmadan yeniden dönmeyeceğinden adım gibi emindim. Sanki başka bir Balım var oluyordu Kenan bana dokunduğunda. Verdiğim kararların hepsi, aklımdan geçen her şey yok olup siliniyordu. Sadece Kenan vardı ve ben onunla mahvolmaya bile razıydım.
Bir insanın ağzından dünyanın en güzel tadını alabilir miydiniz?”
Dudaklarından dökülen kelimelerin bana bu denli huzur vermesi normal miydi?
Yüzün kızarmış biraz,” dedi. İstemsizce elimin birini kaldırıp yanağıma dokundum. “Yoğun bir gün müydü?”
Farklı bir konuya geçmiş olmasıyla rahatladım. “Yok,” dedim bir anda ama sonra kendimi toparladım. “Evet, biraz,” diye geçiştirdim.
Ne diyecektim adama, “Kek yiyişin o kadar erotik ki sen ağzına bir şey attığın anda hipnotize olmuş gibi dudaklarına kilitleniyorum,” mu diyecektim? Bir de sonuna kendisinden nefret ettiğimi eklerdim olur biterdi.
“Yine kızarmaya başladın,” derken parmağıyla boynumu işaret etti.
Lanet olası vücudum tıpkı bir uyarı ışığı gibi yanıyordu.
Onu tanımıyorsun. Balım öyle zorlayacağım ya da baskı kurabileceğim ,dediğimi yaptıracağım bir kadın değil.
Engin kahkaha attı. Dedi kızı onunla yarışmaya katılmaya zorlayan dengesiz adam.
Bir mutfakta sadece mis gibi kokular ve lezzetli yemekler yoktur.Savas alanına dönüşme potansiyeli ve tezgahında aşk mayası da vardır.
Bu kadarız işte. Elimizden hiçbir şey gelmediğinde bu kadarcık kalıyoruz. Sonra fark ediyoruz ki zaten koca dünyada o kadar bile değiliz biz. Hiçbir şey bize bağlı değil bu hayatta, çaresiz kalınca daha iyi anlıyor insan. Ağlasak da kendimizi de paralasak.. Ne yaparsak yapalım bazı şeylere gücümüz yok.
Neden benim olduğum konularda hep olumsuz olarak değerlendiriyorsun? Belki de asıl sen busun. Bana karşı hissettiklerin gerçek seni ortaya çıkarıyordur. Kendini bana bırakmak istiyorsundur belki de. Seni sen yapan benimdir, olamaz mi? Neden bu şekilde bakamıyorsun?
Onu görmezden gelip çekip gitmek varken köşe bucak saklanmak nereden çıkmıştı?
Birisi varlığını bile unuttuğum ama hâlâ kulağımda asılı duran kirazımı dürttü. Yerimde doğrulup arkamdaki adama istemeden döndüm ve o anda ağzımdan çıkanlara ben bile inanamadım.
“Siz de iyi alıştınız beni dürtmeye,” derken yerin dibine girseydim daha iyiydi.
“Bence biraz daha süt kullanmalısınız,”
“Pardon?” dedim anlamayarak.
“Beşamel sosa biraz daha süt koymalısınız,” dedi.
Anında tepem attı. Yanımda Esra’nın, “Eyvah!” diye fısıldadığını duydum.
Ellerimi masaya dayayıp ona doğru eğildim. “Siz kimsiniz de bana akıl veriyorsunuz?” diye sorarken dişlerimi sıktım.
Allah’ım şu sakinde vurduğu parmaklarını şimdi tutup ısıracaktım görecekti sakinliği.
“Akıl vermek demeyelim de küçük bir tavsiye diyelim,” dedi.
Ben Benim aklım çok karışık. Yani yan yana olduğumuz her an mantıklı düşünme yetim hiç var olmamış gibi davranıyorum.
Güzel, diye mırıldandım.
Hayır değil, diye karşılık verdi.
Neden? diye sordum merakla.
Çünkü aslında ben böyle birisi değilim. Sen, sanki sen beni değiştiriyorsun ve başka bir insan oluyorum.
Beni mutlu eden üç şey bir aradaydı. Kahvem, mutfağım ve kulağımda keyfimi yerine getiren müziğim.
Kenan: Güzel dinlen, yarın bu uyku için yalvaracaksın.
Balım: Numaramı nereden buldun sen?
Kenan: Tam tahmin ettiğim gibi, hâlâ ayaktasın?
Balım: Soruma cevap vermedin?
Kenan: Engin’e Esra ‘dan istemesini söyledim?
Balım: Bu saatte hâlâ beraber mi onlar?
Kenan: Evet.
Balım: Bana sormadan numara mı alamazsın!
Kenan: Ama aldım.
Balım: Seni engelleyeceğim.
Kenan: Neden?
Balım: Ne demek neden?
Kenan: Evet, neden?
Balım: Çünkü beni sinirlendiriyorsun!
Kenan: Sende beni.
Balım: Ah defol git.
Kenan: İyi uykular.
Balım: Umarım bütün gece yatağında dönüp durursun ve cehennem gibi bir gece geçirirsin.
Kenan: Bu biraz fazla olmadı mı?
Balım: HAYIR!
Şu kadarız Balım . Elini kaldırıp baş ve işaret parmağını birleştirip gösterdi.
Bu kadarız işte. Elimizden hiçbir şey gelmediğinde bu kadarcık kalıyoruz.Sonra fark ediyoruz ki zaten koca dünyada o kadar bile değiliz biz.Hicbir şey bize bağlı değil bu hayatta ,çaresiz kalınca daha iyi anlıyor insan.Aglasak da kendimizi de paralasak Ne yaparsak yapalım bazı şeylere gücümüz yok.
Hem bedenim hem de kalbim onunla uyumaya alışmıştı artık.Gecnin geç saatlerinde uyandığımda belimde sarılı duran elleri.Ensemde hissettiğim ılık nefesi ve bana dayanmış beni kendine hapseden bedenini hissetmek artık huzur veriyordu bana .
Onun tadında ,onun dokunuşunda,onun nefesinde kayboldum.Dünya bu anlarda durdu ve beni kendinden uzakalstirmadan yeniden donmeyeceginden adım gibi emindim.Sanki başka bir Bakım var okuyordu Kenan bana dokunduğunda. Verdiğin kararların hepsi, aklımdan geçen geçen her sey yok olup sıkılıyordu.Sadece Kenan vardı ve ben onunla mahvolmaya bile razıydım.
Seni seviyorum güzelim. Her şeyini seviyorum ve seninle olmak istiyorum. Daha önce de söyledim. Seninle uyuyup uyanmak, seninle yemek hazırlamak, yorgun olduğunda sana yemek yapmak Akşam geldiğinde koltuğa kıvrılıp sana sarılırken gününün nasıl geçtiğini konuşmak istiyorum. Seninle evlenmek istiyorum güzelim.
Yanımdasın, dediğinde sesi iyice kısık çıkmaya başladı.
Hep olacağım, dedim beni duymadığını bilsem de.
Kocan olmak istiyorum
Kahretsin. Benim evimde benim mutfağımdasın. Ellerimi çıplak bacağına koyup tatlı teninden kalçalarına doğru kaydırdım. Yarı çıplaksın. Gizli gizli dolabıma szmışsın çikolatamı ve çileğimi yiyorsun. Gülümserken dudağını ısırdı. Seni öpmemem bir mucize olurdu güzelim.
Çok güzel kokuyorsun. Dişlerimi dilimle gezdiğim yerlere sürttüm. İçimden seni yemek geliyor.
Sen bana dokununca düşünemiyorum. Sana kızgınken, beni delirtirken en azından odaklanabiliyordum ama şimdi Bakışlarım dudaklarına kaydı. Ah cümlemi toparlamam gerekiyordu. Kenan, Ama şimdi, diye son kelimelerimi tekrar etti. Şimdi ben, yutkundum. Gözlerim dudaklarının üzerinde oyalandı. Ben sadece seni öpmek istiyorum, dedim kendi söylediğime şaşırarak. Alt dudağını dişlerinin arasına alıp bıraktı. Dudaklarının hafif bir gülümsemeyle kıvrılmalarını izledim. Sana engel olmuyorum, derken tatlı nefesi dudaklarımı okşadı.
Yapmamalıyız, diyebildim kalan son irademle.
Yapmam gerek, derken belimde duran eli sıkılaştı.
Bunu istemiyorsan hemen şimdi bana birkaç kelime etmen gerek Balım. Çünkü Allah biliyor ben deli gibi istiyorum.
Balım, burada efendi olmaya çalışıyorum ama beni delirtiyorsun.
Beni öpen sendin.
Kahretsin. Benim evimde benim mutfağımdasın. Yarı çıplaksın. Gizli gizli dolabıma sızmışsın çikolatamı ve çileğimi yiyorsun. Seni öpmemem bir mucize olurdu güzelim.
Ukala ve gıcık hallerini bu kibar ve nazik tavırlarına tercih edeceğim aklımın ucundan bile geçmezdi.
Birkaç adım önüme geçip eliyle işaret ederken, Yukarı çıkalım, dedi. Başımla onayladım ve yanına gittiğimde beni yönlendirmek ister gibi eliyle belime dokundu. Bu basit ve kibar hareketten etkilenmek istemiyordum ama sırtım ve belimin arasına dokunan parmaklarının sıcaklığını kahretsin ki ince bluzumun altında bile hissediyordum.

Yüzüne bakıp belli belirsiz gülümsedim. Kahretsin Balım kendine gel!

Bakışlarım arkadaşını dikkatle dinleyen kadına döndü. Orada durup mimiklerini incelemekten kendimi alamadım. Gülümsemesi çok güzeldi. Dudaklarının kıvrımlarını izlerken derin bir nefes aldım. Alt dudağı üst dudağına göre biraz daha kalındı. Belli belirsiz bu orantı farkını fark etmiş olmama şaşırdım. Uzun saçlarını gelişigüzel tepesinde toplaması onu her zaman olduğundan daha küçük ve sevimli gösteriyordu. Ama en önemlisi, güneşin vurduğu yüzünde ismi gibi parlayan gözleriydi.
Yakışıklı yüzüne bir tane patlatmam için sanki bilerek içimde bir şeyleri dürtüyor. Dürtüyor demişken adamın ciddi anlamda parmağıyla dürtme sorunu da var.
Bu kadarız işte. Elimizden hiçbir şey gelmediğinde bu kadarcık kalıyoruz. Sonra fark ediyoruz ki zaten koca dünyada o kadar bile değiliz biz. Hiçbir şey bize bağlı değil bu hayatta, çaresiz kalınca daha iyi anlıyor insan. Ağlasak da kendimizi de paralasak Ne yaparsak yapalım bazı şeylere gücümüz yok.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir