İçeriğe geç

Tabağımızdaki Şeytan Kitap Alıntıları – Andrew Nikiforuk

Andrew Nikiforuk kitaplarından Tabağımızdaki Şeytan kitap alıntıları sizlerle…

Tabağımızdaki Şeytan Kitap Alıntıları

Niman, antiviral ilaçların ya da aşıların bir salgını fazla yavaşlatabileceğini düşünmüyor. O, kamu sağlığının bu kadar zayıf tepki vermesine, baştan savma incelemelere, hükümetlerin aldatmacalarına, etkili müdahalelerin bu kadar sınırlı sayıda olmasına şaşırıyor:
İnsanlar kuş gribi hakkında sürekli konuşuyor ama hiçbir şey yapmıyorlar.
Doğru olanı yapmadılar. Yapsalardı bu salgını durdururdu demiyorum ama yapmaları gerekeni yapmadılar.
Eğer hastalık, bireysel hayattaki olumsuz koşulların ifadesiyse o zaman salgın da
kitlesel kargaşanın göstergesi olmalıdır.

Rudolf Virchow

İnsan aktivitesi ya da küreselleşme dediğimiz şey kuşları ve memelileri kendi doğal yok olma oranlarının bin katı hızla elimine ediyorsa bir virüs ailesinin gelecek yüzyıllarda insanlar arasında değilde nerde yerleşeceği merak ediliyor.
Her bakteri ve onun ünlü akrabaları küresel ticaret ağından doğuyor gibi görünmüyor mu ?
Ancak şurası muhakkak ki tavuk ticareti kendisine, hükümetler içinde kalabalık nüfus takıntısı olan doktorların arasında oldu­
ğundan daha fazla yandaş bulabiliyor. Örneğin Tayland. Ekonomisini düze çıkarabilmek için yemeklik piliç sektörünü teşvik etti
ve Tayland’ı dünyanın mutfağı haline getirdi. Kanatlılar konusundaki büyük hırsı, bu tropik ülkeyi küresel bir tavuk ihracatçı­
sına dönüştürmeden önce köylü nüfusun çoğu, protein ihtiyacını
dayanıklı yerli kümes hayvanlarından karşılıyor ve ayrıca ufak cep harçlıkları kazanıyordu. Bu çiftçilerin yiyecek ihtiyaçları için ortalama 15 tavuk, kaz ve bıldırcından oluşan, kendi kendine beslenen minik bir sürüleri vardı. Bu sürülerin sahipleri ilaçlı yemler,
aşılama veya tıbbi tedavi gibi konularla hiç de ilgili değildi.
Kanatlılarsa göçmen kuzenleriyle rahatlıkla birbirlerine karışı­
yorlardı.
İnsanlar ile tavuklar bir değiller elbette. Ama çağımızda,
çok sayıda canlıyı öldünnenin dehşetini kanıksamamıza ve
böylesi bir çözümün kaçınılmaz görünmesine yol açan, tuhaf
gelişmelere karşı kayıtsız kalmamızı sağlayan da budur.
Üstelik Smith’ in henüz farkında olmadığı bir gerçek var:
Kümes hayvanları soykırımının bir süre sonra küresel tavuk ticaretinin etkin bir unsuru haline gelecek olması
Tavukçuluk sektörü, patojcnik istilacıların birbiri ardına
kökünü kurutmak için -tam da alışılageldiği gibi- hızlı ama
köklü olmayan çözümlere başvurdu. Günü kurtarma ve bağı­şıklıkları zayıflamış kanatlıları sağlıklıymış gibi gösterme çabası içinde, çare gibi gördüğü antibiyotikler, aşılar ve ilaçlı
yemlere sığındı. (Piliçlerin pek çoğunun göğüs kafesleri ağırlaştığı için kalp krizine karşı zayıf ve eğilimli hale geldiler.) Bu
sayede endüstriyel piliçler Hollywood’un umutsuz ev kadınlarından sonra, gezegenin en çok ilaç yüklemesi yapılmış sakinleri oldular. Virüsler veya bakteriler, bir fabrikaya girdikleri ve
yem programı ile ağırlık kazanımına tehdit oluşturmaya başladıkları zaman, hepimizin tahmin edeceği gibi, birimler bir
araya toplanır ve defterleri dürülür.
Bu ayrım, Amerikan dehasının tavukları vurmasıyla vuku
bulmuştu. Asırlık bir adet olan arka bahçede bir çift tüylü dost
yetiştirme alışkanlığı ve grip salgınını yaratan dört neden yü­zünden İkinci Dünya Savaşı sonrasında terk edildi. Deyim yeri ndeysc mahşerin bu dört atlısı; yoğunluk, yüksek verimlilik,
ilaçlar ve ortada dönen büyük paralardı . Fabrika çiftçiliğinin
prensipleri son derece basittir: Hastalıklara dayanıklılığı ve az
beslenmeyle çabuk büyümeye genetik eğilimi fazla olan üreme
kalitesi yüksek, sağlam ve cazibeli damızlıklar seçilir. Daha
sonra bu usta et üreticilerinin binlercesi kapalı bir yere tıkılır.
İç mekan ışıklandırması ve klima eklenir. Az sayıda firma, civcivlerini beslemeleri için bakıcılarla anlaşır. Bu bakıcılar tavukları kesim atölyeleri için şişmanlatmakla görevlidirler.
Günde 40.000 civciv üreten bir fabrikayı 1 965 yılından beri tek
başına bir kişi idare edebilmektedir. Günümüzde dünyadaki
1 00 milyar kuşun beşte biri, sofralarımızdaki fabrikasyon piliçlerle aynı genleri taşıyor.
Gelecekteki yönü ne olursa olsun H5N 1, dünyayı sonsuza
dek değiştirdi. Onun tavuklara yaptığı, aslında AIDS ‘ in sekse
yaptığının aynısı ve aynen Katrina kasırgasının New Orlcans’ ın
fakir kesimlerini vurması gibi o da Asya’nın en yoksul bölgelerini ziyaret ediyor. Ancak bu, henüz bir başlangıç İstilacı virüs dünyanın iki numaralı protein kaynağını tehlikeye attı.
Vahşi kuş neslinin tükenmesini hızlandırdı, kırsal kesimde ya­
şayan 1 00 milyondan fazla ailenin fakirleşmesine neden oldu.
Bütün suçu, arka bahçesinde tavuk besleyen insanlara yükledi .
Asyalı vergi mükelleflerine 20 milyar dolara mal oldu, modem
dünyaya yeni bir zayıf halka ekledi. Beğenin ya da beğenmeyin, ortada bir gerçek var: H5N 1 evrensel bir pasaportla bir
kötülük kaynağı haline gelmiştir. Ottawa Üniversitesi virologlarından Earl Brown’ a göre virüsün yaratacağı başka kargaşalar da
kapıda: Yeni normalin başlangıcına hoş geldiniz.
Kuş gribi şimdi insanlığı silip süpürmek üzere öldürücü bir
dip dalgası gibi bekliyor. Virüsü gözleyen uzmanlar artık sadece bir sonraki salgının şiddetinin ne olacağı konusunu tartışı­
yorlar. Her 50 kişiden birini öldürüp dünyada ekonomik bir çö­küşe mi sebep olacak, yoksa sakinleşecek ve bin kişiden bir.inin
ölümüyle yetinerek sadece küresel bir panik atağa mı yol açacak?
H5N 1, tarihi olduğu kadar, tehlikeli bir kümes hayvanı vi­rüsü olarak dünyanın her yerinde çok büyük bir gürültü kopardı. İlk önce önümüze, resmi göıünüşlü adamların hayalet
avcısı giysileri içinde başlattıkları toplu kuş katliamları geldi.
Hemen ardından da ölmüş veya ölmekte olan köylülerle ilgili
raporlar. .. Daha sonra politikacılar, vahşi göçmen kuşlarla ta­şınan virüsleri suçladılar ve sulak alanların kurutulması emrini
verdiler. Cenevre’de, Dünya Sağlık Örgütü’ndeki beyaz gömeklilerin, 100 kişinin ölümünü açıklamasından sonra virologlar
1918 ‘de 50 milyon kişiyi etkileyen küresel grip virüsü fırtınasına benzer bir salgından korkmaya başladılar. Bu arada Çinli
yetkililer, modem Çin’in en iyi yaptığı şeyi yapıyor, salgının
doğum yerinin Guangdong olduğunu yalanlayan bir sürü tekzip
yayınlıyorlardı.
Bir süre sonra sağlık personelini ve kümes hayvansevcrlerini tehdit eden dehşet verici bir kriz ortada dolaşmaya başladı.
H5N 1 ‘ i, ortaya çıktığı her yerde büyük bir yaygara takip ediyordu. Mısır’ da korkudan deliye dönmüş köylüler, enfekte olsun ya da olmasın tüm tavuklarını katlettiler. Böylece başlıca
protein kaynaklarının tümünü de Nil Nehri ‘ne atmış oldular
Görünen o ki güvenilmez küresel istilacılar
kapı komşumuz olmaya devam ettikçe biz
de bu kaosa uyum sağlıyoruz. Hepi­miz,
her geçen gün bu şeytan sofasında büyük
tüccarlar haline geliyoruz.
Eğer hastalık, bireysel hayattaki olumsuz koşulların ifadesiyse o zaman salgın da
kitlesel kargaşanın göstergesi olmalıdır.

Rudolf Virchow

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir