İçeriğe geç

Sylvie ve Bruno Kitap Alıntıları – Lewis Carroll

Lewis Carroll kitaplarından Sylvie ve Bruno kitap alıntıları sizlerle…

Sylvie ve Bruno Kitap Alıntıları

&“&”

Fakat sabahları tembel olmamalısın, Bruno" dedi Sylvie. "Unutma, solucanı erken kalkan kuş kapar!"
"Kapabilir, eğer isterse!" dedi Bruno hafif bir esnemeyle. "Ben solucan yemekten hoşlanmam, şu kadarcık bile. Her zaman erken kalkan kuş, onları toplayana kadar yatakta kalırım!"
Sylvie’nin biraz daha hayalci olmasını dilerdim" dedi Bruno.
"Ne demek istiyorsun, Bruno?" dedi Sylvie.
Bruno, tekrar babasına hitap ederek, "O yapamadığını söylüyor, işte. Ama bence yapamıyor değil, yapmıyor."
"O hayal kuramadığını mı söylüyor!" diye tekrarladı kafası karışan Muhafız.
"Öyle söylüyor" diye ısrar etti Bruno. "Ona ne zaman &‘ders çalışmayı bırakalım’ desem, &‘Bırakmayı hayal bile edemem’ diyor.
"Ama o da hep dersi bırakmayı istiyor" dedi Sylvie, "başladıktan beş dakika sonra!"
"Günde beş dakika çalışmak!" dedi Muhafız. "Böyle giderse fazla bir şey öğrenemeyeceksin küçük adam!"
"Sylvie de işte tam böyle söylüyor," diye yetiştirdi Bruno. "Derslerimi öğrenmeyeceğimi söylüyor. Ve ben ona tekrar tekrar, öğrenemiyorum diyorum. Ve o ne diyor biliyor musun? Diyor ki, "Öğrenemiyorsun değil, öğrenmiyorsun!"
Ama bir kere, hayatın gerçek amacının kesinlikle zevk, bilgi veya ün (asil zihinlerin son zayıflığı) bile değil; karakter gelişimi, daha yüksek, daha asil ve daha saf bir mertebeye erişmek, mükemmel insanı inşa etmek olduğunu anladığımızda ve sonrasında bunun ne kadar uzun süre devam ettiğini ve (inanıyoruz ki) daima devam edeceğini hissettikçe ölüm bize dehşet verici yüzünü göstermeyecektir…
Tüm hayatımız, bir rüya mıydı?
Altın parıltılar içinde hafifçe parlayan
Zamanın karşı konulamaz karanlık akışına karşı?

Acı kederle dünyaya boyun eğmiş,
Veya bir manzaraya bakıp gülerken,
Kanatlarımızı çırpıyoruz boş yere bir ileri bir geri.

İnsanoğlu’nun küçük Gününü aceleyle harcıyoruz.
Ve, keyiflendirici öğle vaktinden sonra,
Gönderilmiyor bir pırıltı, sessiz sonla karşılaşmamak için.

…kişi taşımakla ne kadar yorulursa, taşınarak o kadar da yorulmaktan kurtulmuş oluyor!
Merak ediyorum da, acaba hayatın kendisi de bir rüya mı?
Ama bir kere, hayatın gerçek amacının kesinlikle zevk, bilgi veyaün (asil zihinlerin son zayıflığı) bile değil; karakter gelişimi, daha yüksek, daha asil ve daha saf bir mertebeye erişmek, mükemmel insanı inşa etmek olduğunu anladığımızda ve sonrasında bunun ne kadar uzun süre devam ettiğini ve (inanıyoruz ki) daima devam edeceğini hissettikçe ölüm bize dehşet verici yüzünü göstermeyecektir…
&‘Bir çoğumuza, hayat ve sunduğu keyifler tamamlanmış bir maden ocağı gibi görünür.’
&‘Tamamlanmış!’ dedi Kont hayretle. &‘Gerçek dramatik içgüdüleri olan herhangi biri için, bitmiş olan sadece giriş bölümüdür! Asıl ikram henüz başlamamıştır.
&‘Ya kaderinden korkuyor ölesiye,
Ya da pek bir şey geçemeyecek eline,
Açılacak cesareti yoksa içinde,
Kazanmak veya tamamen kaybetmek üzere. &‘
&‘Devam edin öyleyse,’ dedi Profesör. &‘Olması gereken, olmalı’
&‘Bunu hatırla!’ diye fısıldadı Sylvie Bruno’ya, &‘Kendini incittiğin zamanlar için çok iyi bir kural.’
Bir avuç toz alıp havaya savurdu ve yavaşça kulağa büyü gibi gelen bir kaç kelime söyledi, çocuklar huşu içinde sessizliğe büründüler:-

Bırak hırs, nispet, hile,
Bastırılsın &‘Adalet Gecesi’nde.
Zayıflık güce dönene kadar,
Karanlık aydınlanana kadar,
Yanlış doğru olana kadar!

Kötüden daha kötüye! Bu onların kaderi. Biliyorum, ama bunu değiştiremem. Cimri ve düzenbaz bir adamın bencilliği – Hırslı ve aptal bir kadının bencilliği – kindar ve sevgisiz bir çocuğun bencilliği, hepsi bir yola yönelir, kötüden daha kötüye!
&‘Hayır,’ dedi Bruno. &‘Şu meyvelerden bir tane yiyebilir miyim demek istedim.’
&‘Elbette, çocuğum’ dedi babası. &‘Böylece zevkin nasıl bir şey olduğunu anlayacaksın-çılgınca aradığımız ve kederle tadını çıkardığımız zevkin!’
sevilmek çok hoş, dedi
ama diğer insanları sevmek daha hoş! kırmızı olanı alabilir miyim ?
bu kötü hareket neredeyse devrim boyutunda!
Sizce hangisinde daha fazla bilim vardır, kitaplarda mı, yoksa zihinlerde mi?
Evet, ona göre şimdi sahip olduğumuz hayat (tüm bıkkınlık ve acılarına rağmen) sahip olunmaya değer tek hayattır:geri kalan her şey ise bir sürgün. Böyle bir inanca sahip bir insanın gülümsemesi neredeyse imkansız görünmüyor mu?
Ama bir kere, hayatın gerçek amacının kesinlikle zevk, bilgi veya ün (asil zihinlerin son zayıflığı) bile değil; karakter gelişimi, daha yüksek, daha asil ve daha saf bir mertebeye erişmek, mükemmel insanı inşa etmek olduğunu anladığımızda ve sonrasında bunun ne kadar uzun süre devam ettiğini ve (inanıyoruz ki) daima devam edeceğini hissettikçe ölüm bize dehşet verici yüzünü göstermeyecektir…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir