Marcel Proust kitaplarından Swann’ın Bir Aşkı kitap alıntıları sizlerle…
Swann’ın Bir Aşkı Kitap Alıntıları
“Ben artık insanın kimi sevip kimi önemseyeceğine kesin karar vermesi gereken yaşa geldim; bir yaştan sonra insan sevdiklerine bağlanma, diğerleriyle harcanan zamanı telafi etmek için, onlardan ölünceye kadar ayrılmamalı bence.”
Hoşuma gitmeyen, gönlüme uymayan bir kadın uğruna yaşamımı harcamışım, ölmek istemişim, en büyük aşkımı yaşamışım!
Bir insanın kendisine dürüstçe el uzatan bir benzerine gülmeye kalkmakla, dünyanın en iyi istemiyle bile bir daha çıkamayacağı bir çamura düştüğünü anlayamaması inanılmaz bir şey.
“ En basit ve gerçekçi bir açıdan bakıldığında bile , gitmeyi istediğimiz memleketler , gerçek hayatımızda ,fiilen bulunduğumuz memleketten hep daha çok geniş bir yer kaplar. “
“ çoğunlukla her mevsimde, başka bir mevsime ait oldukları mevsimleri kafamızda canlandırarak, bizi alıp o mevsime götürerek , bize o mevsime has zevklerin arzusunu aşılarlar ve kurmakta olduğumuz hayalleri bölerek, parça parça birbirine eklenen Mutluluk takviminde bir başka bölüme ait olan bu kopuk sayfayı daha önce arkaya yerleştirirler. “
“ Merak ettiğim,öğrenmek istediğim şeyler ,kendimden daha gerçek olduğunu düşündüğüm şeylerdi; bana büyük bir dahinin düşüncesini biraz olsun açıkladıkları için ya da kendi halindeki doğanın insan müdahalesi olmadığında ortaya çıkan gücünü ve zarafetini gösterdikleri için değer verdiğim şeylerdi. “
“ Bizi kimi insanlarla karşılaştıran tesadüfler onları sevdiğimiz zamanla çakışmadığı için, o zamanın dışına taşarak ,aşk başlamadan önce ve bittikten sonra ortaya çıkabildiği için, daha hoşumuza gideceği kaderimizde yazılı olan bir insanın hayatımızdaki ilk görüntüleri , geriye baktığımızda bir uyarı , bir kehanet niteliğine bürünürler.”
“ Bir dostun gözü için hiçbir şey imkansız değildir. “
“ aşkımız, kıskançlığımız dediğimiz şey, sürekli bölünmez ve tek tutku değildir.Birbirini izleyen sayısız aşktan, farklı kıskançlıklardan oluşur; bunların her biri gelip geçicidir , ama kesintisiz bollukları nedeniyle devamlılık, bütünlük izlenimini uyandırırlar. “
“ açık vermek istemediği insanların yanında hep erdemli görünen ahlaksız kişi , boyutlarındaki sürekli artışı kendisinin fark edemediği ahlaksızlıklarının giderek kendisini normal yaşayışların ne kadar dışına çıkardığını kestirecek ölçüden yoksundur. “
“ Ah, aşkın ilk zamanlarında öpücükler nasıl da kendiliğinden çıkıverirler ortaya ! Mayıs ayında kırlardaki çiçekler gibi dip dibe fışkırırlar; bir saat içinde karşılıklı verilen öpücükleri saymak, bu çiçekleri saymak kadar zordur. “
“ Cümlecik ona aşkın kırılgan olduğunu söylese de, ne önemi vardı, kendi aşkı o kadar güçlüydü ki! Notalardan yayılan hüzünle oynuyordu , bu hüznün kendisini yalayıp geçtiğini hissediyor, ama mutluluğunu derinleştiren, yumuşatan bir okşayış gibi algılıyordu onu. “
“ İnsanlarla genelde o kadar ilgilenmeyiz ki, bunca acı ve mutluluk verebilme gücünü bir kişiye yüklediğimizde, o kişi başka bir dünyaya aitmiş gibi görünür gözümüze, bir şiirsellikle sarmalanır ve hayatımızı, kendisinin az çok yakınımızda bulunacağı, heyecan dolu bir akış haline getirir. “
“ Dünya kurulduğundan beri insanların göze aldığı zihinsel çabaların ve bol keseden savurdukları kibirli yalanların dörtte üçü, kendilerinden daha aşağı seviyede bulunan kişiler uğruna harcanmıştır ve aslında kendilerini küçültmekten başka bir işe yaramamıştır. “
“ Gençlikte, aşık olduğumuz kadının kalbine sahip olmayı hayal ederiz; daha ileri yaşlarda, bir kadının kalbine sahip olduğumuzu hissetmek,ona aşık olmamıza yetebilir. “
Ne yazık! diye haykırdı içinden. Hoşuma gitmeyen, gönlüme uymayan bir kadın uğruna yaşamımı harcamışım, ölmek istemişim, en büyük aşkımı yaşamışım!
Yaşamımızda ilgimizi çeken şeyler öyle çoktur ki aynı durum içinde, daha var olmayan bir mutluluğun ilk adımlarının acısını çektiğimiz bir üzüntünün ağırlaşmasına eşlik etmesi pek de ender bir şey değildir.
Düşünmek istememek de gene onu düşünmek, gene onun acısını çekmekti.
Bu Tanrı gücünü, bu sınırsız yaratma erkini hangi acının dibinde bulmuştu?
İnsanın kendi mutsuzluğunu tanımadığını, hiçbir zaman düşündüğü kadar mutlu olmadığını geçirdi usundan.
Kendi mutluluğunu bilmiyor insan. İnsanoğlu hiçbir zaman düşündüğü kadar da mutsuz değil.
Bir gün, bir yıllığına yolculuğa çıktığını gördü düşünde
Hiç kimseden kuşkulanmayınca, herkesten kuşkulanmak gerekiyordu.
Duygulu bir yürek olmak her şeyin başında gelirdi.
İnsanların çelişkilerle dolu olduğunu genel bir gerçek olarak bilirdi.
Zaman zaman yalan söylemesinden hiçbir zaman gerçeği söylemediği sonucu çıkarılmazdı.
Nesneleri göz önüne getirebilmek öyle sakinleştirici bir şey ki! Korkunç olan, tasarlanamayandır.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Nesneleri göz önüne getirebilmek öyle sakinleştirici bir şey ki! Korkunç olan, tasarlanamayandır.
Kötü bir tanrı gibi esinliyordu Swann’ı kıskançlığı, onu yıkılışa sürüklüyordu.
Sapkınlık düşünüldüğünden de yaygın bir şey aslında.
Yaşam gerçekten de çok şaşırtıcı, çok süprizler saklıyor.
Kuşkular açıklamalarla oranlı değildi hiçbir zaman.
Bir kadının sevilmekten etkilenmesi, insanı hiç aldatmaması olanaklı mı?
Yeni bıraktığı bu aşkı silinmek üzere olan bir görünüm gibi görmek isterdi.
Hoşuma gitmeyen, gönlüme uymayan bir kadın uğruna yaşamımı harcamışım, ölmek istemişim, en büyük aşkımı yaşamışım!
Susuyor, aşklarının can çekişmesini izliyordu.
Asıl gerçek hiçliktir belki..
Yeryüzünde yalnız ikisi varmış gibiydi.
Mutluluk umutlarının artık gerçekleşmeyeceklerini anladı.
Aşkın acılarını da öğrenmek zorunda kalmayacağını sanmıştı.
Size yazarken ellerim öyle titriyor ki
Mutluluğun unutulmuş ezgilerini yineliyorlardı
Çocukluğumda, tanımadığımız kimselere gitmemizin cici olmadığını söylemişlerdi.
Bir insanın güzel şeyleri olmamasını anlarım; ama hiç değilse çirkin şeyleri olmamalı.
Flört mlört yok ortada
Onu görme düşüncesi, gerilip bırakılan bir lastik gibi, bir sıçrayışta, bulunduğu uzak yerlerden şimdiki zamanın ve hemen gerçekleştirilebilecek olasılıkların alanına geliyordu.
Epey bir zamandır buradayım ya, bu zaman çok kısa geldi bana, yalnız sizi göremediğim için uzundu.
Hiçbir zaman herkes gibi olmayacaksınız
Umduğuna inanmaya her zaman hazırdı
Beni daha çok sevdiği bir zaman vardı
Ah! Şu başın içindekileri bir değiştirebilsem, mantıklı kılabilsem!
Şu başın içindekileri bir bilsem! derdi.
İnsan yalnız kendisi için titrer, yalnız sevdikleri için titrer.
Swann’ın aşkı olan bu hastalık da öylesine artmış, Swann’ın bütün alışkanlıklarına, bütün devinilerine, düşüncesine, uykusuna, yaşamına, hatta ölümünden sonra yapılmasını istediği şeylere öylesine karışmıştı ki, öylesine onunla bir olmuştu ki, kendisi de neredeyse tümüyle yok edilmeden koparılıp atılamazdı benliğinden, cerrahların söyledikleri gibi, aşkı artık ameliyat dönemini aşmış durumdaydı.
Aşkı artık ameliyat dönemini aşmış durumdaydı.
Gizli ama sürekli bir duygunun etkisi altındaydı.
Çoğu zaman hiçbir şey söylemeden seyrediyordu Odette’i.
İyileştiğini sanıyordu. Ama ertesi sabah, uyandığı zaman, daha dün, gün boyu, türlü izlenimlerin selinde eritmiş olduğu acıyı gene aynı yerde buluyordu.
Herkesin düşündüğünden bana ne?
Bütün gece bekliyordu böyle, hem de boşu boşuna
Onunla bozuşma tehlikesini göze almaktansa, dönüşünü beklemek daha iyiydi.
Umutlarının o belirsiz her yerdenliği
Hiç görmese bile, tam olarak nerde bulunduğunu bilmemekle birlikte, birdenbire karşısına çıkıvermesi olasılığının dört bir yanda bir yürek gibi çarptığını duyacağı bu toprağa ayak basmak ne büyük bir mutluluk olacaktı.
Onun iki yıl önceki fotoğraflarına bakıyor, ne denli hoş olduğunu anımsıyordu.
Bir doğrunun açıklanması ne kusurları bağışlattırmaz ki!
Tanrı korusun, sıkıcı, budala hem de görgüsüz bir adam.