İçeriğe geç

Sürüklenme Kitap Alıntıları – Latife Tekin

Latife Tekin kitaplarından Sürüklenme kitap alıntıları sizlerle…

Sürüklenme Kitap Alıntıları

&“&”

“Geleceğimiz tehlikeye girdiğinde hayat her türlü sarsıcı uyarıyı yapar bize.”

Sen
her şeyi kavradığını düşünmekte
acele ediyorsun,"

…yüreğimin bir yeri
hafifçe sızlıyordu.

…içim geçti yıldız saymaktan

…ondan kurtulduğumda
dünyada yapayalnız kalacaktım sanki.

Bir gün gelir kalkıp gidersin.

…sanki
kafamın içindeki düşünceler
üşüyordu

Sen
her şeyi anladığını sanmakla
acele ediyorsun,"

…sana içimden sürekli laf yetiştirdiğimi
fark ettim, yorucu oluyor

…düşüncelerim söner gibi olup
yeniden tutuşuyor,

…sosyalleşince ruhuma saldırıyorlar,

Sen aşktan korkmuyorsun da
uçaktan mı korkuyorsun yani?

İçeride gidilecek yer yok,
tüm yollar dışarıdadır.

Bırakmıyorsunuz ki
geçmiş geçmişin koynunda uyusun.

Yağmurdan yüksekte ne işim var,
yerimi biliyorum ben,"

Siz ikiniz birbirinizden eminsiniz öyle mi?

…ikimiz diye bir şey yoktu.
Galiba iyilerin hepsi ölecek,ölmeyenleri de içeri atacaklar.
Korkaklar nasıl ölür biliyor musunuz, yarasalar gibi baş aşağı düşerek.
Sen aşktan korkmuyorsun da uçaktan mı korkuyorsun yani?
Yağmurdan yüksekte ne işim var,yerimi biliyorum ben.
Ağırlığını kaybeden insan nerede boşluk açılsa oraya savrulup gider.
Düşünmedim değil aslında, hayat bize her türlü ölümcül karşılaşmadan sıyrılma şansı tanıyor, otoban kıyısında arabadan indiğimizde bir an aklından geçti bu sapa yer, uygunsuz vakit tuhaf biçimde uzuyordu hikaye.
Gelecekte bir gün başımıza dert açacak insanlarla her seyin öncesinde yolumuz bir defa kesişir.
Tehlikeyi sezip durumu kavrayabilseydim sonsuza dek kurtulacaktım ondan işte, hayalet karşılaşmaydı bu.
Çocukluk anılarınızın canlanmadığı yerlerde yaşama sevinciniz söner, bırakıp gidin oraları
Eski insanlarla yeni atılımlar yapmak zordur
Hayat ömrümüzden ileri gitti, olaylar aştı bizi artık
İnsan gittiği yere yarı silinmiş, karalama izleriyle boşlukta gölge gibi titreşen hikayesini de götürmek istiyor
Dostluk böyle bir şey zaten, ben de bir şeyleri yaşarken senin adına da yaşadığım duygusuyla sevinip mutlu oluyorum
Gitmek istemediğimiz bir yarın arzusu neden uyanıyor içimizde?
Christa’nın ateşin karşısındaki kanepesine uzanıp insanın kendi düşüncelerinden, davranışlarından sürekli kuşku duymasından daha acı verici bir şey olamayacağını geçirdim aklımdan
Kulaklarımız yok, anladın mı Tamsi! Haykırışlarla dolu boşluk var kafamızın içinde
Bir gün gelir, kalkıp gidersin
Yüzümüze ölümün gölgesi düştüğünde hayat ısrarla yaşama şansı tanımak istiyor bize, türlü biçimlerde uyarıp tekrar tekrar sınıyor bunun için
Bakışlarını göğe dikip, Nerede duracağını bilemeyen uzağa kaçar senin gibi," dedi Misal’e, "bir evin yok, değil mi? Kapın, eşiğin yok, ayağını koyacak yeri olmayan kendini tartıp mesafesini ayarlayamaz, bizim buralarda bir laf vardır, &‘Ölçüsüzü köksüze taşlatırlar,’ diye."
Bizde bir laf vardır “aklın hesabı, canın telaşı bitmez” diye
Göle kavuştuğumuzda kayıp bir ürperişin canlanışı gibi dolunaya karşı geldik, başını arkaya atıp yüzümü görmeye çalışarak, Biz de bulutların üstüne çıkıyoruz ama ayı alnımızda parlatıp göğü aşağı çekerek," dedi, hoş bir soğumayla kapılıp gittim. Sürüklenme coşkusu!
Geleceğimiz tehlikeye girdiğinde hayat her türlü sarsıcı uyarıyı yapar bize
Toprakla arayı soğutanların sonu hazin oluyor, beni dinleyin siz
Düşünmedim değil aslında, hayat bize her türlü ölümcül karşılaşmadan sıyrılma şansı tanıyor, otoban kıyısında arabadan indiğimizde bir an aklımdan geçti bu, sapa yer, uygunsuz vakit, tuhaf biçimde uzuyordu hikâye.
Gelecekte bir gün başımıza dert açacak insanlarla her şeyin öncesinde yolumuz bir defa kesişir.
Tehlikeyi sezip durumu kavrayabilseydim sonsuza dek kurtulacaktım ondan işte, hayalet karşılaşmaydı bu.
On bir bin metreden yere çakılmış gibiyim.
İceride gidilecek yer yok, tüm yollar dışarıdadır.
Zamanı niye kazıyorsunuz böyle? Bırakmıyorsunuz ki geçmiş geçmişin koynunda uyusun.
İnsan ilk kez gittiği bir yerde tuhaf biçimde dikkatini ayrıntılara veriyor, hayvanların sağa sola koşturup koku bırakması gibi, biz de her şeye bakışımızı bırakıyoruz, köşe bucak her yeri gözümüzle işaretliyoruz.
… her şeyin üstüne gökten toz yağıyor ne yazık ki, yer kabuğunun tozunu savuruyor madenciler burada.
O eski çayır çimeni ara ki bulasın, koyunların kuzuların yerini iş makineleri almış, kilometrelerce kazıp oymuşlar toprağı,…
.. dörtyüz kuyu açılacak, buhar çok çıksın diye iki yüz ton asit basıyorlar, o asitler? nereye gidiyor
Tarlalarda açık madencilik yapılıyor, ormanları delik deşik oydular, dinamit sesinden uyunmuyor köylerde, evlerin duvarları çatlak, patlak içinde."
Korkaklar nasıl ölür biliyor musunuz, yarasalar gibi baş aşağı düşerek."
Bavulumu X-ray’e bırakıp polis kamerasına soyunduktan sonra yaşadıklarımı sana nasıl anlatacağımı bilemiyorum, güvenlik kapısında ruhunu iğdiş edip et haline getiriyorlar insanı, zamanı uyut uyutabilirsen artık,….
Yaptığınız ikramın saçmalığının farkındasın, değil mi? Bu dağıttığınız kekte ne şurubu var, biliyor musun?"
Radyodaki propaganda saçmalığını dinlemek zorunda mıyız sabah sabah?"
..ağırlığını kaybeden insan nerede boşluk açılsa oraya savrulup gider.
“Ağırlığını kaybeden insan nerede boşluk açılsa oraya savrulup gider.”
Halbuki gönlüm, baştan başa sevdiklerimin ölüleriyle dolu.
Hepimizin hayatında herkesin sığabileceği kadar boşluk var. Kimse ulaşılmaz değil.
Korkak nasıl ölür biliyor musunuz? Yarasalar gibi başaşağı düşerek…
Hayatın ruhu gece, bedeni gündüz.
Hepimizin hayatında herkesin sığabileceği kadar boşluk var. Kimse ulaşılmaz değil.
Görsen bakışlarını cennete bahçivan durmuş dersin.
Alaşağı olmuş insandan her türlü korkmak gerekirdi zaten…
Gelecekte bir gün başımıza dert açacak insanlarla her şeyden önce yolumuz bir defa kesişir.
Toprakla arasını soğutanların sonu hazin oluyor..
Aklın yap dediğini insanın canı razı olmuyor…
Uçakla giden çabuk erişir mantığını düşünürsek,
Ağırlığını kaybeden insan, nerede boş açılırsa oraya doğru savrulur…
Her şeyi yaşayıp öyle gidin dünyadan.
&”Ağırlığını kaybeden insan nerede boşluk açılsa oraya savrulup gider&”
Aklınız bastığında hayat yakanızı bırakmış olacak
Aklın yap dediğine insanın canı razı olmuyor
Ölümü göze alan ardını düşünür mü?
Korkaklar nasıl ölür biliyor musunuz, yarasalar gibi baş aşağı düşerek.
 Yüzümüze ölümün gölgesi düştüğünde hayat ısrarla yaşama şansı tanımak istiyor bize, türlü biçimlerde uyarıp tekrar tekrar sınıyor bunun için…
İnsan çaresizlikten kendine sığınmış birine karşı önlem alma ihtiyacı duymaz.
Geleceğimiz tehlikeye girdiğinde hayat her türlü sarsıcı uyarıyı yapar bize.
Gelecekte bir gün başımıza dert açacak insanlarla her şeyin öncesinde yolumuz bir defa kesişir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir