İçeriğe geç

Sürgün Kitap Alıntıları – R. A. Salvatore

R. A. Salvatore kitaplarından Sürgün kitap alıntıları sizlerle…

Sürgün Kitap Alıntıları

Hepimiz yaşamımız boyunca şu ya da bu zaman tutsak düşeriz; kendi kendimize veya çevremizdekilerin beklentilerine esir oluruz. Bu, herkesin katlandığı bir yüktür; herkesin nefret ettiği ve pek azımızın kaçmayı öğrenebildiği.
Hayatta kendimi çaresiz hissettiğim pek çok zaman oldu. Bu belki de bir kişinin yaşayabileceği en keskin acıdır; düş kırıklıkları ve boşaltılamayan öfke üzerine kurulmuştur.
Menzoberranzan’da evsiz serserilere yer yok. Toplumumuzun doğal düzenini bozuyorlar. Üstelik erkekler!
Fakat trajediyi bir şakayla dağıtmak, kimsenin suçlanamayacağı bir olay için suça gömülerek yaşamaktan daha gülünç değil.
Yaşama anlam katan her şeyi kaybediyor olduğumdan korkuyorum Ve bence bu, yaşamımdan daha değerli.
Bedenin fiziksel güçleri aklın ilkelerinden ve yüreğin duygularından ayrılamaz. Tek ve aynıdırlar, tek bir varlıktırlar. İşte bu üçünün uyumunda, beden-akıl ve yürek-ruhu buluruz.
Hepimiz yaşamımız boyunca şu ya da bu zaman tutsak düşeriz; kendi kendimize veya çevremizdekilerin beklentilerine esir oluruz. Bu, herkesin katlandığı bir yüktür; herkesin nefret ettiği ve pek azımızın kaçmayı öğrenebildiği.
Mutluluk dostlarla paylaşıldığında çoğalır, ancak keder her paylaşımda azalır. Yaşam budur.
Hepimiz yaşamımız boyunca şu ya da bu zaman tutsak düşeriz. Kendi kendimize veya çevremizdekilerin beklentilerine esir oluruz. Bu herkesin katlandığı bir yüktür; herkesin nefret ettiği ve pek azımızın kaçmayı öğrenebildiği..
İnsanların tek bir doğum ya da ölüm tarihi olduğuna inanmıyorum. Bakmayın siz mezar taşlarındaki o rakamlara! İnsan sık sık ölür ve yeniden doğar aslında.
“Hepimiz yaşamımız boyunca şu ya da bu zaman tutsak düşeriz; kendi kendimize veya çevremizdekilerin beklentilerine esir oluruz.”
“Hayatta kendimi çaresiz hissettiğim pek çok zaman oldu. Bu belki de bir kişinin yaşayabileceği en keskin acıdır.”
“Mutluluk dostlarla paylaşıldığında çoğalır, ancak keder her paylaşımda azalır. Yaşam budur.”
Hepimiz yaşamımız boyunca şu ya da bu zaman tutsak düşeriz; kendi kendimize veya çevremizdekilerin beklentilerine esir oluruz.
Dostlarım yanımdayken, dönmek zorunda kalmayacağıma inanma cesaretim vardı.
Mutluluk dostlarla paylaşıldığında çoğalır ancak keder her paylaşıldığında azalır. Yaşam budur.
Yaşamak mı yoksa hayatta kalmak mı?
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Biz dostluğu borç olarak değerlendirmeyiz
Yaşama anlam katan her şeyi kaybediyor olduğumdan korkuyorum
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Adalet hiçbir zaman kaos içindeki Menzoberranzam’da düzen yalanını sürdürmek için bir maske olmaktan öteye gitmemişti.
Diş ve pençe acısı, boşluk ve sessizliğinkinden daha büyük olabilir miydi?
Sanmıyorum.
Düşmanım yalnızlıktı, dingin denizlerin sonsuz, aralıksız sessizliği.
İnsan büyücüler büyü sanatını niye icra ederler ki?
İnsanlar tuhaf ve tehlikeli bir biçimde tahmin edilemez bir ırktır ve yalnız bırakılmaları daha iyidir.
Adalet hiçbir zaman kaos içindeki Menzoberranzan’da düzen yalanını sürdürmek için bir maske olmaktan öteye gitmemişti
İnsanlar tuhaf ve tehlikeli bir biçimde tahmin edilemez bir ırktır ve yalnız bırakılmaları daha iyidir.
Mutluluk dostlarla paylaşıldığında çoğalır ancak keder her paylaşımda azalır. Yaşam budur.
Mantık sahibi her varlığın gerçek kimliğini belirleyen şey, o varlık ve diğerleri arasındaki dil ve iletişimdir.
“Mutluluk, dostlarla paylaşıldığında çoğalır ancak keder her paylaşımda azalır. Yaşam budur.”
Mutluluk dostlarla paylaşıldığında çoğalır, ancak keder her paylaşımda azalır. Yaşam budur.
Ancak, ne yenebileceğim, ne de kaçabileceğim bir düşmanı keşfetmem uzun sürmedi. Nereye gitsem beni takip etti-aslında ne kadar uzağa kaçsam, o kadar yakınıma geldi.
Düşmanım yalnızlıktı, dingin denizlerin sonsuz, aralıksız sessizliği. Bunca yılın ardından dönüp geriye baktığımda, böylesi bir varoluş altında katlandığım değişikliklere hayret ediyor, dehşete düşüyorum.
Ne yenebileceğim, ne de kaçabileceğim bir düşmanı keşfetmem uzun sürmedi. Nereye gitsem beni takip etti – aslında ne kadar uzağa kaçsam, o kadar yakınıma geldi. Düşmanım yalnızlıktı, dingin denizlerin sonsuz, aralıksız sessizliği.
Hayatta kendimi çaresiz hissettiğim pek çok zaman oldu. Bu, belki de bir kişinin yaşayabileceği en keskin acıdır; düş kırıklıkları ve boşaltılamayan öfke üzerine kurulmuştur. Savaşan bir askerin kolunda bir kılıcın açtığı yara, bir tutsağın bir kırbacın şaklamasıyla hissettiği ıstırapla boy ölçüşemez. Kırbaç çaresiz tutsağın bedenine inmese bile, kuşkusuz ki ruhunu derinden yaralar.
Hepimiz yaşamımız boyunca şu ya da bu zaman tutsak düşeriz; kendi kendimize veya çevremizdekilerin beklentilerine esir oluruz. Bu, herkesin katlandığı bir yüktür; herkesin nefret ettiği ve pek azımızın kaçmayı öğrenebildiği. Bu bakımdan kendimi talihli buluyorum çünkü yaşamım oldukça düz akan bir iyiye gidiş çizgisinde ilerledi. Yaşama Menzoberranzan’da uğursuz Örümcek Kraliçe’nin yüce rahibelerinin ardı arkası gelmeyen incelemeleri altında başlayınca, sanırım durumum yalnızca düzelebilirdi.
Yaşama anlam katan her şeyi kaybediyor olduğumdan korkuyorum Ve bence bu, yaşamımdan daha değerli.
Hepimiz yaşamımız boyunca şu ya da bu zaman tutsak düşeriz; kendi kendimize veya çevremizdekilerin beklentilerine esir oluruz. Bu, herkesin katlandığı bir yüktür; herkesin nefret ettiği ve pek azımızın kaçmayı öğrenebildiği.
Hayatta kendimi çaresiz hissettiğim pek çok zaman oldu.
Bu belki de bir kişinin yaşayabileceği en keskin acıdır; düş kırıklıkları ve boşaltılamayan öfke üzerine kurulmuştur.
Savaşan bir askerin kolunda bir kılıcın açtığı yara, bir tutsağın bir kırbacın şaklamasıyla hissettiği ıstırapla boy ölçüşemez. Kırbaç çaresiz tutsağın bedenine inmese bile, kuşkusuz ki ruhunu derinden yaralar.
Mutluluk dostlarla paylaşıldığında çoğalır ancak keder her paylaşmada azalır. Yaşam budur.
Diş ve pençe acısı, boşluk ve sessizliğinkinden daha büyük olabilir miydi?
Sanmıyorum.
Yalnız değilsin Do’urden. Tercih etmediğin sürece.
Hepimiz yaşamımız boyunca şu ya da bu zaman tutsak düşeriz; kendi kendimize veya çevremizdekilerin beklentilerine esir oluruz. Bu, herkesin katlandığı bir yüktür; herkesin nefret ettiği ve pek azımızın kaçmayı öğrenebildiği.
İnsanlar tuhaf ve tehlikeli bir biçimde tahmin edilemez bir ırktır ve yalnız bırakılmaları daha iyidir.
Hiç birisi ile karşılaştın mı?
Birkaç tanesiyle Belwar, sanki bu hoş bir anı değilmiş gibi ürperdi. Yüzeyden tacirler. Çirkin şeyler ve de kibirli. Onların düşüncesine göre, tüm dünya sadece onlar içindir.
Sana borçluyum, diye karşılık verdi Drizzt. Tüm Parlaktaş’a borçluyum.
Biz dostluğu bir borç olarak değerlendirmeyiz, diye yanıtladı Oyuk Sorumlusu bir gözünü kırparak.
Kendi belirlediğim bölgeme giren hemen her şeyi alt edebilir, yenemeyeceğim az sayıdaki canavardan kesinlikle kaçıp saklanabilirdim ancak ne yenebileceğim ne de kaçabileceğim bir düşmanı keşfetmem uzun sürdü. Nereye gitsem beni takip etti; aslında ne kadar uzağa kaçsam, o kadar yakınıma geldi. Düşmanım yalnızlıktı, dingin denizlerin sonsuz, aralıksız sessizliği.
Mutluluk dostlarla paylaşıldığında çoğalır ancak keder her paylaşımda azalır. Yaşam budur.
Yaşama anlam katan her şeyi kaybediyor olduğumdan korkuyorum.
ama gerçekte, ruh kalır, bazen derinlere gömülür ancak asla tamamen yok edilemez.
Savaşan bir askerin kolunda kılıcın açtığı yara, bir tutsağın bir kırbacın şaklamasıyla hissettiği ıstırapla ölçüşemez. Kırbaç çaresiz tutsağın bedenine inmese bile, kuşkusuz ki ruhunu derinden yaralar.
Mutluluk dostlarla paylaşıldığında çoğalır, ancak keder her paylaşımda azalır. Yaşam budur.
Avcı tökezlemişti. On yıldan daha uzun zamandır ilk kez Avcı tökezlemişti.
Guenhwyar diye haykırdı Drizzt çılgın gibi. Gel bana! Lütfen, Guenhwyar! Panterin yanıt verip vermeyeceğini bilmiyordu. Pek dostça olmayan ayrılışlarının ardından Drizzt bir daha yanında Guenhwyar’ın yanında yürüyeceğinden emin olamazdı. Drizzt heykelciğe doğru sürünürken her santim, umutsuzluğunun zayıflığında, yorucu bir dövüş gibi görünüyordu.
Sonra dönüp duran sis belirdi. Panter sahibini terk edemezdi, dostu olan drowa uzun süre kırgın kalamazdı.
Şekillenen sisi yaş duvardaki uğursuz düşleri örtmek için kullanan Drizzt rahatladı. Kısa süre sonra Guenhwyar yanı başında oturuyor ve rahatça koca partilerinden birini yalıyordu. Drizzt bakışlarını panterin yuvalak gözlerine kilitledi ve orada kırgınlık görmedi. Bubsadece Guenhwyar’dı dostu ve kurtuluşu.
Drizzt, bacaklarını altında toplayıp kediye uzandı ve panterin kaslı boynunu sımsıkı ve umutsuz bir kucaklamayla sardı.
Meraklı bakışlar üzerine çevrildi ancak çok uzun kalmadı zira Parlaktaşın yer altı gnomları çalışkan bir halktı ve boş boş durup izlemeye pek vakitleri yoktu.
Kaç tiran bunu denemiştir? Kaç hükümdar tebaasını basit, düşünceden yoksun kâr ve çıkar araçlarına indirgemeye çalışmıştır? Halklarının sevgilerini, inançlarını çalarlar; ruhlarını çalmaya uğraşırlar.
“Gideni unut, diye önerdi, “Gelecekte sana yardımı olabileceklerin dışında.”
Kimsin sen, babamın kisvesine bürünen yaratık? diye sordu Drizzt, ölümcül hayalet son birkaç adımım atarken.

Kimsin sen? diye sordu bir kez daha. Benim babam değilsin.

Ölümcül hayaletin suratına geniş bir gülümseme yayıldı. Hayır, diye yanıtladı Zaknafein titrek bir sesle. Bu, millerce uzakta bir giriş odasından verilen bir yanıttı.

Ben senin annenim!”

“ Ama gerçekte, ruh kalır, bazen derinlere gömülür, ancak, asla tamamen yok edilemez.”
“Magga cammara, kara elf, diye bağırdı ona Belwar. Kim bu?

Zaknafein Do’Urden, diye geri haykırdı Drizzt, Oyuk Sorumlusunun artan öfkesini gölgede bırakarak. Ancak, sözlerini bitirirken, Drizzt’in sesi oldukça alçaldı ve neredeyse boğulurcasına konuştu; babam.”

“O halde çıldır!
“Zaknafein bu dünyaya ait olmayan bir varlık, yaşayan bir ölüydü.”
Ancak, ne yenebileceğim, ne de kaçabileceğim bir düşmanı keşfetmem uzun sürmedi. Nereye gitsem beni takip etti- aslında ne kadar uzağa kaçsam, o kadar yakınıma geldi. Düşmanım YALNIZLIKTI. Dingin denizlerin sonsuz, aralıksız sessizliği
“Asla düşmanlarımı, ya da müttefiklerimi, hafife alma hatasına düşmedim.”
“Her dakikanın bir bedeli vardır.”
“Öldür onları, yerle bir et yoksa hiç şüphesiz onlar seni öldürecek!”
“Mutluluk dostlarla paylaşıldığında çoğalır, ancak keder her paylaşımda azalır. Yaşam budur.”
“ kendi evimdeydim. Orası benim krallığımdı.”
“Yaşamım boyunca az dostum oldu ve bin yıl da yaşasam bunun böyle kalacağından şüpheliyim.”
“Zin-carla tamamlandı!
“ düşmanlarından saklanabileceğine emindi. Ama kendisinden saklanamazdı.”
“Belki de hayatta kalmak yeterli değildi.”
Nasıl da hızla değişti, tüm geçmiş yaşamımı önümde görüyorum ama şimdi hepsi gitti.
Bedenin fiziksel güçleri aklım ilkelerinden ve yüreğin duygularından ayrılamaz. Tek ve aynıdırlar, tek bir varlıktırlar. İşte bu üçünün uyumunda, beden-akıl ve yürek-ruhu buluruz.
Hepimiz yaşamımız boyunca şu ya da bu zaman tutsak düşeriz; kendi kendimize veya çevremizdekilerin beklentilerine esir oluruz. Bu herkesin katlandığı bir yüktür; herkesin nefret ettiği ve pek azımızın kaçmayı öğrenebildiği.
İnsanlar tuhaf ve tehlikeli bir biçimde tahmin edilemez bir ırktır ve yalnız bırakılmaları daha iyidir.
Dostlarım yanımdayken, dönmek zorunda kalmayacağıma inanma cesaretim vardı.
Yeni dostlarının, kolayca alt edebileceklerini bildikleri bir düşmana karşı bile savaşmaya o kadar hevesli olmamaları Drizzt’i hoşnut kıldı.
( ) Ancak Drizzt’in yaşamış olduğu gibi vahşice ve merhametsiz bir yaşam, öyle kolayca unutulamazdı.
Gerçekten de paylaşılan keyifler daha büyük olur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir