İçeriğe geç

Sünnet Olmadan Ümmet Olmaz Kitap Alıntıları – Mahmud Esad Coşan

Mahmud Esad Coşan kitaplarından Sünnet Olmadan Ümmet Olmaz kitap alıntıları sizlerle…

Sünnet Olmadan Ümmet Olmaz Kitap Alıntıları

Şimdi de öyle. Resulullah’ ın yolundan yürüyen insanlardan da öyle korkarlar. Çünkü bu güzel vasıf ümmetinde devam ediyor. Ümmet-i Muhammed’ den Amerika korkar, ödü patlar, yüreği ağzına gelir. Rusya, Çin, Fransa, İtalya korkar; Yunanistan korkar, Ermenistan korkar; hepsi korkar. Bu korkuyu Allah bize bir vasıf olarak vermiş. Bir manyetik alan gibi etrafımızda olanlar bizden korkuyor. Gerçek İslam’ dan korkuyorlar.
Ahir zaman gelip de benim ümmetimin bozulduğu zamanda, sünnetime sarılana şehit sevabı verilecek.
Peygamber Efendimiz Sadakayla hastalarınızı tedavi ediniz. buyuruyor.
( Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, III, 536, r. 6593; Șu’abü’l-îmân, V, 185, r. 3280; Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, X, 128, r. 10196; Kudâî, I, 401, r. 690; İbn Asâkir, II, 1182. )

İnen, başınıza gelip musallat olmuş olan veya henüz gelmemiş de size gelmekte olan belalara karşı dua ile kendinizi müdafaa edin. Çünkü dua hem bașa geleni hem de gelmekte olanı, henüz gelmemiş de yolda olanı çevirir. Geleni kaldırır, gelmekte olanı yoldan çevirir.

Bunlar mânevî tedbirlerdir. Bu mânevî tedbirlerin en kıymetlilerinden bir serisi de müslümana hizmettir. Sen müslümanın derdine çare olursun, Allah senin derdine çare olur. Sen müslümanın üzüntüsünü feraha çevirtirsin, Allah senin üzüntünü feraha çevirttirir. Sen müslümanın ayıbını örtersin, Allah senin ayıbını örter. Sen müslümanın imdadına koşarsın, Allah senin imdadına koşar. Bu böyle.

Bu imtihan dünyasında müslümanların yapacakları en kurnazca, en akıllıca, en basiretlice iş; müslüman kardeşlerinin hizmetinde olmaktır. Hizmet ehli olmak kadar kârlı, faydalı, kestirme bir yol yoktur. Hastalık da geçer, sıkıntı da geçer, üzüntü de geçer. Sen ona merhamet edince, sen onun yardımına koşunca aynı muameleyi Allah sana yapar. Sana nasıl muamele yapılmasını istiyorsan sen etrafındakilere öyle yap. Onun için Allah yolunda çalışmaya, müslümanlara hizmet etmeye büyük gayret edin. Öyle olalım, gayretli olalım.

Mesela bir insan, yatarken ayağını oraya buraya atarken örtüsü açılsa sen de onun örtüsünü örtüversen Uyuduğu için ne olduğunun farkında değil, örtüversen; bu maddî bir örtme. Bir de mânevî örtme vardır ki arkadaşın kusurlu bir hâli vardır, kimseye söylemiyorsun, bir kabahat işlemiş, kimseye duyurmuyorsun. Çünkü duyurulursa çok üzülecek, zaten yaptığından pişman, örtüveriyorsun.. İşte böyle maddî bir durumu veya mânevî bir hâlini ona acıdığından, merhametinden, sevginden dolayı başkalarından örtüverirsen Allah da senin kusurunu kıyamet gününde örter, senin ayıbını başkasına göstermez.
.
Hocam ben öyle de yapsam böyle de yapsam hatrımda tutamıyorum. Bu da normal.
Onun da çaresi var: Al sana kalem al sana kağıt. Yazarsın, olur biter. İlim avdır, avlanmaktır; yazmak da avı bağlamaktır. Yazdın mı avı bağlamış olursun.

Allah’tan korkmayandan kork; her şeyi yapar..

.
İnsan bir hadis okur hayatı değişir, ahlâkı değişir. Bir ayet okur yolu değişir. Bir ayet okur, bir menkıbe okur, bir iyi hâle girer, bir iyi iş yapar; bir tek insan bir ümmeti, bir milleti kurtarır.
.⚜ .

Sözlerin en şereflisi, en kıymetlisi, en güzeli Allâh’ın kelâmıdır.

⚜ .

.
Yahu bırakalım hadisleri Şimdi birçok kimse var, hadislerden kaytarmak istiyorlar.
Neden?
Hadisler detayı öğretiyor.
Detayı öğrenince tam İslam’ı öğreniyor; tam tarif edilmiş İslam’ı yapmak zor geliyor.
Tarif edilmemiş olsa, boşluk kalsa o boşluğa göre gezecek. Ama İslam’ın tarifi tam olunca ona tam uyması lazım; uymayınca iyot gibi açığa çıkıyor. Hadis-i şerifte tarif edilen tam Müslümanlığa uyamayınca bu sefer hadis zor geliyor.
.
Ben Edebiyat Fakültesi’ne ilk gittiğim zaman derse bir doçent geldi. Ders anlatırken peygamberimiz dedi diye universiteden Beyazit’a kadar ayağım yere basmadı, sevincimden ayağım havalarda uçarak geldim. Çünkü o zamanlar bunların sözü edilmiyordu
.
İslâm için hizmet etmek zorundayız!
Bu bizim vazifemiz! Bunu sabır ve sevgiyle, aşk ve şevkle yapmamız lazım..!
İsteriz, can atarız, ölesimiz gelir. Allah’ın sevgili kulu olmaya bayılırız. O zaman Kur’an’a sarılalım.
.
Bazı insanlar var, Islamı yaşamıyor, yaşayana da bırakmıyor.
Ben müslümanım diyor. Ben yaşaamıyorum, kusuruma bakmayın demiyor, kendisinin sapık yolunun da İslama uygun olduğunu ispat etmeye çalışıyor veyahut sizin gittiğiniz doğru yolun eğri olduğunu, kendi yolunun daha doğru olduğunu düşünüyor.
.
Kur’ân-ı Kerim ölülere okunmak için inmiş bir kitap değil, dirilerin hayatını düzeltmek için inmiş bir kitaptır.
~
Ümmeti parçalamak, sömürmek isteyenler öncelikle SÜNNETİ HEDEF TAHTASINA KOYMAKTADIR.
▪︎▪︎▪︎
Sünnet, ümmeti ayakta tutan en önemli kaynaktır, güçtür.
SÜNNETE KASTEDENLER ÜMMETE KAST ETMEKTEDIRLER.
Cenâb Hak bir hadîs- i kutsîde şöyle buyuruyor: İnsanlara benim büyük gazabım,hışmım olacak. İnsanlar çok büyük bir yanılgı içinde. Onları ben yarattım ,benden gayriya ibadet ediyorlar. Ben rızıklandırıyorum, benim rızkımı yiyip benden gayrıya yöneliyorlar.

https://1000kitap.com/yazar/mahmud-esad-cosan
https://1000kitap.com/yazar/Mehmed-Zahid-Kotku

Neyi beğeneceğiz, neyi tenkit edeceğiz, neyi alacağız, neyi reddedeceğiz? Bunun iki tane ölçüsü vardır:
Bunun ölçüsü hiç şüphe yok ki Allah’ın kelamıdır, Kur’ân-ı Kerîm’dir.
Peygamber Efendimiz’in sünnetidir. Bu iki ana kaynaktan gelişen icmâ-ı ümmet, kıyâs-ı fukahâ gibi, edille-i şer’iyye dediğimiz dini delillerdir.
İnsanların en uygun yaşama reçetesi İslâm’dır. Herkesin İslâm’ın bu güzel ahkâmını öğrenip ona göre yaşaması lazım! Hele hele Müslümanların, İslâm’ın güzelliğini en iyi bilip de iyi Müslüman olmaları gerekiyor.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
İnsan Allah’ı bilerek, Allah’ın rızasını düşünerek ne yaparsa ibadet olur. Çalışması, uykusu, yemesi, her şeyi ibadet olur.

İslâm, hayatı Allah’ın rızasına göre geçirme yoludur.

Rabbimiz, çevremiz ne kadar bozulursa bozulsun, bizi o, hakkı tutan taifeden eylesin. Hak ehli olarak yaşatsın, hak ehli olarak emanetimizi teslim etmeyi nasip eylesin. Huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmayı nasip eylesin.
Allah bizim basiret gözümüzü, gönül gözümüzü açık eylesin. Rızasını kazanmak için neler yapmamız gerektiğini sezmeyi, anlamayı, ona göre yaşamayı nasip eylesin. Dîn-i mübîn-i İslâm’a en güzel tarzda hizmet etmeyi nasip eylesin.
Bizim asıl işimiz Allah’ın dinine hizmet etmek olduğu halde biz asıl işimize önem vermiyoruz, Allah’ın bizden istemediği işlere önem veriyoruz, onların peşinde koşuyoruz. Yapmadığımız zaman Allah bize sorgu sual açmayacağı işlerin peşinde ömür tüketiyoruz da mesul olduğumuz konularda, Allah’ın yap dediği işleri yapmamakta yüreğimiz titremiyor, bir gayret göstermiyoruz. Çok yanlış bir şey.
Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resûlühü diyen bir mü’minin, kelimeteyni şehadeteyni getiren bir insanın bir tek mesleği vardır: Allah’in dinine hizmet etmek. Öteki tâlidir.
Tüm müslümanların hepsinin müşterek bir tek mesleği vardır; o da İslâm’ı anlatmak, İslâm’a hizmet etmek mesleği.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Allah’ın lütfuna, ihsanına, ikramına ermek için her birimiz İslâm’ın askeri, İslâm’ın yardımcısı olacağız.
İnsan bir hadis okur; hayatı değişir, ahlakı değişir. Bir ayet okur yolu değişir. Bir ayet okur, bir menkibe okur, bir iyi hâle girer. Bir iyi iş yapar, bir tek insan bir ümmeti, bir milleti kurtarır..

Allahu Teâlâ hazretleri en büyük meşgalemizi ilim, ilimle uğraşmak eylesin..

Bir yılda 365 tane âyet, 365 hadis öğreneceksiniz, Peygamber Efendimiz’in mübarek sahabesinden veyahut evliyâullahın hayatından 365 hayat sahnesi öğreneceksiniz. Halbuki Peygamber Efendimiz’den rivayet edilmiş birtakım hadisler var ki; Bir insan kırk hadis bellese Allah onu yarın rûz-ı mahşerde alimlerle beraber haşredecek. **
Gel sen de alim sayılırsın, kırk tane hadis bellemişsin, gir bakalım şu mübareklerin arasına. diye onlarla haşredecek.
Her gün bir âyet, bir hadis, sahabenin hayatından bir menkıbe Her gün bu üç tanesini lütfen yapın.

Lafta kalınca olmuyor. Yazın. Bir defter edinin, elinizde bir defter olsun, her gün o günün tarihini atın, bir âyet-i kerîme yazın, altına mealini yazın, tefsir kitaplarından tefsirini okuyun. O âyeti belleyin, hem ezberleyin hem mânasını, ahkâmını öğrenin. Sonra bir hadis yazın, o hadis-i şerîfin mânasını öğrenin, belleyin. Ondan sonra bir de mübarek zâtlardan, sahabeden, tâbiînden, evliyâullahtan bir zâtın menkibesini, hayatına ait bir küçük şeyi yazın.

Sevgiler, saman alevi gibi parlayıp ondan sonra sönerse olmaz. Sevgi, Resûlullah’a bağlılık devamlı olacak. Onun için mevlid kandilinde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e sevgi duymak, camiye gelmek, ondan sonra caminin yolunu unutmak, namazı unutmak, sünneti unutmak, Kur’an’ı unutmak, onu sevmemenin alametidir, fasıklığın, hak yoldan sapmanın alâmetidir.
Rabbimiz hepimizi irşad eylesin, ikâz eylesin, tevfikini refik eylesin.
Kur’ân-ı Kerim’i anlamaya, okumaya, ahkâmını öğrenmeye çalışalım. Ahkâmını hayatımıza uydurmaya çalışalım. Nasıl Resulullah’ın ahlâkı Kur’an ise bizim de ahlâkımız Kur’an olsun. Kur’an-ı Kerim’in ahlâkı ile ahlâklanalım da Kur’ân-ı Kerim’in ve Resulullah’ın şefaatine nail olalım.
Kur’ân-ı Kerim’i seveceğiz, okuyacağız, onun âyetlerine tâbi olacağız. Kur’ân-ı Kerîm bizim ahlâkımız, rehberimiz, şefaatçimiz olacak. Kur’ân-ı Kerim bizim davacımız olmamalı. ‘Ya Resulallah! Yâ Rabbi! Ben bu zâtın evinde duvarda bir çivide senelerce asılı durdum da, duvardaki çiviye astılar da yâ Rabbi, ömür boyu hiç açıp okumadılar beni!’ diye Kur’ân-ı Kerîm davacı olmasın.
Kur’ân-ı Kerîm’in okunması çok lüzumludur, Müslümanlar için çok büyük bir ibadettir, çok yüksek bir zikirdir ve çok sevaplıdır. Peygamber Efendimiz pek çok teşvikte bulunmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’in yüzüne bakmak bile sevaptır. İnsan okuma bilmese Bu Allah’ın kelâmı diye yüzüne baksa sevap kazanır.
Kur’ân-ı Kerîm, Allahu Teâlâ hazretlerinin bize hitabı, bize gönderdiği kitabı. Kur’ân-ı Kerîm’in değerini ifade etmek için kelimeler kâfi gelmez. Allahu Teâlâ hazretlerinin yarattığı şu denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa yaza yaza içindeki mânaları, inceliklerini, güzelliklerini ifade etmeye gücümüz yetmez. Bu, hablullâhu’l-metîn. Allah’ın sağlam ipi dir. Bu ipe kim sarılırsa pislikten, çamurdan, bataklıktan kurtulur. Allahu Teâlâ hazretlerinin insanlar arasındaki hücceti, Kur’ân-ı Kerîm’dir. Allahu Teâlâ hazretleri bizi bu kitaptan imtihan edecek, bizi bu kitapla mesul tutmuş. Biz bu kitaba ne kadar hürmet edersek o kadar izzet buluruz.
Kur’ân-ı Kerîm kıyamete kadar da korunacak, ahkâmı bilinecektir.

Kur’ân-ı Kerîm’in kıyamete kadar korunacağı Allah tarafından bildirilmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’i genç isek de öğreneceğiz, yaşlıysak da öğreneceğiz! Çocukken de öğreneceğiz, çocukken öğrenmemişsek ihtiyarladığımız zaman yine öğreneceğiz. Başka çare yok, başka kurtuluş yok! En sevaplı yol.
İlmin en başta geleni, ilmin kaynağı, dinimizin kaynağı, her şeyimizin aslı, esası Kur’ân-ı Kerîm. İlmin temeli Kur’ân-ı Kerîm.
Âyet; gözle görülen büyük alâmet demek.

Sûreler şehirler gibi, âyetler de o şehirdeki şerefli konaklar gibidir.

Âyetlerden oluşan büyük Kur’ân-ı Kerîm bölümlerine sûre denilir. Eskiden şehirlerin etrafına müdafaa için sur denilen duvarlar yapılırdı. Sûre kelimesi de bununla ilgilidir. Sur demektir veya yüksek mevki, şerefli menzile anlamına alınmıştır. Bu sûreler şerefli olduğundan Kur’ân-ı Kerîm diyoruz, âyet-i kerîme diyoruz. Kerîm, soylu, asil demektir. Sûre de bir müstakil Kur’an bölümü olmak şerefinden dolayı bu ismi almıştır.
Kur’ân-ı Kerîm, Allahu Teâlâ hazretlerinin bize hitabı, bize gönderdiği kitabı. Kur’ân-ı Kerîm’in değerini ifade etmek için kelimeler kâfi gelmez. Allahu Teâlâ hazretlerinin yarattığı şu denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa yaza yaza içindeki mânaları, inceliklerini, güzelliklerini ifade etmeye gücümüz yetmez. Bu, hablullâhu’l-metîn. Allah’ın sağlam ipi dir. Bu ipe kim sarılırsa pislikten, çamurdan, bataklıktan kurtulur. Allahu Teâlâ hazretlerinin insanlar arasındaki hücceti, Kur’ân-ı Kerîm’dir. Allahu Teâlâ hazretleri bizi bu kitaptan imtihan edecek, bizi bu kitapla mesul tutmuş. Biz bu kitaba ne kadar hürmet edersek o kadar izzet buluruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir