İçeriğe geç

Süleyman’ın Şarkısı Kitap Alıntıları – Toni Morrison

Toni Morrison kitaplarından Süleyman’ın Şarkısı kitap alıntıları sizlerle…

Süleyman’ın Şarkısı Kitap Alıntıları

&“&”

Hele o karanlık! Karanlığın tek renk olduğunu düşünürsü­nüz, ama değildir. Beş altı çeşit karanlık vardır. Bazıları ipek gibidir, bazıları yünlü. Bazılar bomboş. Bazıları parmaklara benzer. Ama yerinde durmaz. Bir çeşit karadan ötekine değişir durur. Bir şey için kapkara demek, bir şey için yeşil demeye benzer. Hangi yeşil? Şişelerimin yeşili mi? Çekirge yeşili mi? Salatalık, turp yeşili mi yoksa fırtınadan hemen önceki gökyü­zünün yeşili mi? İşte gece karası da öyledir. Gökkuşağı da olabilir.
Florida, Jacksonville. Kötü memlekettir, evlat. Siyahi bebekleri koyacakları bir yetiştirme yurdu dahi yoktur. O yüzden hapishaneye tıkarlar onları.
.
Uçmak istiyorsan, seni ağırlaştıran *oktan vazgeçmelisin.

.
Korktuğunuz şeyin gerçek olup olmaması ne fark eder ?..

Bulutların dağı nasıl sevdiğini gördün mü hiç?
Bazı kadınlar fazla severler.
İnsanları gerçekten tanımak mümkün değil.
Ve kendileri için olmadıkça, kendi hayatını riske atmana bile izin vermezler.Onlar için olmadıkça ölemezsin dahi."
Herkes benden bir şeyler bekliyor, anlıyor musun?Başka bir yerden edinemeyeceklerini düşündükleri bir şey. Bende olduğunu sandıkları bir şey. Ne olduğunu da bilmiyorum."
Tanrım bana nefret ver," diye inledi. "Nefrete razıyım. Ama bana sevgi verme. Sevgiye dayanamıyorum, Tanrım. Taşıyamıyorum onu. Tıpkı Bay Smith gibi. O da taşıyamamıştı. Çok ağır. İsa Efendimiz, bunu sen bilirsin. Hepsini bilirsin. Sevgi ağır değil mi? Görmüyor musun, Tanrım. Kendi oğlun dahi taşıyamadı onu. Eğer onu öldürdüyse, bana ne yapacağını bir düşünsene."
&”Söylev dediğin ne senin?&” diye sordu Gitar. &”İki saniye susup dinlemek zorunda kalman mı? Söylev dediğin bu mu?&”
&”Söylev birinin otuz bir yaşındaki bir adamla on yaşında bir çocukla konuşur gibi konuşmasıdır.&”
Hele o karanlık! Karanlığın tek renk olduğunu düşünürsünüz, ama değildir. Beş-altı çeşit karanlık vardır. Bazıları ipek gibidir, bazıları yünlü. Bazıları bomboş. Bazıları parmaklara benzer. Ama yerinde durmaz. Bir çeşit karadan ötekine değişir durur. Bir şey için kapkara demek, bir şey için yeşil demeye benzer. Hangi yeşil? Şişelerimin yeşili mi? Salatalık, turp yeşili mi yoksa fırtınadan hemen önceki gökyüzünün yeşili mi? İşte gece karası da öyledir. Gökkuşağı olabilir.
Daha genç ve biraz daha sulugöz olsaydı, gözlerindeki pırıltı çoktan yanaklarından aşağıya dökülürdü. Ama hayatının bu evresinde yalnızda pırıldıyordu.
&”Zenciler sudan hoşlanmaz,&” diye kıkırdadı Corinthians.
&”Eğer sahip olurlarsa severler,&” dedi Macon.
Okullarda ne öğretiyorlar sizlere? Saygın bir insana &‘selam’ derseniz kalkıp ağzınızı burnunuzu dağıtması gerekir.
.
Önce saçını kesti. Bu, artık düşünmek istemediği bir şeydi. Sonra, nasıl yaşamak istediğine ve onun için neyin değerli olduğuna karar vermeye çalışma sorununu ele aldı.

Ne zaman mutluyum ve ne zaman üzgünüm ve fark nedir ? Hayatta kalmak için ne bilmem gerekiyor ? Dünyada doğru olan nedir ?

.

Babam ben dört yaşındayken öldü. Bu karşılaştığım ilk ve en zor terk edilmeydi.
Doğruyu bulmadan önce yanlışı bilmek gerekir.
Bir can aldıktan sonra yürüyüp gidemezsin. Hayat, hayattır ve değerlidir.
Annesiyle babasının ilişkisindeki kekrelikten ve her ikisinin de dört elle sarıldığı haklılık iddiasından nefret ediyordu.
Ne zaman öleceğim beni ilgilendirmiyor. Ne için öldüğüm önemli, tıpkı ne için yaşadığım gibi.
Toprak, siyahilerin kanıyla sırılsıklam. Bizden önce de kızılderililerinkiyle.
Kartlar bize karşı karılmış; bizse oyunun içinde kalmaya çabalıyoruz.
Prangalar ülkesinde hiçbir siyahi, insan değildir.
Eğer tam anlamıyla bir adam olmak istiyorsan gerçeklerin tümüyle yüzleşmek zorundasın.
Çok şey biliyor ama pek azını anlıyordu sanki…
Ağaçlara fısıldıyor, toprağa fısıldıyor, onlara dokunuyordu: tıpkı bir amanın körler alfabesiyle yazılmış bir kitabı parmak uçlarıyla okuması gibi.
Kendini, benliğini tehlikeye atmanın ne anlama geldiğini biliyor musun?
Ona dünyanın hala yerinde durduğunu ve yaşadığının bir düş değil de hayatın ta kendisi olduğunu anımsatacak kalıcı bir görsel nesne olarak algılıyordu.
Bana çay ver, Gitar. Yalnızca çay. Coğrafyasız olsun.."
Yalanlar daima çok yalın olmalıydı, tıpkı gerçekler gibi. Fazla ayrıntı, aşırılıktan başka bir şey değildi.
Eğer bir canı alırsan, ona sahip olursun. Ondan sorumlu olursun. Kimseden öldürerek kurtulamazsın. Hala oradadır ve artık seninledir.
Sen insanları dinlemiyorsun. Kafanda kulaklar var, ama beynine bağlı değiller…."
Ölmeni istemiyorlar. Yaşadığın hayatı istiyorlar."
Sen insanları dinlemiyorsun. Kafanda kulaklar var, ama beynine bağlı değiller.’
Bizi önce sergilemiş, sonrada rezil etmişti. Tüm yaşamımız boyunca sürdü bu : önce bakireler gibi Babil sokaklarında dolaştırıd, sonra da Babilli orospularmışız gibi aşağladı."
İnsanlardan çok küçük yaşımda koptum."
Kuzeyli o," dedi Freddie. "prangalar ülkesünde Tanrı’yı oynamış. Kendini ne sanıyordu ki?"
"İnsan olduğunu sanıyordu, o kadar," dedi Tommy.
"yanlış sanmış," dedi Freddie. "Prangalar ülkesinde hiç bir siyahi, insan değildir."
Mihraba bir kuzu masumiyetiyle çıktım."
Süleyman’ın Şarkısı’nın benim açımdan zor yönü dişil bir odaktan eril bir odağa radikal bir imgeleme kayması gereketirmesiydi."
Babamı kaybettiğime üzüldüğümden çok, olduğumu düşündüğü kişiyi kaybettiğime üzüldüm."
Toprak siyahilerin kanıyla sırılsıklam
Eğer havaya teslim olursan, uçabilirsin.
Süleyman ve Ryna Belalı Şalut
Yaruba Medine Muhammed de
Nestor Kalina Saraka kek
Yirmi bir çocuk, sonuncusu Jake!
“İşler yoluna giriyor, evlat. Tanrı’nın yolları garip, ama eğer yaşarsan sonunda daima rayına girdiğini görüyorsun. Çaldıkları hiçbir şeyden, öldürdükleri hiçkimseden hayır gelmedi onlara. Bir damla bile.”
“Örgüt faaliyetlerine 1920’de Georgialı askerin taşakları kesildikten sonra öldürülmesi ve 1. Dünya Savaşı sonrasında Fransa’dan dönen gazinin kör edilmesinin ardından başladı. Ben de üyelerinden biriyim.”
Pilatus yaşamını şarabın yanı sıra viski imalatıyla da kazanır oldu. Bu becerisi ona, hiçbir olanağı bulunmayan ve para kazanmak için sevişmeye de hiç niyeti olmayan bir kadının seçebileceği her işten daha fazla özgürlük sağlıyordu.
Ölüm gülümserdi hep. Ve soluk alır verirdi. Ya da bir incik kemiği, Kraliçe Elizabeth güllerinin yapraklarındaki bir kara nokta, ölü bir Japon balığının gözündeki buğu kadar çaresiz görünürdü.
“Fairfield’a o zaman gelmeye başladım. Konuşmaya. Beni alay etmeden dinleyecek biriyle konuşmak. Güveneceğim biriyle. Bana güvenen biriyle. Benimle… ilgilenen biriyle. Ben olduğum için. Bu kişinin toprağın altında olması umrumda değildi.”
Yapılmamış her iş, ödenmemiş her fatura, her hastalık, her ölüm Beyaz Adam’ın suçuydu.
“Prangalar ülkesinde hiçbir siyahi, insan değildir.”
Gündoğumundan günbatımına yaşamı sürdürebilmek için başka şeyler gerekir; merhem gibi, sevecen bir temas gibi, sokulganlık gibi bir şeyler.
“İnsanları gerçekten tanımak asla mümkün değil.”
O, benim bu dünyadaki evim..
Tanrım bana nefret ver," diye inledi."Nefrete razıyım. Ama bana sevgi verme. Sevgiye dayanamıyorum, Tanrım.taşıyamıyorum onu. Tıpkı bay Smith gibi. O da taşıyamamıştı. Çok ağır i. İsa Efendimiz, bunu sen bilirsin. Hepsini bilirsin, Sevgi ağır değil mi? Görmüyormusun Tanrım? Kendi oğlun dahi taşıyamadı onu. Eğer onu öldürdüyse, bana ne yapacağını bir düşünsene?…
Bu gezegende, bu ulusta, bu ülkede, tam burada. Başka bir yerde değil! Ülkemiz bu kayanın üzerinde, görmüyor musunuz? Benim evimde kimse aç değil, benim evimde kimse ağlamıyor ve eğer benim bir evim olabilmişse, sizin de olabilir! Tutun onu. Tutun bu toprağı! Yakalayın, kardeşlerim; yaratın onu, kardeşlerim, sarsın, sıkın, karıştırın, vurun, dövün, tekmeleyin, öpün, kamçılayın, bastırın, düzleyin, kazın, sürün, ekin, biçin, kiralayın, alın, satın, sahip olun, üzerinde binalar kurun, çoğaltın ve evlatlarınıza bırakın – beni duyuyor musunuz? Evlatlarınıza bırakın.
Her neyse, kahve için teşekkürler, evlat. Çok iyi geldi. Çok."
Kuzeyli o," dedi Freddie. "Prangalar ülkesinde Tanrı’yı oynamış. Kendini ne sanıyordu ki?"
"İnsan olduğunu sanıyordu, o kadar," dedi Demiryolu Tommy.
"Yanlış sanmış,"dedi Freddie."Prangalar ülkesinde hiçbir siyahi insan değildir."
Tanrım bana nefret ver," diye inledi. "Nefrete razıyım. Ama bana sevgi verme. Sevgiye dayanamıyorum, Tanrım. Taşıyamıyorum onu. Tıpkı Bay Smith gibi. O da taşıyamamıştı. Çok ağır. İsa Efendimiz, bunu sen bilirsin. Hepsini bilirsin. Sevgi ağır değil mi? Görmüyor musun, Tanrım. Kendi oğlun dahi taşıyamadı onu. Eğer onu öldürdüyse, bana ne yapacağını bir düşünsene."
İşler rayına giriyor, evlat. Tanrı’nın yolları garip, ama eğer yaşarsan sonunda daima rayına girdiğini görüyorsun.
Ne için öleceğini seçemezse adamın hayatı ne işe yarar?
…Neyin kuzeyi? Tabii ki Güney’in Kuzeyi. Kuzey, Güney olduğu için var. Ama bu Kuzey’ in Güney’den farklı olduğu anlamına mı geliyor? Asla! Güney de yalnızca Kuzey’ in Güneyi…"
“Kuzeyli o,” dedi Freddie. “Prangalar ülkesinde Tanrı’yı oynamış. Kendini ne sanıyordu ki?”
“İnsan olduğunu sanıyordu, o kadar,” dedi Demiryolu Tommy.
“Yanlış sanmış,” dedi Freddie. “Prangalar ülkesinde hiçbir siyahi, insan değildir.”
“Tanrım bana nefret ver,” diye inledi. “Nefrete razıyım. Ama bana sevgi verme. Sevgiye dayanamıyorum, Tanrım. Taşıyamıyorum onu. Tıpkı Bay Smith gibi. O da taşıyamamıştı. Çok ağır. İsa Efendimiz, bunu sen bilirsin. Hepsini bilirsin. Sevgi ağır değil mi? Görmüyor musun, Tanrım? Kendi oğlun dahi taşıyamadı onu. Eğer onu öldürdüyse, bana ne yapacağını bir düşünsene.”
Gündoğumundan günbatımına yaşamı sürdürebilmek için başka şeyler gerekir; merhem gibi, sevecen bir temas gibi, sokulganlık gibi bir şeyler.
Kalbimi kırıyorsunuz."
"Bak, bu doğru. Buna sahip olacaksınız işte: kırık bir kalp."
“Bulutlar zirveyi hiçbir zaman örtmez. Zirve oradan yükselir, çünkü bulutlar onu sarıp sarmalamaz. Öylece dimdik, kendisini örten ya da bağlayan hiçbir şey olmadan durmasına izin verirler.”
İşler yoluna giriyor, evlat. Tanrı’nın yolları garip, ama eğer yaşarsan sonunda daima rayına girdiğini görüyorsun.
Ne için öleceğini seçemezse adamın hayatı ne işe yarar?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir