İçeriğe geç

Suç ve Ceza Kitap Alıntıları – Fyodor Dostoyevski

Fyodor Dostoyevski kitaplarından Suç ve Ceza kitap alıntıları sizlerle…

Suç ve Ceza Kitap Alıntıları

Akılca ve ruhça kim sağlam ve güçlüyse, insanlara onun buyuracağını biliyorum artık!
İnsanlığa yararlı olan her şey soyludur!
Her şey insanın içinde yaşadığı ortama koşullara bağlıdır: Her şeyi belirleyen ortamdır, insansa bir hiçtir…
Sanırım, kendini savunmak, her insana tanınmış bir haktır.
Hayatı küçümsemeyin! Önünüzde daha upuzun bir hayat var.
Fakat bir kadın hem zeki hem de kıskanç olursa iki kadın haline gelir ve bu bir felakettir işte.
İnsanoğlu denen aşağılık yaratığın alışamayacağı hiçbir şey yok galiba!..
Kendine ait bir yalan, başkalarına ait gerçekleri tekrarlamaktan belki de daha iyidir. Birincisinde sen bir insansın, ikincisinde ise bir papağan! Biz şimdi neyiz? Biz şimdi, ayrıcalıksız hepimiz, bilimde, gelişmede, düşüncede, buluşta, ülküde, istekte, liberalizmde, akılda, tecrübede, her şeyde, her şeyde daha kolej hazırlık sınıfındayız! Başkalarının aklıyla yetinmek hoşlarına gidiyor, alışmışlar bir kez!
Aptallarla dolu bir dünyada yaşarken sinirlenmemem olanaksız.
unutmak her şeyi unutmak sonra yeniden başlamak istiyordu
Herkes kendisi hakkında kendisi karar verir ve kendini en iyi aldatabilen herkesten daha mutlu yaşar.
Övgü ne kadar kaba olursa olsun yine de övülene gerçek gibi gelir ve bu toplumun her katmanında böyledir. Namus tanrıçası olarak nitelendirilen bir kızı bile övme ile baştan çıkarmak mümkündür.
Biz hepimiz (…) neredeyse delirmiş gibiyiz.
Yalnızca ölümden korktuğu için yaşayabilir mi bir insan? Onu şu anda hayata bağlayan tek şey bu korku"diye düşündü.
Anlamıyorum doğrusu: Yolunca yordamınca kuşatılmış bir halk üzerine bombalar yağdırmak, biçim bakımından kimseyi rahatsız etmiyor ve saygıdeğer bir şey sayılıyor bu! Estetik kaygısı, güçsüzlüğün ilk belirtisidir!
Eğer bir insan herhangi bir işe yararı dokunabileceğini hissediyorsa, susmamalıdır…
Hiçbir eksiği bulunmasın diye bakacak olursak, dünyada kaç tane iyi insan kalır dersin?
Yapayalnızlığın, tek başına kalmışlığın sonsuz acılar veren karanlık duygularıyla doluvermisti birden yüreği.
İnsanoğlu denen aşağılık yaratığın alışamayacağı hiçbir şey yok galiba!…
Dünyada herkesten çok kendini sev, çünkü dünyada her şey kişisel çıkara dayalıdır.
Bırak nasılsa öyle kalsın.
Bir katilden daha cani insanlar gördüm..
Umudumuzu öldürenleri gördüm… "
Başkalarına saygı duymazsanız, kendi kendinize kalırsınız…
Biz burada gerektiği zaman tüm ahlaki duygularımızı bastırır, özgürlüğümüzü, huzurumuzu, hatta vicdanımızı, her şeyimizi, her şeyimizi bitpazarında satışa çıkarırız! Yeter ki, sevdiğimiz varlık mutlu olsun.
Huzur mu istiyorsun, az insan az eşya… Benim yalnızlığım insanlarla dolu
Kimse kimseyi anlamıyor, herkes telaş içinde koşturuyordu. Herkes gerçeği kendisinin bildiğini düşünüyor, karşısındakinin bunu anlamıyor olmasından acı çekiyor, göğsünü yumrukluyor, ağlıyor, kıvranıyor, ellerini ovuşturuyordu. Kimi yargılayacaklarını,nasıl yargılayacaklarını bilmiyorlar; neyin iyi neyin kötü olduğunda anlaşamıyorlardı. Kim suçlanacak, kim aklanacak, kimsenin bildiği yoktu. İnsanlar anlamsız bir hınç ve öfkeyle birbirini öldürüyorlardı.
En iyisi hiçbir şey düşünmemek!
İnsanlar seni çözemedikleri zaman önyargılarını kullanır.
Bir tutkudur onda edebiyat! Edebiyat ve sanat! İnsan soylu olmaya görsün, gerisi yetenekle, bilgiyle, akılla, dehayla kendiliğinden geliyor.
Ben her şeye hor görerek değil,hoş görerek bakmayı öğrendim artık.
İnsanlar seni çözemedikleri zaman, önyargılarını kullanır.
Akıllı bir adam ama akıllı davranmak için bir tek akıl yetmez.
Yalnızca ölümden korktuğu için yaşayabilir mi bir insan? Onu şu anda hayata bağlayan tek şey bu korku.
Hiçbir şey düşünmüyordu, düşünecek durumda da değildi. Ama artık ne yargılama, ne irade özgürlüğüne sahip olduğunu, her şeye bütünüyle karar verilmiş bulunduğunu birdenbire ve bütün varlığıyla duydu.
Diyelim ki… evet, belki namuslu bir insansın, ama namuslu bir insanım diye övünülür mü hiç? Herkes namuslu olmak zorunda değil midir?
İnsan bazen öyle bir sınıra gelir ki, onu aşamaz mutsuz olur; aşar bu kez belki daha mutsuz olur!…
Dünyada herkesten çok kendini sev, çünkü dünyada her şey kişisel çıkara dayalıdır.
Bu dünyada insan insana ancak kötülük edebiliyor.
Petersburg kadar insan ruhu üzerine karanlık, şiddetli ve tuhaf etkiler yapan kente pek az rastlanır.
Anlıyor musunuz, anlıyor musunuz sayın bayım, bir insanın artık gidebileceği hiçbir yerinin olmaması ne demektir, anlıyor musunuz? Çünkü her insanın gidebileceği hiç değilse bir yerin olması gerekmez mi?.."
Şu anki sıkıntıları çok eskiden doğmuştu içinde, doğmuş, büyümüş, birikmiş, son zamanlarda ise olgunlaşıp yoğunlaşarak, yüreğine ve beynine acı veren, çözümünü bekleyen, korkunç, yabanıl, doğaüstü bir niteliğe bürünmüştü.
İlginç bir şey, acaba insanlar en çok neden korkarlar? Atacakları yeni bir adımdan, kendi söyleyecekleri yeni bir sözden herhalde…
Alçak insan her şeye alışıyor
İktidar, ancak eğilip onu alma cesaretini gösterenlere verilir. Bir tek şey söz konusuydu burada, cesaret! Böylece hiç kimsenin, hiçbir zaman düşünmediği bir şey geldi aklıma! Evet, hiç kimsenin! Bütün bu saçmalıkların yanından geçerken, hiç kimse bunları kuyruğundan tuttuğu gibi, cehenneme kadar yolunuz var," deyip fırlatıp atmaya cesaret edememişti; evet, gün gibi açıktı bu! Ne kimse cesaret edebilmişti böyle bir şeye, ne de şimdi eden vardı! Ben… işte bu cesareti göstermek istedim ve… öldürdüm… Ben yalnızca cesaret göstermek istedim, Sonya, hepsi bu!
Birden yüreğinde Sonya’ya karşı yakıcı bir nefret duydu; beklenmedik, tuhaf bir duyguydu bu; Raskolnikov şaşırdı, ürktü, başını kaldırıp Sonya’ya baktı, ama kaygı dolu, ilgi dolu, acılı bakışlarla karşılaştı gözleri. Bu bakışlarda sevgiden başka bir şey yoktu; Raskolnikov’un içindeki nefret bir hayal gibi yok oldu. Hayır, bu o değildi; şaşırmış, iki duyguyu birbirine karıştırmıştı. Bu, yalnızca o anın geldiğini gösteriyordu.
Bütün hukuk usullerinin, hukuki kuralların, şu kitaplarda yazıldığı biçimde kendilerinden kaynaklandığı genel olaylar zaten yoktur. Çünkü her olay; hiç değilse her cinayet, işlenir işlenmez tümüyle özel bir olay halini alır. Hatta bazen kendinden öncekilere hiç benzemeyen, çok özel olaylar halini alırlar.
Bir katilden daha cani insanlar gördüm. Umudumuzu öldürenleri gördüm..
“Diyelim ki…
Evet, belki namuslu bir insansın ama namuslu bir insanım diye övünülür mü hiç?
Herkes namuslu olmak zorunda değil midir?”
Yoksullukta yaradılıştan gelen soylu duygularınızı koruyabilirsiniz, sefillikte ise asla! Sefil bir kimseyi insanlar aralarından uzaklaştırmak için sopa kullanmazlar, süpürgeyle süpürürler; onu daha çok aşağılama içindir bu ve hakları da yok değildir böyle davranmakta, çünkü sefilliğe düştüğünde kişioğlunun ilk kendisi hazır olmalıdır kendini aşağılamaya.
Bazen hayatta öyle karşılaşmalar olur ki, hem de hiç tanımadığımız insanlarla, bir tek sözcük bile konuşmadan, birdenbire, tek bir bakışla ilgilenmeye başlayıveririz.
Bence, gerçekten büyük insanlar, büyük acılar çekmek zorundadırlar.
Hem her şey insanın kendi elinde, hem de insan yalnızca korkaklığı yüzünden ne fırsatlar kaçırıyor…
Konuşmak istediler ama konuşamadılar. Gözlerinde yaşlar birikmişti. İkisi de solgun, ikisi de zayıftı,ama bu solgun, bu süzülmüş yüzler yepyeni bir geleceğin, yepyeni bir hayata dirilişin şafak ışıklarıyla tutuşuyordu. Aşk onları diriltmiş, birinin yüreği, ötekinin yüreği için sonsuz bir hayat kaynaği olmuştu.
Öldürenin kırk günahından arınacağı aşağılık bir tefeciyi, hiç kimseye hiçbir yararı olmayan, yoksulların kanını emen zararlı bir biti öldürmek mi suç!
Ben her şeye hor görerek değil hoş görerek bakmayı öğrendim artık.
Yine yırtık cebime koymuşum umudu..
Dostoyevski,suç ve ceza"adlı kitabında:"herkesin gidebileceği bir yeri olmalıdır"diyor.Ve ekliyor;"çünkü öyle bir an olur ki, insanın mutlaka bir yere gitmesi gerekir."
Ben kendim için yaşamak istiyorum, yoksa hiç yaşamayayım, daha iyi…
Yine yırtık cebime koymuşum umudu…"
İnsan ne kadar isterse istesin, unutması olanaksızdır. Her şeyin, geçilmesi tehlikeli olan bir sınırı vardır. Bu sınır bir aşıldı mı artık geriye dönüş yoktur
Bence, gerçekten büyük insanlar, büyük acılar çekmek zorundadırlar.
Sonra öğrendim bunun asla olmayacağını, insanların değişmeyeceğini ve onları kimsenin değiştiremeyeceğini ve bunun çabalamaya değmediğini! Evet, böyledir!
* Şeytan en çok tövbe etmiş insanla uğraşır. Çünkü, kaybettiği bir askerini tekrar kazanmak ister…
Bir katilden daha cani insanlar gördüm. Umudumuzu öldürenleri gördüm."
…söze başladı:
-Yoksulluk ayıp değil, bir gerçek.Sarhoşluğun erdem olmadığı ise daha büyük bir gerçek.
Yine yırtık cebime koymuşum umudu.."
Korktuğum bu değil.Gözlerinden korkuyorum onun.Yanaklarının kırmızılığından ve nefes alışından….
Ah, niçin, niçin seni daha önce tanımadım! Niçin bana daha önce gelmedin!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir