İçeriğe geç

Suç Kitap Alıntıları – Ferdinand Von Schirach

Ferdinand Von Schirach kitaplarından Suç kitap alıntıları sizlerle…

Suç Kitap Alıntıları

Kıskançlığın her zaman güçlü bir dürtü olduğunu söyledi
Kimse, varsayım ile kanıtı her daim birbirinden ayırabilecek kadar tarafsız olamaz
Tanık sorgulamasında bir savunma vekili için en önemli kural, cevabını bilmediği sorular sormamaktır. Sürprizler her zaman hoş olmaz ve insan müvekkilinin kaderiyle oynamaz
Bütün insanların özlemi, sevenlerinin yanına dönmek değil midir?
Tilki pek çok şey bilir, ama kirpi tek bir şeyi.
Tam da şimdi, kötü günlerde, sözünü tutmak zorundaydı; sadece iyi günler için bir söz yoktu
Parayı ya da spermi takip edin. Her cinayet böyle çözülür.
Parayı ya da spermi takip edin. Her cinayet böyle çözülür.
Avukatlar, savcıların delillerinden inşa ettiği yapının bir açığını bulmaya çalışırlar. Onların dostudur tesadüf; görevleri ise, gerçekmiş gibi görünen hakkında fazlasıyla çabuk karar verilmesini önlemektir.
“Parayı ya da spermi takip edin. Her cinayet böyle çözülür.” 
Karim, bir kölenin oğlu olan Archilochus’un cümlesini düşündü: “Tilki pek çok şey bilir, ama kirpi tek bir şeyi.” Bu Karim’in hayat prensibiydi. Yargıçlar ve savcılar tilkiyse eğer, Karim de kirpiydi ve sanatını iyi öğrenmişti. 
Dava dört gün sürdü.
72 saat kuralı der ki, bir cinayet vakasını aydınlatma şansı 72 saat sonra hızla düşer.
Sorgu yargıcının konumu ceza hukukunda belki de en ilginç konumdur. Her davaya bir göz atabilir, uzun sıkıcı duruşmalara katlanması gerekmez ve kimseyi dinlemek zorunda değildir. Ama bu madalyonun sadece bir yüzüdür. Diğer yüzü ise yalnızlıktır. Sorgu yargıcı tek başına karar verir. Her şey ona bağlıdır, insanları o hapse atar ya da serbest bırakır. Daha kolay meslekler de var hayatta.
Öğrencilere, yargıçların mahkum etmekten hoşlandıklarına inanmanın bir hata olduğunu söylerdi. Yargıçlar, görevleri bu olduğu zaman bunu yaparlar, ama şüpheleri varsa, bunu yapmazlar. Yargıçların bağımsızlığının asıl amacının, onların da geceleri huzur içinde uyuyabilmeleri olduğunu anlatırdı. Bunu söylediğinde öğrenciler hep gülerdi.
Mahkemede önemli olan delillerdir. Bu anlamda sanık avantajlıdır: O hiçbir şey kanıtlamak zorunda değildir Ne suçsuzluğunu ne de ifadelerinin doğruluğunu. Ama savcılık ve mahkeme için kurallar farklıdır: Kanıtlayamadıkları hiçbir şeyi iddia etmemeleri gerekir. Kulağa olduğundan çok daha kolaymış gibi geliyor. Kimse, varsayım ile kanıtı her zaman birbirinden ayırabilecek kadar tarafsız değildir Bir şeyi kesinkes bildiğimize inanırız, kendimizi kaptırıp yanlış yollara saparız ve tekrar doğru noktaya dönmek hiç de kolay değildir.
Ceza davalarında önce savcı son konuşmasını yapar ABD ve İngiltere’nin aksine, savcı Almanya’da taraf değildir, nötr davranır. Yansızdır, sanığın lehine olan durumları da soruşturur; bu yüzden de, ne kazanır ne de kaybeder -savcılığın tek tutkusu kanunlardır. Sadece hukuk ve adalete hizmet eder. En azından durum teoride budur. Ve soruşturma sırasında durum genellikle böyledir de. Ama davanın heyecanı içinde, koşullar çoğu kez değişir ve tarafsızlıktan ödün verilmeye başlanır. Bu çok insanca bir şeydir, çünkü iyi bir iddia makamı sonuçta hep iddia makamıdır ve hem suçlayıp hem de tarafsız kalmak zordan da ötedir. Belki de bu, ceza muhakemeleri usulümüzün bir dokuma hatasıdır; belki de kanunlar mümkün olandan fazlasını talep ediyordur.
Tanık sorgulamasında bir savunma vekili için en önemli kural, cevabını bilmediği sorular sormamaktır. Sürprizler her zaman hoş olmaz ve insan müvekkilinin kaderiyle oynamaz.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Mahkemede kimse Abbas’ın yalan söylediğini düşünmüyordu: Özel hayatı hakkında kendi isteğiyle bu kadar çok bilgi veren biri, diğer konularda da gerçeği söyler.
Kanibalizmin farklı türleri vardır. İnsanlar, açlıktan, dini sebeplerden ya da genellikle cinsellik kökenli ağır kişilik bozukluklarından dolayı insan eti yer. Patrik, Hannibal Lecter karakterini Hollywood yarattı zannediyordu, ama o insanlık tarihi kadar eski. Avusturya’nın Steiermark eyaletinde, 18. yüzyılda, Paul Reisinger altı “bakir genç kızın atan kalbini” yedi; dokuz tane yemeyi başarırsa, kendini görünmez kılacağına inanıyordu. Peter Kürten kurbanlarının kanını içerdi. 70’li yıllarda Joachim Kroll, öldürdüğü en az sekiz kişiyi, 1948’te Bernhard Oehme ise kendi kız kardeşini yedi. 
Komiserin çözümün fazlasıyla basit olduğu lafı, senaristlerin icadıdır. İşin aslı tam tersidir. Ortada olan, en muhtemel olandır. Ve neredeyse her zaman doğru olan da odur. 
Okumak onun uyuşturucusuydu.
“O ümitlerdir ki şimdi sefer etmekteyiz, biz o akıntıya karşı giden tekneler, durmadan geriye, geçmişe çarpılıp atılsak da ne gam ”
Söz konusu edebildiğimiz gerçeklik,
hiçbir zaman gerçekliğin kendisi değildir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Takati kalmayana dek haykırdı. Ölüme, acıya ve yanlızlığa karşı haykırdı.
‘Tilki pek çok şey bilir ama kirpi tek bir şeyi’
Madem gidecektin,
ne halt etmeye geldin ?
Sadece müziğin mümkün kıldığı o garip mutlak mutluluk anlarından birini yaşadım.
Otopsi masasında yapılan espriler sadece polisiye romanlarda olurdu.
Bir avukat, gerçekten neler olduğunu her zaman bilmek istemez.
Ve bir adam elinde kanlı bir bıçakla bir cesedin üzerine eğilmişse, o katildir. Aklı başında hiçbir polis, o adamın tesadüfen oradan geçtiğine ve yardım etmek için bıçağı çekip çıkardığına inanmaz.
Avukatın müvekkilinin suçsuz ya da suçlu olduğunu düşünmesinin hiçbir önemi yoktur. Onun görevi, müvekkilini savunmaktır. Ne eksik ne de fazla.
Hayatı boyunca kendi ehemmiyetsizliğinden muzdarip olmuştu.
Okumak onun uyuşturucusuydu.
Bir şeyi kesinkes bildiğimize inanırız, kendimizi kaptırıp yanlış yollara saparız ve tekrar doğru noktaya dönmek hiç de kolay değildir.
Bir dal düşün, kırılmış kendine.
ABD ve İngiltere’nin aksine savcı Almanya’da taraf değildir, nötr davranır. Yansızdır, sanığın lehine olan durumları da soruşturur; bu yüzden de, ne kazanır ne de kaybeder. Savcılığın tek tutkusu kanunlardır. Sadece hukuk ve adalete hizmet eder.
Bütün insanların özlemi, sevenlerinin yanına dönmek değil midir?
Bilinci onu terk etmeden önce son düşüncesi şuydu: Her şey çok boktandı.
Hayat güllük gülistanlık değil.
Parayı ya da spermi takip edin. Her cinayet böyle çözülür. ,
Kıskançlığın her zaman güçlü bir dürtü olduğunu söyledi.
Yalnızlık içinde geçen aylardı.
anladım. İnsanların değişmeyeceğini, onları değiştirebilecek kimsenin bulunmadığını ve bunun için çaba göstermeye değmeyeceğini!
Tam da şimdi, kötü günlerde, sözünü tutmak zorundaydı; sadece iyi günler için bir söz yoktu.
Ceza bizi caydırmalı, ceza bizi korumalı, ceza haksızlığı telafi etmeli. Kanunlarımız bu teorileri bir araya getirir, ama burada bunlardan hiçbiri uymuyordu.
Hiç kuşkusuz burada aşk söz konusu değil diyor annem. Ya ne var peki ? Aşk yoksa, ne olabilir ki? O zaman kala kala “temizliğe dikkat etmek”kalıyor.
Şanslıysak, buz kırılmıyor ve biz dans etmeye devam ediyoruz. Şanslıysak eğer.
Ortada olan, en muhtemel olandır. Ve neredeyse her daim doğru olan da odur.
İyi adamlar yalnızlıktan ölüyor.
İyi kadınlar ise kötü adamların balkonundan gökyüzüne bakarken.
ABD ve İngiltere’nin aksine savcı Almanya’da taraf değildir, nötr davranır. Yansızdır, sanığın lehine olan durumları da soruşturur; bu yüzden de, ne kazanır ne de kaybeder. Savcılığın tek tutkusu kanunlardır. Sadece hukuk ve adalete hizmet eder.
“O ümitlerdir ki şimdi sefer etmekteyiz, biz o akıntıya karşı giden tekneler, durmadan geriye, geçmişe çarpılıp atılsak da ne gam ”
 Söz konusu edebildiğimiz gerçeklik,
 hiçbir zaman gerçekliğin kendisi değildir.
Sapıklıklar dedi, Rasch’ın teorisine göre, ilerleme göstermeye meyillidir. Philipp’in kurbanları şimdiye dek sadece koyunlar olsa da, artık neden insanlar olmasın?
Takati kalmayana dek haykırdı. Ölüme, acıya ve yanlızlığa karşı haykırdı.
Bütün insanların özlemi, sevenlerinin yanına dönmek için değil midir ?
Madem gidecektin,
ne halt etmeye geldin ?
Sadece müziğin mümkün kıldığı o garip mutlak mutluluk anlarından birini yaşadım.
Ve bir adam elinde kanlı bir bıçakla bir cesedin üzerine eğilmişse, o katildir. Aklı başında hiçbir polis, o adamın tesadüfen oradan geçtiğine ve yardım etmek için bıçağı çekip çıkardığına inanmaz.
Avukatın müvekkilinin suçsuz ya da suçlu olduğunu düşünmesinin hiçbir önemi yoktur. Onun görevi, müvekkilini savunmaktır. Ne eksik ne de fazla.
Bir avukat, gerçekten neler olduğunu her zaman bilmek istemez.
Otopsi masasında yapılan espriler sadece polisiye romanlarda olurdu.
“O ümitlerdir ki şimdi sefer etmekteyiz, biz o akıntıya karşı giden tekneler, durmadan geriye, geçmişe çarpılıp atılsak da ne gam…”
Hayatı boyunca kendi ehemmiyetsizliğinden muzdarip olmuştu.
Bir şeyi kesinkes bildiğimize inanırız, kendimizi kaptırıp yanlış yollara saparız ve tekrar doğru noktaya dönmek hiç de kolay değildir.
Percy Boheim, üniversite öğrencisi bir kızın sayısız kere başına vuracak gözü dönmüş bir deli gibi durmuyordu. Ama, diye düşündü Schmied, insanları kim tanıyabilir ki. Ve bu yüzden de olaylarda sebep nadiren belirleyiciydi onun için.
Tilki pek çok şeyi bilir, ama kirpi tek bir şeyi.
O ümitlerdir ki şimdi sefer etmekteyiz, biz o akıntıya karşı giden tekneler, durmadan geriye; geçmişe çarpılıp atılsak da ne gam
Okumak onun uyuşturucusuydu.
Söz konusu edebildiğimiz gerçeklik, hiçbir zaman gerçekliğin kendisi değildir.

-Werder K. Heisenberg

O ümitlerdir ki şimdi sefer etmekteyiz, biz o akıntıya karşı giden tekneler, durmadan geriye, geçmişe çarpılıp atılsak da ne gam
Savunma savaşmaktır, suçlananın hakları için savaşmak

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir