Oscar Wilde kitaplarından Şu Bizim Hortlak kitap alıntıları sizlerle…
Şu Bizim Hortlak Kitap Alıntıları
“ Gözyaşlarım yok, o yüzden günahlarım için benimle birlikte ağlamalısınız; inancım yok, o yüzden ruhum için benimle birlikte ağlamalısınız.”
Sonra Kırlangıç yeniden uçup Mutlu Prens’in yanına döndü ve ona yaptığını anlattı. “Garip şey,” dedi, “içim sımsıcak, oysa hava ne kadar soğuk.”
“İyi bir davranışta bulundun da ondan,” dedi Prens. Küçük Kırlangıç düşünmeye başladı, sonra uyuyup kaldı. Düşünmek hep uykusunu getirirdi.
Mutlu Prens
Ah, soyut ahlakın yavan katılığından nasıl nefret ediyorum!
Kalbin bana ait olduğu sürece sırrını istediğin kadar tutabilirsin.
Bana hayatın ne olduğunu, ölümün ne anlama geldiğini ve aşkın niçin ikisinden de üstün olduğunu gösterdi.
Gözyaşlarım yok, o yüzden günahlarım için benimle birlikte ağlamalısın.
Ah, soyut ahlâkın yavan katılığından nasıl nefret ediyorum!
Bana hayatın ne olduğunu,ölümün ne anlama geldiğini ve aşkın niçin ikisinden de üstün olduğunu gösterdi.
Gözyaşlarım yok,o yüzden günahlarım için benimle birlikte ağlamalısın;inancım yok,o yüzden ruhum için benimle birlikte ağlamalısın.
Evet,Ölüm. Ölüm ne güzem olmalı. Yumuşacık kahverengi toprakta yatıp sessizliği dinlerken başının üstünde otların rüzgarla salınması. Ne dünün ne yarının olması. Zamanı unutmak,hayatı affetmek,huzura ermek.
Ah,soyut ahlakın yavan katılığından nasıl nefret ediyorum!
“Dünyada hiç olmazsa birinin çok mutlu olmasına seviniyorum”
Ölüm ne güzel olmalı. Yumuşacık kahverengi toprakta yatıp sessizliği dinlerken başının üstünde otların rüzgarla salınması. Ne dünün, ne yarının olması. Zamanı unutmak, hayatı affetmek, huzura ermek.
Ölüm uyku’nun kardeşidir, değil mi?
Gülünç bir sevda bu.
Bana hayatın ne olduğunu, ölümün ne anlama geldiğini ve aşkın niçin ikisinden de üstün olduğunu gösterdi.
Sevgi her zaman seninle çünkü; ve Sevgi Ölüm’ den daha güçlüdür.
Bana hayatın ne olduğunu, ölümün ne anlama geldiğini ve aşkın niçin ikisinden de üstün olduğunu gösterdi.
Ölüm ne güzel olmalı. Yumuşacık kahverengi toprakta yatıp sessizliği dinlerken başının üstünde otların rüzgarla salınması. Ne dünün, ne yarının olması. Zamanı unutmak, hayatı affetmek, huzura ermek. Bana sen yardım edebilirsin. Bana ölüm evinin kapılarını açabilirsin. Sevgi her zaman seninle çünkü; ve Sevgi, Ölüm’den daha güçlüdür.
Gözyaşlarım yok, o yüzden günahlarım için benimle birlikte ağlamalısın; inancım yok, o yüzden ruhum için benimle birlikte ağlamalısın.
Sevgi her zaman seninle çünkü; ve Sevgi, Ölüm’den daha güçlüdür.
“Dünyada hiç olmazsa birinin çok mutlu olmasına seviniyorum.”
Sefalet en büyük esrardır.
“Dünyada hiç olmazsa birinin çok mutlu olmasına seviniyorum”
Evet, Ölüm. Ölüm ne güzel olmalı. Yumuşacık kahverengi toprakta yatıp sessizliği dinlerken başının üstünde otların rüzgârla salınması. Ne dünün, ne yarının olması. Zamanı unutmak, hayatı affetmek, huzura ermek.
Evet, Ölüm. Ölüm ne güzel olmalı. Yumuşacık kahverengi toprakta yatıp sessizliği dinlerken başının üstünde otların rüzgârla salınması. Ne dünün, ne yarının olması. Zamanı unutmak, hayatı affetmek, huzura ermek. Bana sen yardım edebilirsin. Bana ölüm evinin kapılarını açabilirsin. Sevgi her zaman seninle çünkü; ve Sevgi, Ölüm’den daha güçlüdür.
“Bana hayatın ne olduğunu, ölümün ne anlama geldiğini ve aşkın niçin ikisinden de üstün olduğunu gösterdi.”
“Gözyaşlarım yok, o yüzden günahlarım için benimle birlikte ağlamalısın; inancım yok, o yüzden ruhum için benimle birlikte ağlamalısın,”
“Sevgi her zaman seninle çünkü; ve Sevgi, Ölüm’den daha güçlüdür.”
“Yıldızlar ne kadar harika, ve ne kadar harika aşkın gücü!”
“Dünyada hiç olmazsa birinin çok mutlu olmasına seviniyorum,”
Ölüm ne güzel olmalı. Yumuşacık kahverengi toprakta yatıp sessizliği dinlerken başının üstünde otların rüzgarla salınması. Ne dünün, ne yarının olması. Zamanı unutmak, hayatı affetmek, huzura ermek.
Öldükten sonra beni o kadar yükseğe yerleştirdiler ki, yaşadığım şehrin tüm çirkinliklerini ve tüm sefaletini görmeye başladım ve kalbim kurşundan olmasına rağmen artık ağlamadan duramıyordum.
Bana hayatın ne olduğunu, ölümün ne anlama geldiğini ve aşkın niçin ikisinden de üstün olduğunu gösterdi.
Ah, soyut ahlakın yavan katılığından nasıl nefret ediyorum!
Ölüm, Uyku’nun kardeşidir, değil mi?
diriler hep altının onları mutlu edeceğini düşünürler.
Gerçekten de mutluydum, tabii haz mutluluksa.
Dünyada hiç olmazsa birinin mutlu olmasına seviniyorum.
”Ve sevgi, ölümden daha güçlüdür ”
Evet, ölüm. Ölüm ne güzel olmalı. Yumuşacık kahverengi toprakta yatıp sessizliği dinlerken başının üstünde otların rüzgârla salınması. Ne dünün, ne yarının olması. Zamanı unutmak, hayatı affetmek, huzura ermek.
Zavallı, zavallı hayalet Yatacak yerin mi yok?
Hiç kimse geçmiş günlerini geri alabilecek kadar zengin değildir.!!
Ben paranın alabileceği her şeye sahip olan modern bir ülkeden geliyorum.
Yıldızlar ne kadar harika, ve ne kadar harika aşkın gücü!
“Üç yüz yıl oldu uyumayalı ve artık çok yorgunum “
Zamanı unutmak, hayatı affetmek, huzura ermek.
Diriler hep altının onları mutlu edeceğini düşünürler.
Ve sevgi, ölümden daha güçlüdür
Çok yalnızım ve mutsuzum, ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum. Uyumak istiyorum ama uyuyamıyorum.
They mean, he said sadly, that you must weep with me for my sins, because I have no tears, and pray with me for my soul, because I have no faith, and then. if you have always been sweet, and good, and gentle, the Angel of Death will have mercy on me. You will see fearful shapes in darkness, and wicked voices will whisper in your ear, but they will not harm you, for against the purity of a little child the powers of Hell cannot prevail.
For Love is always with you, and Love is stronger than Death is.
Yes, Death. Death must be so beautiful. To lie in the soft brown earth, with the grasses waving above one’s head, and listen to silence. To have no yesterday, and no to-morrow. To forget time, to forgive life, to be at peace.
I have not slept for three hundred years, he said sadly, and Virginia’s beautiful blue eyes opened in wonder; for three hundred years I have not slept, and I am so tired.
I am so lonely and so unhappy, and I really don’t know what to do. I want to go to sleep and I cannot.
and the best thing you can do is to emigrate and improve your mind.
It is no reason at all for existing, and you know you have been very wicked.
His head was leaning on his hand, and his whole attitude was one of extreme depression. Indeed, so forlom, and so much out of repair did he look, that little Virginia, whose first idea had been to run away and lock herself in her room, was filled with pity, and determined to try and comfort him. So light was her footfall, and so deep his melancholy, that he was not aware of her presence till she spoke to him.
Ölüm ne güzel olmalı. Yumuşacık kahverengi toprakta yatıp sessizliği dinlerken başının üstünde otların rüzgarla salınması. Ne dünün, ne yarının olması. Zamanı unutmak, hayatı affetmek, huzura ermek.
Right in front of him was standing a horrible spectre, motionless as a carven image, and monstrous as a madman’s dream!
l am afraid you are far from well,
Suddenly Mrs. Otis caught sight of a dull red stain on the floor just by the fireplace and, quite unconscious of what it really signified, said to Mrs. Umney, I am afraid somethingh has been spilt there.
Yes, madam, replied the old housekeeper in a low voice, blood has been spilt on that spot.
“Dünyada hiç olmazsa birinin çok mutlu olmasına seviniyorum,”
“Ölüm, Uyku’nun kardeşidir, değil mi?”
Evet, Ölüm. Ölüm ne güzel olmalı. Yumuşacık kahverengi toprakta yatıp sessizliği dinlerken başının üstünde otların rüzgarla salınması. Ne dünün, ne yarının olması. Zamanı unutmak, hayatı affetmek, huzura ermek. Bana sen yardım edebilirsin. Bana ölüm evinin kapılarını açabilirsin. Sevgi her zaman seninle çünkü; ve Sevgi, Ölüm’den daha güçlüdür.
Ve sevgi, ölümden daha güçlüdür.