İçeriğe geç

Stepançikovo Kəndi və Sakinləri Kitap Alıntıları – Fyodor Dostoyevski

Fyodor Dostoyevski kitaplarından Stepançikovo Kəndi və Sakinləri kitap alıntıları sizlerle…

Stepançikovo Kəndi və Sakinləri Kitap Alıntıları

Baskı altından kurtulan aşağılık bir insan, bu sefer kendisi başkasını ezmeye çalışır.
Akıllı diye geçinen kimselerdense hiç hazzetmem. Bunları size daima akıllı, hatta bilgin adamlar olarak tavsiye ederler, hatta bazen sahnede teşhir ediyormuş gibi, özellikle öne sürerler.
Gerçek daima gerçek olarak kalmalıdır. Çamur neyle örtülürse örtülsün, yine çamurdur. Şu halde tatlılaştırma zahmeti neye yarar? Ancak kendi kendimizi ve başkalarını aldatmaya! Böyle anlamsız terbiye kurallarına uyma ihtiyacı sosyete adamlarının boş beyinlerinden çıkmadır
Zira senin gibi aşağı bir mahluku bile bir tanrı kulu olarak görmek adetimdir.
”Şu yerin güzelliğine bak. Ne güzel tabiat! Ya manzara Şu ağaca bak: Gövdesi insanın kucaklayacağı kadar kalın. Yapraklarına bak! Güneşe bak!.. Yağmurdan sonra her şey nasıl yıkandı ne kadar neşelendi. Şöyle bir düşünürsen, belki ağaçların da kendilerine göre anladıkları vardır, belki onlar da duyuyor, hayattan zevk alıyorlardır ”
” Sevmek, insanoğlunu sevmek istiyorum. Ama engel oluyorlar bana ! ”
” iyi olduğumuz zaman hoşuz, ama kötü zamanımızda da yanımıza yaklaşmasınlar ! ”
Sabırlı ol, çalış, dua et ve ümitle yaşa.
Hataların karanlığından sıyrılırken aydınlığa kavuştum.
Felaket geçiren insanlara karşı iki kat nezaket göstermelidir.
Tatlı zamanlar gökten düşmez, onları biz kendimiz yaratırız.
Tatlı zamanlar gökten düşmez, onları biz kendimiz yaratırız. Onlar kalbimizin içindedir.
”Ah, çok mutlu olacaktım çok!.. Neden insanlar böyle birbirine kızarlar, kırılırlar, birbirinden nefret ederler ?.. ”
”Ve ve nihayet, belki biz de iyi günlere kavuşuruz ! ”
Evinizin idaresiyle meşgul olun, çayınızı için, ama edebiyatı rahat bırakın. O böylelikle bir şey kaybedecek değildir, emin olun.
Boynunu bükerek karşınıza bir soytarı, bir sığıntı, bir dalkavuk gibi çıkmayı bahtiyarlık sayanların zerrece izzetinefisleri olmadığına emin misiniz?
“ ama ümit, insanı aldatır .”
”Dünyada rahat yaşamak için, aptal olmalı . ”
” yaradılışım böyle. Aklıma ne gelirse dobra dobra söylerim. Ne yapalım! Namusumla yaşamayı denedim olmadı; şimdi biraz da başka türlüsünü deneyelim. ”
” belki de keder denen şey, ıstırap içinde ezilmiş, bütün insanlardan öç almak isteyen bir insandır . ”
ona bütün kalbimle bağlanmıştım.
Sabırlı ol, çalış, dua et ve ümitle yaşa. Bunlara alışmayı bütün insanlığa aşılamak istiyorum.
Tanrım! Niçin kötü olur insanlar? Iyi olmak öylesine güzelken, öylesine hoşken niçin sık sık kötü oluyorum?
Dünyanın en düşmüş insanında bile insanca duyguların en yücelerinin bulunabileceğini; insan ruhunun, derinliklerine inilemeyecek kadar derin olduğunu; düşmüş insanları küçük görmemenin gerektiğini anlattım.
Bir insan gösterin bana, sevebileceğim bir insan! Nerede o ? Nereye saklandı? Diyojen gibi elimde fenerle, doğdum doğalı arıyorum bu insanı, bulamıyorum. Onu bulana dek hiç kimseyi sevmeyeceğim.
Sevgiye olan inancımı, insanlara olan sevgimi henüz yitirmediğim, insanları kucakladığım, onların göğsünde ağladığım o günler nerede, nerede ?
Nerede o güzel günlerim ? Çayırlarda bahar kelebeklerinin arkasında koştuğum o tertemiz, o güzel altın çocukluğum neredesin? Nerede o günler, nerede? Geri verin bana ruh temizliğimi, geri verin bana !..
Böylelerinde ruh yoktur albayım, kalp yoktur! Erdemsiz bir bilgelik neye yarar?
Hep ben, hep ben derseniz, ben böyleyim, ben böyleyim diye tutturursanız olmaz! Bir zaman gelir, izninizle açık söyleyeceğim, bıkılır sizden .
Dünyada rahat yaşamak için, aptal olmalı.
Ezilmekten kurtulan aşağılık bir insan, bu kez başkalarını ezmeye başlar.
Güzel günler gökten düşmez, biz kendimiz yaratırız güzel günleri.
Ezilmekten kurtulan aşağılık bir insan, bu kez başkalarını ezmeye başlar.
Tanrım! Niçin kötü olur insanlar ? İyi olmak öylesine güzelken, öylesine hoşken niçin sık sık kötü oluyorum ?
Dünyayı fethetmek istersen, kendini fethet.
Sizleri ne kadar, ne kadar sevecektim bilemezsiniz!.. Canımı verecek­tim sizlere Hiç ayrılmayacaktık. Ah , çok mutlu olacaktım, çok!
~~~Neden insanlar böyle birbirine kızarlar, kırılırlar; bir­birinden nefret ederler?~~~
İmkan olsaydı onlara her şeyi anla­tacaktım, içimi, olduğu gibi dökecektim
Her şey anlaşılır; emin ol, her şey anlaşılacaktır
Deliymiş Hiç de deli değil. Başından çok felaket geçmiş 1kızcağız. Ne yapalım, akıllısını almak isterdik, ama
Hoş bazen akıllılar da pek matah çıkmıyor ya!!!
– Bunlara büsbütün inanmadığımı size demin söyledim;
cevabını verdi. Bununla 1likte, bu da olabilir. ~~~Dünyada her şey mümkündür.~~~
gerçekten akıllı insanlardan hoşlanırım.
~~~Akıllı diye geçinen kimseler­dense hiç hazzetmem.~~~
Bunları size daima akıllı, hatta bilgin adamlar olarak tavsiye ederler, hatta bazen sahnede teşhir ediyormuş gibi, özellikle öne sürerler
Ama ümit insanı aldatır
“Hataların karanlığından sıyrılırken aydınlığa kavuştum”
Ama Ümit insanı aldatır…
Kendine kimsenin ihtiyacı olmayan, faydasız, korkunç, mendebur bir adam, ama ölçüsüz derecede izzetinefis sahibi…
-Bazen saçmalar böyle diye fısıldadı.
Aldırma sen, 1şey değil, iyi kalpli oluşundan yapıyor. Sen asıl kalbe bak!
Mesela dayımın serbest gö­rünmeye çalıştığı halde, aşağı yukarı benim kadar sıkıntı içinde olduğunu görüyordum.
Kalbinin ağır 1yük altında eziliyormuş gibi olduğu muhakkaktı
– Duydunuz mu? diye bağırdı.
Bilgisizlik, soytarılık de­mektir; pislikten farkı yoktur yani
Tam 1bilgin.
Adı yüzyıl­lar boyunca yaşayacak.
Şu, yüzyıllar boyunca yaşamak deyimi ne hoş şey, değil mi???
~~~Dünyada öyle insanlar var ki, bil­medikleri yok!~~~
Aralarında oturup sözlerini dinlediğin zaman, hiç1şey anlamadığın halde, yine de zevk alırsın. Ne­den ama? Çünkü sözleri zeka mahsulüdür , fayda doludur, insanlığın saadetine yarar. Bunu artık ben de anlıyorum
O da insanlığa olan güvenini kaybetmiştir ve
Ama bu dahi, kazanacağını sandığı ününün ödülünü pe­şin istiyordu.
Genel olarak, 1şeyin karşılığını peşin almak gayet hoştur zaten
“Onun – dayımın- korkak, kişilikten yoksun, zayıf bir insan olduğunu söyleyecek biri de çıkabilir. Evet, zayıf, hatta aşırı derecede yumuşak yaradılışlı bir insandı dayım. Ama kişiliğinin zayıflığından değildi bu. Başkalarını gücendirmek, sert davranmış olmak korkusundandı. Başkalarına -daha doğrusu insanlara- olan aşırı saygısındandı. Bununla birlikte yalnızca kişisel çıkarı söz konusu olduğu zamanlar korkak, kişilikten yoksun oluyordu. Aslında kişisel çıkarlarını umursamaması, küçümsemesi ömrünce onunla alay edilmesine yol açmıştı. Bu çıkarlarını küçümsemesinden yararlananların bile onunla alay ettiği olmuştu.
Gerçek onu dünyasal mutluluklardan uzaklaştırdıkça o hayale verdi kendisini, hayal gücüyle avundu. Son umutları da kuşkuya yer bırakmayacak, bir daha geri gelmeyecek biçimde yok oldukça -sonunda tam anlamıyla yok olmuşlardı- asla gerçekleşmeyecek hayalleri de bir o kadar tatlı oluyorlardı.
“Çektiklerinin acısını çıkarma fırsatı geçmişti eline? Ezilmekten kurtulan aşağılık bir insan, bu kez başkalarını ezmeye başlar. Foma’nın sosyal konumundan dolayı katlandığı en kötü aşağılamalar bile onu, kendi aşağılanması ve çektiği acıların intikamını almak için başkalarına hükmedip aşağılama ihtiyacının üstesinden gelme yetersizliği anlamına gelen “aşağılık bir insan” olma sorumluluğundan kurtaramaz.
Dünyada her şeyden memnun görünen, her şeye alışan insanlar vardır.
Değişmeli artık bu durum! Her şey yenilenmeli!
Dünyayı fethetmek istersen kendini fethet.
Nerede Nerede o benim masumluğum?.. Nerede tatlı günlerim? Temiz, güzel bir yavruyken çayırlarda bahar kelebekleri arkasından koştuğum güzel çocukluk günlerim nerede?.. Nerede, nerede o zamanlar? Geri verin bana masumluğumu, verin bana onu!..
Sevmek, insanoğlunu sevmek istiyorum. Ama engel oluyorlar, vermiyorlar bana! Verin, bana bir insan verin de seveyim onu Nerede o insan? Nereye saklandı? Diogenes’in feneriyle aradığı gibi, ben de hayatım boyunca onu arıyor, bulamıyor, bulamayınca da kimseyi sevemiyorum. Yazıklar olsun beni insan düşmanı yapana!
Önce ağzına zehir akıtırlar, sonra da, ‘Bir şey yemek ister misin?’ diye sorarlar Kalp yaralarını haşlanmış mantarla, elma turşularıyla iyileştirmek istiyorlar. Ah albay, ne kadar zavallı bir maddecisiniz!
Aramızda eşitlik yok, eşitlik olmayınca da dostluk nasıl kurulur?
Genellikle sözlerimi tatlılaştırmaya hiç lüzum görmem. Gerçek daima gerçek olarak kalmalıdır. Çamur neyle örtülürse örtülsün, yine çamurdur. Şu halde tatlılaştırma zahmeti neye yarar? Ancak kendi kendimizi ve başkalarını aldatmaya!
Baskı altından kurtulan aşağılık bir insan, bu sefer kendisi başkasını ezmeye çalışır.
Bilgisizlik soytarılığın bir çeşididir
Dünyada her şeyden memnun görünen, her şeye alışan insanlar vardır; emekli albay da onlardandı.
Ama ümit insanı aldatır
Dünyada rahat yaşamak için, aptal olmalı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir