İçeriğe geç

Spqr: A History of Ancient Rome Kitap Alıntıları – Mary Beard

Mary Beard kitaplarından Spqr: A History of Ancient Rome kitap alıntıları sizlerle…

Spqr: A History of Ancient Rome Kitap Alıntıları

&“&”

Bir taraftan baktığınızda her şey rahatlatıcı bir şekilde tanıdık görünmektedir: özgürlüğün doğası ya da cinsel sorunlarla ilgili neredeyse katılacağımız konuşmalar; tanıdığımız yapılarla ve anıtlar ve bütün belalı ergenleriyle bizim anladığımız şekillerde yaşanan aile hayatları vardır; anladığımız" türden şakalar yapılmaktadır. Diğer taraftan da burası tümüyle yabancı topraklar gibidir. Bu sadece kölelik, pislik (Antik Roma’da çöp toplama gibi bir şey neredeyse hiç yoktu), arenadaki insan kıyımı ve bugün tedavisi bize çok kolay gelen hastalıklardan ölümler değil, aynı zamanda çöp yığınlarına atılan bebekler, çocuk gelinler ve anlı şanlı hadım rahipler demekti.
Bir harabe yarattılar ve adına barış koydular," çoğu zaman askeri zaferin sonuçlarını özetleyen bir slogandır. Bu ifade, MS 2. yüzyıl’da Romalı tarihçi Tacitus tarafından Britanya’daki Roma iktidarıyla ilgili olarak söylemişti.
İmparator Tiberius, eyaletlerden gelen aşırı kazançlara tepki olarak Koyunumun kırpılmasını isterim, tıraş edilmesini değil." dediğinde Roma yönetiminin temel ahlak kurallarını pek güzel özetlemişti.
Suçları bildirecek ve zararın tazmin edilmesi için yardımına başvurulacak bir polis gücü yoktu. Çoğu suç kurbanı sorumlu olduğuna inandıkları kişiden öç almak için kendi güçlü kollarına, ailesine ya da mahallenin delikanlılarına güveniyordu.
Kumar ve masa oyunları Romalı seçkinlerin en aşırı çifte standart olaylarından biriydi. En yüce aristokratların bazıları hevesli kumarbazlardı.
Roma dünyasının ayrıcalıklılarıyla – varsıllar – ilgili çok fazla şey biliyoruz. Antik çağlardan günümüze kalan hemen hemen bütün edebiyatın yazarları onlardı.
Özellikle Hristiyanlar, insan olduğu bariz imparatorun kutsal olduğu kavramıyla dalga geçiyor ve ona herhangi bir dini paye vermeyi reddetmelerinin bedelini ara sıra canlarıyla ödüyorlardı.
Roma’da evlat edinme hiçbir zaman öncelikle çocuksuz bir çiftin aile kurma yolu olmamıştı. Bebek isteyenler onu bir çöplükten kolayca bulabilirdi. Seçkinler arasında evlat edinme , her zaman erkek çocuk yokluğunda statüye mülkün aktarımını ve aile adının devamını sağlamanın bir yolu olmuştu.
Roma tarihinin temel kuralı, suikasta kurban gidenlerin Gaius gibi şeytanlaştırılmasıdır.
Antik dünyada güvenli bir uzaklıktan cinayet nadiren olasıydı. Öldürme genellikle yaklaşmak ve çok fazla kan dökmek anlamına geliyordu. Sezar’ın ve Gaius’un gördüğü gibi, iktidardaki herkes için tehlike en yakınlarından geliyordu.
Tam bir Kurttan dönme kuzu" olan Augustus, kimsenin kendi gençliğinde yaptıklarını kolayca yapamaması için önlemler almaya girişmişti. Yani özel ordu kurup, devleti ele geçirmek.
Askeri başarı Roma tarihinin ta ilk günlerinden beri siyasi gücün temellerinden biri olmuştu.
İkiyüzlülük yaygın bir iktidar silahıdır.
En görünür olduğu yerde bile Augustus’un anlaşılmaz olduğu ortaya çıkıyordu ki bu, muhtemelen sırrının bir parçasıydı.
Ünlü Latince ifade Et tu, Brute?"( Sen de mi, Brütüs?) Shakespeare’in uydurmasıydı.
Çoğu dayak yiyordu. Aslında dayak, bir köleyi köle yapan şeylerden biriydi; yaygın lakaplarından biri de Şamar Oğlanı"ydı.
Tek kısıtlama, kadının aldığı kararı ya da yaptığı işlemi onaylayacak atanmış bir vasi gerektiğiydi. Cicero bu kuralı kadınların doğal akıl zayıflığına" dayandırdığında kendini beğenmişlik mi tasladığını, (bazı muhaliflerinin düşündüğü gibi) kadın düşmanlığını mı yaptığını yoksa espri mi yaptığını bilmek olanaksızdır.
Sezar’ın iştahının fazlasıyla yerinde olduğu ortaya çıktı ve bunun nedenlerinden biri de kusturucu ilaç kullanmasıydı. Bu, zengin Romalıların arasındaki düzenli kusma içeren gözde bir detoksifikasyon diyetiydi.
Öte yandan Romalılar savaş, seçimler ya da mahkeme kararları istedikleri gibi olmadığında rüşveti uygun bir gerekçe olarak kullanma eğilimindeydi.
‘Que usque tandem abutere, Catilina, patientia nostra?’

‘Daha ne kadar, Catilina, sabrımızı sınayacaksın?’

‘O tempora, o mores’

‘Ah nasıl bir dünyada yaşıyoruz!’
‘Ah şu zamanlar, ah şu adetler!’

Çeşitli Romalı gözlemcilere göre, bu başarısızlığın arkasında yatan başlıca sebeplerden biri de senatörlerin rüşvet karşısındaki zayıflığıydı. Yugurta’nın kentten ayrılırken Roma satılık bir kent ve bir alıcısı bulunur bulunmaz çökmeye hazır" diye espri yaptığı sanılıyordu.
Kısacası imparatorluk imparatorları yaratmış, imparatorlar imparatorlukları değil.
Yine bu dönemde olağan kentsel yaşamla amansız katliam arasında çok ince çizginin de güçlü bir anımsatıcısıdır. Kırlangıçların canı her zaman bağışlanmıyordu.
Pek çok köle özgürlüğünü istiyordu ama Antik Roma’daki bütün kanıtlar köleliğin köleler tarafından bile kabullenilen bir kurum olduğunu göstermektedir.
Roma siyasetini bölen belirli bir makamın ayrıcalıkları değil, siyasi iktidarın yapısıyla ilgili anlaşmazlıktı.
Roma’nın savaşlarına katılan erkeklerin çoğuna dünyanın efendileri" denir ama bir karış bile toprak parçasına sahip değillerdir.
Yunanlılık" ve "Romalılık" karşıt kutuplar oldukları kadar birbirine sımsıkı bağlıydı da.
Bu bir itaat imparatorluğuydu.
Cumhuriyetçi Roma’nın politikalarının ne kadar demokratik" olduğunu sorgulamak pek anlamlı değildir. Romalılar özgürlük uğruna savaşıyordu, demokrasi değil.
Denetimsiz rekabet nihayetinde Cumhuriyet’in devamlılığından çok yıkılmasına neden olmuştur.
İnsanın kendi evinin dışında olması her zaman (potansiyel olarak) savaşta olmaktı.
Güç, hem toplumsal hem de bireysel olarak zenginlere devredilmişti.
Din, Roma iktidarının sigortasıydı.
Kültürel endişeler, genellikle zenginlerin bir ayrıcalığıdır.
…kartalı kaybeden onurunu kaybeder; onurunu kaybedense her şeyini. Medenî olan biz’iz, çünkü biz Romalıyız.
İyi bir Romalı’ydı Cicero, iyi de bir avukat ve hatiplerin efendisi. Ama hakkını yemeyeceğim Cicero, kötü bir kumarbazdın. İlk Triumvirate’de Caesar’a karşın Crassus’un yanlısı oldun; Crassus kaybetti. Lepidus-Octavius-Antonius çatışmasında Caesar’a inat O’nun üvey oğlu Octavius yerine Antonius yanlısı oldun, Antonius Roma’yı kaybetti. Cicero, sen ya yanlış ata oynuyorsun ya da iyi bir Romalı olduğun kadar da uğursuzsun…
Gelecek kuşaklar tarafından konuşulma fikri beni bir tür ölümsüzlük umuduna itiyor.
Ah nasıl bir dünyada yaşıyoruz!
Bir harabe yarattılar ve adını barış koydular.
Lucius Virginius, yakındaki kasap tezgahından kaptığı bıçağı kızına saplayıp onu öldürdü: “Seni özgürlüğüne kavuşturmak için başka yapabileceğim bir şey yok, kızım,” diye bağırdı.
Bu iki kurul kalan iki levhayı tamamladı, patricilerle pleblerin evlenmesini yasaklayan ünlü maddeyi getirdi. Bu adımın arkasındaki neden aslında reformcu olsa da, iki grubu tamamen ayrı tutmaya yönelik aşırı bir girişime dönüşmüştü: Cicero bunu, “en insanlık dışı yasa”, tümüyle Roma şeffaflığının ruhuna aykırı olarak nitelendirmişti.
“O fortunatam natam me consule Romam”
“Ey talihli Roma, ben konsülken doğdu.”
Her örgütlü toplumun çok önemli bir yönü de zamanı yapılandırma yeteneğidir ve Roma’da bu yapıyı bulan Numa"’ydı."
Emeğini satarak kazanılan para bir beyefendi için adice ve kabul edilmez…çünkü maaşlar fiilen köleliğin teminatıdır.
Cicero
Augustus’un yaşam öyküsünün bu versiyonu arkeolojik bir rastlantı sonucu bulundu. Ankyra’da (bugünkü Ankara) bir tapınağın duvarında MS 6. yy’da kiliseye sonra da camiye dönüştürüldüğü için korunmuştu. 1930’larda Kemal Atatürk Türkiye Cumhurbaşkanı olarak Augustus’un doğumunun 2000. yılını kutlamak için yazıtın bütünün buldurana ve koruma altına aldırana kadar, 16. yy’dan itibaren sözlerinin çözülüp kopyalanması için her türlü çaba harcanmıştı.
MS 120’lerde biten Pantheon’un beton kubbesinin genişliği, 1958’e kadar dünyanın en büyüğü olarak kaldı.
MÖ 8’de senato, Jül Sezar’ın Temmuz’undan (July) sonraki Sextilis ayının Ağustos olarak değiştirilmesine karar verdi.
….bütün otokratik iktidarına rağmen Augustus’un hala senatoya ihtiyacı vardı. Hiçbir hükümdar tek başına yönetemez.
&”Ye, iç ve mutlu ol, yarın ölebilirsin&”
“Benim küçük bebeğim, sevgili Maniam, burada yatıyor. Ona sevgimi sadece birkaç yıl verebildim. Babası onun ardından durmaksızın gözyaşı döküyor.”
Bir kadın kocasının soyadını almıyordu. Yetişkin bir kadın babasının ölümünden sonra kendi adına mülk sahibi olabiliyor, mirasa konabiliyor, köle azat edebiliyordu. İngiltere’deki kadınlar bu hakların çoğuna 1870’lere kadar sahip olamamıştı.
“….Kocasını bütün kalbiyle sevdi. İki oğul doğurdu. Konuşması ağırbaşlı, adımları zarifti. Evine baktı. Yün eğirdi. Başka söyleyecek bir şey yok.”
Sulla modern anlamdaki ilk diktatördü. Jül Sezar ikincisi olacaktı.
Antik Akdeniz’de devletin yurttaşlarına düzenli temel yiyecek sağlanması sorumluluğunu üstlenen tek devlet Roma’ydı.
Cumhuriyet hükümetinin iki temel ilkesine göre, görev her zaman geçici olmalıydı ve iktidar her zaman paylaşılmalıydı. Sonraki yüzyıllar boyunca bu ilkelere uyulması giderek zorlaştı.
Roma tarihinin geri kalanında &”kral&” nefret uyandıran bir ifade olageldi.
Modern Batı takvimi, aylarımıza verdiğimiz hepsi de Roma’lı isimlerin gösterdiği gibi doğrudan erken Roma versiyonundan gelmektedir.
İki bin yıl sonra ekonomiyi yeniden inşa etmek, siyaseti yeniden inşa etmekten daha zordur.
&‘Aday&” sözcüğü &”beyazlatılmış&” anlamına gelen ve Romalıların seçim kampanyalarında seçmenleri etkilemek için giydiği özel olarak beyazlatılmış togaları işaret eden Latince &”candidatus&” sözcüğünden türemiştir.
Roma’da seçim propagandası yapmak masraflı bir iş olabilirdi. Seçimleri kazanan adamların harcamalarını, makamın bazı avantajları sayesinde yasal ya da yasa dışı şekilde telafi etme şansı vardı.
Cicero, Jül Sezar’ın MÖ 44’te bir suikasta kurban gitmesinin ardından patlak veren iç savaşta öldürüldü, herkesin görmesi ve ezip parçalaması için kafası ve sağ eli Roma’nın merkezine çivilendi.
si vis pacem para bellum"
barış istiyorsan savaşa hazır ol!
#latince
Al mio segnale scatenate l’inferno
isaretimle cehennemi serbest bırak
MS 212′ de İmparator Caracalla, İskoçya’ dan Suriye’ye kadar
nerede yaşarlarsa yaşasınlar Roma İmparatorluğu’nun bütün
özgür sakinlerinin Roma yurttaşı olduğuna hükmetti. Bir hamlede
yönetenlerle yönetilenler arasındaki yasal farklılığı ortadan kaldıran devrimci bir karar ve neredeyse binyıldır devam eden bir sürecin sonuydu bu. Otuz milyondan fazla eyalet sakini, bir gecede hukuken Romalı olmuştu. Bu dünya tarihindeki -en büyük değilse bile- bir defada verilen en geniş çaplı yurttaşlıktı.
Yüzyıllar boyunca, yenilgiye uğratılan düşmanlar Romalı olmuştu.
Kölelere özgürlükleriyle aynı anda yurttaşlık verilmişti. Zaman ilerledikçe, gerek sivil gerekse asker çok sayıda eyalet sakini sadakatleri, hizmetleri ve iş birlikleri karşılığında yurttaş yapılmıştı.
Bazı Romalılar, yurttaş olsun olmasın, yabancılara karşı kuşkularını gizlemiyordu (yergi yazarı luvenalis şikayetini Yunanlarla dolu bir kente katlanamıyorum," şeklinde seslendirmişti)
Yahudiler, dikkat çekici ve bazı açılardan beklenmedik bir dereceye kadar Roma kültürü içinde yaşamayı başarabilmişti. Romalılar için Hristiyanlık çok daha kötüydü. Birincisi, bir ata yurdu yoktu. Kendi düzenli dini coğrafyaları içinde Romalılar tanrıların bir yerden gelmiş olmasını bekliyordu: İsis Mısır’ dan, Mitra İran’ dan, Yahudi tanrısı Yahudiye’ dendi. Hristiyan tanrısı köksüzdü, evrensel olduğunu iddia ediyor ve daha fazla yandaş peşinde koşuyordu. Her türlü gizemsel aydınlanma anı (diyelim ki) İsis’in dinine yeni inananlar çekebilirdi. Öte yandan Hristiyanlık tümüyle yeni olan manevi bir dönüşüm süreciyle tanımlanıyordu. Dahası, bazı Hristiyanlar dünyanın ve üzerindeki insanların doğasıyla ilgili en temel Greko-Romen varsayımlarının
bazılarını tersine çevirebilecek değerler vaaz ediyordu: Söz gelimi, yoksulluk iyi bir şeydi ya da beden sevilmek yerine reddedilmeli ya da terbiye edilmeliydi. Bütün bu etkenler Plinius ve onun gibi diğerlerinin kaygılarını, kafa karışıklığını ve düşmanlığını açıklamaya katkıda bulunuyor.
MS 1. ve 2. yüzyıllarda Roma makamları zaman zaman Hristiyanları cezalandırıyordu. Bu dönemde genel ya da sistemli bir zulüm yoktu; MS 3. yüzyıl ortasına kadar bunun işareti de yoktu. Uygulamada, Hristiyanların ilk kuşaklarının çoğunluğu, devletin müdahelesi olmaksızın sıkıntısız yaşadı. Öte yandan Nero’nun MS 64’teki büyük Roma yangınının suçunu onlara yüklemeye karar vermesi gibi, ara sıra günah keçisi ilan edildikleri de oluyordu. Belki de uygun adaydılar çünkü bazı Hristiyanlar dünyanın kısa süre içinde alevler içinde yanarak sonunun geleceği kehanetinde bulunuyordu.
geleneksel Roma değerleriyle Hristiyanlık
arasında uzlaşmaz bir çatışma vardı. Roma dini sadece çoktanrılı
olmakla kalmıyor, yabancı tanrılara da yabancı halklara davrandığı gibi davranıyordu: kaynaşarak.
İmparatorluğun doğu yarısı büyük ölçüde Latince değil, Yunanca kullanmaya devam ediyordu.
MS 2. yüzyılda Ostia limankentindeki bir barın süslemesinde tuvalet şakaları yazılıydı.
Bilgelerin resimlerinin üzerinde yazılar vardı.
Tales’in üzerinde, Tales zor sıçanlara gerçekten çaba harcamalarını tavsiye etti", Solon’un üzerinde, "Solon rahat sıçabilmek için karnını sıvazlıyor" ve Şilon’un üzerinde, "Kurnaz Şilon sessiz osurmayı öğretti" diye yazıyor. Bilgeler’in altında hep birlikte umumi tuvalette yan yana helalarda oturan bir başka figür dizisi vardı. Onlar da tuvalet şakaları yapıyorlardı: Söz gelimi, "Hoplayıp zıplarsan daha çabuk yaparsın" ve "Geliyor" .
Seçkin Romalılar, nüfusun geri kalanının çalışmadığı
zamanlarda yaptıklarıyla ilgili endişeliydi.
Gösterilere ve oyunlara yönelik düşkünlüklerinden daha da kötüsü, halktan erkeklerin toplaştığı barlar ve ucuz kafelerdi. Orada karşılaşabileceğiniz insan türleriyle ilgili dehşet verici imgeler oluşturuluyordu. Ostia limanında bulunan ve canilerin,
denizcilerin, hırsızların ve kaçak kölelerin, cellatların ve tabut yapımcılarının ardı sıra hadım bir rahibin uğrak yeri olduğunu iddia ettiği sefil bir batakhaneyi resmediyor. Daha sonra, MS 4. yüzyılda yazan bir Romalı tarihçi en adi" insanların bütün geceyi barlarda geçirdiğinden şikayet ediyor du.
Çocuklar mezar yazıtlarında bile işçi olarak anılıyordu. Sadece zenginlerin çocukları küçüklüklerini dil bilgisi, hitabet, felsefe ve konuşma yapmayı -ya da kızlara önerilen okumadan yazmaya,
iplik eğirmeden müziğe daha hafıfbir ders programı- öğrenerek
geçirebiliyordu. Çocuk işçi kuraldı.
Çocukluğun" icadı ve "çocuklar"ın hangi işleri yapabileceğiyle ilgili düzenleme ancakbin beş yüzyıl sonra geldi ve bu hala özellikle Batılı bir kaygıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir