İçeriğe geç

Spionen Kitap Alıntıları – Paulo Coelho

Paulo Coelho kitaplarından Spionen kitap alıntıları sizlerle…

Spionen Kitap Alıntıları

Şu an yaşantıma bakıyorum ve hafıza dediğimiz şeyin daima tersinden akan bir nehir olduğunu idrak ediyorum.
Tüm bu karmaşaya ancak aşk anlam katabilir. Ama ben böyle bir aşka sahip değilim. Öyleyse ne anlamı var yaşamayı sürdürmemin?
“Çiçekler hiçbir şeyin kalıcı olmadığını öğretir bize; ne güzellikleri kalıcıdır ne de solgunlukları; çünkü sonradan yeni tohumlar verirler. Mutluyken de üzgünsen de hatırla bunu. Her şey geçip gider, yaşlanır, ölür ve yeniden doğar.”
Günahı Tanrı değil, mutlak olanı göreceliye dönüştürmeye çalıştığımızda bizler yarattık.
Aşk bir zehirdir. İnsan âşık olduğu anda hayatının dizginlerini kaptırır, varlığı tehdit altındadır artık; çünkü gönlü ve aklı bir başkasının olur.
Şu anda geçmiş yaşantıma bakıyorum ve hafıza dediğimiz şeyin daima tersinden akan bir nehir olduğunu idrak ediyorum.
Bütün savaşlar bir gün biter,ölülerin sırtından bir sürü insan zengin olur.
Hep iyimser bir insandım ama zaman beni buruk, yalnız ve üzgün bir kadına dönüştürmekte ısrar ediyor.
Yanlış devirde doğmuş bir kadınım ben, hiçbir şey düzeltemez bunu.
Yanlış devirde doğmuş bir kadınım ben, hiçbir şey düzeltemez bunu. Gelecekte hatırlanacak mıyım, bilmiyorum ama şayet hatırlanırsam mağdur bir kadın olarak değil, cesur adımlar atmış ve ödemesi gereken bedeli korkmadan ödemiş biri olarak görülmek istiyorum.
Işığın savaşçısı, kimsenin aptal olmadığını ve ne kadar uzun sürerse sürsün hayatın herkesi eğittiğini bilir.
Kafesteki kuş özgürlük şarkıları söylese de tutsaktır.
Hiç tanımadığım kişilerin kim olduğuma karar vermelerini bekliyorum, o kadar.
Açık bir yarayı iyileştirmenin yolu yarayı kaşımayı hemen bırakmaktan geçiyor
Tellerin akordu bozuksa dünyanın en güzel melodisi bile bir faciaya dönüşür.
İnsanlar Tanrı’nın matematikçi olduğunu sanırlar ama öyle değildir. Satranç oyuncusu demek belki daha uygun, rakibin hamlesini önceden tahmin ederek onu alt etmek için bir strateji geliştirir.
suçunuz kadın olmak, hatta suçların en büyüğü, özgür olmak, insanların karşısında soyundunuz, ne büyük günah, en tehlikelisi de itibarlı erkeklerle ilişkiye girmek.
Bütün savaşlar bir gün biter, ölülerin sırtından bir sürü insan zengin olur.
Hayatın bizi nereye götürdüğünü bilmediğimiz anlarda aslında kaybolmuş değiliz.
Aşk denen açıklanamaz ve tehlikeli şey benliğini yeryüzünden süpürüp yerine sevdiği kişinin arzuladığı türde bir insan bırakır.
Aşk bir zehirdir. İnsan aşık olduğu anda hayatının dizginlerini kaptırır, varlığı tehdit altındadır artık; çünkü gönlü ve aklı başkasında olur.
Sahnedeyken benliğimi unutuveriyor, her şeyimi Tanrı’ya sunuyordum. Böylesine kolay soyunmam bu sayedeydi; çünkü ben, o anda, bir hiçtim; bedenim bir hiçti; kainatla eşgüdümlü bir hareketler bütünüydüm yalnızca.
Hatıralar melankoli denen iblisi de beraberlerinde getiriyor ve bu gaddar iblisten kaçış yok benim için.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Yanlış devirde doğmuş bir kadınım ben, hiçbir şey düzeltemez bunu. Gelecekte hatırlanacak mıyım, bilmiyorum ama şayet hatırlanırsam mağdur bir kadın olarak değil, cesur adımlar atmış ve ödemesi gereken bedeli korkmadan ödemiş biri olarak görülmek istiyorum.
Savaşların ilk kurbanı insanlık onurudur.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İnsanların gittikçe içine kapandığı bir dünyada özgür bir zihniyete sahip olma günahını işleyen bir kadını kendi haline bırakamazlardı.
Bize öğretilen günahlar boş; asıl günah, mutlak ahengin uzağında yaşamak.
İnsanlardan sırf inançları yüzünden nefret etmek tuhaf bir şeydi.
Birçok aşk teklifini geri cevirdiğim doğruydu; bu konuda tecrübeliydim ve aynı şeyi tekrarlayıp sırf bir yuvanın sağladığı sözümona güven hissi uğruna hak etmeyen biri için ıstırap çekmek
Aşk bir zehirdir.İnsan aşık olduğunu anda hayatının dizginlerini kaptırır,varlığı tehdit altındadır artık ;çünkü gönlü ve aklı bir başkasının olur.
Kafesteki kuş özgürlük şarkıları söylese de tutsaktır.
Ömrümün sonuna kadar aşkı tadamayacağımdan emindim, zaten ne fark ederdi ki?
Ben sadece güneşe bakıp fırtınaları unuttum.
Aşk bir zehirdir. İnsan aşık olduğu anda hayatının dizginlerini kaptırır, varlığı tehdit altındadır artık; çünkü gönlü ve aklı başkasında olur.
Şimdi sahip olduklarım kızım, boşa yaşanan bir ev, ihanete uğrayacağından korktuğu için beni hiçbir yere götürmeyen bir koca ve müthiş güzelliğiyle insanın soluğunu kesen bir şehirdi; cennetin içinde kendi özel cehennemimde yaşıyordum.
Yavaş yavaş benliğimi kaybettim. Günlerimi kızıma bakarak geçiriyordum, hırçın bir asilzade havalarında evde geziniyor, cildimdeki morlukları aşırı miktarda makyajla gizliyordum ama kimseyi , hem de hiç kimseyi kandıramadığımın farkındaydım.
Birini kaybetmekten korkan erkekleri canavara dönüştüren bu hastalıklı mantığın esiri olan Rudolf her geçen gün daha da kötülüyordu.
Kabusların en fenası da bunları tekrar tekrar yaşamak; sürekli uzakta olan, etrafı kadınlarla çevrili bir koca, kaçıp eve dönmenin imkansızlığı, ülkenin dilini konuşamadığım için aylarımı eve kapanarak yapayalnız geçirmem, üstüne bir de her an başka subaylar tarafından alenen gözleniyor olmam.
Yanlış devirde doğmuş bir kadınım ben, hiçbir şey düzeltemez bunu.
Hatıralar kaprislerle ve hala küçücük bir ayrıntısı, anlamsız bir gürültüsüyle bize eziyet eden yaşanmışlıkların görüntüleriyle dolu.
En zoru ilk tavsiyem, gösterinizle de hiçbir alakası yok: Asla aşık olmayın. Aşk bir zehirdir. İnsan aşık olduğu anda hayatının dizginlerini kaptırır, varlığı tehdit altındadır artık çünkü gönlü ve aklı bir başkasının olur. Sevdiği kişiyi elinde tutmak için her şeyi yapmaya hazır hale gelir, tehlike algısını kaybeder. Aşk denen açıklanamaz ve tehlikeli şey benliğini yeryüzünden süpürüp yerine sevdiği kişinin arzuladığı türde bir insan bırakır.
Ben sadece güneşe bakıp fırtınaları unuttum. İzin verin, dikenleri boşverip güllerin güzelliğinin keyfini çıkarayım.
En uzun ağaçlar dahi böyle küçücük tohumlardan çıkar. Bunu unutma ve hayatta sakın aceleci davranma.
Çiçekler hiçbir şeyin kalıcı olmadığını öğretir bize; ne güzellikleri kalıcıdır ne de solgunlukları; çünkü sonradan yeni tohumlar verirler. Mutluyken de üzgünken de hatırla bunu. Her şey geçip gider, yaşlanır, ölür ve yeniden doğar.
Hayatın bizi nereye götürdüğünü bilmediğimiz anlarda aslında kaybolmuş değiliz.
Değişmek ve iyileşmek için değişmek birbirinden tamamen farklı şeyler.
‘Çiçekler hiçbir şeyin kalıcı olmadığını öğretir bize; ne güzellikleri kalıcıdır ne de solgunlukları; çünkü sonradan yeni tohumlar verirler. Mutluyken de üzgünken de hatırla bunu. Her şey geçip gider, yaşlanır, ölür ve yeniden doğar.’
Yanlış devirde doğmuş bir kadınım ben
İşlediğim tüm suçlardan sıyrılmayı becerdim ki bu suçların en büyüğü erkek egemenliğindeki bir dünyada özgür ve bağımsız bir kadın olmaktı.
Gerçekten aşık olduğumuzda başkalarının da kendimizin de en iyi yönlerini görürüz. Sözcüklere, belgelere, sözleşmelere, ifadelere, suçlamalara ve savunmalara ihtiyacımız kalmaz. Tek ihtiyacımız olan, Zebur’da söylendiği gibidir:
Adaletin yerinde küfür vardı, doğruluğun yerinde daha da fazla küfür vardı. Ama Tanrı hepsini yargılayacak, adil olanı da küfredeni de, Tanrı her ikisini de yargılayacak; çünkü her amaç gerçekleşmek için vakit ister.
Vücut çabucak yorulur, ruh ise daima özgürdür; önceki nesillerin hatalarını tekrarlayarak oluşturduğumuz bu cehennem döngüsünden çıkmamıza elbet bir gün yardımcı olur. Düşünceler hep aynı kalsa da onlardan daha kuvvetli bir şey var: aşk.
Ne yazık ki bugün yaşadığımız dün de vardı, yarın da var olmayı sürdürecek ve zamanın sonuna dek tekrarlanacak, ta ki insanlar sadece düşünceden ibaret olmadıklarını keşfedene, hissettiklerinden meydana geldiklerini anlayana dek.
Hepimiz kendi yaşamımızın, kendi geçmişimizin, doğru ya da yanlış kabul ettiğimiz yasaların tutsağıyız-Derken aniden her şey değişir. Sokaklarda korkusuzca yürürüz, komşularımızı selamlarız ama çok geçmeden etraflarına çitler ve teller çeker, komşumuz olmaktan çıkarlar , hiçbir şey eskisi gibi olmaz artık
Demirden dövdükleri prangaları her defasında daha büyük bir çabayla ayak bileklerinize geçirmeye çalışacaklar, ancak eninde sonunda zincirler kendi ayaklarına dolanacak.
Aşka olan inancınızı tamamen kaybettiniz ve onu kendinize köle etmeye kalktınız. Aşk kimseye itaat etmez ve sadece gizemini çözmeye çalışanlara ihanet eder.
Korkumuza yenik düşmedikçe mutlaka bir sarayda uyanırız; aşkın talep ettiği adımları atmaya çekinir ve ondan her şeyi açıklamasını beklersek hiçbir şeye ulaşamaz hale geliriz.
Adaletin barışta ve savaşta aynı olduğunu zannettiğim için duyduğum utancı sürekli gizleyeceğim. Bu yük omuzlarımdan asla eksik olmayacak ama açık bir yarayı iyileştirmenin yolu yarayı kaşımayı hemen bırakmaktan geçiyor.
Ama başınız dikti ve emin adımlarla yürüyordunuz, sanki kaderinizi kabullenmiştiniz ama size dayattıkları aşağılamaya direniyordunuz. Savaşın artık sonuna geldiğinizin farkındaydınız, haysiyetli bir biçimde veda etmekten başka yapabileceğiniz bir şey kalmamıştı.
Cinsiyetler arası savaşta bütün erkekler, çoğu sanatta uzman olsalar da, daima kolaylıkla alt edilirler.
Oysa adalet sistemi, savaş zamanında bir ucubeye dönüştü.
Zaten hukuki ayıpları örtmenin en iyi yolu hep vatan güvenliği” gerekçesi olmuştur.
Suçunuz kadın olmak, hatta suçların en büyüğü, özgür olmak.
Ardından gelen sayıca az yılları bugün hatırladığımda, hiç bitmeyeceklermiş gibi sürdüklerini düşünüyorum. Ben sadece güneşe bakıp fırtınaları unuttum. İzin verin, dikenlerine boş verip güllerin güzelliğinin keyfini çıkarayım.
En uzun ağaçlar dahi böyle küçücük tohumlardan çıkar. Bunu unutma ve hayatta sakın aceleci davranma.
Aklıma Andreas’ın karısının kalbine kurşun sıkmadan önce gözlerinde beliren ifade geldi. Aşk bizi aniden öldürür ve geride hiçbir delil bırakmaz.
Elbette onun amacı bana bir şey satmak. Benim niyetimse yeni insanlarla tanışıp zaten bildiğim ve sıkıldığım bir dünyadan dışarı adım atmak.
Ne istediğinizi bilin ve kendi beklentinizin ötesine geçmeye çalışın.
Hayat bana neden bu kadar kısa zamanda bu kadar çok şey yaşattı, bilmiyorum.

Zor anlara dayanıp dayanamayacagımı görmek için.

Özümün sağlam olup olmadığını görmek için.

Bana tecrübe kazandırmak için.

Kafesteki kuş özgürlük şarkıları söylese de tutsaktır.
Mutlu olayım diye ısrar etmiyordum; tek istediğim çok mutsuz olmamaktı.
Tellerin akordu bozuksa dünyanın en güzel melodisi bile bir faciaya dönüşür.
Kafesteki kuş özgürlük şarkıları söylese de tutsaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir