İçeriğe geç

Spinoza’yı Ararken Kitap Alıntıları – Antonio R. Damasio

Antonio R. Damasio kitaplarından Spinoza’yı Ararken kitap alıntıları sizlerle…

Spinoza’yı Ararken Kitap Alıntıları

Doğru koşullarda empati, kedere kapı açar.
Gizliden gizliye Spinoza onları aydınlatmıştı, ama halka onu kınadıklarını söylüyorlardı.
Emily Dickinson tek bir beynin gökyüzünden daha geniş olup iyi bir insanın zihnini ve yanında tüm dünyayı içine rahatça sığdırabileceğini söylerken haklı olmalı.
Bir arzu (affect), kendinden daha güçlü karşıt bir arzu dışında başka bir şey tarafından dizginlenemez ya da etkisizleştirilemez. Başka bir deyişle, Spinoza negatif bir duyguyla ondan daha güçlü, ama pozitif, akıl yürütme ve entelektüel çabadan gelen bir duyguyla savaşmamızı önermiştir. Bu düşüncesinin merkezinde, tutkuları bastırmanın yalnızca katıksız mantıkla değil, mantıkla uyarılmış duyguyla başarılabileceği görüşü vardı. Bunu başarmak hiçbir şekilde kolay değildir, ama Spinoza kolay olan hiçbir şeyde erdem görmezdi.
Bedenle donatılmış beyin ve bedeni olan zihin, bütün bedenin hizmetçisidir.
Başka bir deyişle, beden, beyin ve zihin tek bir organizmanın ifade oluş biçimleridir. Bilimsel amaçlarla bunları mikroskop altında ayrıştırabilsek de aslında normal işlevsel koşullar altında birbirlerinden ayrılamazlar.
Dini uygulamalar boş inançlardan ibaretti, tanrı kesinlikle insana benziyor olamazdı, kurtuluş korkuya dayalı olmamalıydı
Tabulara karşı çıkan insanlar arasında en çekilmez kişi olmuştur. Organize dinlere kesin bir şekilde karşı çıkmış, bu fikri reddetmiştir. Buradan yola çıkarak dinle ilişkili siyasi kurumlara da karşı çıkmıştır.
Bilinç ve zihin eş anlamlı değildir. Temel anlamda bilinç, zihne benlik dediğimiz bir referansın işlemiş olduğu, zihnin kendi varlığının ve çevresindeki nesnelerin varlığının farkında olduğu bir süreçtir.
Daha sonra tartışacağım gibi, benim düşünceme göre; zihinsel süreçler, beynin beden haritası ile duygu ve hislere yol açan olayların aktarımını sağlayan nöral paternlerin toplamıyla oluşur.
Bir arzu (affect), kendinden daha güçlü karşıt bir arzu dışında başka bir şey tarafından dizginlenemez ya da etkisizleştirilemez.
Ayrıca, Spinoza’ nın ileri sürdüğüne göre, arzular öyle güçlüdür ki mantıksız bir tutku gibi zararlı bir arzunun üstesinden gelmenin tek yolu, onu daha güçlü, mantıkla tetiklenen bir olumlu arzuyla yenmektir.
Hisler, onlara sahip olan organizma tarafından bilinir hale gelince, hayatı yönetme süreçlerini geliştirirler. Hislerin arkasındaki mekanizma, hayatta kalma için gerekli olan biyolojik düzeltmeleri organizmanın her andaki farklı durumlarına ait bileşenleri açık ve vurgulanmış bir formda sunarak gerçekleştirir.
Spinoza bizlere mutluluğun, kötü duyguların zulmünden bağımsız olmanın verdiği güç olduğunu söylüyor. Mutluluk erdemin, değerlerin ödülü değildir. Mutluluğun kendisi bir değerdir.
İyi eylemler, birey için iyi olanı doğal duygular yoluyla başkalarına zarar vermeden üretenlerdir. Bu yasak çok nettir. Başkasına zarar vererek ama birey için iyi olduğu için yapılan davranışlar iyi değildir, çünkü bu davranış dönüp dolaşıp o kişiye zarar verir.
Ahlaki davranışlarımızın bir temeli vardır. Bu temel yapı da nörobiyolojiktir. Bu temel, peygamberin bir vahyi olmayıp, insan doğasının gözlemlenmesiyle ortaya konan buluşların bir sonucudur.
Kültürün faydalı rolü, insanların gelecek yollarını açmak için kullandıkları bilimsel portrenin doğruluğuna bağlıdır.
Baskınlık özelliği (tamamlayıcısı olan çekimserlik gibi) sosyal duyguların önemli bir bileşenidir. Baskınlığın şöyle bir faydası vardır: Baskın bireyler topluluğun sorunlarına çözüm bulmaya yatkındırlar. Pazarlıkları yürütür ve savaşları yönetirler. Su, yemek ve barınağa giden yolları bulup kurtuluşu sağlarlar ya da gerekli durumlarda bilgeliklerini kullanırlar. Ancak, bu baskın bireyler, zorbalara, kabadayılara, despotlara dönüşebilir; özellikle de bu baskınlık kötü ikiz kardeşi olan “karizma” ile el ele tutuşmuşsa. Yanlış pazarlıklara ya da yanlış savaşlara topluluğu sürükleyebilirler. Bu tip canlıların iyi duyguları yalnızca küçük çaplı, onlar gibi ya da onları takip eden bir gruba ayrılmıştır.
Dini öğütler; büyük baskılar altında kalmışlığa yanıt olarak, acı ve hazzın iyi bir şekilde analiz edilerek ahlaki kurallar yaratabilecek ve uygulatabilecek bir otorite ihtiyacından doğmuş olabilir.
Duygusal yönlendirmenin az ya da çok hasar gördüğü bir doğal sistemde, bireyin gerçek dünyaya düzgün bir uyum sağlaması pek de mümkün değildir.
Duygu ve hislerin geleceği gösteren bir kristal küreleri yoktur. Ancak, doğru zamanda kullanıldıklarında, yakın ya da uzak gelecekte neyin iyi neyin kötü olabileceğiyle ilgili haberciler oluverirler.
Genelde, duygu ve hisler, çelişkili görüşler arasında seçim yapmak zorunda kalındığında kullanışlı ve yararlıdır.
Yine de acı doğru koşullar altında koruyucu olabilir. Örneğin, kişisel bir kayba alışabilmemize yardım eder. Ancak, uzun dönemde birikerek zararlı hale gelebilir ve ruhun kanserine neden olabilir.
Mutluluk veren ilaçlar ilk olarak iyi düşünceler ve hoş bir duygu hali yaratıyor olsa da tekrarlı kullanımı daha şiddetli depresyonlara yol açar.
Arzunun amacı hoş görülebilir ve gerçekleştirilebilir ise tatmin, mutluluk gibi belirli bir duyguya ve belki de umuyorum ki, arzu hissini hazza dönüştürürdü. Amaç engellenmişse aksine öfke takip edebilirdi. Ancak işlem, tatlı hayaller dünyasında bir süre askıda kaldıysa arzu eninde sonunda sessizce yok olur. Üzgünüm, sonrasında sigara yok.
Herhangi bir nesnenin ya da olayın algılarının, gerçekte olması ya da bellekten çağrılması fark etmeden, duygusal anlamda nötr olması çok enderdir. Doğuştan bir tasarım ya da öğrenmeye bağlı olarak pek çok belki de bütün nesnelere, zayıf olmakla birlikte, duygularla ve zayıf da olsa onları takip eden hislerle tepki gösteriyoruz.
Bedensel durumların, bedenden uyarı almak için tasarlanmış duyusal alanlarda çeşitli açılardan haritalanması, hislerin anlık malzemesidir.
Hissi tanımlayan, hisse ayrı bir kavram olmayı hak ettiren ve diğer tüm düşüncelerden farklı kılan özelliğin, beden bölgelerinin tek tek ya da bütün olarak belirli bir tutum içinde çalışmasının zihinsel sunumu olmasında yattığını söyleyebilirim.
Önce duygu vardı, fakat duygunun başlangıcında eylem vardı.
Evrim, beyindeki duygu ve his mekanizmasını bölüm bölüm bir araya getirmiş gibi görünüyor. İlk olarak, bir nesneye ya da olaya tepki göstermeyi sağlayacak ve o olaya ya da koşullara yönelecek mekanizma olan duygu ortaya çıktı. İkinci olarak ise organizmanın tepkileri ve son durumunu oluşturacak beyin haritası, sonrasında zihinsel görüntü, bir fikir oluşturacak mekanizma, yani his mekanizması ortaya çıktı.
Acaba gün içinde kaç kere kendimizi nedenini bilmeden çok iyi, zinde ve umut dolu ya da aksine hüzünlü, gergin hissediyoruz? Bu gibi durumlarda, sıkıntılı ya da umutlu düşüncelerin bilinçdışımızda işlenmiş olması muhtemel.
Psikolojik olarak tetiklenmeyen, fakat rolü oynanan duygusal ifadeler de his oluşturma gücüne sahip. Mimikler, bu ifadelerle ilişkili olan hisleri ve düşünceleri doğuruyor.
Durumun bilinçli bilgisi ve davranışınızın gelecekte neden olacağı koşulların farkındalığı, doğal duygunuzu baskılama kararı vermenize yardımcı olur. Yine de yaşınız ilerledikçe bunu çok yapmamaya çalışın. Bu çok enerji tüketir.
Modern toplumlarda öfke ve hüzün, yapıcı olmaktan uzak duygulardır. Fobiler kişinin elini ayağını bağlar, engel oluşturur. Ancak yine de öfke ve sinir doğru koşullar altında olduğunda ne kadar çok canın kurtulduğunu bir düşünün. Bu tepkiler, evrim sürecinde elenmeden kalmayı başarmıştır; çünkü doğrudan hayatta kalmayı desteklerler.
Doğanın, sanatçıların ve mühendislerin yaptığı gibi tasarıma göre işlemediğini biliyoruz. En basit amipten insana kadar olan bütün canlılar, hayata ilişkin basit sorunlara nedenselliğe göre değil, otomatik çözümler sağlayacak araçlarla dünyaya geliyor.
Yaşamsal anlamda duygu ve ilişkili tepkimeler, hislerden daha önce geliyormuş gibi gözüküyor. Duygular ve ilişkili olaylar, zihinlerimizin dayanağını oluşturan ve bizim aydınlatmak istediğimiz hislerin dayanağını oluşturur.
Duygular bedenin tiyatrosudur, hisler ise zihnin.
Emily Dickinson tek bir beynin gökyüzünden daha geniş olup iyi bir insanın zihnini ve yanında tüm dünyayı içine rahatça sığdırabileceğini söylerken haklı olmalı.
Spinoza’nın ileri sürdüğüne göre arzular öyle güçlüdür ki mantıksız bir tutku gibi zararlı bir arzunun üstesinden gelmenin tek yolu onu daha güçlü, mantıkla tetiklenen bir olumlu arzuyla yenmektir. Başka bir deyişle, Spinoza negatif bir duyguyla ondan daha güçlü, ama pozitif, akıl yürütme ve entelektüel çabadan gelen bir duyguyla savaşmamızı önermişti.
Dünyanın büyüklüğü ve güzelliği karşısında bir adamın hislerinin,ancak,soluk bir heves olarak kalacağı katıksız bir haz ve hayranlık Kendi maneviyatını besleyen ama bununla birlikte kuşların şarkısından da ilham alabilen gerçek bilimsel araştırmanın sağladığı bir mutluluk hissi
Felsefe insanlara ölüm korkusuyla başa çıkarken değil, bilakis yaşam korkusunu bertaraf ederken gereklidir.
Duygular bedenin tiyatrosudur, hisler ise zihnin.
Modern toplumlarda öfke ve hüzün, yapıcı olmaktan uzak duygulardır.
Duyguların biyolojisi ve duyguların değerindeki farklılıkları görebilmek, insan davranışını anlamamız konusunda bize önemli fırsatlar sunuyor.
bu dışa yansıttığım ağıt hali nasıl da acı çeken ruhumun sessizliğinde tahammül edilemez bir kederin rolünü oynuyor.
Duygular bedenin tiyatrosudur, hisler ise zihnin.
Spinoza’nın mezarına bir kez daha bakıyorum ve Descartes’in kendi mezar taşı için hazırladığı yazıyı hatırlıyorum: ”İyi saklanan, iyi yaşamıştır. ”
Spinoza kolay olan hiçbir şeyde erdem görmezdi.
Tanımlayabildiğimiz onca zihinsel olgunun içinde hisler şu ana kadar en az anlaşılmış olanıdır.
Umut; gelecek ve geçmişin görüntülerinden gelen, sonucundan bir ölçüde kuşku duyduğumuz, sabit olmayan hazdan başka bir şey değildir.
Sizler, Spinoza’nın Tanrı’sına dua edemezsiniz.
Zarif ama içi boş bir ruh,
ünlenmekten,
çok anlaşılmamış
Fransızcayı iyi konuşurdu ama giyotin ile idam edilecek kadar aristokrat değildi.
Yalnızca doğanın yasaları ve uzantısı olan beden..
Herkes bir şeyleri kendi beyninin durumuna göre yargılar.

Ethica. B. I

İnsan zihni, kendindeki değişiklikler (etkilenmeler) düşüncesi olmadan var olan diğer bedenleri algılayamaz

Ethica, B. II, 26. Önerme

Spinoza için temel sorunsal, bilinçli gibi görünen pek çok davranışın öncül biyolojik nedenlerle açıklanabilir olmasıdır.
İyi özneler, güvenilir bir şekilde, haz hissini uyandıran ve hareket edebilme özgürlüğünü güçlendirenlerdir.
‘Çoğunluğun iyiliği’, genelde bazı bireylerin acı çekmesine neden olmuştur. Sonuç, bir insanlık trajedisidir.
Hislerin özü ‘tepki gösteren bedeni’ sunan düşüncelerden oluşur. Bu özü unutun ve his kavramı yok olsun.
Beyinlerimiz (ne yazık ki) çağlar öncesiyle aynı şekilde işliyor. Bizler (günümüz dünyasında) beynimizin bu tepkilerine itibar etmemeyi ve başkalarını da bu konuda ikna edebilmeyi öğrenmeliyiz.
Shakespeare, dengesini yitirmiş tüm zihinlerin cennetidir .

Ulysses’den aktarım.

Duygular bedenin tiyatrosudur, hisler ise zihnin.

Ethica, B.III

BEYİN GÖKTEN GENİŞTİR
Yan yana koyarsan,
kendi içine rahatça sığdırır
hem göğü, hem seni.

E.Dickinson’dan

Zihinlerimizin süregiden müzikal dizeleri, en evrensel melodilerin yalnızca uyuduğumuzda solan uğultusu
Haz tarafından ele geçirildiğimizde tamamen şarkıya dönüşürken, hüzün yönetimi ele aldığında kederli bir ağıta dönüşür.
Kopernik’ten evrenin merkezi olmadığımızı, Charles Darwin’den mütevazı atalara sahip olduğumuzu, Sigmund Freud’dan davranışlarımızın efendisi olmadığımızı duymak yetmiyormuş gibi, ahlaki alanda da başı çekmediğimizi öğreniyoruz.
Spinoza’ya göre Aşk, bir dış sebep fikrinin eşlik ettiği zevkli bir durum ve hazdan başka bir şey değildir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir