İçeriğe geç

Spermler Erkekten Yumurtalar Kadından Kitap Alıntıları – Joe Quirk

Joe Quirk kitaplarından Spermler Erkekten Yumurtalar Kadından kitap alıntıları sizlerle…

Spermler Erkekten Yumurtalar Kadından Kitap Alıntıları

Olan şuydu: Erkekler genetik formundalığın aleni fiziksel güzellikteki yansımasına tepki verirken kadınlar genetik formundalığın statü sembolü olarak kendini göstermesine vuruluyordu
Organizmalar kendi kendilerini şekillendiren varlıklardır.
İnsan beyni değer bilmek üzere yapılandırılmamıştır. Problemleri soruşturmak, çözümler sunmak, işe yarayan bir şey çıkana kadar şikayet etmek üzere tasarlanmıştır. Eğer bir problemin çözümüne katkıda bulunursak salgı bezlerimiz bizi kimyasal bir tatmin dalgasıyla ödüllendirir. Kendimize güven ayarımızı bu şekilde yenileriz. Ardından vakit kaybetmeden bir sonraki soruna geçeriz, önceki başarılarımız coşkusunu kaybeder, yeniden gevşemeye başlarız. İnsan doğası tatmin değil ilerleme üzerine inşa edilmiştir. Hayatta kalmak değil durmadan çabalamak bizi zenginleştirir.
Kadınların yaşı ilerledikçe eş olarak aradıkları erkeğe dair standartları düşer. Erkekler zenginleştikçe eş olarak aradıkları kadınla ilgili standartları yükselir. Seçeneklerimiz daralınca evleniriz.
Ilımlı feministler hayvanlar “kral”lığında kendilerine ideolojik destek verebilecek örnek pek bulamazlar. Hemen hemen tüm türlerde erkekler daha agresif, dominant ve anlayışsız iken, dişiler çocuk yetiştirmekle daha ilgilidir.
Kendilerini kötü hissettiklerinde birileriyle yatıp kalkanlar kadınlardır. Erkekler daha çok kendilerini iyi hissettiklerinde bunu yaparlar.
Görüştüğüm bir erkek fahişe, pek çok kadının sadece kendilerini dinlemesi için yüzlerce dolar ödediğini anlattı. Erkekler ise bu parayı karşılarındaki konuşmasın diye veriyor.
Aşık olmak, genlerimize kodlanmış bir ayindir ve ondan kurtulmamız imkansızdır. Yaşayan her şey kur yapma zamanı geldiğinde çiçek açar. Tırtıllar kelebeğe, filizler çiçeğe ve meyveye, bizler ise birer aptala dönüşürüz
Aşk, birini kendimden daha çok sevdiğim zaman olan şeydir. Aşk en önemli tutkumuzdur çünkü bencil genlerimiz bizden uzağa, hiç görmeyeceğimiz bir geleceğe taşınacakları zaman ortaya çıkar, bu taşınmanın gerçekleşmesini sağlar, görevini bitirir ve yok olur. Kendimize olan aşkımız, fedâkâr aşkımıza hizmet etmek için vardır.
İnsan beyni değer bilmek üzere yapılandırılmamıştır. Problemleri
soruşturmak, çözümler sunmak, işe yarayan bir şey çıkana kadar
şikayet etmek üzere tasarlanmıştır.
Modern günlük yaşamın en büyük problemi problem eksikliği. Bir düşünün; orta sınıf mensubu bir adamın temel şikayeti nedir? Eski krallarınki ile aynı: can sıkıntısı. İşte bu yüzden zamanımızın çoğunu eğlence arayarak geçiriyoruz. Eğlence dediğimiz şey de aslında yalandan çatışma. Mütemadiyen “Biraz dedikodu, drama görebilir miyim?” diye soruyoruz. Bunu sorarken de dramanın çözülmesi gereken başka bir problem anlamına geldiğini unutuyoruz. Yani aslında bütün eğlence endüstrisi, televizyonlar, filmler bizim dırdırlanma genimizin yarattığı problem çözme ihtiyacına cevap vermek için yaratılmış.
İnsan beyni değer bilmek üzere yapılandırılmamıştır. Problemleri soruşturmak, çözümler sunmak, işe yarayan bir şey çıkana kadar şikayet etmek üzere tasarlanmıştır. Eğer bir problemin çözümüne katkıda bulunursak salgı bezlerimiz bizi kimyasal bir tatmin dalgasıyla ödüllendirir. Kendimize güven ayarımızı bu şekilde yenileriz. Ardından vakit kaybetmeden bir sonraki soruna geçeriz, önceki başarılarımız coşkusunu kaybeder, yeniden gevşemeye başlarız. İnsan doğası tatmin değil ilerleme üzerine inşa edilmiştir. Hayatta kalmak değil durmadan çabalamak bizi zenginleştirir.
İnsancıl özelliklerimizin hepsini karşı cinse borçluyuz. Karşı cins hakkında sevmediğimiz her şey de bizim cinsiyetimizin seçimlerinden kaynaklanıyor. En yakınınızdaki karşı cins üyelerine bir bakın. Onların bedenini ve ruhunu sizin cinsiyetinizin seçimleri şekillendirdi. Tüm yetenekleriniz için onlara müteşekkür olmalısınız.
Erkekler genetik formundalığın aleni fiziksel güzellikteki yansımasına tepki verirken kadınlar genetik formundalığın statü sembolü olarak kendini göstermesine vuruluyordu. Pek çok erkek gibi geç de olsa farkına vardım ki, eğer hanımları etkilemek istiyorsanız, üzerinize birkaç kaliteli kıyafet geçirmenin hiç sakıncası olmaz.
İşte erkeklerin her uygarlığı üzerine kurdukları prensip budur:
Kadınların bize hissettirdikleri onların kendi suçlarıdır. Onlar haysiyetimizi her an elimizden alabilirler. Sürekli konsantras-yonumuzu bozan bu çıplak ayak bilekleri varken dünyayı yönetmemiz nasıl beklenebilir? Cinsellik kaos üreten bir güçtür ve kaostan kurtulup kendine çeki düzen vermek isteyen her kabilenin yapması gereken şey, “Seksi kontrol altına almalıyız” demektir. Bu gezegen üzerindeki kültürler arasındaki en önemli farklar, temelde seksi nasıl kontrol altında tutmaları gerektiğine dair taşıdıkları inançlardır
“Dünyadaki tüm kültürlerde seks kadınların erkeklere verdiği bir
servis olarak görülür. Her kültürde erkekler kadınlardan daha
vahşice kıskançtır. Dünyanın her yanında erkekler kadınlardan
daha çabuk tahrik olur, görsel uyarıcılardan daha fazla etkilenir.
Ortalamaya bakınca kocalar eşlerinden yaşça büyüktür, eşlerinden
daha agresiftir. Dünyadaki tüm kültürlerde gençlik ve doğurganlık
kadının, prestij erkeğin en çekici özellikleridir.
Kadınların yaşı ilerledikçe eş olarak aradıkları erkeğe dair
standartları düşer. Erkekler zenginleştikçe eş olarak aradıkları kadınla
ilgili standartları yükselir. Seçeneklerimiz daralınca evleniriz.
Doğurgan vücutlar ya da şişkin cüzdanlar bulamadığımız zaman kişisel özelliklere ağırlık veririz. Üçüncü, dördüncü seçeneklerimizle
evleniriz.
Nereye giderseniz gidin, erkekler erişilmesi
güç olan figür neyse onun peşindedirler.
Yetişkin erkeklerin yarısından çoğu evliliklerini “mutlu” olarak
niteler. Erkekler evliliklerinde sorunlar olduğu için aldatmazlar.
Aldatırlar, çünkü ekstra seks zevklidir. Kocalar en çok 40 ile 60 yaşları
arasında karılarını aldatmaya meylederler ki bu maddi anlamda en
rahata erdikleri yıllardır. En erdemli olanlar da en az fırsat
yakalayanlardır.
Bu kitabı yazmış olmanın bana ayrı bir entelektüel hava katacağını ve
birçok kız tavlamama yardım edeceğini sanıyordum. Oysa evlenmeme
vesile oldu. Dişilerin milyonlarca yıllık eş seçimlerinin, Homo sapiens
erkeklerini pantolonlarının içindeki sperm fabrikasına rağmen kocalık
içgüdüsüne sahip olacak şekilde evriltmiş olmasının canlı kanıtlarından
biriyim artık.
Belki kültürsüz bir kalasım ama Michelangelo’nun tavanına
baktığımda gay bir erkeğin erotik fantezilerini görüyorum ben. Adam
Sistine Şapeli’nin tavanına boşalmış sanki. Michelangelo’nun tüm
kadınları erkek gibi görünüyor, göğüsler her zaman yanlış, ayrıca
penislerin yakınına birer surat koymaya da sanki hep özen göstermiş.
Gay erkek sanatçılar çıplak erkekleri, heteroseksüel erkek sanatçılar ise
çıplak kadınları betimlemişler hep.
Dr. Anke A. Ehrhardt’ın yaptığı çalışmalar gösteriyor ki, rahimde
erkek androjenlerine fazla maruz kalan kızlar, kız kardeşlerinden daha
agresif bir yapıya sahip olurlar.
Aslında cinsiyet diye bir şey yoktur. 6 milyar civarında insan cinsi
vardır, her biri bir çizgi üzerinde sıralanmıştır, istatistik gruplamalara
göre de dişi ya da erkek uca daha yakın dururlar. Bunu bir tarafı erkek
bir tarafı dişi uçlu bir grafik haline getirecek olsanız büyük bir U şekli
görürdünüz. İnsanların çoğu uçlara yakın düşmüşlerdir. Azınlık
diyebileceğimiz bir kısım ise iki ucun arasında durur. Hiçbir restoran
6 milyar tuvalet barındırmayı istemediği için de kapılara kısaca
“Erkek” ve “Kadın“ tabelaları asılması uygun bulunmuş, işler böylece
bir raya oturmuştur.
Transeksüellerin pek çoğu yanlış beden içinde olduklarını daha altı
yaşındayken fark ettiklerini söylerler. İfadeler çok kesin ve güçlüdür.
Onlara göre vücutları giymek zorunda oldukları bir “maske”dir.
Lezbiyen çiftleşmeler, halkalı martı ve California martılarında da
bu genin yayılmasını kolaylaştırmıştır. Martı yavrularını büyütmek
için iki ebeveynli bir aile gerekir. Bir tanesi yemeği getirirken diğeri
yuvayı korur. Erkek sayısı azaldığında dişilerin %5’inin yavrularını bir
diğer dişi ile birlikte büyütmeye başladığı görülmüştür. Uzun bir kur
yapma aşamasından sonra yuvalarını kurarlar.
Sonra gayet sinsi bir numara çekerler. Komşu yuvalardan
heteroseksüel bir erkeği baştan çıkarırlar. Sperminden faydalandıktan
sonra da kullanılmış bir kağıt mendil gibi kenara atarlar. Bu durum
genellikle erkek martının sinirlerini bozar. Erkek halkalı martılar
vahşi savaşçılardır, dişilerden güçlüdürler ama yine de yuvasını
savunan iki lezbiyen martı karşısında çaresiz kalırlar. Lezbiyenler
“yuva” konusunda epey hassastırlar.
Gay siyah kuğular kalıcı eş bağları oluştururlar, ikisi de erkek
olduğu için heteroseksüel çiftlerden daha büyük bölgeleri
savunabilirler. Homoseksüel kuğular yumurtaları evlat edinir ya da
aşırırlar ve heteroseksüel çiftlerin büyüttüklerinden ortalama iki kat
daha fazla yavruyu üreme çağına gelecek şekilde yetiştirirler.
Eğer heteroseksüelseniz ve kardeşiniz gay ise, çekinik gay genleri
taşıyor olmanız kuvvetle muhtemeldir. Eğer gay kardeşiniz sizden
yeterince sık yumurta alırsa ve yeğenlerini sizden iki kat daha başarılı şekilde yetiştirirse, basit matematik hesabıyla gay genlerin popülasyon
içinde kayırılacağını söyleyebiliriz.
Heteroseksüel ilişki ve evlilikler erkek ve kadın arzularının
uzlaşmasını temsil eder. Seks yapıldığında kadın teslim olur. Evlenil-
diğinde erkek teslim olur. Teslim olmak bir risktir ve sadece
güvendiğimiz insanlara teslim oluruz.
Hem erkekler hem kadınlar karşı cinsin tercihlerini kafalarında
fazla abartıyor. Kadınlar erkeklerin süper ince kadınları beğendiğini
sanırken, erkeklerin çoğu ortalama incelikteki dolgun vücutlu
kadınları çekici buluyor. Erkekler kadınların vücut çalışan kaslı tipleri
beğendiğini düşünürken, kadınlar daha sade vücutlu erkekleri cazip
buluyor, hatta bazıları hafif şişman olanları tercih ediyor.
Bir diğer deyişle, aslında sandığınızdan daha seksisiniz.
Tarihçi Roberta Seid’in çalışmasına bakılırsa, yeme işinin
ucunu kaçıran Amerikan toplumunda zayıflık yüzyılın başında bir
“tercih”, 50’lerde “önyargı”, 60’larda “mit”, 70’lerde “takıntı”,
80’lerde “din” haline gelmiştir. Yani zenginleştikçe kadınlarımızı daha
zayıf sevmeye başlamışız. Ne demek istediğimi herhangi bir moda
dergisine bakarak daha iyi anlayabilirsiniz. Manhattan’da toplama
kampı mağduru gibi görünmenin ne kadar zor olduğundan haberiniz
var mı? Bir parfüm afişine bakın: gözlerin altında mor halkalar,
kaburgalar meydanda, göğüs yok, kalça yok, suratsızlık had safhada
Bir de buna seksi demezler mi!
İyi beslenen kültürlerde ince kadınlar tercih edilir, çünkü ince
kalmak zordur. Kötü beslenen kültürlerde kilolu kadınlar tercih edilir
çünkü kilo almak zordur. Nereye giderseniz gidin, erkekler erişilmesi
güç olan figür neyse onun peşindedirler.
Olay özetle şöyledir: Nerede çok meyve sebze bolsa orada birden
çok karısı olan erkekler vardır. Nerede meyve sebze azsa orada birden
çok kocası olan kadınlar bulunur.
Kadınlara erişmek için
neleri göze aldığını bütün dünya görmelidir. Erkeklerde üretkenlik
deliliktir. Türkler gençlere bu yüzden “delikanlı” derler. Testosteron
tüm hayvanları risk almaya iter, çünkü sperm üreticileri büyük
oynarlar.
Çiftleşme sırasında dişi peygamber devesi erkeğinin
kafasını koparıp boynundan kanını içer ki bu da kafasız erkeğin
performansını arttırır. Bu olaydan pek çok metafor türetilebilir ama
henüz bu kadar alçalmadım.
Bu da her
namus bekçisinin içinde, derinlerde bir yerde bir seks çılgınının
yattığını kanıtlıyordu.
Vücudunuzdan bir bebek çıktığında sizin genlerini aldığından
eminsinizdir. Bebek bir başkasının vücudundan çıktığında ise sizin
genlerinizi aldığı garanti değildir. Rahim taşıyan ve taşımayan taraflar
iş üreme çıkarlarına geldiği zaman farklı duygular evriltmişlerdir.
Kadınların kıskançlığı kaynakları korumaya yarar. Erkeklerin
kıskançlığı ise rahimleri korumaya.
Kendilerini kötü hissettiklerinde birileriyle yatıp kalkanlar
kadınlardır. Erkekler daha çok kendilerini iyi hissettiklerinde bunu
yaparlar.
Yetişkin erkeklerin yarısından çoğu evliliklerini “mutlu” olarak
niteler. Erkekler evliliklerinde sorunlar olduğu için aldatmazlar.
Aldatırlar, çünkü ekstra seks zevklidir. Kocalar en çok 40 ile 60 yaşları
arasında karılarını aldatmaya meylederler ki bu maddi anlamda en
rahata erdikleri yıllardır. En erdemli olanlar da en az fırsat
yakalayanlardır.
Çapkın marmoset maymunlarının tek eşli erkek marmosetlerden
daha fazla çocuğu hayatta kalmıştır, çünkü ortalığa daha fazla sperm
yaymışlardır. Ama serseri erkeklerle birlikte olan dişi marmosetlerin,
tek eşli erkeklerle birlikte olan dişi marmosetlerden daha az çocuğu
hayatta kalmıştır, çünkü çapkın erkekler çocuklarına daha kötü bakar.
Bu, erkek ve dişi çıkarlarının arasında bir gerginlik yaratır. Uzun
çocukluk dönemi erkek ve dişilerin davranışlarını daha benzer kılsa
da, çok eşlilik sperm yapıcının, tek eşlilik rahim taşıyıcının genleri için
daha iyidir.
Araştırmacılar kadınlara adet dönem-
lerinin zamanlarını sormuş. Kadınların yumurtlama dönemlerinde
bilinçsiz olarak daha minik kıyafetleri seçtikleri ortaya çıkmış.
Bir ölçüme göre dişi şempanzelerin yaşadıkları gizli seks
sadece %2 oranında kalsa da DNA testleri gösteriyor ki doğumların
%50’sinin esas sorumlusu bunlardır.
Yani dişiler çok sayıdaki “kocaları” ile 25 kat daha fazla cinsel
ilişkiye girmelerine sağmen, bebeklerinin yarısının babası az sayıdaki
“sevgilileri”dir.
Hiç koltuk altı tüylerinin ne işe yaradığını düşündünüz mü?
Amatör bir biyologsanız bütün gün bunlarla uğraşırsınız işte. Koltuk
altı tüyleri, tüysüz bir maymun için ne anlamsız bir süstür. Sizi
güneşten korumazlar, sıcak tutmazlar, genelde görünmezler bile.
İki bilim adamının araştırmalarını inceledim: Cowley ile
Brooksbank. Ve koltuk altı tüylerinin sırrını anladım. Onlar kokmak
için var. Kokuyu yoğunlaştırmak ve hapsetmek için. Şimdi Fransızların
neden bu kadar seksi olduğu ortaya çıktı işte.
Binlerce utangaç
ve muhtemelen bakir bilim adamı bilmek istiyordu: “Kadınların derdi
ne?”
Bu soruyu cevaplamak için bir psikolog kadınlardan çocukluklarını
anlatmalarını isteyebilirdi. Ama Wedkind, hepsinden kan örnekleri alıp
mikroskobunun başına geçti. Çıkan sonuç şunu gösteriyordu: Kadınlar
kendilerininkine benzer bir bağışıklık sisteminin kokusunu aldıkları
anda iğreniyorlardı. Eğer adamın bağışıklık sistemi kadınınkinden bir
miktar farklı ise (ama çok da fazla olmamalı) kıkırdamalar ve
sırıtmalar başlıyordu.
Fakat şişmanım diye depresyona girmeden önce göbeğinizin
üzerindeki yağ kıvrımlarına bir bakın ve onlara evrilmemize yardım
ettikleri için teşekkür edin. Bir sonraki bölümde göreceğimiz üzere
şişman popolarımız olmasaydı büyük beyinlerimiz de olmayacaktı.
Zeki primatlar kalorilerinin %8’ini beyinlerine harcarlar. Biz ise
kalorimizin %20 – 25 gibi bir miktarını beynimize harcarız ve
beynimiz vücut ağırlığımızın sadece %2’sine tekabül eder.
Eskilerin cennet dediği şeyin içinde yaşıyoruz ama bu cennet bizi
tatmin etmiyor.
Gelin görün ki bir insan evladının
doğduğu an yaptığı ilk şey ciyak ciyak şikayet etmektir. Bağırarak hem
de. Korunaklı rahim ortadan kaybolduğu an bir şeylerin ters gittiğini
anlarız ve çevremizdekilerin dikkatini çekmeye çalışırız:
“Hey, burada bir sorun var. Ağzım var ama içinde bir meme yok.
Biraz gazım var. Biri derhal bunu halletmek için bir şey yapsın.
Sıcaklık benim hassas vücudum için uygun değil. Neden her şeyi en
konforlu halinde tutamıyoruz? Eğer birileri ihtiyaçlarımı önceden
tahmin etse böyle sorunlar yaşamayacağız. Renkli şeylerle uyarılmak
istiyorum, belki de arabayla gezmek istiyorumdur, emin değilim. Ben
bulana kadar tahmin etmeye çalışın siz. Yemek verme, doydum.
Şekerleme yapmak istiyorum. Beşiğimi azıcık sallasanız ölmezsiniz ya.
Offf haydi ama, nereye baksam beceriksizlik görüyorum. Etrafımı
aptallar sarmış!”
Bunlar bir insanın sahip olduğu ilk düşüncelerdir. Gözlerini bir
noktaya sabitlemeyi zar zor beceren insan bebeği, şikayetlerini öfkeli
bir şekilde avaz avaz nakletmekte hiç güçlük çekmez. Ufaklıklar bu
kibirle emir yağdırma halini pek hak etmezler gibi gelir bana.
Kuzenimin 4 yaşındaki kızının bir kraliçe edasıyla verdiği fermanları
görünce bu hissim daha da güçleniyor.
İyi giden şeylere dikkat
etmek gereksiz bir yüktür. Zira bunlardan çok vardır. Bir şekilde
tersliklere odaklanmak daha işimize gelir. Eğer böyle olmasaydık bu
kadar dişli bir tür haline gelemezdik.
İnsan beyni değer bilmek üzere yapılandırılmamıştır. Problemleri
soruşturmak, çözümler sunmak, işe yarayan bir şey çıkana kadar
şikayet etmek üzere tasarlanmıştır. Eğer bir problemin çözümüne
katkıda bulunursak salgı bezlerimiz bizi kimyasal bir tatmin dalgasıyla
ödüllendirir. Kendimize güven ayarımızı bu şekilde yenileriz.
Ardından vakit kaybetmeden bir sonraki soruna geçeriz, önceki
başarılarımız coşkusunu kaybeder, yeniden gevşemeye başlarız. İnsan
doğası tatmin değil ilerleme üzerine inşa edilmiştir. Hayatta kalmak
değil durmadan çabalamak bizi zenginleştirir.
Hayatta
kalabilen bebek yetiştirme konusunda arkadaşlık ve babalık
becerilerinin kavga ve zina becerilerinden daha çok işe yaradığı ortaya
çıkmaya başlayınca, dişilerin yaptığı seçimler daha bir anlam kazandı.
Eş bulmanızı sağlayan şey artık kimi dövebildiğiniz değil, kafanızın
ne kadar çalıştığı, kaç arkadaşınızın olduğu, nasıl ebeveynlik yaptığınız
gibi özelliklerinizdi. Yani birbirimizin yatağına girebilmek için artık
bilgiçlik yapmak zorunda kalmaya başlamıştık.
Yani erkekler odaklanmak, kadınlar ise birden
fazla işi idare etmek (multitasking) konusunda uzmanlaşmıştı.
Bazı erkekler şehvetlerine yenilip bir kadını hamile bırakırlar,
sonra da tek yapmak istediklerinin kaçıp gitmek olduğunu farkederler.
Bazı erkekler aşık olup bir kadını hamile bırakırlar, hayatlarının geri
kalanında da eşlerine ve çocuklarına iyi bir yuva sağlamak için
çalışırlar. Bunun hangisinin olacağına sinsice karar vermezler. Üreme
geçmişlerinde seks onlara iki strateji sunmuştur: eş bağı ve sperm
yayıcılığı.
Biz Homo sapiens üyeleri endüstri devrimini
başlatıp doğum kontrol yöntemlerine, hazır üretim yiyeceklere ve
aşılara geçiş yapınca, fakirler zenginlerden daha hızlı üremeye başladı.
Profesyonel bir erkek basketbol oyuncusu olmak bu anlamda
oldukça işe yarar. Heteroseksüel kadınların yumurtalıklarına şarkı
söyletecek beş ilahi özelliği bünyenizde toplamışsınız demektir: boy,
ün, servet, bedensel simetri, atletiklik. Basketbol oynayacak zamanı
bulmakta güçlük çekebilirsiniz.
Fakat bu durum, kısa, ünsüz, parasız ve kassız olanlar için ümit
yok anlamına gelmiyor. The Meme Machine6 kitabının yazarı Susan
Blackmore, kadınların 2,5 milyon yıldır fikir önderi adamlarla birlikte
olmayı tercih ettiğini söylüyor. İşte bu nedenle kadınlar fikirleri
toplumca benimsenen ama çulsuz ve tipsiz oldukları aşikâr erkeklerle
birlikteler. Bir şeyler zırvala ve sevgiliyi kap durumu yani. Bu kitabı
neden yazdığımı sanıyorsunuz? Michael Jordan korksun benden!
İnsanlar yaşam alanlarından çok sosyal sıralama için yarışırlar.
Evleri ve malları bu sıralamanın bir sembolüdür sadece.
Olan şuydu: Erkekler genetik formundalığın aleni fiziksel
güzellikteki yansımasına tepki verirken kadınlar genetik formun-
dalığın statü sembolü olarak kendini göstermesine vuruluyordu.
Pek çok erkek gibi geç de olsa farkına vardım ki, eğer hanımları
etkilemek istiyorsanız, üzerinize birkaç kaliteli kıyafet geçirmenin hiç
sakıncası olmaz.
Ayrıca tangamı derhal çöpe atıyorum.
2000 evli kadınla yapılan bir araştırmada, yüksek statülü kocaları
olan kadınların diğerlerinden daha fazla sayıda çocukları olduğu, daha
az boşanma yaşadıkları ve evliliklerini daha “mutlu” olarak klasifiye
ettikleri ortaya çıktı. Birçok psikolojik deney, çoğu kadının Rolex saatli
çirkin tipleri Burger King üniformalı, yakışıklı çocuklara tercih ettiğini
gösterdi. Durum buysa ben de artık randevularıma eşofmanla gitmeyi
bırakıyorum!
Erkekler karşı cinste hoşlandıkları şeye dokunabilirler ancak kadınlar karşı cinste neden hoşlandıklarını tam olarak kestiremezler.
Bu nedenle kadınlar birinden etkilendiklerinde
bu hislerin daha derin, daha temiz, daha gerçek olduğuna inanırlar.
Arzu olan yerde aşk, aşk olan yerde arzu barınamaz.
İnsanlar sonunda her zaman kendilerini sevgiye teslim ederler.
Homosapiens üyeleri sevgi için, sevgi tarafından tasarlanmıştır. Sevmek
insan yaşamının biyolojik amacıdır.
Aşktan kalbi kırık herhangi
biri diğer insanlara bakar ve kendinden başka herkesin mutlu
olduğunu, mutluluk şansını ebediyen kaybettiğini ve kimsenin onu
anlayamayacağını düşünür.
Beyniniz uzun vadeli genlerinin kopyalarını üretme amacından
asla gerçekten kurtulamaz. Cinselliğe değinmeden samimi bir sohbeti
tamamlamayı deneyin. İçinde cinsellik geçmeyen bir fıkrayı ne zaman
duyduğunuzu hatırlamaya çalışın. Gece yattığınız zaman gözlerinizi
kapadığınızda aklınıza sekse dair bir şey gelmediği oluyor mu?
Daha katı, daha fakir toplumlarda yaşayan insanlar
cinsel tutku uğruna ölümü çok daha kolay göze alabiliyorlar. Çünkü
ileriye bakıyor ve korumaya değer pek bir şey olmadığını görüyorlar.
“Aşka mantıklı yaklaşanlar aşık olma yetisinden yoksundur,“ demiş
Douglas Yates.

“Aynı anda hem aşık hem de mantıklı olamazsınız,”
demiş Bob Dylan.

Oysa yaşamda amaç yoktur. Tüm bu biyolojik güzellikler genleri
kopyalamak için değil, geçmişte kopyalanmalarını sağladıkları için
vardır.
Yaşayan her şey kendini çiftleşmeye ya da o uğurda ölmeye hazırlar. Sanki
bunun için yaratılmışlardır, yaşam amaçları budur.
Gerçek aşkıbseçemezsiniz. Gerçek aşk sizi seçer. Aşık olmak başınıza
kendiliğinden gelen bir şeydir. Engel olamazsınız.
Fetal (cenine ait) gelişme,
evrimin yansımasıdır. Doğmamış bebekler insan gibi görünmeden
önce maymuna benzerler. Ondan daha önce hem suda hem karada
yaşayabilen amfibik hayvanları andırırlar. Ondan önce, solungaçları
ve yüzgeçleri vardır. Ondan da önce, solucana benzerler. Fetal
gelişimin en başına gidildiğinde her organizmanın dişi görünümünde
olduğu anlaşılır.
Bu, erkeklerin dişilerin bir kademe güncellenmiş hali olduğu
anlamına gelmez. Bu, dişilerin erkekleri kendi üremelerini
kolaylaştırmak için icat ettikleri anlamına gelir. Dişiler ilk cinsiyettir,
erkekler ise ikinci. Tanrı dişiyi erkeğin kaburgasından yaratmamıştır.
Tarih öncesi kız kardeşler, erkekleri kendi ribozomlarından
biçimlendirmişlerdir.
Doğal seleksiyon planı olmayan
kör bir tasarımcıdır. Bir şeyleri hedefsizce tasarlar. Hedefi biz seçeriz.
Dini liderler vücudumuzu Tanrı’nın elinin şekillendirdiğini
söylerler ama biyolojinin dediğine bakarsanız penisi şekillendiren
kesinlikle insanın elidir.
Erkek goriller göğüslerini yumruklarlar. Erkek şempanzeler
durduk yerde sanki bir düşman varmışcasına saldırgan hareketler
yaparlar. Büyük beyaz balıkçıllar dans eder. Bizimse devasa penislerimiz
vardır. Olmayanlar da büyük ve havalı spor arabalar kullanırlar.
Yan yatmış Pisa Kulesi benim tüylerimi diken diken ediyor
mesela.
Boynu Bükük Pisa Kulesi demek lazım ona. İtalyanlar bu
yüzden kaybetti savaşı işte.
Kabileler halinde yaşayan dedikoducu bir tür olduğumuzdan,
eşinizi etkileyebilmek için kabiledeki diğer herkesi de etkilemelisiniz.
Kelime dağarcığımızın büyük kısmı şatafattan ibarettir. “Sevişmek”
yerine “çiftleşmek, seks yapmak, düdüklemek, düzüşmek, bafilemek,
leyleği kızartmak, mercimeği fırına vermek” gibi garip terimler
kullanmanın hayatta kalmaya bir
faydası yoktur ama eş bulmaya faydası çoktur.Kelime dağarcığınız kocaman bir tavus kuşu kuyruğudur.
Ben sizi yatağa neyin
daha kolay götüreceğini söyleyeyim: ukalalık. Eğer ağzınız laf
yapmıyorsa bakir kalma olasılığınız çok yükselir.
Marilyn Monroe’yu hatırlayın. Hiç de zayıf değildi, ama
mükemmel 0,70 oranıyla yarım yüzyıl boyunca erkeklerin fantezilerini
süsledi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir