İçeriğe geç

Sosyalizm ve İnsan Ruhu Kitap Alıntıları – Oscar Wilde

Oscar Wilde kitaplarından Sosyalizm ve İnsan Ruhu kitap alıntıları sizlerle…

Sosyalizm ve İnsan Ruhu Kitap Alıntıları

İnsanın şu âna kadar aradığı şey aslında, ne acı ne de zevk; sadece Hayattır. İnsan dolu dolu, tam olarak, mükemmel bir şekilde yaşamanın yollarını aramıştır.
Acı, mükemmelliğe giden tek yol değildir. Geçicidir ve bir protestodur. Yanlış, sağlıksız, adaletsiz bir çevreyle bağlantılıdır. Yanlışlar, hastalıklar ve adaletsizlikler ortadan kaldırıldığında, gidecek başka bir yeri olmayacaktır.
Ama şu da unutulmamalıdır ki mutluluğu paylaşmak, tüm dünyadaki mutluluk miktarını artırır ama acıyı paylaşmak duyulan acıyı azaltmaz.
Acıya karşı duyulan sempati tabii ki her zaman var olacaktır. Bu, insanoğlunun ilk dürtülerinden biridir.
Bencillik bir insanın dilediği gibi yaşaması değil, diğer insanların, o insanda, kendileri gibi yaşamaları talebinden kaçmasıdır.
Fakat geçmişin artık önemi yoktur. Şimdiki zamanın da hiçbir önemi yok. Kafa yormamız gereken şey gelecektir. Çünkü geçmiş, insanın olmamış olması gerekendir. Şimdiki zaman ise insanın olmaması gerekendir. Gelecek ise sanatçıların izdüşümüdür.
İnsan kötü beslenen bir hayvan gibi yaşamaya dünden razı olmamalıdır. Öyle yaşamayı reddetmelidir
Tarih okumuş herkes bilir ki, itaatsizlik insanın asıl erdemidir. İlerleme itaatsizlik yoluyla kaydedilir, itaatsizlik ve başkaldırı yoluyla.
Sanat Bireyselliktir, ve Bireysellik de bozucu ve yıkıcı bir güçtür. Onun büyük değeri burada yatar. Çünkü sanatın sarsmak istediği şey, tip tekdüzeliği, göreneğe kölece bağlılık, alışkanlığın zorbalığı ve insanın makine düzeyine indirgenmesidir.
Aziz Damien gidip cüzzamlılarla yaşadığında İsaca yaşıyordu, çünkü o böyle bir hizmet sayesinde içindeki cevheri gerçekleştirebildi. Ama o ruhunu müzikte ortaya koyan Wagner’den daha İsaca değildir, ya da ruhunu şarkısında ortaya koyan Shelley’den.
Düşünen insan için, tüm Fransız Devriminin en trajik olayı, Marie Antoinette’in kraliçe olduğu için öldürülmesi değil, Vendee’li aç köylünün feodalizmin çirkin davası uğruna seve seve ölüme gitmiş olmasıdır.
Gerçek sanatçı kitleyi hiçbir şekilde umursamaz. Kitle onun için varolmamaktadır Sanatçı, canavarı uyutacak ya da doyuracak haşhaşlı ballı çörekler yapan biri değildir. O, bu işi popüler romancıya bırakır.
basitçe demokrasi insanların, insanlık adına, insanlar tarafından dövülmesi demektir.
İnsan için tek bir tip yoktur. Mükemmel insanlar kadar, kusurlu insanlarda vardır.
1)İnsanların bir kişi hakkında söyledikleri, kişiyi değiştirmez. Kişi neyse odur. Toplumun ne düşündüğünün en ufak bir önemi yoktur.

2)Kişilik çok gizemli bir şeydir. Bir insan her zaman yaptıklarıyla değerlendirilemez.

Toplumda para üzerine zenginlerden daha fazla kafa yoran birileri varsa, bunlar yoksullardır. Yoksullar başka hiçbir şey hakkında düşünmezler. Yoksul olmanın sefil tarafı budur.
Yaşamak dünya üzerindeki en nadide şeydir. Çoğu insan sadece var olur; hepsi budur.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Bir insanın gerçekten sahip olduğu tek şey içinde, ruhunda barındırdıklarıdır. Dışındaki hiçbir şeyin bir önemi olmamalıdır.
Değer sıralamasında, yaşamak mülkiyetten daha alt sıraya geçti, sahip olma varolmanın üstüne çıktı.
Modern suçun anası günah değil, açlıktır.
İnsan tarih okudukça, ama okullu çocuklar için hazırlanmış sansürlü basımlardan değil, her çağın kendi yetkili ağızlarından okudukça, midesi bulanır.
Erdemin ilk şartı burjuvalardan nefret etmektir.
“Kendini Bil!” yazılıydı Antik Dünya’nın kapısının üzerinde. Yeni dünyanın kapısının üzerinde “Kendin Ol!” yazılı olacaktır.
Yaşamak dünyada en ender bulunan şeydir. Çoğu insan “vardır “ o kadar!
.
Mükemmel kişiliğin notası isyan değil, barıştır.

On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
.
Tarih okumuş birinin gözünde itaatsizlik, insanın asli erdemidir.

İlerleme itaatsizlik yoluyla, itaatsizlik ve isyan yoluyla sağlanmıştır.

Özel mülkiyetin kaldırılmasıyla gerçek, güzel, sağlıklı bir bireyselliğe kavuşacağız. Kimse bir şeyleri ve bir şeylerin imgelerini biriktirerek hayatını heba etmeyecek. İnsan yaşayacak. Yaşamak dünya üzerindeki en nadide şeydir. Çoğu insan sadece var olur; hepsi budur
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
“Otorite,acımasız,abartılı bir şekilde ya da zalimce kullanıldığında,kendisini ortadan kaldıracak olan isyan ruhunu vi Bireyselliğin ortaya çıkararak aslında faydalı olur”.
Şu ana dek, insan, belli ölçüde makinelerin kölesi oldu ve insanoğlunun, işini görecek bir makine icat eder etmez kendisinin aç kalmasında da trajik bir yan var. Fakat bu elbette ki bizim mülk edinme sistemimizin ve rekabet sistemimizin sonucudur. Beş yüz insanın işini gören makinenin sahibi tek bir insandır. Bunun sonucunda, beş yüz kişi işten atılır ve yapacak işleri olmadığı için de aç kalıp çalarlar. Bu tek bir adam makinenin yapımını tekeline alır ve elinde tutar, bu yüzden de sahip olması gerekenin beş yüz misline sahip olur ve hatta belki de daha önemlisi, sahip olmak istediğinden katbekat fazlasını edinir. Makine herkesin ortak malı olsaydı, herkes ondan kazanç elde ederdi. Bütün bir topluluğun işine yarardı, hem de çok..
Çoğunluğun ürettiğine el koyan azınlığın mutlak zaferi şudur: Ayda 150 milyon ile dört kişiye bakıp bir gecekonduda oturan ve günde 10 saat çalışan insanın, kendi gibi binlerce kişinin emeğini emen başkasının karşısında öfkelenmemesi, ona hak vermesidir..
Sanat, dünyanın tanıdığı en yoğun Bireysellik biçimidir.
Bazen yoksullar tutumlu oldukları için övülürler. Oysa yoksullara tutumluluk önermek hem kaba bir şaka, hem de hakarettir. Açlıktan ölen bir adama daha az yemesini öğütlemek gibi bir şeydir. Bir işçi ya da köylünün tutumlu olması son derece ahlakdışı bir şey olurdu.
İnsan kötü beslenen bir hayvan gibi yaşamaya dünden razı olmamalıdır. Öyle yaşamayı reddetmelidir..
Özel mülkiyet hakkı, sömürme ve eziyet etme hakkı demektir. Özel mülkiyeti savunanlar, ekonomik adaletsizliği umursamayanlardır..
Yoksulluk sorununu, yoksulların hayatta kalmalarını sağlayarak çözmeye çalışıyorlar; ya da çok daha ileri bir ekolün yaptığı gibi, yoksulları oyalayarak. Ama bu bir çözüm değildir; güçlüğün daha da tırmandırılmasıdır. Gerçek çözüm, yoksulluğu ortadan kaldıracak bir toplum düzeni kurmak, buna çalışmaktır..
Her insan bir dostunun hastalığı karşısında aynı acıyı hissedebilir ama bir dostun başarısına sevinmek gerçekten çok sağlam bir kişilik gerektirir
..Marazilik, kişinin açıklayamayacağı bir duygu yoğunluğundan başka nedir ki?
Zaten, toplumdaki herkes Marazi’dir; çünkü hiç kimse hiçbir şeye hiçbir açıklama getiremez
Yaşamak dünyada en ender bulunan şeydir. Çoğu insan vardır , o kadar.
Özel mülkiyet gerçek Bireyselliği ezmiş, yerine sahte bir Bireyselliği dikmiştir. Toplumun bir kesimini aç bırakarak Birey olmalarını engellemiştir. Toplumun diğer kesimini ise yanlış yola sokarak ve önlerine engeller koyarak Birey olmaktan alıkoymuştur.
Çünkü özel mülkiyetin tanınması, gerçekte insanla onun sahip olduklarını birbirine karıştırarak Bireyselliğe zarar vermiş, onu gölgelemiştir Hedefi gelişme değil, kazanç olmuştur. Öyle ki insanoğlu önemli olanın varolmak değil, sahip olmak olduğunu düşünmüştür. İnsanoğlunun gerçek kusursuzluğu sahip olduklarında değil, insan olarak ne olduğunda yatar.
Sosyalizmin tesisinden elde edilecek belli başlı kazanç, hiç şüphesiz, bunun bizleri o pek sıkıcı şeyden, başkaları için yaşama zorunluluğundan kurtarması olacaktır
..İnsan yaşayacak. Yaşamak dünya üzerindeki en nadide şeydir. Çoğu insan sadece var olur; hepsi budur.
“İnsanın yaparken zevk almadığı bir işi yapması hem zihnen hem de fiziksel olarak ona zarar verir..”
İnsanin düşünceden ziyade acıya karşı sempati duyması çok daha kolaydır
.
İnsanın insan doğası hakkında gerçekten bildiği tek şey, onun değiştiğidir.

Tarih okumuş herkes bilir ki, itaatsizlik insanın asıl erdemidir. İlerleme itaatsizlik yoluyla kaydedilir, itaatsizlik ve başkaldırı yoluyla.
Çoğunluğun ürettiğine el koyan azınlığın mutlak zaferi şudur: Ayda 150 milyon ile dört kişiye bakıp bir gecekonduda oturan ve günde on saat çalışan insanın, kendi gibi binlerce kişinin emeğini emen başkasının karşısında öfkelenmemesi, ona hak vermesidir.
Yoksulların bir arada oluşturdukları güçten insanlık büyük bir maddi refah kazanıyor. Ama kazandığı tek şey maddi sonuçlar; yoksul insanın kendisinin hiçbir önemi yok. O, kendisine saygı duymak şöyle dursun, onu ezen bir Gücün sonsuz küçük bir zerreciği: Hatta bu güç onun ezik kalmasını tercih ediyor, çünkü bu durumda o insan çok daha itaatkar oluyor.
Bir dostun çektiği acılara herkes üzülebilir, ama bir dostun başarısına sevinmek çok soylu bir kişilik yapısı –hatta gerçekten Bireyselci bir kişilik – gerektirir.
Kırmızı bir gül, kırmızı bir gül olmak istediği için bencil değildir. Eğer bahçedeki bütün öbür çiçeklerin hem kırmızı hem de gül olmalarını isteseydi, o zaman bu korkunç bir bencillik olurdu.
Kendi kişiliğini sonuna kadar ortaya koymak için kendine en uygun biçimde yaşayan insana –eğer hayatının başlıca hedefi kendini geliştirmekse– bencil denir.
Modern suçun anası günah değil, açlıktır.
Özgürlük efendisizdir.
Epikür
Bir zamanlar demokrasiden büyük şeyler umulmuştu, fakat demokrasi sadece halkın halk için halk tarafından sopalanması demektir.
Bütün yönetim biçimleri birer başarısızlıktır.
Önce uyum gösterirsiniz, sonra alışkanlık edinirsiniz.
Wilson Pickett
Toplumda zenginlerden daha çok para düşünen tek bir sınıf vardır, o da yoksullar.
işin aslı şu ki, kamuoyu her şeyi öğrenmek konusunda doymak bilmez bir merak sahibidir, bilinmeye değer şeyler hariç.
Görgüsüzlük ve aptallık modern hayatın iki can alıcı gerçeğidir.
İtaat eken, isyan biçer.
İnsanın eşya üzerinde iktidar kurma isteği ne kadar yoğun olursa, eşyanın onun üzerindeki tahakkümü de o kadar ağır olur ve insanda gerçek bireysellik özelliklerinden o kadar uzaklaşır, zihni giderek bir biçimsel akıl otamatına dönüşür.
Tarih okumuş herkes bilir ki, itaatsizlik insanın asıl erdemidir. İlerleme itaatsizlik yoluyla kaydedilir, itaatsizlik ve başkaldırı yoluyla.
Haksızlığı her kabul ediş, daha büyüğünü doğurur.
Ahmet Hamdi Tanpınar
Özel mülkiyet çerçevesinde şeyler ters bir anlam kazanırlar. Herkes bir başkasına yeni bir gereksinme yaratıp onu yeni bir bağımlılığa sokmaya, yeni fedakarlıklara sürüklemeye, yeni bir doyum yoluna alıştırmaya, herkes başkasının üzerinde dışsal bir egemenlik kurup kendi bencil gereksinmelerini doyurmaya bakar. Her yeni ürün, karşılıklı dolandırıcılık ve karşılıklı soygunculukta yeni bir potansiyeli temsil eder.
İnsan, insan olarak yoksullaşır.
Karl Marx
İnsan doğası gereği sosyaldir.
Neden insanlar başkaları gibi düşünmek zorunda olsun ki? Eğer düşünebiliyorsa, zaten muhtemelen başkalarından farklı düşünecektir. Eğer düşünemiyorsa zaten ondan düşünce gerektiren herhangi bir eylem beklemek çok zalimce olur.
İnsanın kendine ait düşüncelerinin olması bencillik değildir. Kendi düşünceleri olmayan bir kişi hiçbir şeyi düşünmez. Başkalarının, insanlardan kendileri gibi düşünmelerini, aynı görüşlere sahip olmalarını beklemeleri asıl bencilliktir.
İnsanların bir kişi hakkında söyledikleri, o kişiyi değiştirmez. Kişi neyse odur. Toplumun ne düşündüğünün en ufak bir önemi yoktur.
Toplumun sevmediği tek şey yenilikler. Toplum yeniliği sevmez çünkü bundan korkar.
İlerleme, ütopyaların gerçekleşme sürecidir.
Otorite, onu kullananları da, otoriteye maruz kalanları da alçaltır. Otorite, acımasızca, abartılı bir şekilde ya da zalimce kullanıldığında, kendisini ortadan kaldıracak olan isyan ruhunu ve bireyselliği ortaya çıkararak aslında faydalı olur. Belli bir miktarda yumuşak başlılıkla kullanıldığında ve ödüllerle desteklendiğinde ise toplumu, akla hayale gelmeyecek derecede yozlaştıran bir hal alır. Bu durumda insanların kendilerine uygulanan baskının farkına varma şansı azalır ve başları okşanan hayvanlar gibi, bayağı bir konforun içinde, diğer insanların düşünceleriyle, diğer insanların belirlediği standartlara göre yaşadıklarının, diğer insanların ikinci el saydığı kıyafetleri girdiklerinin ve hiçbir zaman kendileri olamadıklarının farkına varmaksızın yaşamaya devam ederler.
Bir zamanlar demokrasiye epey büyük umutlar bağlanmıştı ama basite indirgersek demokrasi insanların, insanlık adına, insanlar tarafından dövülmesidir.
İnsanların bir kişi hakkında söyledikleri, o kişiyi değiştirmez. Kişi neyse odur. Toplumun ne düşündüğünün en ufak bir önemi yoktur.
İnsan yaşayacak. Yaşamak dünya üzerindeki en nadide şeydir. Çoğu insan sadece var olur; hepsi budur.
Bir insanın gerçekten sahip olduğu tek şey içinde, ruhunda barındırdıklarıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir