Jorge Amado kitaplarından Sonsuz Topraklar kitap alıntıları sizlerle…
Sonsuz Topraklar Kitap Alıntıları
Dünyanın her yanında bol bol bulunan tek şey sefaletti.
“Çile çekmek kimseyi iyi kılmaz… Acı bizleri sadece daha kötü yapar, berbat birine dönüştürür…”
Yapamayacağı ne varsa yapmasını ve yapmayı bırakamayacağı ne varsa yapmamasını söylemişlerdi ona.
Asla bitmeyen bir yolculuktu bu, bir bardak suyun bir başka bardaktakine benzediği gibi birbirine benzeyen adamlarca tekrar tekrar başlayan bir yolculuk.
…
İsimler değişse de göçmenler hep aynıydı. Yüzleri birbirinin aynıydı, açlık aynıydı, kadercilik aynıydı, yürüyüşlerindeki azim aynıydı. Taşların, dikenleri, yılanların, kertenkelelerin üstesinden gelip Caatinga’yı aşarak taşı toprağı altın olan Sao Paulo’ya gidenler ve ne toprak ne de altın bulabilmiş olarak Sao Paulo’dan dönenler…
…
İsimler değişse de göçmenler hep aynıydı. Yüzleri birbirinin aynıydı, açlık aynıydı, kadercilik aynıydı, yürüyüşlerindeki azim aynıydı. Taşların, dikenleri, yılanların, kertenkelelerin üstesinden gelip Caatinga’yı aşarak taşı toprağı altın olan Sao Paulo’ya gidenler ve ne toprak ne de altın bulabilmiş olarak Sao Paulo’dan dönenler…
Bir adamın mutluluğuyla kıyaslandığında paranın ne önemi vardı?
Lenin’in Ne Yapmalı?’ sı
İşte kitap budur.
İşte kitap budur.
Bu dünya kötü yaratılmış, çok adaletsizlik var, gerçekten de dünyanın sonunun gelmesi gerekiyor.
“Toprak onu ekip biçene aittir.”
yeryüzünde değişmeyecek bir şey varsa o da kaderdi, herkes alnına yazılmış olanla doğar ve onu yaşardı, bunu kabul etmek gerekliydi.
Ve eğer dünyanın sonu geldiyse çitlerin ve rütbelerin ne anlamı vardı?
Açlık isyanı insanları ya eşkiyalığa sürüklüyordu ya da umutsuz bir mistisizme.
Çile çekmek kimseyi iyi kılmaz Acı bizleri sadece daha kötü yapar, berbat birine dönüştürür.
Hazır olmamız gerek çünkü devrim yakın, geç kalmaya gelmez.
İnsanın içini yalnız kendisi bilir Bazen biri hiç göründüğü gibi çıkmaz.
Hiç bu kadar büyük açlık görmedim Bu insanları öldüren işte bu:Açlık
‘Nehir kayıtsızca akıp gidiyordu, hareketsiz teknelerden aşktan ve ayrılıktan, kıskançlıktan ve özlemden, ihanetten ve ölümdensöz eden denizci şarkıları yükseliyordu. Sessiz sedasız durup dinlediler.’
Dünyada bol bol bulunan tek şey sefaletti.
“ Toprak onu ekip biçene aittir.” Bu adamlar böyle söyledikleri için mahkum olmuşlardı. Ama buna değerdi. Böyle bir suçtan hapse girmek Tonho’nun umrunda olmazdı.
Vaazlarında ne köylülerin elinden alınan topraklardan söz ediyorlardı, ne de depodan alışveriş etmeye bile yetmeyen ücretlerden. Rahiplerin vaazlarında hep cehennem ateşi vardı.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Asıl çile çekenler küçük çiftçiler, fukara köylüler, tarlalarda çalışanlardı. Hem Lucas’ın çetesi hem de polis canlarına okuyordu.
jandarma kanunlara sırtını dayayarak çalıyor, öldürüyor, ırza geçiyordu.
jandarma kanunlara sırtını dayayarak çalıyor, öldürüyor, ırza geçiyordu.
Çile çekmek kimseyi iyi kılmaz Doktor Bey… Acı bizleri sadece daha kötü yapar, berbat birine dönüştürür…
Yoksulların hayatı böyledir işte Ve Jucundina, eğer böylesine çile dolu bir hayat yaşayacaklarsa yoksullar neden doğuyor ki, diye düşündü.
Saçmalama Kaprisi bırak, yoksullar böyle şeyler yapmaz
Çok öfkeliydi, zenginlere öfkeliydi, insanoğluna öfkeliydi
Neden oralara gidip toprak sahibi olayım, elimden alsınlar diye mi? On bir yıldan fazladır haydutluk yapıyorum, böyle öleceğim.
Herkesin rezilliği kendine, diye düşündü.
Onlar burayı, bu muayenehaneyi, göçmenleri, hikâyelerini, yalvarışlarını, bütün gece boyunca kulaklarında yankılanan, uykusunu kaçıran seslerini bilmiyordu
Bu dünya kötü yaratılmış, çok adaletsizlik var, gerçekten de dünyanın sonunun gelmesi gerekiyor.
Eğer böylesine çile dolu bir hayat yaşayacaklarsa yoksullar neden doğuyor ki, diye düşündü.
Dünyada her şey mümkündü.
Eğer terbiye edemeyecekseniz hiç çocuk yapmayın
Sadece en vahşi hayvanların ve tüm hayvanların en vahşisi olan insanın sağ kalabildiği, bir damla suya hasret, kurak ve haşin topraklar.
Yaşlıydılar hayatın acılarına alışkındılar. Ama yalnızca birkaç ay önce doğmuş, şu dünyada kimseye bir kötülüğü dokunmamış bir bebeğin bunca çile çekmesi olacak şey miydi? Ne günah istemişti ki bedelini ödüyordu, Tanrı neden merhamet etmiyordu ona?
Yeryüzünde değişmeyecek bir şey varsa o da kaderdi, herkes alnına yazılmış olanla doğar ve onu yaşardı bunu kabul etmek gerekliydi.
Hiç oyuncak bebeği olmamıştı, pazarda satılan bez bebeklerden bile. Hiç oyuncağı olmamıştı, şu tahtadan yontulmuş olanlardan bile. Hiç müzik dinlememiş, kukla tiyatrosu seyretmemişti.
Tanrı büyüktü, her şey tek bir günde gerçekleşebilirdi.
Hiçbiri bizimle kalmaz, kadın Bi tek ikimiz bu topraklarda ölüp gideceğiz, hayvanlarla kütükler gibi bi başımıza
Ve sabaha karşı çiyle ıslak tarlalar hala gölgelerle kaplıyken, havada o güçlü toprak kokusu varken Nenen caatinga’ya doğru yola koyuldu. Yıllar önce Jeronimo ve ailesinin düştüğü yoldu bu. Açlık dolu, kanla boyanmış bu kızıl tarlalarda acı ve isyan tomurcukları filizleniyordu. Hasat zamanıydı.
Dünyanın her yanında bol bol bulunan tek şey sefaletti.
Jucundina küçüklüğünden beri dünyanın sona ereceğinden söz edildiğini duyardı. Başladığı gibi bir gün sona da erecekti elbet. Herşeyin bir başı, birde sonu yok muydu? Ve öyle kötü bir zamanda yaşıyorlardı ki, öyle büyük bir sefalet vardı ki, yaşlıların söz ettiği, dünyanın son bulacağı o günlerin yaklaşmasına şaşırmamak gerekiyordu.
Caatinga’da yitip gitmelerine ramak kalan bu hayatlar, tüm umudun kaybolduğu noktada kampta yeniden çiçek açıyordu. Sefalet içinde bir kamptı ama yiyecek vardı, su hiç eksik olmuyordu, etrafları yılanlarla çevrili değildi. Umut yeniden yeşeriyordu. Öte yandan burada da ölenler oluyordu. Sıtmanın pençesinde en çok hırpalananlar, akciğerleri zayıf olanlar, özellikle de çocuklar Ama bu ölümler diğerleri gibi birbiri ardına olmadığı için felaket habercisi gibi görünmüyordu göçmenlere. Onlara göre kampta ölenler de caatinga’nın kurbanıydı.
Dünyanın her yerinde bol bol bulunan tek şey sefaletti.
– Kafasız mısın sen Neden bulaştın bu isyana?
– Bir köpeğinkinden bile daha kötü olan yaşantımızı iyileştirmek için
– Bir köpeğinkinden bile daha kötü olan yaşantımızı iyileştirmek için
Dünyanın her yanında bol bol bulunan tek şey sefaletti.
Çile çekmek kimseyi iyi kılmaz Doktor Bey Acı bizleri sadece daha kötü yapar, berbat birine dönüştürür
“Dünyanın her yanında bol bol bulunan tek şey sefaletti.”
Çile çekmek kimseyi iyi kılmaz Doktor Bey
Acı bizleri sadece daha kötü yapar, berbat birine dönüştürür.
Acı bizleri sadece daha kötü yapar, berbat birine dönüştürür.
“ Asıl zor olan, iyi ve kötü kavramlarını tanımlamaktı. Ciddi ciddi bunu yapmaya kalkışanın başına ne gelirdi? Aklını oynatırdı.”
Duydukları içinde kafasına kazınmış olan bir cümle vardı ki hele Toprak onu ekip biçene aittir. Bu adamlar böyle söyledikleri için mahkum olmuşlardı. Ama buna değerdi. Böyle bir suçtan hapse girmek Tonho’nun umrunda olmazdı.
Dünyanın her yanında bol bol bulunan tek şey sefaletti.
Çile çekmek kimseyi iyi kılmaz Doktor Bey Acı bizleri sadece daha kötü yapar, berbat birine dönüştürür
Ama dünyanın sonu sayılabilecek bu topraklara her şey çok geç geliyordu ( )
Toprak onu ekip biçene aittir. Bu adamlar böyle söyledikleri için mahkum olmuşlardı.
Çile çekmek kimseyi iyi yapmaz doktor bey Acı bizleri sadece daha kötü yapar, berbat birine dönüştürür..
+Sarhoş olmadan uyuyamıyorum
-sıcaktan
+Ne sıcağı Onlar yüzünden, hikayeleri yüzünden Ve o gözleri öldüresi gelir insanın.
-sıcaktan
+Ne sıcağı Onlar yüzünden, hikayeleri yüzünden Ve o gözleri öldüresi gelir insanın.
“Toprak onu ekip biçene aittir.” Bu adamlar böyle söyledikleri için mahkum olmuşlardı.
Çile çekmek kimseyi iyi kılmaz. Acı bizleri sadece daha kötü yapar, berbat birine dönüştürür.
Toprak onu ekip biçene aittir.
Şimdi Amazonlar’da, başta girmemiş ormanların ortasında, devasa nehirlerin kıyısındaki çıplak insanları, kauçuk ağaçlarını kesen ve üzerine giyecek giysisi bile olmayan köylüleri gördüğünde herkesin aynı yoksulluğu paylaştığını anlıyordu. Dünyanın her yanında bol bol bulunan tek şey sefaletti.
Eğer böylesine çile dolu bir hayat yaşayacaklarsa yoksullar neden doğuyor ki?
Herkes kendi talihsizliğinden söz ediyordu. Bu hikayelerde hep kuraklık vardı, insanların ellerinden alınan topraklar, güçlü toprak sahipleriyle mücadeleler, ölen çocuklar, hastalıklar ve kocakarı ilaçları vardı.
Çile çekmek kimseyi iyi kılmaz doktor bey Acı bizleri sadece daha kötü yapar, berbat birine dönüştürür
Gemiden ağlamalar ve inlemelerin birbirine karıştığı bir uğultu yükseliyor. Birinci sınıfta ise piyano çalıp gülüşüyorlar. Orada yolculara verilen tek yemek balık değil. Et var, bol bol ekmek, sütlü kahve Kimse hastalanmadı.
Çile çekmek kimseyi iyi kılmaz..Acı bizleri sadece daha kötü biri yapar, berbat birine dönüştürür
Çile çekmek kimseyi iyi kılmaz. Acı bizleri sadece daha kötü biri yapar, berbat birine dönüştürür.
Ve Jucundina, eğer böylesine çile dolu bir hayat yaşayacaklarsa yoksullar neden doğuyor ki, diye düşündü. Yolculuk eden kendileri olsun, kanlı nasırlarla dolu göğüslerine dayadıkları sırıklarıyla tekneciler olsun Bu dünya kötü yaratılmış, çok adaletsizlik var, gerçektende dünyanın sonunun gelmesi gerekiyor.
Dünyanın her yanında bol bol bulunan şey sefaletti.
Bir adamın mutluluğuyla kıyaslandığında paranın ne önemi vardı?
Ama dünya böyleydi zaten, açıklaması olmayan şeylerle doluydu.
Onlar yüzünden, hikâyeleri yüzünden Ve o gözleri
Bu insanları öldüren işte bu: Açlık
Hiç yaşlı bir adamın ağladığını gördün mü sen?
Çile çekmek kimseyi iyi kılmaz Doktor Bey Acı bizleri sadece daha kötü yapar, berbat birine dönüştürür