Robert Seethaler kitaplarından Son Senfoni kitap alıntıları sizlerle…
Son Senfoni Kitap Alıntıları
“Yaşamın, ölümün ve müziğin sözle ifadesi yoktur.”
Insan büyük gemilerin içindeyken denizde olduğunu çabuk unuturdu
Hayat korkunç. ben neden olmayayım ki?
Yardım diye bir şey yok, diye düşünmüştü. Umut da yok, bu dünyada yapayalnızız.
“Hayır. Müzik üzerine konuşulamaz, müziği konuşacak dil yoktur. Tarih edilebilen bir müzik kötü demektir.”
“Buraya hiç gelmemeliydim.
Bu kent adamı sersemletiyor.
Aslında bütün büyük kentler öyle.
İnsan içinde dolanıp duruyor
ve ne aradığını kendi de bilmiyor ”
Bu kent adamı sersemletiyor.
Aslında bütün büyük kentler öyle.
İnsan içinde dolanıp duruyor
ve ne aradığını kendi de bilmiyor ”
“Şu yaşadığımız hayattan ötesi yok.” “Evet, öyledir belki. İşte bu yüzden hayatımı tam da istediğim gibi yaşayacağım.”
Eski bir denizci, ‘Deniz asla dostun değildir,’ demişti. Senin ne iyiliğini ne de kötülüğünü ister, hiçbir şey istemez o. Bir an bile niyetlenmiş olmasa da seni tek bir dalgayla öldürebilir.
Her yer yaşam doluydu. Ölüm bile yaşayanların bir buluşuydu yalnızca. İnsan ölümü hayal edebildiği sürece ölüm gelmemiş demekti.
Müziğin hiçbir şeye ve hiç kimseye ihtiyacı yoktu, o vardı, o kadar.
Insan büyük gemilerin içindeyken denizde olduğunu çabuk unuturdu.
Susuzluktan ölmek korkunç olmalı, diye düşündü. Ancak her ölüm korkunçtu. Sen nasıl ölmek isterdin?
Buraya hiç gelmemeliydim. Bu kent adamı sersemletiyor. Aslında bütün büyük kentler öyle. İnsan içinde dolanıp duruyor ve ne aradığını kendi de bilmiyor.
-Senin günün birinde yükseleceğine inanıyorum.
– Bunu istediğimden emin değilim. Yükselenler hayata geç kalıyor sonra.
– Bunu istediğimden emin değilim. Yükselenler hayata geç kalıyor sonra.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ölmek,demek böyle bir şey,diye düşündü. Sakince durup beklemek.
Yardım diye bir şey yok, diye düşünmüştü. Umut da yok, bu dünyada yapayalnızız.
“ Hayat, kısa bir nefesten öte değildi aslında, kasırgada hafif bir soluktu, ama yaşatmayı yine de öyle çok seviyordu ki, bu sevginin boşluğundan duyduğu hüzün yüreğini parçalıyordu.
Yaşam, yanılgılar silsilesinden ibaretti.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bu dünyada hiçbir şeye, hiç kimseye güvenilmez, diye düşündü. Hele kendine asla.
Korkunçsun.
Hayat korkunç. Ben neden olmayayım ki.
Hayat korkunç. Ben neden olmayayım ki.
Belki de öyleydi. Bir zamanlar duymuştu, insanın her hücresi yaşamı boyunca defalarca yenileniyordu, öyle ki birkaç yıl içinde asıl bedenden geriye hiçbir şey kalmıyordu. Yani bir anlamda küçük çaplı bir yeniden doğuştu bu. Peki parçalarımız sürekli değişim halindeyse, bütününde bir sürekliliğin varlığını kabul etmek mümkün müydü? Zaman geçtikçe aynı kalan, kökünde ve temelinde değişmeyen öz müydü?
Hayat korkunç. Ben neden olmayayım ki?
Peki parçalarımız sürekli bir değişim halindeyse, bütününde bir sürekliliğin varlığını kabul etmek mümkün müydü? Zaman geçtikçe aynı kalan, kökünde ve temelinde değişmeyen öz müydü?
Operalar, içindeki müziği katletmişti.
Düşüncelerin başı ve sonu kolaydı. Ancak bunların ortasındaki bölümde herşey birbirine giriyor.
Bu dünyada hiçbir şeye, hiç kimseye güvenilmez, hele kendine asla.
Ölüm bile yaşayanların bir buluşuydu yalnızca. İnsan ölümü hayal edebildiği sürece ölüm gelmemiş demekti.
Gök kubbenin altında hiçbir şey gizli kalmıyor.
– Beni anlamıyorsun, anlamak istemiyorsun.
+Seni anlamanın mümkün olup olmadığını bilmiyorum. Eğer mümkünse, kimse seni benden daha iyi anlayamaz.
Düşüncelerin başı ve sonu kolaydı. Ancak bunların ortasındaki bölümde her şey birbirine giriyordu.
Yardım diye bir şey yok, diye düşünmüştü. Umut da yok, bu dünyada yapayalnızız.
Yalnızlık, sadece yetişkinlerin başa çıkabileceği bir duyguydu.
İnsan her zaman okumak istediğini okur.
Kendimi görmek istersem – ki asla istemiyorum- aynaya bakabilirim.
Güneş şu arkada duruyor, diye düşündü. Onu görebildiğin sürece bitmedi demektir.
Yakınmamalıyım, diye düşündü. Yorgunum, ama herkes yorgun.
Müzik üzerine konuşulamaz, müziği konuşacak dil yoktur. Tarif edilebilen bir müzik kötü demektir.