İçeriğe geç

Son Kale Kitap Alıntıları – Ahmed Günbay Yıldız

Ahmed Günbay Yıldız kitaplarından Son Kale kitap alıntıları sizlerle…

Son Kale Kitap Alıntıları

Kalplerin kırılışı an meselesi, onu eski haline getirebilmekse işin en zor kısmıdır.
Edebiyat, edep bilenlerin işi olursa dünyamızı barış ve huzur rüzgarlarının şefkatli esintileri kuşatır .
Onarıcı ve yükselten duyguların iklimini yaşar edebiyat heveslileri.
Bir başkadır hayal dünyasının âşıkları. Onların yüreklerinde sır, akıllarda adı ve sadece hafızalardan silinmeyen resimleri vardır
Hayal dünyasının aşkları bir garip Kendisinin varlığından bile haberdar olmayan birisini sahiplenircesine kalbinde yaşatmak!..
Şafak her gün taze bir umutla söker gönüllerde Yeni, el değmedik umutlarla sarılır dünyasına insan
Dünya yol geçen hanı, bil ki fazla durulmaz
Büyük vatanda terör, küçük vatanın yasta,
Vatansız aşk mı olur, yılmak yok bu savaşta
“Siz vatanı elinden alınıp sürgün yaşayanların hallerini görmüş müydünüz hiç?” Kahır gözlerinde donup kalmıştı. “Vatanı olmayan insanların gönül tezgâhında aşk dokunmaz…
Anılarını hatırladıkça üzerlerini küllendirmek istediklerimiz değil, onları yâd ederken onurlandırıp gülümsetenlerini yaşayanlar, bu âlemde hoş bir seda bırakarak gidenlerdir
Bülbülün ölümüymüş gülün açılışına şahit olmamak
Leyla odur, iffet gülün soldurmaz,
Mecnun odur, Leyla sırrın sızdırmaz
Şayet muhabbet ve sevda varsa bir yürekte, aşkın adabını bilenler yuva kurdukları yürekten hiçbir şekilde göçüp gitmezler
İki vatanı vardır bu fani dünyada insanın Küçük vatan ve büyük vatan Küçük vatanı ailesidir insanın Ana, baba, kan bağı ve yüreğinde yâr olan hayat arkadaşı Büyük vatanı ise sınırlarını şehitlerinin kanlarıyla çizdiği diyar Namusun, gururun, şerefin olmalı ülken
Ellerden düşmemeli sancak ve başını eğmeden göklerimizde dalgalanmalı bayrak
Kıskanırım seni, bir başkasının hayalleri bile gönül yurdunda kanat çırpmasın
Sevgi verdi Allah, hiç tatmamışlar
Şefkati verdi Allah, kalplerinin kapılarını onun için aralamamışlar
Sonsuzluğun Sahibi aşkı yazdı yüreklere, o en kutsal sevdayı kuralıyla yaşayamadılar
Yeryüzünde vahşetleri tezgâhlayanların görüntülerine aldanıp onlara da insan dediler
Allah sevgiyi, aşkı ve şefkati armağan etti insanlara
Aslında mutlu sonların sonrasıydı aşkların öyküsünü yazdıran. Beklentili umutlarla uzayıp gitse de günler, asırlaşırdı efsane aşklarda saniyeler
AŞK KAYBETME KORKUSUDUR
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Aşk nedir sorusuna Vatan demişti Haluk. Aşkın iki hali vardır benim dünyamda. Büyük vatanım, sınırları çizilen ülkem ve üzerinde dalgalanan bayrağım. Küçük vatanım ise ailem ve yüreğimde köşkünü hazırladığım hayat arkadaşım
Leyla odur, iffet gülün soldurmaz,
Mecnun o ki, Leyla sırrın sızdırmaz

Yanlış anlama sakın, ne sen Leyla’sın, ne de ben yanılgılarının rüzgarına kapılıp çöllere düşen Mecnun.

Neden keşkelerle dövünmeyi tercih ettin giderken?
Herkes kendi yoluna, diyemiyorum, ayrılığı sindiremez seven yürekler, küçük vatanım
Yalancı baharlara aldanıp açan çiçekler, baharlarına göz kırparken solarlar
Beklentili umutlarla uzayıp gitse de günler, asırlaşırdı efsane aşklarda saniyeler..
“Siz vatanı elinden alınıp sürgün yaşayanların hallerini görmüş müydünüz hiç?” Kahır gözlerinde donup kalmıştı. “Vatanı olmayan insanların gönül tezgâhında aşk dokunmaz…”
Aşk, kampların sönmeyen ateşidir, sebebleri yakmadan biribirlerinin hayranlıklarını büyüterek efsaneleştiren duyguların adıdır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Dış görüntünün albenisini önemseyenler, ahlakını da manevi iklimlerin süsüyle bezerlerdi, gönüller aşkın en anlamlı bestesini yaparak yaşamayı seçerdi işte o zaman
Gönül dünyası dediğin imparatorluk, ne makam ister ne de servet. Gönül bu, ille de ne pahasına olursa olsun sevdiğiyle beraber olmak ister
Edebiyat, edep bilenlerin işi olursa dünyamızı barış ve huzur rüzgarlarının şefkatli esintileri kuşatır.
Umut çiçekleri sevgilinin gönül güneşinden ışık almadıkları için solarmış Sadece yalancı baharlara aldanıp açtıkları için değil
Demokrasi doğru tarif edildi, yanlış yaşatıldı bu ülkede
Ben bir avsam sen avcımsan incitme. Kınalı ellerimi kurban edeceksen, ama şefkatinle besmeleyle razı et
Hak dininde kurbana bıçak göstermek mekruhtur. Tekbir getir, gözlerimi bağlamadan kurban et.
Ürperti duymazmış vicdan helal işlerde, kısmetinsem, tek bir yürek olalım diliyorsan, o yüreği varlığına kurban et
Aile ki, küçük vatanıdır insanların. Onursuzluk sezersen kapındayken, çekinme sakın, beni gönül diyarından sürgün et
Yalancı baharlara aldanıp açan çiçekler, baharlarına göz kırparken solarlar
Vefasızlık simgesi mi, dargınlık?
Sevenlerin savaşı mı ayrılık?
Gül solarsa bülbül aheste gider,
Telde ağıt, kahır nefeste gider
Dış görüntünün albenisini önemseyenler, ahlakını da manevi iklimlerin süsüyle bezerlerdi, gönüller aşkın en anlamlı bestesini yaparak yaşamayı seçerdi işte o zaman

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir