İçeriğe geç

Solgun Ateş Kitap Alıntıları – Vladimir Nabokov

Vladimir Nabokov kitaplarından Solgun Ateş kitap alıntıları sizlerle…

Solgun Ateş Kitap Alıntıları

Vladimir Nabokov kitaplarından Solgun Ateş kitap alıntıları sizlerle

Solgun Ateş Kitap Alıntıları

Var olmaya devam edeceğim. Başka kılıklara, başka şekillere girebilirim, ama var olmaya devam edeceğim.
Şiire merhametli bir sevecenlikle yaklaşmaya başladım.
Ya bir gün uyanıp da, hepimiz kendimizi okuyamaz halde bulsaydık?
Yazarlar dünyayı görmeli, incirlerini, şeftalilerini toplamalı; her daim fildişi kulesinde düşüncelere dalıp oturmamalı.
Bu soytarılar öğrettikleri şeylere inanıyorlar mı gerçekten?
Benzerlikler, farklılıkların gölgeleridir.
Öteki dünyaya geçseydim, kimi bulmaya çalışırdım peki? https://1000kitap.com/yazar/aristoteles’i! -Ah, konuşacak birini bulmuş olurdum! Onu, insanın uzun hayat şeridini parmaklarının arasındaki dizginler misali tutup, bu harika maceranın esrarlı labirenti boyunca takip ederken görmek nasıl da memnuniyet verirdi bana
Zira herkes https://1000kitap.com/kitap/bir-yaz-gecesi-ruyasi -1847’nın ya da https://1000kitap.com/kitap/romeo-ve-juliet -4586’in, yahut belki https://1000kitap.com/kitap/soneler -7317’in sayfalarına göz atabilir, oradan kendine uygun bir ifade seçebilir.
Hayatın Hakim’i, ölümün Tasarımcı’sı kim?

Hayat büyük bir sürpriz. Ölüm niçin daha da büyük bir sürpriz olmasın ki?

L’homme est ne bon. *

*İnsan iyi doğar / İnsan doğduğu sırada iyidir.

edebi şaheserleri inceleyecekti. Bu onun, artık özgürce tadına varabileceği bir merakıydı.
Belki https://1000kitap.com/yazar/William-Shakespeare bütün bir şehri
Sürüyle ışığa boğacaktır
Ve yıldızsız gecelerin solgun güvelerini
https://1000kitap.com/yazar/percy-bysshe-shelley’nin akkor ruhu aydınlatacaktır
Rus entelektüellerinin espri anlayışından yoksun olması ne garip. https://1000kitap.com/yazar/Nikolay-Vasilyevic-Gogol, https://1000kitap.com/yazar/fyodor-dostoyevski, https://1000kitap.com/yazar/Anton-Cehov, https://1000kitap.com/yazar/mihail-zoscenko gibi harikulade mizahçıları, https://1000kitap.com/yazar/ilya-ilf ve https://1000kitap.com/yazar/Yevgeni-Petrov ile birlikte çalışan dâhi yazarları varken hem de.
Bir kişi yoksulken diğeri zenginse, bunlardan birini neyin kötü duruma düşürüp, diğerini neyin zengin ettiği önemli değildi; aradaki fark adaletsizceydi ve bu adaletsizliği kınamayan yoksul, onu görmezden gelen zengin kadar günahkârdı.
Savaş ne berbat şey.
Günü methetmenin vaktidir akşam.
gelgelelim şairler de insandır.
Ama bir insana bahşedilebilecek lütufların sınırı yoktur.
Kavranması zor, bitmemiş şiirin yorumu
Olarak hayat.
Bir keresinde tesadüfen işittim
Uyandığımı, yarı benliğim yatakta uyurken hâlâ.
Ruhumu özgür bırakıp kendime yetiştim
Nitekim bazı gizemli
Anlarda, silmeye mecalim olmaz, bırakırım kalemi;
Kalkıp dolaşırım – sessiz bir emirle,
O zaman doğru sözcük öterek gelir tüner elime.
Şimdi gözetleyeceğim güzelliği,
Daha önce kimsenin yapmadığı gibi.
Haykıracağım şimdi, kimsenin
Haykırmadığı gibi. Şimdi deneyeceğim,
Kimsenin denemediğini. Şimdi yapacağım yine
Kimsenin yapmadığını.
Ve daha neler; https://1000kitap.com/yazar/edgar-allan-poe’nun fantezilerini bile
Aştım, yetişkinlerin hayaline
Sığmayacak çocukluk anılarının sedefli parıltılarıyla
Uğraştım.
Çok zordur konuşmak sevgili ölülerimizle,
Rüyalardan bildiğimiz üzere!
Endişemizi, kırılganlığımızı, utancımızı
Görmezden gelirler. Artık eskisi gibi olmayışları
İnsana fena koyar.
Zaman birbirini izleyen şeyler demektir,
Birbirini izleyen şeyler, değişimi getirir:
Zamanın yokluğu, hislerin düzenini bozar mutlaka.
Ne çıkardı yani düşmüşseniz engin bir boşluğa,
Yönünüzü şaşırmışsanız; ruhunuz çırılçıplaksa,
Yapayalnız kalmışsa; kederinizi kimse bilmiyorsa
Hayat, eğri büğrü yazılmış bir mesajdır karanlıkta.
O zaman bu hoyrat gülüşe neden katılmalı?
İspatı olmayan ahirete burun kıvırmalı;
Türk lokumları, geleceğin lirleri,
https://1000kitap.com/yazar/Sokrates’le, https://1000kitap.com/yazar/Marcel-Proust’la söyleşilen yollar servili
Uzay, bir kaynaşmadır gözlerimizde,
Zaman bir şarkıdır kulaklarımızda; bir arı kovanı içinde
Sıkışıp kalmışım işte. Ama yaşamadan önce
Tahayyül edebilseydik hayatı, ne delice
İmkân dışı, anlatılamaz ölçüde tuhaf,
Şahane bir saçmalık gibi gelirdi hayat!
Adım adım çürümenin hangi anını
Seçer yeniden diriliş? Hangi günü? Hangi yılı?
Süreölçer kimdedir? Kim sarar kasedi geri?
Kiminin şansı yok mu, yoksa kaçabilir mi hepsi?
Gün geldi, insanların aklından kuşkulandım.
Nasıl yaşıyorlardı ki emin olmaksızın
Bilincin hangi şafağa, hangi ölüme, hangi akıbete
Ereceğinden kabrin ötesinde?
Sonrası kara geceydi: muhteşem bir siyahlık.
Hissettiğim, zaman ve mekân içinde dağılmışlık.
.
Sadece gerçek bir sanatçının yapabileceğini yapın. Unutulmuş vahiy kelebeğinin üzerine atlayın.

Meydan oku yıldızlara. Sonsuz mazi
Ve sonsuz gelecek: başının üstünde
Kapanıyor koca kanatlar gibi; ve ölüp gittin işte.
Yağan karı tekrar izle: düşen tanelere bak;
Şekilsiz ve yavaş; değişken ve opak.
Günün solgun beyazına karşı koyu, donuk bir beyaz var.
İç huzurum çok geçmeden tuzla buz olacaktı maalesef.
Mutluluk son derece öznel bir şeydir.
Pencere camının sahte mavisiydi kuşu katleden
.
İnsan hayatı, muazzam belirsiz, bitmemiş bir şahesere bir dizi dipnottan ibarettir.

Ama yaşamadan önce
Tahayyül edebilseydik hayatı, ne delice
İmkân dışı, anlatılmaz ölçüde tuhaf,
Şahane bir saçmalık gibi gelirdi hayat!
.
Var olmaya devam edeceğim.

Başka kılıklar, başka biçimler alabilirim
ama var olmaya çalışacağım.

.

Annem-babam öldüğünde henüz ufaktım.
Kuşbilimciydi ikisi de. Çok uğraştım
Onları hayal etmeye; o kadar ki,
Zihnimde yüzlerce anne-baba var şimdi.
Kaybolmuş eldiven mutludur.
Ya bir gün uyanıp da, hepimiz kendimizi okuyamaz halde bulsaydık?
Ona duyduğum hayranlık benim için, yüksek dağlardaki bir tedavi gibiydi.
Hayatta olduğumuza inanıyorum hâliyle
Ve sevgilimin bir yerlerde yaşamayı sürdürdüğüne
Kim oldukları önemli değildi. Hiç ses gitmezdi.
Karmaşık mekânlarından dışarı; hiç ışık sızmazdı.
Ama oradaydılar;ilgisizce, sessizce dünyalar arası
Bir oyun oynarlar,piyonları fildişi tekboynuzlara
Abanoz rengi faunlara terfi ettiriyorlardı; bir yanda
Uzun bir hayatı başlatıyor, diğer taraftan
Kısa bir hayatı bitiriyorlardı ( )
Anlayamadım hiç gerçekten
Bu yerin ne farkı vardı cehennemden.
Nihayet uykusuz bir gecede
Karar verdim,çıkmaya keşfe,
Bu kokuşmuş,kabul olunmaz uçurumla dövüşmeye,
Kargacık burgacık hayatımı adamaya bu hedefe.
Kitapların ve insanların büyük komplosu
Hakikati benden saklamaya yarıyordu.
Bir oyun sahneleniyordu uzak bir vadide,
Biz de kafese konmuşuz pek sanatsal biçimde.
Tüm renkler, gri bile bana mutluluk verirdi,
Öyle gözlerim vardı ki,
İzin verdiğim ya da sessiz bir ürpertiyle
Emrettiğim her yerin fotoğrafını çekerlerdi.
Pencere camının sahte mavisiydi kuşu katleden.
Shade’le ikimiz,kişisel talihsizliklerim hakkında hiç konuşmadık. Yakın dostluğumuz insanın duygusal sorunları paylaşabileceği değil,o sorunlardan uzaklaşabileceği çok hususi bir entelektüel düzeydeydi. Ona duyduğum hayranlık benim için,yüksek dağlardaki bir tedavi gibiydi. Ne zaman ona baksam,büyük bir hayranlık hissine kapılırdım; bilhassa yanımızda başka,düşük seviyeli insanlar varken. Benim hissetiklerimi onların hissetmediğini,gördüklerimi onların görmediğini, Shade’nin varlığının tabiri caizse iliklerine kadar ısınacaklarına,onu çantada keklik kabul ettiklerini fark edince,hayretim katmerlenirdi. Şu adam var ya,derdim kendi kendime; şu kafasının içinde,çevresindeki kafataslarının sakladığı sentetik jölelerden çok farklı tipte bir beyin var.
İstediklerini düşünebilir,istediklerini söyleyebilirlerdi; John’un dostluğu her şeye değiyordu.
Çünkü her gün ölürüz, unutuluş büyür daima,
Kuru uyluk kemiklerinde değil, kanlı canlı hayatlarda.
Ne bu, ne de başka bir dünyada asla telafi edilemeyecek şeyler vardır
Neydi bu uzak, belirsiz müzik, havadaki renk kalıntıları?
İnsan başka birinin hayatının kendi hayatıyla yan yana akıp gitmesine öyle alışıyor ki, paralel uydunun aniden ayrılıvermesi bir sersemleme, boşluk ve adaletsizlik duygusuna yol açıyor..
Böyle güneşli, hüzünlü sabahlarda ta kemiklerimin içinde, hala cennetten kovulmama şansımın bulunduğunu, kalbimdeki donmuş çamura ve korkuya rağmen bana selamet ihsan edilebileceğini hissederim
Sevdiğim bir yerden ayrılırken çoğu zaman kendimi tatlı, koyu renk bir şarabın yerinden çıkarılmış şişe mantarı gibi hissederim; artık yeni üzüm bağları, yeni fetihler vardır önümde
Kötü muamele gören tüm insanların gözyaşları, tüm zamanların umutsuzluğu içinde matematiksel olarak birbirine eşitlenmiştir
Bir şairin arıtılmış gerçeği acı vermez, gücendirmez. Hakiki sanat, sahte onurdan üstündür
Şu dünyada herhangi bir şeyin ne önemi var!
Ellerin durmadan endişeyle ovuşturulması, ruhun bitimsiz bir umutsuzluk ve pişmanlık labirentinde şaşkınca dolanması gibiydi bu aşk
İnsan başka birinin hayatının kendi hayatıyla yan yana akıp gitmesine öyle alışıyor ki, paralel uydunun aniden ayrılıvermesi bir sersemleme, boşluk ve adaletsizlik duygusuna yol açıyor
Onu affediyorum – onu ve herkesi
Aslında bilimsel olan da doğaüstü olan da, kasların mucizesi de zihnin mucizesi de, tanrımızın tüm yordamları gibi muammalıdır
Yalnız bir adamı, doğaçlama bir doğumgünü partisi kadar mutlu eden şey olmaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir