İçeriğe geç

Socrates’ Defence Kitap Alıntıları – Platon

Platon kitaplarından Socrates’ Defence kitap alıntıları sizlerle…

Socrates’ Defence Kitap Alıntıları

&“&”

Bir insan yanlışa yanlışla karşılık vermemeli ve kendisine herhangi bir kötülük yapılsa bile kötülük yapmamalı.
Birinin bilmediği bir şeyi bildiğini sanması cehaletin en utanç verici türü değil midir?
Herhangi bir alanda onların anladığı şekilde bilge ve onların anladığı şekilde cahil olmaktan kaçınmalı mıydım,yoksa onlar gibi( kendini bilge sanan bir cahil) mi olmalıydım?
Bir adamın bütün ömrü boyunca ölecekmiş gibi yaşamaya çalıştıktan sonra, karşısına ölüm dikilince öfkelenmesi gülünç olmaz mı?
Bedenimiz var olduğu ve ruhumuz onun gibi bir kötülükle yoğrulmuş hâlde bulunduğu sürece, hiçbir şekilde arzuladığımız, gerçek adını verdiğimiz şeye bizi tatmin edecek kadar sahip olamayacağız.
Görme ve işitme duyuları insanlara gerçeğin bir kısmını öğretebiliyor mu, yoksa şairlerin dediği gibi aslında hiçbir şeyi açıkça görmüyor ve duymuyor muyuz?
Çoğunluğun ne düşüneceğinden bize ne?"
Katil eğer haklıysa serbest bırakılmalı, haksızsa aynı evi ve aynı sofrayı paylaştığın biri de olsa adalete teslim edilmelidir. Böyle biriyle ilişkini bile bile sürdürür, dava açarak onu ve kendini suçtan arındırmazsan, sen de onun kadar kirlenmiş olursun.
Sadece dümdüz ve apaçık konuştuğum için bile nefretlerini kazanacağım. Onların bu nefreti dahi benim haklı olduğumu gösteren bir sebep değil midir?"
…göğsüne vurarak kalbine seslendi, dayan kalbim,bir zamanlar daha büyük kötülüklere dayanmıştın.
İnsanları az da olsa tanısaydı,tamamen iyi ve tamamen kötülerin çok az olduğunu,oysa iki uç arasında bulunanların çoğunlukta olduğunu bilirdi."
Doğru konuştuduğuma dair yeterince inandırıcı bir şahidim var sanırım,o da yoksulluğumdur!
Aranızdaki gençlerle yaşlıları,bedenlerinizle yada paranızla değil, mümkün olduğunca ruhunuzu mükemmelleştirmekle ilgilenmeye ikna etmek için çevrenizde dolaşmaktan başka bir şey yapmıyorum.Erdemi paranın getirmediğini,tam aksine parayı ve kamusal yada kişisel bütün nimetleri erdemin getirdiğini söylüyorum.Eğer bu sözlerim gençleri yoldan çıkarıyorsa,zararlı olduklarını kabul ederim.
Atinalılar, sizi sayar ve severim,ama size değil tanrıya itaat edeceğim.Nefes aldığım ve gücüm yettiği sürece felsefe yapmaktan,nasihat vermekten ve size her rastladığımda gerçekleri göstermekten hiç vazgeçmeyecek,size söylemeye alışkın olduğum şeyleri söyleyeceğim."
Birileri belkide şunu söyleyebilir;Seni ölüm tehlikesiyle karşı karşıya getiren bu tür şeyler yaptığına utanmıyor musun?"Buna karşılık olarak ben de şu haklı yanıtı veririm:"Diğer insanlara az da olsa yardım etmek isteyen biri, yaşayıp yaşamayacağının hesabını hiç yapmamalıdır.O insan sadece yaptıklarının adil olup olmadığına,iyi insanlara yaraşıp yaraşmadığına bakmalıdır.
Nerede utanç varsa orada korku vardır.
Birinin bilmediği bir şeyi bildiğini sanması cehaletin en utanç verici türü değil midir?
Beden ruhun mezarıdır"
çünkü o hiçbir şeybilmediği halde bildiğini sanıyor; ben ise bilmiyorum ama bildiğimi de sanmıyorum.Daha doğrusu, bilmediğimi biliyorum;demek ki ondan biraz daha bilgeyim.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Bir insan yanlışa yanlışla karşılık vermemeli ve kendisine herhangi bir kötülük yapılsa bile kötülük yapmamalı. Bu söylediklerimizi kabul ederken kendi düşüncelerine ve inançlarına ters düşmemeye dikkat et Kriton. Çünkü bu düşünceleri çok az kişinin doğru bulduğunu ve gelecekte de yine çok az kişinin doğru bulacağını biliyorum. Bu düşünceleri kabul edenlerle etmeyenlerin ortak bir görüşe varmaları imkânsızdır. Bunlar karşılıklı olarak birbirlerinin düşüncelerine bakarak biri diğerini küçümser.
Demek ki sevgili dostum, el âlem bizim için ne diyor diye o kadar kaygılanmamalı, sadece doğrulardan ve yanlışlardan anlayan uzmanın ve onun sözlerinde ifade edilen gerçeğin diyeceklerine önem vermeliyiz.
Artık ayrılma vakti geldi çattı, ben ölmeye, sizler de yaşamlarınızı sürdürmeye gidiyorsunuz. Hangisinin daha iyi olduğunu sadece tanrılar bilebilir."
Başkalarının sizi eleştirmesini engellemek yerine,mümkün olduğunca daha iyi biri olmaya çalışmalısınız."
Herhangi bir alanda onların anladığı şekilde bilge ve onların anladığı şekilde cahil olmaktan kaçınmalı mıydım,yoksa onlar gibi &‘kendini bilge sanan bir cahil’ mi olmalıydım?"
Bir şey tanrılar sevdiği için mi dine uygundur, dine uygun olduğu için mi tanrılar sever?
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Anlaşmazlıklar doğru ve yanlışla ,güzel ve çirkinle,iyi ve kötüyle ilgili olabilir mi?Yani üzerlerinde anlaşamayıp uygun bir karara varamadığımız için seni,beni,hatta diğer insanları birbirlerine düşman eden şeyler bunlar değil mi?"
Birinin bilmediği bir şeyi bildiğini sanması cehaletin en utanç verici türü değil midir?
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Diğer insanlara az da olsa yardım etmek isteyen biri, yaşayıp yaşamayacağının hesabını hiç yapmamalıdır. O insan sadece yaptıklarının adil olup olmadığına, iyi insanlara yaraşıp yaraşmadığına bakmalıdır.
Hiçbir kötülük benimle sona ermeyecek.
ölümden sakınmak o kadar zor değildir, zor olan kötülükten sakınmaktır, çünkü kötülük ölümden daha hızlı koşar.
Ölümden sakınmak o kadar zor değildir ,zor olan kötülükten sakınmaktır , çünkü kötülük ölümden daha hızlı koşar .
Zor olan dostlarım, ölümden kurtulmak değil, kötülük yapmaktan kaçmaktır, çünkü o, ölümden daha hızlı koşar.
…hayatta en önemli şey, bir adaletsizlik veya kötülük yapmamaktır.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Düşünülmesi gereken tek șey, katilin cinayet işlerken haklı mi yoksa haksz mi olduğu. Katil eğer haklıysa serbest birakılmalı, haksızsa aynı evi ve aynı sofrayı paylaştiğin biri de olsa adalete teslim edilmelidir. Böyle biriyle ilişkini bile bile sürdürür, dava açarak onu ve kendini suçtan arndırmazsan, sen de onun kadar kirlenmiş olursun.
“Ey insanlar! Aranızda en bilgesi , Sokrates gibi bilgeliğinin gerçekte bir hiç olduğunu bilendir .”
Savaşlar, isyanlar ve çatışmalar bedenle onun istekleri yüzünden çıkmıyor mu?
SOKRATES- Ben gercekler dışında hiçbir şeyi tercih etmem…
salt insanlara vergi bir bilgeliktir belki.
Bana kalırsa Atinalılar bir insanın bilge olup olmadığını önemsemez, yeter ki o insan bilgeliğini başkalarına aktarmasın. Ama bir insanın birilerini bilge yapma yetisine sahip olduğunu düşünürlerse, senin de söylediğin gibi, kıskançlıktan ya da herhangi başka bir nedenden ötürü büyük öfkeye kapılırlar.
Cehaletten daha büyük bir kötülük yoktur."
Kendilerini bilgili olarak satanlar gerçekten en bilgisiz olanlardır."
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
İyice bilin ki bir değil bin kez ölmem gerekse de doğru bildiğimi yapmaktan vazgeçmeyeceğim."
Birinin bilmediği bir şeyi bildiğini sanması cehaletin en utanç verici türü değil midir?
Zanaatlarını güzel bir şekilde icra etmeleri yüzünden, çok daha önemli başka alanlarda da bilge olduklarını sanıyorlardı ve bu kusurları sahip oldukları bilgeliği gölgeliyordu.
Bir insan ya hiç çocuk sahibi olmamalı ya da olursa çocukları için zahmete katlanarak onları eğitip yetiştirmelidir.
Her zaman güzel öten kuğular, ölümlerinin yaklaştığını hissettiklerinde, belki de hizmetinde bulundukları tanrının yanına gideceklerine sevindiklerinden, daha çok ve daha güzel ötmeye başlarlar. Ama insanlar ölümden korktukları için kuğulara iftira atarak, üzüntülerinden öttüklerini, yaklaşan ölümleri için ağıt yaktıklarını söylerler.
Atinalılar, belki de sizi ikna edecek uygun savlar bulamadığım için mahkum edildiğimi düşünüyorsunuz. Mahkumiyetten kaçınmak için her şeyi her şeyi söylemenin gerektiğine inansam haklı olabilirdiniz. Tabii ki öyle değil. Savlarımın eksikliğinden değil, küstahlık ve utanmazlığımın eksikliğinden, bir de benden büyük memnuniyetle duymayı beklediğiniz sözleri söylemediğim için mahkum oldum…
Kendimi şimdi savunduğum şekilde savunduktan sonra ölmeyi, yalvarıp yakararak ölümden kurtulmaya yeğ tutarım…
Her tehlike türü için ölümden sakınmanın birçok farklı yolu vardır, yeter ki tehlikede olan kişi her şeyi söyleyecek ve her şeyi yapacak kadar utanmaz olsun. Ancak beyler dikkat edin: Ölümden sakınmak o kadar zor değildir, zor olan kötülükten sakınmaktır, çünkü kötülük ölümden daha hızlı koşar
Artık ayrılma vakti geldi çattı, ben ölmeye, sizler de yaşamlarınızı sürdürmeye gidiyorsunuz. Hangisinin daha iyi olduğunu sadece tanrı bilebilir."
Bedenin basiretsizliğinden kurtulup arındığımızda, arınmış varlıklarla birlikte olacağız ve kendi imkânlarımızla arınmış bilgiye ulaşacağız.
Bedenimiz aracılığıyla gerçekleri tanımak mümkün olmayacağına göre ya hiçbir şekilde gerçek bilgiye ulaşmak mümkün değildir ya da ona ancak ölümden sonra ulaşabiliriz, çünkü ruh sadece o zaman bedenden ayrılma imkânını bulabilir, daha önce değil.
Devletin amacı bireysel değil toplumsal mutluluğu sağlamaktır. Bunu başarabilmek için de, genel gereksinmelere dayanan, üç temel görevi vardır: Eğitim, savunma ve yönetim.
Ölümün insanoğlunun başına gelen iyiliklerin en iyisi olup olmadığını kimse bilmiyor, ama güya başa gelebilecek en büyük kötülük olduğunu sandıklarından ondan korkuyorlar. Birinin bilmediği bir şeyi bildiğini sanması cehaletin en utanç verici türü değil midir?
göğsüne vurarak kalbine seslendi, dayan kalbim, bir zamanlar daha büyük kötülüklere dayanmıştın…
İyice bilin ki bir değil bin kez ölmem gerekse de doğru bildiğimi yapmaktan vazgeçmeyeceğim.
Asıl bilgisizler, bilgilidir diye tanınmış olanlar! Bilgisiz denenlerde ise daha çok akıl var.
Kendilerini bilgili olarak satanlar gerçekten en bilgisiz olanlardır"
Cehaletten daha büyük bir kötülük yoktur"
İyice bilin ki, bir değil bin kez ölmem gerekse de, doğru bildiğimi yapmaktan vazgeçmeyeceğim."
En asil yol, başkalarını hiç bir şey yapamayacak hale getirmek değil, kendinizi yükseltmektir.
Benim mahkûm olmama sebep olan, başkalarından beklediğiniz ancak bende göremediğiniz merhamet dilenciliğidir.
Yargıcın görevi, doğruluğu bağışlamak değil, herkesin hakkını ölçerek yargılamak; kendi keyfine göre değil, kanunlara göre yargıya varmaktır
Hüküm giydikleri zaman bir takım garip davranışlarda bulunan öyle tanınmış adam gördüm ki; bunlar, sanki öldürülürlerse korkunç acılar çekeceklerini, sanki sadece yaşamalarına izin verilmekle ölmez olacaklarını sanıyorlar.
Bir insan var mıdır ki, Tanrı işlerine inansın da Tanrılara inanmasın?
Uyuyanın hiçbir rüya görmediği derin bir uyku olması durumunda, ölüm muhteşem bir kazanç sayılabilirdi.
Korkunun olduğu her yerde saygı da vardır diyemem;çünkü eminim ki bütün insanlar fakirlikten, hastalıktan ve kötülükten korkarlar, fakat hiçbirisine en ufak bir saygı duymazlar.
Katile karşı dava açarak kendini ve onu temize çıkartman gerektiği halde, onunla dostluk kurarsan, kötülük her iki durumda da aynıdır.
Sorgulanmamış bir hayatın insan için yaşanmaya değer bir hayat olmadığını söylesem, pek azınız bana inanır.
Erdemin zenginlikten gelmediğini, fakat zenginliğin erdemden geldiğini söyleyip durdum.
Arınma, eski bir geleneğe göre, ruhun olabildiğince bedenden ayrılması, bedenin her yanından toplanarak bir yerde yoğunlaşması ve kendini bedenle bir arada tutan bağlardan kurtularak, şimdi olduğu gibi gelecekte de kendisiyle baş başa yaşamaya alıştırması değil midir?
Paraya, şerefe, üne bu kadar çok önem verirken; bilgeliğe, akla ve ruhunun büyük gelişimine bu kadar az önem vermekten utanmaz mısın?"
Kötülükler benimle birlikte sona ermeyecek.
İkimizin de öyle övüneceğimiz bir bilgimiz yok, fakat o gerçekte bilmediği şeyleri bildiğini sanıyor, oysa ben cehaletimin fazlasıyla farkındayım.
Her durumda, öyle görünüyor ki, ben, bilmediğini bildiğini sanmama noktasında, ondan az buçuk da olsa daha bilgeyim.
Savaşlar, isyanlar ve çatışmalar bedenle onun istekleri yüzünden çıkmıyor mu? Bütün savaşlar maddi kazanımlar sağlama isteği yüzünden çıkar, maddi kazanımlara da bedenimize köle gibi hizmet edebilmek için ihtiyaç duyarız. İşte bu yüzden felsefeye ayıracak boş zamanımız kalmaz.
Doğrusu belki ikimizin de iyi ve güzel bir şey bildiğimiz yok ama gene ben ondan daha bilginim çünkü o hiç bir şey bilmediği halde bildiğini sanıyor ben ise bilmiyorum ama bildiğimi de sanmıyorum.Demek ben ondan biraz bilgiliyim çünkü bilmediklerimi bildiğimi sanmıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir