İçeriğe geç

Slaughterhouse-Five Kitap Alıntıları – Kurt Vonnegut

Kurt Vonnegut kitaplarından Slaughterhouse-Five kitap alıntıları sizlerle…

Slaughterhouse-Five Kitap Alıntıları

&“&”

Uykuya uyanıyorum uyanışımı ağırdan alıyorum.Kaderimi seziyorum korkamadığım şeyin içinde.Gide gide gitmem gereken yeri buluyorum.(Roethke)
.
&‘Neden ben ?’

Bu sorulması gereken çok Dünyalı bir soru, Bay Pilgrim.

&‘Neden sen ?’

Bu konuda neden biz ? Neden bir şey ?

Çünkü bu an sadece. Hiç kehribar içine hapsolmuş böcekler gördünüz mü ?

Evet, işte buradayız Bay Pilgrim, bu anın kehribarına hapsolmuş durumdayız.

Neden yok !..

Düşünecek ne kaldıysa onu düşünüyorlardı,ama düşünecek hiçbir şey kalmamıştı.
Dünyalılar evrenin dehşet kaynağı olmalı. Eğer öbür gezegenler şu an Dünya karşısında tehlikede değillerse bile yakında olurlar.
Beyler galiba bir sürü harika yeni yalanlar uydurmak zorunda kalacaksınız yoksa millet artık yaşamaya devam etmek istemeyecek.
Ölüm mor ışıktan ve bir vızıltıdan ibaret. Orada başka kimse yok.
Dünyalılar evrenin dehşet kaynağı olmalı! Eğer öbür gezegenler şu an Dünya karşısında tehlikede değillerse bile yakında olurlar. O sebeple bana sırrı söyleyin ki ben de o sırrı Dünya’ya götürüp hepimizi kurtarabileyim: Bir gezegen nasıl barış içinde yaşayabilir?
“Her gece dua ediyorum.”
“En iyisini yapıyorsunuz.”
“İnsanlar bu dünyada ne çok şeyin dualar sayesinde olduğunu bilseler şaşarlar.”
“Duyduğum en doğru söz şekerim”
Tanrım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sükûnet, değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret ve her zaman aradaki farkı anlamak için akıl bahşet.
Dünyalılar evrenin dehşet kaynağı olmalı!
ölümle dans etmeden sanat yapmak mümkün değildir.
İnsanlar geriye baksın istenmiyor.
Savaşlar her zaman olacaktı, savaşları durdurmak ancak buzulları durdurmak kadar kolaydı.
Dünyalılar evrenin dehşet kaynağı olmalı! Eğer öbür gezegenler şu an Dünya karşısında tehlikede değillerse bile yakında olurlar."
Ne hoş- hiçbir şey hissetmemek ama yine de canlı muamelesi görmek.
Beyler galiba bir sürü harika yeni yalanlar uydurmak zorunda kalacaksınız yoksa millet yaşamaya devam etmek istemeyecek.
Tanrım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sükunet,değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret,ve her zaman aradaki farkı anlamak için akıl bahşet.
Optometre gözlerdeki kırılma kusurlarını ölçmek için kullanılan bir cihazdır.
Tanrım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sükunet, değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret ve her zaman aradaki farkı anlamak için akıl bahşet.
Onlara ayrıca katliam makineleri yapan şirketlerde çalışmamalarını, öyle makinelere ihtiyacımız olduğunu söyleyen insanları hor görmelerini de söyledim.
Oğullarıma asla katliamlarda yer almamalarını, düşmanların katledildiği haberlerinin onlara sevinç veya gurur vermemesini söyledim.
Bir katliam hakkında zekice hiçbir şey söylenemez. Herkesin ölmüş olması lazım ki bir daha bir şey söylenemesin, bir daha bir şey istenemesin. Bir katliamdan sonra her şeyin mutlak sessizliğe bürünmesi lazım, ki hep öyle olur, kuşlar hariç.
“Fakir olmak ayıp değildir ama olsa kimse garipsemez.”
Billy’nin yakınındaki bir Amerikalı beynim hariç neyim var neyim yok sıçtım diye inliyordu. Biraz sonra dedi ki “Aha da gidiyor, aha da gidiyor.” Beynini kast ediyordu.
Bu konuda yapabileceğimiz bir şey yok, o yüzden biz de görmezden geliyoruz. Yok sayıyoruz. Güzel anlara bakarak sonsuz zaman geçiriyoruz- bugün hayvanat bahçesinde olduğu gibi.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Dünyalılar evrenin dehşet kaynağı olmalı. Eğer öbür gezegenler şu an Dünya karşısında tehlikede değillerse bile yakında olurlar.
Beyler galiba bir sürü harika yeni yalanlar uydurmak zorunda kalacaksınız yoksa millet artık yaşamaya devam etmek istemeyecek.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Savaşın temel etkilerinden biri şu, insanlarda karakter olucak cesaret kalmıyor.
Bir başka seferinde Billy Rosewater’ın bir psikiyatri şöyle dediğini duydu: Beyler galiba bir sürü harika yeni yalanlar uydurmak zorunda kalacaksınız yoksa millet artık yaşamaya devam etmek istemeyecek."
Bir katliamdan sonra her şeyin mutlak sessizliğe bürünmesi lazım, ki hep öyle olur, kuşlar hariç.
Peki kuşlar ne der? Bir katliam hakkında söylenebilecek tek şey şöyle bir şeydir: Cik cik cik?"
Durup seyredecek bir sürü şey vardı- sonra gitme vakti geldi, her zaman gitme vakti gelir.
Bazen eğitimimi düşünüyorum. Ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir süre Chicago Üniversitesi’ne gittim. Antropoloji Bölümü’nde öğrenci oldum. O vakitler insanlar arasında kesinlikle hiçbir fark olmadığını öğretiyorlardı. Belki hâlâ öğretiyorlardır.
Lut’un karısına, tabii, bütün o insanların ve evlerin bulunduğu yer kast edilerek geriye bakmaması söylendi. Ama kadın tuttu, geriye baktı, onu bu yüzden seviyorum, çünkü çok insanca. Derken kadın tuz sütununa dönüştürüldü. Oluyor işte.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Bir katliamdan sonra her şeyin mutlak sessizliğe bürünmesi lazım, ki hep öyle olur, kuşlar hariç. Peki kuşlar ne der? Bir katliam hakkında söylenebilecek tek şey şöyle bir şeydir: “Cik cik cik?”
İstanbullu bir delikanlı vardı
Aletine şöyle seslenirdi:
“Bütün paramı yedin,
Sağlığımı harap ettin,
Şimdi de çişi kestin, pis rezil.”
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Rosewater bir keresinde Billy’ye bilimkurgu olmayan bir kitap hakkında ilgi çekici bir şey söyledi. Hayat hakkında bilinebilecek ne varsa Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler’inde olduğunu söyledi. Ama artık o da yeterli değil "dedi Rosewater.
Oğullarıma asla katliamlarda yer almamalarını, düşmanların katledildiği haberlerinin onlara sevinç veya gurur vermemesini söyledim.
Valla, savaşı buradan hayal etmek zorunda kaldık, bizim gibi ileri yaştaki insanlar dövüşüyor sandık. Savaşlarda bebeklerin dövüştüğünü unutmuşuz. Bu yeni tıraş olmuş yüzleri görünce şok geçirdim. "Tanrım tanrım," dedim kendi kendime "’Bu savaş Çocukların Haçlı Seferi.’"
Bir katliamdan sonra her şeyin mutlak sessizliğe bürünmesi lazım, ki hep öyle olur, kuşlar hariç.
Peki kuşlar ne der? Bir katliam hakkında söylenebilecek tek şey şöyle bir şeydir: Cik cik cik?"
Ciddi tarih bize haçlıların cahil vahşiler olduğunu, dürtülerinin mutlak yobazlık, seçtikleri yolun kan ve gözyaşı olduğunu söyler. Macera edebiyatıysa, gelgelelim, bunların dindarlık ve kahramanlıklarını yüceltir, erdemlerini ve cesaretlerini, kendileri adına kazandıkları sonsuz şerefi ve Hıristiyanlığa yaptıkları büyük hizmetleri en pırıltılı ve en duygulu renklerle tasvir eder.
Yepyeni, harika yalanlar uydurmazsanız insanlar yaşamak istemeyecek.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Hayat hakkında bilinebilecek ne varsa Fyodor Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler’inde olduğunu söyledi. Ama artık o da yeterli değil," dedi Rosewater.
Beyler galiba bir sürü harika yeni yalanlar uydurmak zorunda kalacaksınız yoksa millet artık yaşamaya devam etmek istemeyecek. "
Bu hikayede neredeyse tek karakter yok, tek bir dramatik karşılaşma yok çünkü hikayedeki insanların çoğu hasta ve devasa güçlerin huysuz oyuncakları olmuş durumdalar. Savaşın temel etkilerinden biri şu, insanların karakter olacak cesareti kalmıyor.
Dünyalılar evrenin dehşet kaynağı olmalı! Eğer öbür gezegenler şu an Dünya karşısında tehlikede değillerse bile yakında olurlar. O sebeple bana sırrı söyleyin ki ben de o sırrı Dünya’ya götürüp hepimizi kurtarabileyim: Bu gezegen nasıl barış içinde yaşayabilir?
[He] cried very little, though he often saw things worth crying about
It amuses them that so many earthlings are offended by the idea of being machines.
She upset [him] simply by being his mother. She made him feel embarrassed and ungrateful and weak because she had gone to so much trouble to give him life, and to keep that life going, and [he] didn’t really like life at all.
I think you guys are going to have to come up with a lot of wonderful new lies, or people just aren’t going to want to go on living.
Nobody else suspected that he was going crazy. Everybody else thought he looked fine and was acting fine. Now he was in the hospital. The doctors agreed: He was going crazy.
“Hayat, senin kitaplarından çok başkadır. Göreceksin.”
Ne hoş- hiçbir şey hissetmemek ama yine de canlı muamelesi görmek.
Ne hoş– hiçbir şey hissetmemek ama yine de canlı muamelesi görmek.
bir hediyelik eşya dükkanından haç satın aldı. Birçok Amerikalı gibi hediyelik eşya dükkanlarındaki şeylerin anlam katacağı bir hayat kurmaya çalışıyordu.
Billy’ye sence en kötü idam şekli ne olabilir diye sordu. Billy’nin bir fikri yoktu. Doğru cevap meğer şuymuş: Adamı çölde karınca tepesinin üstünde kazığa bağlarsın, anladın mı? Yüzü yukarı dönük, sikine taşağına bal sürersin, gözkapaklarını da kesersin ki ölene kadar güneşe bakmaya mecbur kalsın."
O vakitler insanlar arasında kesinlikle hiçbir fark olmadığını öğretiyorlardı. Belki hâlâ öğretiyorlardır.
Öğrettikleri başka bir şey de şuydu, kimse komik veya kötü veya iğrenç değildi.
İstanbullu bir delikanlı vardı,
Aletine şöyle seslenirdi:
Bütün paramı yedin,
Sağlığımı harap ettin,
Şimdi de çişi kestin, pis rezil."
There’s more to life than what you read in books
Dolayısıyla kendilerini ve evrenlerini yeniden icat etmeye çalışıyorlardı. Bilimkurgu bu konuda çok işe yarıyordu
Bir başka seferinde Billy Rosewater’in bir psikiyatra şöyle dediğini duydu: Beyler galiba bir sürü harika yeni yalanlar uydurmak zorunda kalacaksınız yoksa millet artık yaşamaya devam etmek istemeyecek."
Koca bir gezegenin bütün halkı nasıl olur da barış içinde yaşar! Hepiniz bilirsiniz ki, benim geldiğim gezegen, çağların başından beri nedeni ve anlamı kestirilemeyen kıyımları uğraş edinmiştir. Kötülükle mücadele ettikleri için pek gururlanan yurtdaşlarım tarafından, bir su deposunda canlı canlı haşlanan okullu kızların ölülerini gözlerimle gördüm.
Bu hikâyede dikkati çeken karakterler, dramatik karşılaşmalar yok gibi. Çünkü insanların hepsi öyle hasta ve ölçüsüz güçler elinde cansız birer kukla olmaya öylesine mahkumdu ki. Kısacası, savaşın başlıca sonuçlarından biri de, insanlarda değerli kişilikleri olduğunu gösterme isteğini yok etmesiydi.
Geriye bakmak yapılacak şey mi? Bir daha bunu kesinlikle tekrarlamayacağım.
Herkesin bir daha hiç bir şeyi arzulamamak ya da herhangi bir şey söylememek için öldüğü sanılır. Bir kıyımın ertesinde her şeyin sakin olması gereklidir; öyledir de gerçekten, kuşların dışında.
Bildiğiniz üzere ben, zamanın başlangıcından itibaren anlamsız kıyımlarla meşgul bir gezegendenim. Kendi vatandaşlarımın, saf kötülükle mücadele etmenin gururuyla bir su deposunda diri diri haşladıkları küçük kızların cesetleri Dresden’de görmüştü Billy. • Ayrıca bir hapishanede geceler yolumu, aynı küçük kızlarında babaları ve ağabeylerince katledilmiş insan evlatlarının yağlarından mamul mumlarla aydınlatarak buldum. Evrenin dehşeti Dünyalılardır ille!
Savaş karşıtı bir kitap mı?" diye sordu.
"Evet", dedim."Herhalde"
"Savaş karşıtı kitap yazdığını söyleyen insanlara ne diyorum biliyor musun?"
"Hayır. Ne diyorsun Harrison Starr?"
"Niye onun yerine buzul karşıtı bir kitap yazmıyorsun diyorum."
Kastettiği şuydu tabii, savaşlar her zaman olacaktı, savaşları durdurmak ancak buzulları durdurmak kadar kolaydı. Bence de öyle.
Ne hoş – hiçbir şey hissetmemek ama yine de canlı muamelesi görmek."
Amerikalılar, hemen her yerdeki pek çok insan evladı gibi, gerçek dışılığı bariz birçok şeye inanır. İnandıkları yalanların en yıkıcısı, her Amerikalının kolayca zengin olabileceğidir. Para kazanmanın güçlüğünü kabullenemediklerinden ha bire kendilerini suçlarlar. Kendine yönelik bu suçlama eylemi, fukaralar için mahremde ve alenide, mesela Napolyon devrinden beri gelmiş geçmiş tüm egemen sınıflardan çok daha azını yapan zenginlerle muktedirlerin hazinesidir.
Amerika’dan çıkma pek çok yenilik ve icadın en ürkütücüsü ve eşi benzeri görülmemişi, şerefsizleştirilmiş fukara yığınlarıdır. Bu insanlar birbirlerini sevmezler çünkü kendilerini sevmezler."
Rosewater, Kilgore Trout’un Uzaydan Gelen İncil adlı eserini okuduğunu söyledi. Kitapta, şeklen Tralfamadorluları andıran uzaylı bir ziyaretçi anlatılıyordu. Uzaydan gelen bu ziyaretçi becerebilirse Hristiyanların nasıl bu denli kolayca gaddarlığa kaçabildiklerini anlamak adına Hristiyanlık üzerine ciddi bir araştırmaya girişiyordu. Sorunun en azından bir kısmının Yeni Ahit’teki üstünkörü anlatımdan kaynaklandığı sonucuna varıyordu. İncil’in insanlara, diğer şeylerin yanı sıra, en değersize, en düşmüşe dahi merhamer göstermeyi öğrettiğini sanıyordu ziyaretçi.
Oysa İncil özünde şunu söylüyordu:
Birini öldürmeden önce sağlam bağlantıları bulunmadığından emin olun. Falan filan.
Hasta ne durumda?"
"Dünyaya ölü."
"Gerçekte ölü değil ama."
"Değil."
"Hiçbir şey hissetmeyip canlı kabul edilmek ne hoş."
Başka bir seferinde Billy, Rosewater’ın psikiyatrlardan birine, Yepyeni, harika yalanlar uydurmazsanız insanlar yaşamak istemeyecek" dediğini duydu.
Rosewater bir seferinde Billy’ye, bilimkurgudan uzak bir kitap hakkında ilginç bir şey söyledi. Hayata dair ne varsa hepsinin Fyodor Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler kitabında bulunduğunu öne sürdü. Ama o kadarı yetmiyor artık" dedi Rosewater.
Kırk yakındaki berduş, sekizinci gün Billy’ye, Kötü değil, canım," dedi. "Her yerde rahatımı bulurum ben."
"Öyle mi?" dedi Billy.
Berduş dokuzuncu gün öldü. Falan filan. Son sözleri şunlardı: "Sen buna kötü mü diyorsun? Değil yahu."
Neden ben?"
"Çok dünyalı bir soru, Mr. Pilgrim. Neden siz? Hatta niye biz? Niçin her şey? An böyle çünkü. Kehribar içinde kalmış böcek gördünüz mü hiç?"
"Evet."
"E, işte, Mr. Pilgrim; bizler de bu anın kehribarındayız. Niyesi yok."

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir