İçeriğe geç

Şizofrenik Kitap Alıntıları – Wulf Dorn

Wulf Dorn kitaplarından Şizofrenik kitap alıntıları sizlerle…

Şizofrenik Kitap Alıntıları

Bazen yaşam insana cevabı olmayan sorular sorar
Müzik; iyi bir sığınaktır, insan yaşadıklarına katlanamadığı zamanlarda ona destek verir.
Ne derler: Bir şey olduğunu sanan, bir şey olmayı bırakır.
Ne kadar karşı koymaya çalışırsa çalışsın, sessizlik kötü anıları beraberinde getiriyordu.
Ne kadar zaman geçtiği önemli değil, Ne kadar değiştiğin önemli değil, sessizlik seni çıldırtmaya devam edecek ..
Bəli, həyat qəribə şeydir, – deyə düşündü və gömgöy səmaya baxdı. – Hər yeni gün yeni sürprizlər gətirirdi. Həyat möcüzəvi dərəcədə mavi rəngdə olan səma kimidi. İnsan nə vaxt havanın qaralıb, qarın yağacağını müəyyən edə bilmirdi. Ona görə də gözəl anın dadını çıxarmaq lazım idi. Sabag çox gec ola bilərdi.
Bunu bir qəbirqazandan daha yaxşı kim anlaya bilərdi ki?!
Bəzi yaralar əsla sağalmır. İnsan qabığının altında yeni bir dəru meydana gəldiyini düşünür, amma oranl qaşıdığı anda yara yenidən qanamağa başlayır.
Ruhi yaralarnda belədir , – deyə Rudolf Marenburq düşündü.
“Sen de buradaki diğerleri gibisin. Tıpkı benim gibi. Aynı zamanda kendi kendinin hapishanesi olan bir tutuklu.” Kafasını işaret etti. “Burada kısılıp kalmışsın. Bu hemen anlaşılıyor.”
Herkes hayaletlerinin hakkından tek başına gelmeli.
Onları senden başkası kovalayamaz..
Hayat bir çember, diye düşündü. Nerede başlarsa orada sona eriyor.
İnsan ölen birinin gerçek sesini ne kadar çabuk unutuyordu, ya da bu insana son kez sarıldığında ne hissettiğini.
Bazı yaralar asla iyileşmiyor. İnsan kabuğun altında yeni bir derinin oluştuğunu sanır, ama orayı kaşıdığı anda yara yeniden kanamaya başlar.
Ruhsal yaralar da farklı değil.
Ben tüm bu zamanlar boyunca cevabı yanlış yerde mi aradım?
Her ne kadar büyük dinler aksini söylese de, kendi isteğiyle bu savaş alanını terk edenleri yargılamak bize düşmez demişti profesör. Ama insanları, uğruna savaşacak bir şeylet olduğuna ikna etmek bizim görevimiz. Çünkü tek bir savaş alanı var
Belki de tesadüflere inanmamızın sebebi tam tersini kaldıramayacak olmamızdır.
Hayat bir savaş alanı, onu dileklerimize göre şekillendirebiliriz. Kontrolümüzde olan tek şey ise savaş sırasındaki duruşumuzu belirlemek.
Jan’ın hocalarından biri Jean Jacques Rousseau’dan bir alıntı yapmıştı. Yaşam bir savaş alanı, demişti ünlü filozof bir seferinde. Doğumumuzla adım attığımız ve ölünce terk ettiğimiz bir savaş alanı.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Üzeri ne kadar süslenirse süslensin tabut sonuçta basit bir tahta sandıktı. Yaşarken ne kadar hayat dolu olursa olsun, insanın bu kişiyle ilgili aklında kalan son resim o tahta sandığın içindekiydi.
Belki de tesadüflere inanmamızın sebebi tam tersini kaldıramayacak olmamızdır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Geçmişi geride bırakmak, diye düşündü Jan.
Söylemesi kolay. Hele de o geçmiş insanı cevaplanmamış pek çok soruyla birlikte geleceğe
göndermişse.
İstediği tek şey emin
olmak ve huzur bulmaktı. Başka bir şey değil.
Suçluluk bir hastalık gibi, diye düşündü. Bedenin tüm hücrelerini ölümcül bir hastalık gibi kemiriyor ve bunun için bir terapi de yok.
“Biliyor musunuz doktor, bence hayat hâlâ boktan,” dedi basitçe. Bunu söylerken Jan’a bakmadı. Eliyle deri ceketine dikilmiş olan BARLOW RULES yazısını çekiştiriyordu. “Ama bana burada verdikleri şey gerçekten iyi. En azından bok kokusu eskisi kadar yoğun gelmiyor. Ne demek istediğimi anlıyorsunuz, değil mi?”
Belki de tesadüflere inanmamızın sebebi tam tersini kaldıramayacak olmamızdır.
Belki iyiler masallarda, Hollywood filmlerinde veya romanlarda kazanıyordu, ama gerçek dünya kötülere aitti.
Şimdi, bu kadar yıl sonra bu anılar ona bir yabancıya aitmiş gibi geliyordu.
Bəzi yaralar əsla sağalmır. İnsan qabığın altında yeni bir dəri meydana gəldiyini düşünür, amma oranı qaşıdığı anda yara yenidən qanamağa başlayır.
Üzəri nə qədər bəzənirsə bəzənsin, tabut nəticədə sadə bir taxta qutu idi. Yaşayarkən nə qədər həyat dolu olursa olsun, insanın ölən adamla əlaqədar ağlında qalan son şəkil o taxta qutunun içindən görünən idi. İnsan tabutun aşağı endirildiyini görür və bu ölmüş insanın cansız başının ipək yastığın üzərində o yan-bu yana yelləndiyini düşünə bilir. Sonra qutu çuxura endirilir. Bizdən qalan son xəyali şəkil bu idi
Bəlkə də, təsadüflərə inanmağımızın yeganə səbəbi onun əksini qəbul etməyə gücümüzün çatmamasıdır.
Bazen yaşam insana cevabı olmayan sorular sorar.?
Bazı yaralar asla iyileşmiyor. İnsan kabuğun altında yeni bir derinin oluştuğunu sanır, ama orayı kaşıdığı anda yara yeniden kanamaya başlar.
Hayat bir savaş alanı, onu dileklerimize göre şekillendirebiliriz. Kontrolümüzde olan tek şey ise savaş sırasındaki duruşumuzu belirlemek.
Her oltaya atlayan saf bir aptalsın.
Belki de tesadüflere inanmamızın sebebi tam tersini kaldıramayacak olmamızdır.
“ Zaman her şeyin ilacıdır gibisinden bir sürü deyiş var. Bunların hepsi boktan saçmalıklar evlat. Acı asla azalmıyor. İnsanın kendisine işkence eden bir şeyin sebebini araştırmaktan asla vazgeçmeyeceği gibi.”
‘Geçmişi geride bırakmak. Bugünde yaşamak.’ İnsan bunları birbirinden ayırabilir miydi? Bugün, geçmişte yaşadığımız olayların bir sonucu değil miydi? İnsan ancak geçmişi anladığında bugünü de anlamış olmaz mıydı?
Bir şey olduğunu sanan bir şey olmayı bırakır.
Bürokrasi doymak bilmeyen bir canavardır Dr. Forstner. Sürekli beslenmek ister, ama besinini hazırlarken ne kadar emek verdiğinize hiç aldırmaz.
Geçmişi geride bırakmak. Bugünde yaşamak. İnsan bunları birbirinden ayırabilir miydi? Bugün, geçmişte yaşadığımız olayların bir sonucu değil miydi? İnsan ancak gecmişi anladığında bugünü de anlamış olmaz mıydı?
Geçmişi geride bırakmak, söylemesi kolay. Hele ki geçmiş insanı cevaplanmamış pek çok soruyla birlikte geleceğe göndermişse.
Hayat çok kısa, sadece geçmişte yaşanamayacak kadar kısa, sizce de öyle değil mi?
Hasta hastalığını kabul etmediği sürece başarılı bir terapi pek mümkün değildi
Üzerine ne kadar süslenirse süslensin tabut sonuçta basit bir tahta sandıktı. Yaşarken ne kadar hayat dolu olursa olsun,insanın bu kişiyle ilgili aklında kalan son resim o tahta sandığın içindekiydi.
Her ne kadar büyük dinler aksini söylese de,kendi isteğiyle bu savaş alanını terk edenleri yargılamak bize düşmez,
Belki iyiler masallarda, Hollywood filmlerinde veya romanlarda kazanıyordu, ama gerçek dünya kötülere aitti.
Bir şey olduğunu sanan bir şey olmayı bırakır.
Belki iyiler masallarda, Hollywood filmlerinde veya romanlarda kazanıyordu, ama gerçek dünya kötülere aitti.
Bazı yaralar asla iyileşmiyor. İnsan kabuğun altında yeni bir deri oluştuğunu sanır, ama orayı kaşıdığı anda yara yeniden kanamaya başlar.
Ruhsal yaralar da farklı değil. Çok yıl geçmiş olmasına ve insan artık acıya alıştığını düşünmesine rağmen onu düşündüğünde eski bir yarayı kanatıyormuş gibi oluyordu.
Geçmişi geride bırakmak. Bugünde yaşamak. İnsan bunları birbirinden ayırabilir miydi? Bugün, geçmişte yaşadığımız olayların bir sonucu değil miydi? İnsan ancak geçmişi anladığında bugünü de anlamış olmaz mıydı?
Bazen yaşam insana cevabı olmayan sorular sorar, diye düşündü ve arabasına bindi. Ama bizim için yine de yeni bir başlangıç yapma imkânı vardır.
Hayat bir çember, diye düşündü. Nerede başlarsan orada sona eriyor
Bir şey olduğunu sanan bir şey olmayı bırakır. Bu yüzden sizi parlak bir geleceğin beklediğini düşünüyorum.
Hayat bir savaş alanı, onu dileklerimize göre şekillendirebiliriz. Kontrolümüzde olan tek şey ise savaş sırasındaki duruşumuzu belirlemek.
Suçluluk bir hastalık gibi, diye düşündü. Bedenin tüm hücrelerini ölümcül bir hastalık gibi kemiriyor ve bunun için bir terapi de yok.
Belki de tesadüflere inanmamızın sebebi tam tersini kaldıramayacak olmamızdır.
Doktorlar da insandır, demişti bir gün arkadaş olduğu bir cerrah ona. Tek fark, onları profesyonel yapan bir şalterin kafalarına ekli olmasıdır.
Bazen yaşam insana cevabı olmayan sorular sorar, diye düşündü ve arabasına bindi. Ama bizim için yine de yeni bir başlangıç yapma imkanı vardır.
Bir şey olduğunu sanan bir şey olmayı bırakır.
Bazı yaralar asla iyileşmiyor. İnsan kabuğun altında yeni bir deri olduğunu sanır, ama orayı kaşıdığı anda yara yeniden kanamaya başlar.
Yaşam bir savaş alanı, demişti ünlü filozof bir seferinde. Doğumumuzla adım attığımız ve ölünce terk ettiğimiz savaş alanı.
“Dünya cesurlara aittir.”
“İnsan yapabileceği her şeyi denemeli.”
Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz
Bir şey olduğunu sanan bir şey olmayı bırakır
Bazı yaralar asla iyileşmiyor.
“Hayat bir savaş alanı, onu dileklerimize göre şekillendirebiliriz. Kontrolümüzde olan tek şey ise savaş sırasındaki duruşumuzu belirlemek.”
Yeni bir başlangıç yaptın ve bana göre bunu yapmak için her şeyin başladığı yerden daha iyi bir seçim olamaz.
Geçmişi geride bırakmak. Bugünde yaşamak. İnsan bunları birbirinden ayırabilir miydi? Bugün, geçmişte yaşadığımız olayların bir sonucu değil miydi? İnsan ancak geçmişi anladığında bugünü de anlamış olmaz mıydı?
Belki de tesadüflere inanmamızın sebebi tam tersini kaldıramayacak olmamızdır.
“Olanaksızı ummaktan vazgeç!”
“Belki iyiler masallarda, Hollywood filmlerinde veya romanlarda kazanıyordu, ama gerçek dünya kötülere aitti.”
Geçmişi geride bırakmak, diye düşündü Jan. Söylemesi kolay. Hele de o geçmiş insanı cevaplanmamış pek çok soruyla birlikte geleceğe göndermişse.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir