Rahmi Vidinlioğlu kitaplarından Şizofreni Yalnız Oynanmaz kitap alıntıları sizlerle…
Şizofreni Yalnız Oynanmaz Kitap Alıntıları
Acıyı gelip geçici bir süreç olarak görmemeyi öğreneli yıllar oldu. Belki de sırf bu yüzden, Dünya denen üstü açık bir tımarhanenin en karanlık hücresine kilitledim kendimi. Gardiyanım aşk benim, doktorum da, başhemşirem de, hasta bakıcım da. Beni geceler boyunca aç, susuz ve uykusuz bırakan bu insafsız gardiyandandan başkası değil. Aşk benim durmadan gözbebeklerimi kanatır. Aşkıma şehrin en ünlü psikiyatri kliniklerinde şizofreni teşhisi konulur!
Ben, gözbebeklerimde dipsiz uçurumlar beslerim yıllar öncesi tehlikeli bir şairden çaldığım bakışkarım bir kez bakanı içine çeker ve bir daha asla geri vermez.
İstanbul, aşkı en iyi bilen şehirdir, kıyamete kadar ömür biçilmiş bir şehirken cengâver bir fani padişaha gönlünü kaptırmak nedir, hiçbiriniz bilemezsiniz!
İstanbul, âşıkları bir annenin çocuklarını beslediği gibi besler, nöbet bekler onların başında, çünkü âşıklar ona en önemli vasiyetidir sevgilisinin!
Uyandı İstanbul azılı bir Ekim sabahı çığlıklar atarak! İstanbul böyle büyük bir karmaşayla uyanırken ben her zamankinden çok daha suskundum; uyuşturucu gibi bir hasret olanca hızıyla devam ederken tüm hücrelerimi ele geçirmeye, uzandım kumdan yataklara, ellerimde kan kokan bir sevda
susamışlığı ile
Kim dinlese duyardı elbette İstanbul’un Boğaz’ın kenarlarından durmadan fısıldadığı masalları,
rüzgârla düet yaparak söylediği şarkıları yalnızca duymak isteyenler duyardı.
Konuşkan bir suskunluktu onunki de; anlaşılabilse, kuşkusuz, anlayana tüm evrenin sırrını anlatırdı.
Uyandı İstanbul azılı bir Ekim sabahı çığlıklar atarak! Kim bilir kaç cinayet işlenirdi her Ekim İstanbul’un karanlık ve korkak arka sokaklarında, Ekim İstanbul’un en belalı ayıdır çünkü; öylesine zordur İstanbul’un arka sokaklarında Ekim’in orta yerinde yalnız kalmak, uykusuz kalmak, aşksız
kalmak Şizofreniye direnmek öylesine zordur!
İstanbul: Sevda İmparatorluğu’nun başkenti Kim bilir kaç yazara ve kaç şaire yardım ve yataklık etmişti yüzyıllar boyunca. Kim bilir kaç deli divane âşığı bir annenin yavrusunu sakladığı gibi saklamıştı. İstanbul, kaç sevgi katliamına tanık olduğunu kendisi bile unutmuştu ve kim bilir daha
kaç karşılıksız aşk görecekti Uzun geceler boyunca daha kim bilir kaç âşığa şizofreniyi öğretecekti!
İstanbul, âşıkları bir annenin çocuklarını beslediği gibi besler, nöbet bekler onların başında, çünkü âşıklar ona en önemli vasiyetidir sevgilisinin!
Uyandı İstanbul azılı bir Ekim sabahı çığlıklar atarak! İstanbul böyle büyük bir karmaşayla uyanırken ben her zamankinden çok daha suskundum; uyuşturucu gibi bir hasret olanca hızıyla devam ederken tüm hücrelerimi ele geçirmeye, uzandım kumdan yataklara, ellerimde kan kokan bir sevda
susamışlığı ile
Kim dinlese duyardı elbette İstanbul’un Boğaz’ın kenarlarından durmadan fısıldadığı masalları,
rüzgârla düet yaparak söylediği şarkıları yalnızca duymak isteyenler duyardı.
Konuşkan bir suskunluktu onunki de; anlaşılabilse, kuşkusuz, anlayana tüm evrenin sırrını anlatırdı.
Uyandı İstanbul azılı bir Ekim sabahı çığlıklar atarak! Kim bilir kaç cinayet işlenirdi her Ekim İstanbul’un karanlık ve korkak arka sokaklarında, Ekim İstanbul’un en belalı ayıdır çünkü; öylesine zordur İstanbul’un arka sokaklarında Ekim’in orta yerinde yalnız kalmak, uykusuz kalmak, aşksız
kalmak Şizofreniye direnmek öylesine zordur!
İstanbul: Sevda İmparatorluğu’nun başkenti Kim bilir kaç yazara ve kaç şaire yardım ve yataklık etmişti yüzyıllar boyunca. Kim bilir kaç deli divane âşığı bir annenin yavrusunu sakladığı gibi saklamıştı. İstanbul, kaç sevgi katliamına tanık olduğunu kendisi bile unutmuştu ve kim bilir daha
kaç karşılıksız aşk görecekti Uzun geceler boyunca daha kim bilir kaç âşığa şizofreniyi öğretecekti!
Valizime bir tek gözyaşlarımı dolduruyorum: yolculuğa hazırım!
Her şeyim hiçbir şeyim oldu artık, hiçbir şeyim ise her şeyim.
“Anlamıştım gideceğini, Daha sen gelmeden önce..”
Bir deliyim belki ben, belki de uzun bir şiirde benliğini yitirmiş kimsesiz bir imge!
Bir çıkmaz sokak kâbusuydu belki seni sevişim, belki de çocukça bir çılgınlık!
Bir çıkmaz sokak kâbusuydu belki seni sevişim, belki de çocukça bir çılgınlık!
“Anlamıştım gideceğini, Daha sen gelmeden önce..”