İçeriğe geç

Şizofren Kitap Alıntıları – John Katzenbach

John Katzenbach kitaplarından Şizofren kitap alıntıları sizlerle…

Şizofren Kitap Alıntıları

Sanırım sadece şairler deliliği bir çeşit özgürleşme olarak görüp romantikleştiriyor.
Lucy tecavüz seti sözlerini ilk kez duymuştu , ama son duyuşu değildi. Birkaç yıl sonra bu sözleri hem kişisel , hem de mesleki açıdan çok iyi öğrenecekti.
Saldırıdan sonra belirlediği mantrayı hatırladı : Kurban olmaya razı değilsen , olmazdın.
Acıya tekrar tekrar dönmenin , korkuyu anımsamanın , o kadar derin bir yarayı yeniden yaşamanın faydası yoktu.
Hatıralar asit gibi yakıp geçti.
Hastanedeki ilk birkaç gününde gördüğü ve hissettiği her şeyin birikimi şimdi üstüne geliyordu.
Buradaki tamamen mantıklı üç beş kişiden bir olmanın , şüphesiz ki gerilim yaracı bir şey olduğuna kendini ikna etti.
Avuçlarındaki soğuk teri , hastaneye ve kendisinin hastanedeki rolüne atfetti.
Yankılar sustu. Kendi nefesinin hırıltılı sesini dinlemeye başladı. Tam bir sessizlik kendisini sarmalayana dek bekledi.
Bir an deli gibi etrafına bakınarak buraya daha önce de geldim diye düşündü. Sonra bu korkuyu hemen üstünden attı. Pencere yoktu , dışarıdan ses gelmiyordu. Sesin bugün kendisini ikinci kez şaşırttığı geldi aklına. İlk seferinde , hastanede sürekli bir kakofoni olduğunu fark etmişti. İnlemeler , cıyaklamalar , ıslık çalmalar , mırıldanmalar. Kısa sürede bu daimi patırtıya alışmıştı. Olduğu yerde donakaldı.
Sessizlik , dedi içinden , çığlıklar kadar sinir bozucu.
Bir öğe diğerine ulaştırılıyor , ikinci öğe de üçüncüye götürüyordu. En sonunda yapbozun tamamı , ya da yeteri kadarı ortaya çıkıyordu.
Dik merdivenleri tek tek , uzun uzun ve yatağa bağlayıcı bir hastalıktan yeni kalkmış bir insanın hissettiği yorgunluğu hissederek çıkarken , kurallar bir belirlense kendisinin kazanacağını düşündü.
Delinin tekinin , ya da kendine deli süsü veren herifin tekinin arkasından dolaşmak çok da zor olmamalıydı , diye düşünüyordu. Ama sorunun , oyunun değişkenlerini nasıl belirleyeceğini bilmek olduğunu düşünüce şevki kaçtı.
Yeni yollar keşfetmek zorundaydı. Mesele , hastanede saklandığını düşündüğü katilin zekasını alt etme meselesiydi.
Hastanede herkes garipti. Burada , sıradan mantık kuralları askıya alınmıştı.
” Hastanemizde bu teşhisin açık açık ve tartışılmaz bir şekilde konup üstüne yaftasının yapıştırıldığı kimse yok. Bayan Jones. ”
” Psikopatların yeri , Weatern State Hastanesi değildir , Bayan Jones , hapishanedir. Zaten genellikle de orada bulursunuz. ”
Gulptilil başını salladı. ” İşte beklediğim soru , ” dedi.
” Peki yanıtı ne? ”
” Psikopati teşhisi konmuş bir hastaya , buradaki tedavi planları uygun değildir. ”
” Peşinde olduğunuz çeşitten adamlar konusunda bir şeyler okudum , ” dedi.
Bunu zihnine not aldı ve hastanenin tuhaf sözcüğünü ne kadar çabuk sıradanlaştırdığını düşündü.
Onun yardımına hala ihtiyacı vardı.
Fakat düşündükçe , her iki dünyada da işlev gösterebilen bir insanı aradığına daha da ikna oluyordu.
New England’da , bahar sonlarında , sanki dünya karanlık kış aylarından yaz aylarına nasıl geçeceğini bilemiyormuşçasına , akşam saatleri bulutlu olur. Üst hava akımlarının getirdiği sıcak güney havası , Kanada’dan gelen soğuk oklarıyla karışır. İki his de , kendine yuva arayan , istenmeyen göçmenler gibi geldi Lucy’ye.
hayalinde gezinen herkesin tanıdık seslerinin kendisine hak verdiğini duyabiliyordu.Bu seslerin hepsinin bir şahsiyeti vardı;biri talepkardı, biri disiplinliydi, biri ödün verdirirdi, biri endişeliydi. Bir tanesi uyarıyor, bir tanesi yatıştırıyordu. Biri şüpheci, biri kararlıydı. Hepsinin kendine özgü bir tonu ve alanı vardı;
Bazen rüyamda görüyorum dedim.
Ama neyin gerçek,neyin hayal olduğunu anımsamak çok güç.
Akıllı dünyanın sınırlarında yaşayan bir adam.
“Resimlerde,kendiminki de dahil tanıdık yüzler aradım,ama tanıdığım kimseyi göremedim.Aslında herkes tanıdıktı.Bir zamanlar hepimiz aynıydık.Değişik seviyelerde giyinmiş ve ilaçlanmış halde,ayaklarımızı sürüye sürüye gezinirdik.”
Hislerimiz, yay gibi gergin, açık yara gibi hassastı.
Hafıza acıyı bulanıklaştırır hep
Bazı şeyleri kendine saklamak en iyisidir
Kötülüğe karşı tek savunmamız, gözümüzü açık tutmaktır. Sen de bilirsin, her gün, her gece, her saat, dikkatli olmalıyız. Çok yorucudur, ama vazgeçilmez bir gerekliliktir.
Kapatılmışlardı ama hapis değillerdi. Kısıtlanamışlardı ama kelepçeli değillerdi.
Canım hareket etmek, konuşmak istemiyordu, nefes almak dışında bir şey yapmak istemiyordum.
Benim gördüğüm kadarıyla burada hiçbir şey mantıklı ya da olması gerektiği gibi yürümez, ne kadar planlarsanız planlayın.
Burada anormal olan normal, tuhaf olan sıradandır.
Hep yalnız oldun, hep de yalnız kalacaksın.
Eğer aradığın adama yaklaşamıyorsan, onu kendine çekeceksin.
Benim gördüklerimi asla göremeyecek.
Sanki her pencere, boş ve donuk bir yüzün boş boş bakan gözüydü.
Söylesene hangisi daha kötü? Katil olmak mı, bir katilin yine cinayet işlemesine izin vermek mi?
Hayatım boyunca sadece normal olmayı istedim.
Deliyseniz, elinizden hiçbir şey gelmez. Fakat aynı zamanda her şey gelir. Bu iki uç arasında sıkışıp kalmak, cehennem azabıdır.
Kimse delileri pek umursamıyor.
Yapayalnızdım. dedim. Bazen dünyada bundan kötü şey olup olmadığını merak ediyorum.
Üstünden kaç saat geçerse geçsin insanın kalbini terk etmeyen derin üzüntüler vardır.
Hayatım boyunca bir yalnızlıktan öbürüne yuvarlanmıştım.
Burası insanları iyileştirmek değil, daha da delirtmek için tasarlanmış.
Belki bizi yerçekimi delirtiyor.
Artık geceyle gündüzün nasıl farkı yoksa rüyayla uyanıklık da birbirinden farksızdı.
Elimizde sadece hayal gücümüz yok mu zaten? Hayal gücü. Bizi eşsiz, berbat yollara sokar, iğrenç ve canice yönlere sürükler, ama elimizdeki tek şey o değil midir?
Hep ulaşamayacağım yerdeydi, hep kaçaktı.
Dünyanın bizi yok sayarak döndüğünden korkuyorum.
Hepimiz tehlikedeyiz ama siz onun bunun çocukları hiçbir şey yapmıyorsunuz.
Her gece birileri çığlık çığlığa imdat istiyor. Kabuslar görüp duruyorlar. Bağırıyoruz bağırıyoruz, kimse gelmiyor.
Kelimeler dedi. Kelimelerin hiçbir anlamı olmayacak. Başka bir dil konuşmak zorundayız. Bambaşka bir iletişim yolu bulmak zorundayız.
Gençler yaşlı görünüyordu, yaşlılarsa tarih öncesinden kalma gibi.
Onlar gibi değildim. Ama yine de, onlardandım.
Kalbimin karardığını hissediyordum.
Çıkış yerim olan ama asla katılamadığım dünyadan mı, yoksa yaşamak zorunda kaldığım yapayalnız dünyadan mı daha çok nefret ettiğimi bilemiyorum.
Sanki içindeki bir lastik çekile çekile geriliyor.
Eninde sonunda kopacağını biliyorsun ,ama lastiğin kopup içindeki her şeyin dağılacağını sandığın her an,
biraz daha geriliyor.
Galiba deliyim. Bazen daha da deli oluyorum.
Artık yorgun muyum, değil miyim anlayamıyordum.
Aslımız karanlıkta anlaşılıyor.Gündüzleri herkes her şeymiş gibi davranabilir. Ama sadece geceleri,dünya kepenkleri kapadığında ortaya çıkar gerçek benliğimiz.
Tehlikelerle dolu gibi görünen yerler, mesela uçsuz bucaksız okyanus, aslında güvenli olabilir. Evimiz gibi bildik ve tanıdık bir yer ise, aslında çok daha tehlikeli olabilir.
Bazen her şeyi yanlış anlıyoruz.
Kurallara uygun hareket etmemeliyiz.
Deliliği anlamıyorum galiba..
Gerçekten yaşamamız gerektiğini sanmıyorum.
İnsan burada nasıl yaşar?
Gerçek dünya hiç de öyle makul değildir. Hem o lafı duymuşsundur ‘ne dilediğine dikkat et gerçekleşebilir’.
Bazen gerçekle rüyayı ayıran sınırlar bulanır. Hangisinin hangisi olduğunu anlamakta zorlanırım. Galiba bu yüzden bukadar ilaç almak zorundayım. Sanki gerçeklik, kimyasalların zoruyla tesis edilen bir şey.
Hepimiz mahkumuz. Her şey bizi kısıtlıyor. Duvarlar. İlaçlar. Kendi düşüncelerimiz.
” Burada herkes bir şeylerden korkuyor mu , C-Bird? Ya kendi içimizdekilerden , ya birbirimizin içindekilerden , ya da dışarıdakilerden korkuyoruz. Değişimden korkuyoruz. Değişmekten korkuyoruz. Olağandışı her şey karşısında donakalıyoruz ; rutinimizde değişiklik olunca ödümüz kopuyor. Herkes değişmek istiyor , ama en büyük tehdit de o aslında. Sonra ne oluyor? Yaşadığımız dünya o kadar tehlikeli hale geliyor ki , boyumuzu aşıyor. Anladın mı şimdi? ”
Sen bilmiyorsun ama seni düşünen biri var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir